Güncel |
Cenazede tuhaf konuşma |
Hakkari Şemdinli’de şehit olan er Erkan Akdeniz için düzenlenen törende konuşan Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Ernail Keleş'in, “Bizler şehidimizin kanını yerde bırakmadık. 11 PKK’lı teröristi dün öldürerek etkisiz hale getirmiş bulunmaktayız” sözleri tuhaf karşılandı ve “Terörle mücadele kan dâvâsı mantığıyla mı yürütülüyor?” eleştirilerine yol açtı. Cenazede tuhaf konuşma
TÖRENDE konuşan Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Ernail Keleş’in “Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği kutsal vatanın vatandaşları kahramanlıklarıyla ilelebet yaşayarak, varolacak. Erkan Akdeniz, vatanı için şehit oldu. Vatan uğrunda hepimiz ölmeye hazırız. Terör örgütünün kökü kazınana kadar, son bir terörist dahi kalmayıncaya kadar, kanımızın son damlasına kadar savaşacağız. Bizler şehidimizin kanını yerde bırakmadık. 11 PKK’lı teröristi dün öldürerek etkisiz hale getirmiş bulunmaktayız” şeklindeki sözleri tuhaf karşılandı. |
08.07.2010 |
MECLİSTEKİ TASLAK DA SORUNU ÇÖZMEKTEN UZAK |
Kamuoyunda ''taş atan çocuklar'' olarak bilinen sorunun daha da ağırlaşarak devam ettiğini belirten Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Bedriye Yorgun, ''Çocukların neden okulda, evde değil de sokakta ve polise taş atmakta olduğuna kafa yorulmalı'' dedi. Yorgun, Mecliste yasalaşmayı bekleyen taslağın da sorunu anlayıp çözmekten uzak olduğunu söyledi. ÇÖZÜM BARIŞ VE KARDEŞLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE
“Hapse atılan çocuk, çıktığında artık eski çocuk değildir. Kimliği değişmiş, çocukluğu çalınmış demektir. Ergen ve çocukların özgürlüklerini ellerinden alan uygulama ve cezalandırmalar asla kabul edilemez” diyen Yorgun, sorunu temelden halletmenin yolunun Kürt sorununun barışçı ve demokratik yollarla çözümünden, kardeşliğin güçlendirilmesinden geçtiğini vurguladı.
Çocuklar niye taş atıyor?
SAĞLIK ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı Bedriye Yorgun, ‘’Çocukların neden okulda, evde değil de sokakta ve polise taş atmakta olduğuna kafa yorulmalı’’ dedi. Yorgun, Güvenpark’ta, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yargılanan çocuklarla ilgili yaptığı basın açıklamasında, kamuoyunda ‘’taş atan çocuklar’’ olarak bilinen sorunun daha da ağırlaşarak devam ettiğini söyledi. Bugün TMK kapsamında 200’ün üzerinde çocuğun tutuklu bulunduğunu, yaklaşık 4 bin çocuğun da ‘’yasa dışı örgüt üyeliği ve örgüt propagandası’’ yapmaktan onlarca yıllık hapis talebiyle yargılandığını belirten Yorgun, TBMM ve siyasi iktidarın sorunun çözümü konusunda isteksizlik gösterdiğini öne sürdü. Mecliste yasalaşmayı bekleyen taslağın da sorunu anlamak ve çözmekten uzak olduğunu savunan Yorgun, ‘’Çocukların neden okulda, evde değil de sokakta ve polise taş atmakta olduğuna kafa yorulmalı. Sorunu temelinden halletmenin yolu Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümünden, yeniden kardeşleşmenin güçlendirilmesinden geçiyor’’ diye konuştu. Bedriye Yorgun, şöyle devam etti: ‘’Hapse atılan çocuk, çıktığında artık eski çocuk değildir. Kimliği değişmiş, çocukluğu çalınmış demektir. Çocuklar toplumun geleceği. Çalınan sadece çocukların çocukluğu değil, toplumun geleceğidir. Ergen ve çocukların, hayati olmayan, doğru yaklaşımlarla olumlu şekilde kanalize edilecek davranışlarından dolayı yaşamlarını yok sayan, özgürlüklerini ellerinden alan uygulama ve cezalandırmalar asla kabul edilemez.’’ KESK Genel Sekreteri Emirali Şimşek ise haksızlıklar devam ettiği sürece mücadelelerini sürdüreceklerini ifade ederek, ‘’Çocuklarla ilgili hazırlanan taslak, her seferinde çeşitli bahanelerle geri çekiliyor. AK Parti, buradan da rant sağlamaya çalışıyor. Bu yasayı çıkarmayarak ırkçı, milliyetçi çevrelere selam veriyor’’ iddiasında bulundu.
Özgürlük güvenliğe feda edilemez
İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay, demokratik toplumlarda güvenlik ve özgürlük dengesini kurmanın önemli bir hassasiyet istediğini belirterek, “Güvenliğin olmadığı yerde özgürlük olmaz, özgürlük ise asla güvenliğe feda edilemez’’ dedi. Gazete ve televizyonların genel yayın yönetmenleri ve ajansların üst düzey yöneticileri ile İstanbul Wow Otel’deki ‘’Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısı’’nda bir araya gelen Atalay, toplantının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu. Atalay, tamamen istişare amaçlı yapılan toplantının verimli geçtiğini belirterek, bu vesileyle, yürüttükleri çalışmalarla ilgili basına bilgi verme ve sorularını cevaplama imkânı bulduğunu söyledi. Atalay, ‘’Bildiğiniz gibi güvenlik ve özgürlük dengesi önemli bir sorun. Demokratik toplumlarda bu dengeyi kurmak, güveni sağlamak önemli bir hassasiyet ister. Güvenliğin de amacı vatandaşların özgürce yaşamasını sağlamaktır. Ama eğer güvenlik ve özgürlük dengesinde sapmalar olursa, tabiî orada sorunlar olur ve önemlidir. Güvenliğin olmadığı yerde özgürlük olmaz, özgürlük ise asla güvenliğe feda edilemez’’ diye konuştu. Güvenliğin daha çetin bir boyutunun da terörle ilgili haberler olduğuna işaret eden Atalay, terörle ilgili güvenlik konularının haberleştirilmesinin büyük hassasiyet gerektirdiğini, bunun dünyada da bu şekilde olduğunu anlattı. Bakan Atalay, ‘’Basından da beklediğimiz, terör haberlerinde hassasiyet göstersinler. Terör örgütünün propagandasını kendi elimizle yapmayalım’’ dedi. Gazete ve ajansların genel yayın yönetmenleri, genel müdür ve yazı işleri müdürlerinin katıldığı toplantıya gazetemizi temsilen Genel Yayın Koordinatörümüz Abdullah Eraçıkbaş katıldı. |
08.07.2010 |
Terör Batman’da: 1 şehit, 3 yaralı |
BATMAN'IN Gercüş ilçesindeki Vergili Jandarma Karakoluna düzenlenen saldırıda bir er şehit oldu, biri teğmen 3 asker de yaralandı. Batman Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, teröristlerin, önceki gece Zolatepe mevkisinde yapımı devam eden karakol inşaatına devriye görevi yapan komando timine saldırı gerçekleştirdiği bildirildi. Saldırıda 1 askerin şehit olduğu, 1’i teğmen 3 askerin yaralandığı kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: ‘’06 Temmuz 2010 Salı günü saat 20.50 sıralarında Gercüş’e bağlı Vergili Karakolundan, karakolun üst kısmında bir kilometrelik kuş uçuşu mesafesinde bulunan Zolatepe mevkisinde devam eden yeni karakol inşaatına devriye görevi için çıkan komando timine terör örgütü mensuplarınca bir saldırı gerçekleştirilmiş olup, ilk saldırı anında Jandarma Er Mustafa Tekgül (Yozgat/Sorgun) şehit olmuş, Jandarma Teğmen Talat Güçlüer, Jandarma Er Erdal Akar (Bitlis/Mutki) ve Jandarma Er Sinan Özdemir yaralanmışlardır.’’ Yaralıların durumlarının iyi olduğu ve hayatî tehlikelerinin bulunmadığı kaydedilen açıklamada, şehit ve yaralı askerlerin Diyarbakır Asker Hastanesine sevk edildikleri belirtildi. Şehit olan Jandarma Komando Er Mustafa Tekgül’ün cenazesi, Diyarbakır’da düzenlenen törenin ardından memleketine gönderildi. |
08.07.2010 |
Şehitler dualarla uğurlandı |
ŞEMDİNLİ'DE terör örgütü PKK üyelerince jandarma üs bölgesine yapılan saldırıda şehit olan 3 asker dün son yolculuğuna uğurlandı. Şehit askerlerden Erkan Akdeniz, memleketi Iğdır’da tören düzenlendi. Atatürk Caddesi’ndeki Zübeyde Hanım Bulvarı’ndaki törene, şehit Akdeniz’in babası Ahmet ve annesi Göget Akdeniz, yakınları ile Iğdır Valisi Amir Çiçek, 1. Mekanize Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Salih Sevil, Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Ernail Keleş, İl Emniyet Müdürü Cemil Tonbul, daire amirleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende, Kürtçe ağıtlar yakan acılı anne Göget Akdeniz, şehit Akdeniz’in cenazesi askerlerin omzunda tören alanına getirildiği sırada fenalaştı. Göget Akdeniz’e, tören alanında bulunan sağlık ekipleri müdahale etti. Iğdır Müftüsü Nuri Değirmenci tarafından kıldırılan cenaze namazının ardından askerlerin omuzlarına alınan şehit Akdeniz’in naaşı, kortej eşliğinde Dörtyol Mevkisi’ne kadar taşındı. Ay yıldızlı bayrakların açıldığı törende, vatandaşlar terör örgütü PKK aleyhine sloganlar attı. Daha sonra, cenaze aracıyla Halfeli beldesine götürülen Akdeniz’in naaşı, 1997 yılında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde, bir operasyon sırasında mayın patlaması sonucu şehit düşen ağabeyi Mehmet Akdeniz’in mezarının yanında toprağa verildi. Şehit Mahmut Yalçındağ’ın cenazesi Gaziantep’te, Şehit Volkan Yulalı’nın cenazesi Kars’ın Digor ilçesi Şenol Köyünde toprağa verildi. |
08.07.2010 |
DDK: Adlî Tıp yeniden yapılandırılmalı |
ADLÎ Tıp Kurumu’nu denetleyen Devlet Denetleme Kurulu (DDK), mevcut hukuki yapı ve organizasyon biçiminin, hizmetlerin sağlıklı yürütülmesine uygun olmadığına dikkati çekti. Kurul raporunda, ihtiyaç duyulan sayıda uzman yetiştirilemediği, bilirkişi mekanizmasında da sorunlar yaşandığı bildirildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla hazırlanan, Adlî Tıp Kurumu’nun son 3 yıllık faaliyetleri ve işlemlerinin yanı sıra mevzuat, teşkilat ve personel gibi konularda değerlendirmeler içeren Devlet Denetleme Kurulu raporu açıklandı. Raporda, Münevver Karabulut, Güler Zere ve Hüseyin Üzmez gibi kamuoyunun gündemine gelmiş bazı olaylar ile Devlet Denetleme Kurulu’na intikal eden ihbar ve şikayetlerin ilgili olduğu vakalar hakkında yürütülen iş ve işlemlerin; konunun idari boyutu ile sınırlı olmak üzere incelendiği, neticede ulaşılan sonuçlara yer verildiği belirtildi. Buna göre, raporda özetle şu sorun ve öneriler yer aldı: l Adlî Tıp Kurumunun mevcut hukukî yapısı ve organizasyon biçiminin hizmetin sağlıklı bir biçimde ifası bakımından uygun olmadığı kanaatine erişilmiş olup; yaşanan olumsuzluklar ile bahsedilen eksiklik ve yetersizliklerin temelinde de esas itibarıyla bu husus yatmaktadır. l İhtiyaç duyulan sayı ve nitelikte uzman personelin yetiştirilmesi sağlanamamakta; yetişmiş uzmanlar ise Kurum bünyesinde istihdam edilememektedir. l Birikmiş işlerin tamamlanması ve süreçlerin makul sürelerde sonuçlandırılabilmesini teminen, anılan Kurulun personel yönünden takviye edilmesi ve/veya başka yerlerde de bu Kurul ile aynı fonksiyonları üstlenecek yeni birimler (İhtisas Kurulları) oluşturulması gerekmektedir. l Bu hususun, Adlî Tıp Kurumunun yeniden yapılandırılması ihtiyacı çerçevesinde yapılacak çalışmalardan ayrı şekilde mütalaa edilmesi mümkün olmayıp; belirtilen fonksiyonları ifa etmek üzere bu kurum bünyesinde, ancak sistemin bütün taraflarının katılımı ile ‘Ulusal Adlî Bilimler Konseyi’ gibi bir isimle teşekkül ettirilecek yeni bir yapı oluşturulması gerekmektedir. |
08.07.2010 |
Teröre asla taviz verilmeyecek |
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Türkiye’nin terörle mücadelede kararlılığının açık olduğunu söyledi ve ‘’Türkiye terörle mücadelede asla taviz vermeyecektir’’ dedi. Gül, Esenboğa Havalimanında gazetecilerin sorularını cevapladı. Terörle mücadelenin Türkiye’nin birinci meselesi ve kapsamlı olduğunu dile getiren Gül, şunları kaydetti: ‘’Bunun dış politika boyutu vardır. Güvenlik güçlerinin sahada mücadelesi vardır. Aslında bu tamamen hükümetin bileceği bir şeydir. Bunlar hükümetin inisiyatifinde bir konudur va ayrıca çok kapsamlı yürütülmesi gerekir. Bazı konular açık konuşulur. Bazı konular çok açık konuşulunca olacak şeyler de olmaz olur açıkcası. Bu konuyla ilgili fazla bir şey söylemek istemem. Ama Türkiye’nin terörle mücadelede kararlığı çok açıktır. Terörle mücadelede Türkiye asla taviz vermeyecektir. Bu konuda mücadelede içeride olduğu gibi dışarıda uluslararası işbirliği de kaçınılmazdır. Bu herkesin görevidir. Terör örgütü Irak’taki otoritea başluğundan çok faydalandığı için en çok en çok bizimle işbirliği içerisinde olması gereken ve bununla ilgili yeni bir dönemin başlatılması da sözkonusudur. Bu konuda önemli mesafelerin alındığını da söylemek isterim.’’ |
08.07.2010 |
Ankara Emniyet Müdürü tutuklandı |
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında yakalama kararı bulunan Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir tutuklandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Kayseri’de yürüttüğü soruşturma kapsamında, ‘’ihaleye fesat karıştırmak’’ ve ‘’çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak’’ suçlamasıyla hakkında yakalama emri çıkartılan Özdemir, bir süredir tedavi gördüğü İbni Sina Hastanesinden ambulansla adliyeye getirildi. Özdemir, burada Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine çıkarıldı. Mahkeme, Özdemir hakkındaki yakalama emrini vicahiye çevirerek tutuklanmasına karar verdi. Bir dönem Kayseri Emniyet Müdürlüğü görevinde bulunan Özdemir’in, Kayseri’de yürütülen soruşturma çerçevesinde Cumhuriyet Savcısı Cemil Tuğtekin tarafından ifadesi alınmış, savcı, Özdemir’i, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etmişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliğine çıkartılan Özdemir, serbest bırakılmıştı. Savcının, Özdemir’in serbest bırakılmasına itiraz etmesi üzerine, itirazı değerlendiren Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Özdemir hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. Özdemir’in avukatlarının, yakalama kararının kaldırılması talebiyle Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine yaptığı itiraz da yerinde görülmeyerek, reddedilmişti. |
08.07.2010 |
“Ergenekon”a dair başvuru yok |
ADALET Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığının “Ergenekon” adıyla bilinen davalar hakkında herhangi bir suç duyurusunun bulunmadığını bildirdi. ‘’Genelkurmay Başkanlığının, Ergenekon davaları ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yönelik yayınlarla ilgili suç duyurusunda bulunduğu ancak bunların üçte ikisi hakkında Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilmediği ve bu suç duyurularının Bakanlıkça bloke edildiği’’ iddialarının gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi: ‘’Bakanlığımızın suç duyuruları hakkında işlem yapmayarak ya da bunları ilgili savcılıklara iletmeyerek bloke etmesi gibi keyfi bir uygulama kesinlikle söz konusu olamaz. 1 ocak 2003 ile 7 temmuz 2010 arasında Genelkurmay Başkanlığı tarafından 278 ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından da 28 olmak üzere 306 suç duyurusu Bakanlığımıza intikal etmiş, bu suç duyuruları hakkında belirtilen yöntem doğrultusunda işlem tesis edilmiştir. Bu suç duyuruları arasında kamuoyunda Ergenekon adıyla bilinen soruşturma ve davalara ilişkin herhangi bir suç duyurusu yer almamaktadır Ergenekon adıyla bilinen davalar hakkında Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan herhangi bir başvuru olmadığı gibi suç duyurularının Bakanlığımızca bloke edildiği iddiası da kesinlikle doğru değildir.’’ |
08.07.2010 |
Şahin de Başbuğ gibi konuştu |
BDP’liler için “Ya yeminlerine uysunlar, ya da dağa gitsinler” diyen Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un ardından, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de, ‘’Bu yüce çatı altında görev yapan her milletvekili arkadaşımız yapmış olduğu yemine sadık kalmalı ve bu yemine göre davranmalıdır’’ dedi. Şahin de Başbuğ gibi konuştu
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un BDP’lilere yönelik sözlerine destek vererek, ’’Bu yüce çatı altında görev yapan her milletvekili arkadaşımız yapmış olduğu yemine sadık kalmalı ve bu yemine göre davranmalıdır’’ dedi. Şahin, vefat eden eski milletvekili Kerem Güneş için Meclis’te düzenlenen törende, bir gazetecinin, ‘’Bazı BDP’li milletvekillerinin terörist cenazelerine katılıp, terör örgütü önünde saygı duruşunda bulunmasına Genelkurmay Başkanının sert tepkisi oldu. Ne diyorsunuz bu gelişmelere?’’ sorusuna, ‘’Bu yüce çatı altında görev yapan her milletvekili arkadaşımız, yapmış olduğu yemine sadık kalmalı ve bu yemine göre davranmalıdır’’ cevabını verdi. TBMM Başkanı Şahin, ‘’Genelkurmay Başkanının açıklamalarına, AK Parti’den ve bazı çevrelerden ‘siyasetçi gibi konuşmaması gerekiyor’ denilerek eleştiri geldi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusu üzerine de ‘’Bu tür polemiklerin içine girmek istemem. Ancak, Genelkurmay Başkanımızın açıklamaları ile ilgili değerlendirme yapılacaksa bu ayak üstü yapılacak bir değerlendirme olmaz’’ dedi. |
08.07.2010 |
“Türk kanı” söylemi Türkiye’ye yakışmıyor |
Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, üç yıllık süreçte ordu içindeki suç faaliyetlerine dönük yargı soruşturmalarına Genelkurmay'ın hâlâ alışamadığını ve kabullenemediğini söyledi. Ertekin, Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un “Öyle şeyleri düşünenlerin Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum” sözünü de “Hâlâ kanla yasal duruşu, eleştiriyi birbiriyle aynılaştırmaya çalışmak ayrımcı ve ırkçı bir bakış açısıdır. Sürçülisan değilse çok tehlikeli. Türkiye’ye hiç yakışmadığını düşünüyorum” diye eleştirdi. İkinci ‘iyi çocuk’ gafı
Demokrasİ ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yargılama sürecine yönelik sözlerini sert bir dille eleştirdi. Başbuğ’un başta Albay Cemal Temizöz olmak üzere subay, general, astsubayların haksız yere suçlandığını iddia etmesinin tam anlamıyla bir fecaat olduğunu dile getiren Ertekin, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli dâvâsının sanığı Astbubay Ali Kaya için söylediği “iyi çocuktur, tanırım” sözlerinden sonra ikinci bir gaf olduğunu söyledi. Ertekin, Başbuğ’un tanıdığı bir insanın o hallere düşmesinden dolayı üzülmesinin normal olduğunu belirtti. “Ama bizzat o insanların aklanması, suçsuzluğu üzerinden geliştiriyorsa, yargının aslında haksız bir biçimde yargılama yürüttüğüne dair olarak söylüyorsa tam anlamıyla büyük bir gaf demektir” diyen Ertekin sözlerine şöyle devam etti: “Büyükanıt’tan sonra ikinci gaftır. Bu sözleri tam anlamıyla bir fecaat. Türkiye’de ordunun son üç yıllık süreç içerisinde, yargısal soruşturmalara karşı tepkisinin hâlâ eski halinde kaldığını gösteren, 2006’daki Şemdinli iddianamesinde kaldığını gösteren çok önemli bir örnek niteliğinde. Büyükanıt zihniyetini hâlâ aşamadığını gösteren çok önemli bir örnek. Temizöz dâvâsını daha ciddî bir biçimde izlemiş olsaydı, çok daha başka şeyleri görecek durumdaydı. Cumhuriyet savcısı soruşturmasını o kadar sağlam bir biçimde yapmış ki herhangi bir olayın birbirinden farklı tanıklar tarafından hangi gün, hangi saat, o günün iklim koşullarıyla, gece mi gündüz mü olduğuna dair çok çeşitli ve çok ciddî araştırma ve soruşturmayla geliştirmiştir. Ama buna rağmen hâlâ Temizöz hakkında, diğer yargılama süreçleri hakkında, daha çok askerî mensuplara dönük eleştirinin bu seviyede hâlâ geliştiriyor olması, şu üç yıllık süreç içerisinde yargı faaliyetine, ordu içerisindeki suç faaliyetlerine dönük yargı soruşturmalarına hâlâ alışılamadığını, kabullenilemediğini, hâlâ eski günlerin özlendiğini, Türk ordusunun hâlâ hukuksal bir rehabilitasyondan geçmediğini gösterir.”
“KANIMI DONDURAN BİR İFADE” Ertekin, ‘Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden ayrılan 50 subayın PKK terör örgütünde yönetim kadrosunu ele geçirdiği, açılım süreci başladıktan sonra kaos için eylemlere hız verdikleri yönündeki iddia siz de nasıl bir etki yapıyor?’ şeklindeki bir soruya Başbuğ’un “Öyle şeyleri düşünenlerin ben Türk kanı taşıdığını düşünmüyorum” demesinin kanını dondurduğunu vurguladı. Ertekin şöyle devam etti: “Irkçı bir bakış açısını içeriyor. Herhangi bir duruş geliştirmenin, herhangi bir politik, hukukî duruş geliştirmenin kanla alâkasını kurmak demek, ırkçı bir bakış açısı demektir. Bir genelkurmay başkanının böyle bir dilden, herkesten önce sarfı nazar etmesi gerekir. Fakat her nasılsa öyle durumlarda, Türk devlet yapısı içerisinde bu ırkçı bakış açısı, öyle durumlarda ortaya çıkıyor ki gerçekten insanın kanı donuyor. Bu dönemlerde dahi hâlâ kanla yasal duruşu, eleştiriyi birbiriyle aynılaştırmaya çalışmak, kandan geldiğini düşünmek ayrımcı ve ırkçı bakış açısıdır. Türkiye’ye hiç yakışmadığını düşünüyorum. Eğer sürçü lisan değilse çok tehlikeli bir zihniyetin, hâlâ ordu içerisinde kendini gösterdiğini de ortaya koyar.”
“ÖNEMLİ OLAN KİMİN SIZDIRDIĞI DEĞİL,DOĞRULUĞU”
Başbuğ’un, demokrasiye komplo planını gazeteye polisin servis ettiğini ileri sürmesini de değerlendiren Ertekin, son 10 yıldır emniyet, jandarma, ordu arasında siyasete akan, dönen bir çatışmanın çok açık ve net olduğunu savundu. Bunun Genelkurmay Başkanı tarafından söyleniyor olmasının ise aslında tescillendiğini gösterdiğini ifade eden Ertekin, “Polis tarafından konulup konulmadığının çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan doğru mu değil mi? ” diye konuştu. Başbuğ’un konuşmalarından kafasının karışık olduğunun ve kafasındaki soruları kamuoyuna yüklemeye çalıştığını kaydeden Ertekin, Genelkurmay başkanlarının siyasî süreçlere yön verecek, siyasî mahfillerde gerilim çıkaracak, mevcut siyasî gündemleri dönüştürecek demeçleri vermemelerinin demokratik kültürün bir gereği olduğunu belirtti. Ertekin, böyle durumlarda susması gerektiğini ve bir devlet memuru olduğunu bilmesi, bunun sürekli ona kamuoyu tarafından hatırlatılması gerektiğini söyledi. |
08.07.2010 |
Kararname taslağı HSYK’da |
Adalet Bakanlığı’nın 2010 Adlî Yargı Yaz Kararname Taslağı’nı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) gönderdiği öğrenildi. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, kararname taslağının dün sabah itibariyle Adalet Bakanlığı tarafından Kurul’a gönderildiğini söyledi. HSYK’nın seçilmiş üyelerinin taslağı incelemeye aldığını ve en kısa zamanda taslak üzerindeki çalışmaların başlanacağını ifade eden Özbek, kararnamenin bin 325 hakim ve savcıyı kapsadığını, unvanlı hakim ve savcıların ise taslakta yer almadığını kaydetti. Kararname, Adalet Bakanı Sadullah Ergin veya Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın, HSYK’nın toplantısına katılımıyla görüşülecek. |
08.07.2010 |
İstanbul’a gidecekler dikkat! |
Bolu Dağı tünelindeki çalışmalar sebebiyle İstanbul-Ankara istikametinde seyreden trafik, bugün de 10 saat süreyle tek şeritten verilecek. Karayolları Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, Ankara-İstanbul otoyolu Bolu Dağı tünelinde jet-fanlara ait pervane kanatlarını yenileme çalışmaları sürdürülüyor. Bu sebeple İstanbul-Ankara istikametinde, dün 08.00-18.00 saatleri arasında trafiğe kapatılan kapatılan iki şerit bugün de kapalı kalacak ve ulaşım tek şeritten kontrollü olarak sağlanacak. |
08.07.2010 |
Danıştay, bandrol ücretini durdurdu |
DANIŞTAY 10. Dairesi, üzerinde radyo-TV veya bunların yayınlarını almaya yarayan navigasyon cihazı bulunan kara taşıtlarından yüzde 0.8 oranında bandrol ücreti alınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurdu. Alınan bilgiye göre, bir şirket tarafından, 2009/15482 sayılı Bakanlar Kurulu kararının, ‘’üzerinde radyo-TV veya bunların yayınlarını almaya yarayan navigasyon (yönleme) cihazı bulunan kara taşıtlarından yüzde 0,8 oranında bandrol ücreti alınacağını’’ düzenleyen kısmının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle dâvâ açılmıştı. Dâvâyı görüşen Danıştay 10. Dairesi, söz konusu Bakanlar Kurulu kararının, ‘’üzerinde radyo-TV veya bunların yayınlarını almaya yarayan navigasyon cihazı bulunan kara taşıtlarından yüzde 0,8 oranında bandrol ücreti alınacağını’’ düzenleyen kısmının oy birliğiyle yürütmesinin durdurulmasını kararlaştırdı. Daire kararında, uyuşmazlığa konu olan navigasyon cihazının radyo-televizyon yayını almak dışında, yön bulma işlevi de olduğu dikkate alındığında, bu cihazın tamamının değeri üzerinden değil, sadece radyo ve televizyon yayınını almaya yarayan kısmı üzerinden bandrol ücreti alınması gerektiğini belirtti. |
08.07.2010 |
Kızılırmak’ta taşkın önleme çalışmaları devam ediyor |
DEVLET Su İşleri (DSİ) 19. Bölge Müdürlüğü’nce Kızılırmak’ta 7 yıl önce başlatılan taşkın önleme ve rekreasyon çalışmaları kapsamında yıl sonuna kadar toplam 750 bin metre küp dere yatağı temizliği, 950 bin metre küp sedde dolgusu, 60 bin metre küp taş tahkimatı yapılacağı bildirildi. Alınan bilgiye göre, Sivas’tan doğup birçok ilden geçerek Karadeniz’e dökülen ve Türkiye’nin en uzun nehri olma özelliğine sahip Kızılırmak’ın, çevresindeki meskûn mahallere ve tarım arazilerine zarar vermemesi için 2003 yılında Sivas Beton Travers Fabrikası yakınlarından DSİ ekiplerince başlatılan taşkın önleme ve rekreasyon çalışmalarında önemli bir mesafe alındı. 2003 yılından 2009 yılı sonuna kadar Kızılırmak’ın 2 yakasında 16 kilometre 950 metrelik alanda çift taraflı sedde ve taş tahkimatı çalışması yapan DSİ ekipleri, çalışmaları Uzuntepe Mahallesi’ne ulaştırdı. Uzuntepe Mahallesi’nde 49 adet iş makinesi ile çalışmalarını sürdüren DSİ ekipleri, 2010 yılında Kızılırmak’ın bu bölümünde her iki yakada toplam 6’şar kilometre sedde ve tahkimat çalışması yapacak. |
08.07.2010 |
Ankara-Siirt arası “dolmuş” uçak |
TÜRK havacılığının istikrarlı yükselişinden nasibini alan ‘’dolmuş uçakların’’ uçuş noktaları her geçen gün artıyor. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) tarafından onaylanan programa göre, Esenboğa Havalimanı ile Siirt Havaalanı arasında 9 Temmuzdan itibaren dolmuş uçak seferleri başlayacak. Küçük gövdeli uçaklarla ‘’bölgesel hava taşımacılığı’’ yapmak üzere SHGM’den ruhsat alan Borajet, uçuş noktalarına yenilerini ekledi. ‘’Dolmuş uçak’’ olarak da adlandırılan küçük gövdeli uçaklarla taşımacılık yapan şirket, uçuş noktalarına Siirt’i de kattı. SHGM tarafından onaylanan uçuş programına göre işletme, 9 Temmuzdan itibaren Esenboğa Havaalanı’ndan Siirt Havaalanına Pazartesi ve Cuma günleri karşılıklı sefer düzenleyecek. Öte yandan SHGM ile gerekli işlemlerin tamamlanması ve onay alınmasının ardından havacılık işletmesi, aktarmalı olarak Sabiha Gökçen-Gazipaşa-Nevşehir havaalanları ve direkt olarak Sabiha Gökçen-Gazipaşa havaalanları arasında dolmuş uçak seferleri düzenleyecek. |
08.07.2010 |
Karakaya Barajına 2 bin 400 metrelik köprü |
MALATYA Valisi Ulvi Saran, Karakaya Baraj Gölü üzerinde bulunan ve 2 bin 400 metre uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun tren köprüsü olduğu belirtilen Karabük Köprüsü üzerine karayolu yapılması projesi ile ilgili çalışmaları inceledi. Köprüde uzman ekibin çalışmalarını izleyerek bilgi alan Saran, köprünün, Elazığ-Malatya arasında demiryolu ulaşımını sağladığını, köprünün üzerine karayolu yapılması konusunda çalışmaların devam ettiğini söyledi. Uzman ekibin, demiryolundan trenlerin geçişi sırasında oluşturdukları basıncı hesapladıklarını ifade eden Saran, şöyle konuştu: ‘’Uzman ekipler köprüde teknik olarak çalışmalarını sürdürüyor. Karayolu için çalışmaların başlaması aşamasına geldiğimizi söyleyebiliriz. Sonuç olarak, projemizin tamamlanması halinde iki şehir arasında yıllardır var olan sosyal ve ekonomik ilişkilerin sürdürülmesi ve Malatya-Elazığ arasında gidiş ve gelişlerin sağlanamaması ortadan kalkacaktır.’’ Köprüden lokomotif geçirerek sarsıntı ve basıncı ölçen uzman heyet, Vali Saran’a çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. |
08.07.2010 |
Simav’da 3 büyüklüğünde deprem oldu |
KÜTAHYA’NIN Simav ilçesinde, 3 büyüklüğünde bir deprem oldu. Dün saat 07.02’deki depremin, yerin 5,3 kilometre altında meydana geldiği bildirildi. Halkı, geçen yılki gibi artçı sarsıntıların tekrar başlayacağı endişesi sardı. Kütahya’da yakın tarihin en büyük depremi, 28 Mart 1970’te 7,1 büyüklüğünde meydana gelmişti. Merkez üssü Gediz ilçesi olan depremde bin 86 kişi ölmüş, bin 250 kişi yaralanmış, 9 bin 456 bina hasar görmüştü. İlçe merkezinde 26 bin kişi yaşayan Simav’ın nüfusu, köylerle birlikte 90 bini buluyor. |
08.07.2010 |
Hayırseverlerden eğitime destek |
KRİZİN kendisini hissettirdiği geçen yıl hayırseverler eğitime 15 milyonluk yardım sağladı. Hayırseverlerin 2003’den bu yana eğitime sağladıkları katkı 115 milyon lirayı geçti. Hayırseverler, krize rağmen okul yaptırmak için adeta Kayseri’de arsa aradı. Yerlerin belirlenmesinden sonra valilik ile hayırseverler protokoller imzaladı. 2008 yılında hayırseverlerin yaptığı katkı 8 milyon lira olurken, Kayseri’ye de 8 okul kazandırıldı. Krizin en ağır hissedildiği dönemde ise bu rakam azalmak yerine aksine çoğaldı. 2009 yılında hayırseverler 15 okul ve anaokulu yaptırdı. Eğitime sağladığı katkının miktarı ise 15 milyon lira olarak belirlendi. 2010 yılının ilk yarısında ise hayırseverlere yine büyük görevler düştü. 2010 yılında hayırseverlerin yaptığı katkı 3 milyon 120 bin lira olarak kayıtlara geçti. Bu yılın ilk yarısında yapılan okul sayısı 5 olarak belirlendi. Millî Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata, eğitim konusunda hayırseverlerin birbirleriyle yarıştığını söyledi. Okul yaptırmak için hayırseverlerle görüşmeler yaptıklarını kaydeden Ayata, arsa konusunda çalışmalar yaptıklarını dile getirdi. Ayata, önümüzdeki eğitim sezonunda 8 okulun daha hizmete gireceğini ve bunun 4 tanesinin hayırsever tarafından yaptırıldığını ifade etti. Ayata, hayırseverlerin krize rağmen hayırlarına devam ettiğini dile getirdi. Ayata, “Eğitime, hayırseverlerin katkısı sürüyor. Hayırseverlerimiz, okul yaptırmak için bizimle görüşmeler yapıyor. Uygun arsa bulunduğunda hayırseverimiz okul inşaatına başlıyor ve kısa zamanda bitiriyor. 3 yılda 29 okulun protokolü imzalanıp inşaatına başlanmıştır. Önümüzdeki sezon hayırseverlerimiz tarafından yaptırılan 4 okulda eğitim ve öğretim yapılabilecek” diye konuştu. 2003 yılından bu yana Kayseri’de hayırseverlerin eğitime sağladığı katkının 115 milyon lirayı geçtiğini ifade eden Ayata, hayırseverlere de katkılarından dolayı teşekkür etti. Hayırseverler, 2003 yılından bugüne dek 53 yeni binaya 904 derslik ve 25 okula 265 ek derslik yaptırdı. Ayrıca, 1 yatılı bölge ilköğretim okulu, 2 anaokulu, 13 lojman, 3 pansiyon, 6 spor salonu, 1 bilim sanat merkezi, 1 zihinsel engelliler uygulama okulu, 1 gençlik kampusu ve 200 okulun bahçe düzenlemesi yapıldı. |
08.07.2010 |
İSPARK uygulaması yargıya taşındı |
İstanbul Otopark İşletmeleri Ticaret A.Ş.’nin (İSPARK) cadde ve sokakları otopark olarak kullanmasına Tüketiciler Birliği’nden tepki geldi. Birlik, İSPARK’a yolları gelir kapısına çevirdiği ve haksız kazanç elde ettiği gerekçesiyle dava açtı. Şirinevler’deki İdare Mahkemeleri önünde konuyla ilgili basın açıklaması yapan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, vatandaşların şikayeti üzerine harekete geçtiklerini söyledi. İSPARK’ın cadde ve sokakları gelir kapısına çevirdiğini öne süren Kaya, “Akıbeti meçhul otopark harçlarını gölgede bırakan yasa dışı uygulamalar nedeniyle İSPARK uygulamalarının son bulması için yargıya başvurduk” dedi. |
08.07.2010 |