Güncel |
Hayme Ana’nın öğütleri bugün de geçerli |
Oğuzlar’in Bozok kolunun Kayı Boyu’na mensup bir Türkmen kızı olan Hayme Ana, 1200’lü yıllarda Gündüz Alp ile evlenerek sadece bir ailenin değil, 6 asır hüküm sürecek bir devletin temellerini attı. Hayme Ana, eşi Gündüz Alp’in göç sırasında Fırat Nehri’ni geçerken boğularak ölmesi üzerine 1250’li yıllarda aşiret reisliğini ele alıp, dağılma noktasına gelen Kayı Boyu’nu toparladı. Kayı Boyu’nu Aşağı Sakarya Vadisi’ne, Ankara’nın batısındaki Karacadağ bölgesine yerleştirdi. Ankara’nın Haymana ilçesinin bu dönemdeki yerleşmeden kaynaklandığı biliniyor. Kayı Boyu’nu daha sonra Kütahya’nın Domaniç ilçesindeki Çarşamba Köyüne getiren Hayme Ana, oğlu Ertuğrul Gazi ile torunu Osman Gazi’yi yetiştirerek Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna vesile oldu ve bundan dolayı ‘’Devlet Ana’’ olarak anılmaya başladı. Hayme Ana ve Gündüz Alp’in, Sungur Tekin, Gündoğdu, Ertuğrul ve Dündar adlarında 4 oğlu vardı. 13’üncü yüzyıl ortalarına doğru delikanlılık çağına gelen Ertuğrul Gazi, annesinden aşiret reisliğini devraldı ve bundan sonra aşiret daha da güçlendi. Selçuklular ile birlikte öncü kuvvet olarak savaşlara katıldılar. Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubad’ın İznik İmparatorluğu üzerine 1270’te yaptığı sefere katılan Ertuğrul Gazi’ye, Söğüt ve Domaniç bölgesi yurtluk olarak verildi. Bundan sonra aşiret, Domaniç’i yazlak, Söğüt’ü kışlak olarak kullandı. Hayme Ana’nın, 1280’li yıllarda Eylül ayının ilk günlerinde kışlağa dönüş sırasında öldüğüne, Ertuğrul Gazi’nin ise annesini Çarşamba Köyünde her yıl çadır kurduğu bir tepenin üzerinde defnettirdiğine inanılıyor.
2. ABDÜLHAMİD, KABRİNİ BULDURUP TÜRBE YAPTIRDI Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid devrinde, Çarşambalı bir köylü evinde sakladığı dedesinden kalma deri üzerine yazılmış bir vesikayı köye gelen birine okutur, vesikanın Hayme Ana’ya ait olduğu ortaya çıkar. Görevli İstanbul’a giderek Yıldız Sarayı’na ulaşır ve vesikayı Padişah’a iletir. 2. Abdülhamid vesikayı inceletip bir heyeti Çarşamba’ya gönderir. Büyük ninesi Hayme Ana’nın kabrini buldurarak üzerine bir türbe ve külliye yaptırır, buraya halı, avize ve sümbüllü kandil gönderir. Türbenin üzerine 1886’da yerleştirilen mermer kitabede, Sultan Abdülhamid’in atası Ertuğrul Gazi’nin annesi Hayme Ana’nın kabrini buldurup bu türbeyi yaptırdığı ifade ediliyor.
728 YILDIR GÖÇ ŞÖLENLERİYLE ANILIYOR Osmanlılar döneminde Hayme Ana türbesi yakınında her yıl Eylül ayının ilk günlerinde civar köylerden toplanan Yörükler, cirit oynayıp kurban keserek Yörük göçünü canlandırıyor, kabri başında mevlit okutup törene katılanlara etli pilav ve ayran ikram ediyordu. 1281 yılında başladığı tahmin edilen bu törenler, 2. Abdülhamid döneminde devlet töreni olarak gerçekleştirilmeye başladı. Devlet töreni olduktan sonra Osmanlı sarayından gönderilen yağ, bulgur ve kurbanlık hayvanlardan yemekler pişirilip gelenlere ikram ediliyordu. Savaş yıllarındaki kısa kesintiler dışında bu anma merasimleri günümüze kadar yaşatıldı. 1985’ten sonra her yıl Eylül ayının ilk Pazar günü, geleneksel olarak ‘’Hayme Ana’yı Anma ve Göç Şöleni’’ adıyla gerçekleştiriliyor. Bu yıl Eylül ayının ilk haftasında 729’uncusu düzenlenerek hem Hayme Ana hem de Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi ile onun ataları ve diğer beyler anılacak.
AŞİRETİ EMANET ETTİĞİ OĞLUNA ÖĞÜDÜ Hayme Ana, Kayı Boyu ile birlikte hayatını sürdürürken evlât ve torunlarının fazilet ve dirayet sahibi olması için onları ‘’Devlet Ana’’ anlayışıyla yetiştirdi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Ertuğrul Gazi, annesi Hayme Ana’dan 13’üncü yüzyılın ortalarında bir beyliği değil, aynı zamanda asırlara hükmedecek devlet anlayışını da teslim aldı. Hayme Ana’nın, oğluna nitelikli devlet adamı olma ve milletini hakkaniyetle yönetmenin ip uçlarını verdiği şu öğüdü, asırlardır unutulmuyor: ‘’Oğul... Anayurttan ayrılalı yıllar geçti. Deli rüzgârlar önünde oradan oraya savrulduk. Beylik otağını kurduğumuz şu yaylalar, artık son durağımız, son konağımız olsun. Oğuz’un yurtlarına diktiğimiz ağaçların kökleri kara yerin derinliklerine, dalları gökyüzünün yüceliklerine uzansın. Ak-boz atlara binip yağı üstüne yel gibi vardıkta Kadir Tanrı gözü pek yiğitlerimizi korusun. Göğsü kaba yerli kara dağlar gibi duran erlerimiz ile kır çiçekleri gibi saf ve temiz, ak yüzlü, ala gözlü kızlarımız kutlu Kayı Boyumuza gürbüz evlâtlar versinler. Altın başlı otağlarımız Çarşamba yaylasını bürüsün. Kayı’nın ve diğer bütün boyların oğullarını Ertuğrul’umla bir tutarım. Onların hepsini soyumuz için Hakk’ın kutsal birer emaneti bilirim. Oğul... Boyundan, soyundan olsun olmasın insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki, insanların birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda, obanda herkes gezsin. Ululuk isteyen töreden ayrılmasın. Bu dünya bir oturma yeri değildir. Yapacağın iyi ve doğru işlerle insanların hizmetinde bulunursan güzel övünçler senin olur. Yüreğinden inancı, ağzından duayı, davranışından erdemi hiç eksik etme. Bir de sabırlı ol oğul, ekşi koruk sabırla tatlı üzüm olur. Oğul... Beylik dermekle, ağalık vermek iledir. Sofranı ve keseni yoksullara açık tut.’’
TORUNU OSMAN GAZİ’YE BEŞİK KURDUĞU AĞAÇ KORUNUYOR Hayme Ana’nın, günümüzde Domaniç ilçe merkezine 2 kilometre uzaklıktaki Domur Köyünde bulunan ve 1200 yaşında olduğu sanılan ‘’Mızık Çamı’’na kurduğu beşikte, torunu Osman Gazi’yi salladığına inanılıyor. Osmanlı’nın doğuşuna şahitlik eden bu ağaç, bölge halkı tarafından kutsal sayılıyor. 11 metrelik boyu ve ahtapotu andıran yaygın kollarıyla haşmetli görüntüsünün yanı sıra ilginç kıvrımları ve tabiat harikası estetik görüntülerle bezendiği şekliyle görenlerin ilgisini çekiyor. |
01.07.2010 |