Kültür-Sanat |
TUR-İ SİNA (“Tur’a andolsun.” (Tur Sûresi, 1) |
KAHİRE’DE bir kısım arkadaşlarla Tur-i Sinaya çıkmaya niyetlendik. Zaten bu gezi meşhur ve birçok turistin de gerçekleştirdiği bir faaliyetmiş. Yine Tur-i Sina’nın benim için ayrıca bir önemi ve kudsiyeti var olduğu için sabırla ve sabırsızlıkla Sina Dağını merak ediyordum. Tur ise, Kur’ân-ı Kerim’in 52. Sûresi’dir. Kur’ân’da Tur-i Sina olarak geçen yer, Hz. Musa’ya peygamberliğinin ve Tevrat’ın verildiği Sina Dağı’dır. Böyle manevî bir mekâna gideceğimden dolayı seyahat öncesinden oldukça heyecanlıydım. Cuma günü sabah erkenden Kahire’den yola çıktık ve öğlen 14.00 civarında St. Katherine şehrine ulaştık. Biraz otelde istirahat ettikten ve akşam yemeğini yedikten sonra gece yarısını bekledik. Arkadaşlarla gece yarısına kadar otelin lobisinde sohbet ettik. Herkeste ayrı bir heyecan vardı, çünkü herkes ilk kez Sina Dağına çıkacaktı. Gece saat 01'de yürüyüş başladı. Dolunay ışığı altında dağa tırmandığımız için el fenerlerine ihtiyaç duymadık ve patikalarla, merdivenlerle dağa tırmanış dört saat sürdü. Patika kenarında her defasında birkaç deve ve bakıcılarını görmek mümkün. Vadinin yanıbaşında Cebel-i Musa yer almakta. Tuva Vadisinde Hıristiyanlar için çok önemli olan St. Katherine Manastırı da yer alıyor. Vadinin ileriki kısımlarında turistler ve gezginler için bekletilen develer var. Gecenin karanlığında dikkatli olunmadığı takdirde her an bir deve ile yüzyüze gelinebilir. Dağ yolu boyunca ve tepelerde gezginlerin dinlenmesi ve alış veriş yapabilmeleri için kulübeler var. Tırmanışın son ayağı olan yedi yüz elli basamaktan oluşan tepeye çıktık. Basamaklara kadar develer ile çıkanlar bu noktadan sonra develeri bırakmak zorunda kaldılar. Tepede ise güneşin doğuşunu beklemek için gezginler çadırları doldurdular. Gecenin ilerleyen saatlerinde havanın da soğuması sebebiyle çadırlarda ısınma ve sıcak bir içecek içme fırsatı bulduk. Zirvede cami ve kilise yanyana olarak bulunuyor. Zirvede sabaha doğru yüzlerce insan, güneşin bütün ihtişamıyla renkten renge girerek turuncu, kırmızı ve en son sarı rengi gösterek karşı dağın üzerinde patlamış lav gibi ortaya çıkan manzarasını seyretti. Farklı kültürlerden inançlardan yüzlerce insan bu muhteşem manzarayı seyretmek için kayalıkların üzerinde battaniyeleri ile kurulmuştu ya da fotoğraf makinesi ile güneşin doğuş anını yakalamaya çalışıyorlardı. Aydınlıkta tepelerin, vadilerin güzelliği daha belirginleşti. Gündüz gözü ile çıkılsaydı dağa güzellikleri seyretmekten daha da uzun sürerdi gezi. Zaten gecenin ve sabahın serinliği bu gezi için en uygun zaman. Gezide, kızıl, yeşil, siyah renkli volkanik taşlardan oluşan dağlar, muhteşem vadi manzaraları gözlerimizi, tefekkür penceremizi şenlendiriyordu. Yine, geziye katılan herkesin bütün zorluklara rağmen memnun olması, rahmet vadilerinde ve tepelerinde zahmetteki rahmeti gösterdi. Ayrıca bu gezi o kadar meşhur bir gezi ki gezi grubumuzla beraber yüzlerce kişi daha dağ tırmanışı yapmıştı. Özellikle gezginlerin dünyanın dört tarafından farklı milletlerden ve Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler gibi farklı dinlerden oluşan bir gezgin topluluğu olması çokkültürlü ve rengârenk bir atmosfer oluşturuyordu. Zirvede Kur'ân okuyanlar olduğu gibi Hırıstiyanlar ilâhiler söylüyorlardı. Dönüş yolunda ise yine Sina bölgesinde olan Uyun-u Musa’yı ziyaret ettik. Aktarıldığı üzere Hz. Musa İsrailoğullarını Mısır’dan çıkardıktan ve Kızıldeniz geçildikten sonra susayan kavmine bir mu'cize ile su çıkarmıştı ve âsâsı ile on iki pınar fışkırmıştı. Bu olayın gerçekleştiği yer bugünkü adıyla Uyunu Musa’dır. Bizler Kızıldeniz kumsalında bir gezinti yaptıktan sonra su pınarlarından bugüne kalabilmiş olan iki su kaynağını ve iki kuyuyu inceleme fırsatı bulduk. Özellikle gidiş dönüş yolunda Kızıldeniz’in iki yakasını bağlayan Süveyş Kanalından geçmek bize heyecanlı anlar yaşattı. Daha yeni geldiğim Kahire’ye bu anlamlı gezi ile gerçekten geldiğimi hissettim.
ARAFAT DENİZ/KAHİRE |
28.06.2010 |