Kültür-Sanat |
Adnan Menderes külliyatı oluşturulacak |
ADNAN Menderes Üniversitesi (ADÜ) Rektörü Prof. Dr. Şükrü Boylu, eski Başbakanlardan Adnan Menderes’in külliyatının oluşturulması için çalışma başlattıklarını belirterek, ‘’Adnan Menderes’e ilişkin tüm bilgi, belge, doküman, tez, çalışma notlarını bir araya getirmeye çalışıyoruz’’ dedi. Boylu, ismini taşıdıkları Adnan Menderes’in bugüne kadar üniversitelerinde konuşulmamış, farklı biçimlerde değerlendirilmemiş olduğunu, bunun bir eksiklik olduğunu söyledi. Bir yolculuğu sırasında Adnan Menderes ile ilgili okuduğu bir kitabın ardından, ‘Adını taşıdığımız kişiyle ilgili çalışma yapmak isteyen, bilgi, belge aramak isteyenlerin de ilk başvuru adresi bizim üniversitemiz olmalıdır’ düşüncesinin oluştuğunu ifade eden Boylu, bir külliyat oluşturma kararı aldıklarını söyledi. Külliyat için hemen çalışmalara başlayarak çok kısa sürede yol haritası oluşturulduğunu ifade eden Boylu, şöyle konuştu: ‘’Şu anda mevcut hem basılmış materyallere, hem de tez olarak bulunan materyallerin listesi çıkartıldı. O döneme tanıklık etmiş parlamenterlerle bağlantı kuruldu. Onlardan ellerindeki belge ve anıları bize ulaştırmalarını talep ettik. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) arşivinden yararlanmak için girişimde bulunduk. Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan, hem bizim bu çabamızı övdü, hem de yardımcı olmayı teyit etti. Şimdi karşılıklı işbirliği içerisinde, burada Adnan Menderes’e ilişkin tüm bilgi, belge, doküman, tez, çalışma notlarını bir araya getirmeye çalışıyoruz.’’ Amaçlarının Adnan Menderes’in gerek muhalefet, gerekse iktidar döneminde yaptığı, yapmaya çalıştığı çalışmalar, başarıları ile ilgili dokümanları derli toplu bir hale getirmek olduğunu dile getiren Boylu, külliyatın ilk olarak ADÜ Merkez Kampüsü’ndeki Kütüphane’de kurulacağını söyledi. Türkiye’de Adnan Menderes’in adına kurulmuş bir külliyat bulunmadığını vurgulayan Boylu, külliyatın aynı zamanda internet ortamında ulaşılabilir olacağını ve böylece araştırmacıların oturdukları yerden Menderes ile ilgili bilgilere ulaşabileceklerini belirtti. |
28.06.2010 |
TUR-İ SİNA (“Tur’a andolsun.” (Tur Sûresi, 1) |
KAHİRE’DE bir kısım arkadaşlarla Tur-i Sinaya çıkmaya niyetlendik. Zaten bu gezi meşhur ve birçok turistin de gerçekleştirdiği bir faaliyetmiş. Yine Tur-i Sina’nın benim için ayrıca bir önemi ve kudsiyeti var olduğu için sabırla ve sabırsızlıkla Sina Dağını merak ediyordum. Tur ise, Kur’ân-ı Kerim’in 52. Sûresi’dir. Kur’ân’da Tur-i Sina olarak geçen yer, Hz. Musa’ya peygamberliğinin ve Tevrat’ın verildiği Sina Dağı’dır. Böyle manevî bir mekâna gideceğimden dolayı seyahat öncesinden oldukça heyecanlıydım. Cuma günü sabah erkenden Kahire’den yola çıktık ve öğlen 14.00 civarında St. Katherine şehrine ulaştık. Biraz otelde istirahat ettikten ve akşam yemeğini yedikten sonra gece yarısını bekledik. Arkadaşlarla gece yarısına kadar otelin lobisinde sohbet ettik. Herkeste ayrı bir heyecan vardı, çünkü herkes ilk kez Sina Dağına çıkacaktı. Gece saat 01'de yürüyüş başladı. Dolunay ışığı altında dağa tırmandığımız için el fenerlerine ihtiyaç duymadık ve patikalarla, merdivenlerle dağa tırmanış dört saat sürdü. Patika kenarında her defasında birkaç deve ve bakıcılarını görmek mümkün. Vadinin yanıbaşında Cebel-i Musa yer almakta. Tuva Vadisinde Hıristiyanlar için çok önemli olan St. Katherine Manastırı da yer alıyor. Vadinin ileriki kısımlarında turistler ve gezginler için bekletilen develer var. Gecenin karanlığında dikkatli olunmadığı takdirde her an bir deve ile yüzyüze gelinebilir. Dağ yolu boyunca ve tepelerde gezginlerin dinlenmesi ve alış veriş yapabilmeleri için kulübeler var. Tırmanışın son ayağı olan yedi yüz elli basamaktan oluşan tepeye çıktık. Basamaklara kadar develer ile çıkanlar bu noktadan sonra develeri bırakmak zorunda kaldılar. Tepede ise güneşin doğuşunu beklemek için gezginler çadırları doldurdular. Gecenin ilerleyen saatlerinde havanın da soğuması sebebiyle çadırlarda ısınma ve sıcak bir içecek içme fırsatı bulduk. Zirvede cami ve kilise yanyana olarak bulunuyor. Zirvede sabaha doğru yüzlerce insan, güneşin bütün ihtişamıyla renkten renge girerek turuncu, kırmızı ve en son sarı rengi gösterek karşı dağın üzerinde patlamış lav gibi ortaya çıkan manzarasını seyretti. Farklı kültürlerden inançlardan yüzlerce insan bu muhteşem manzarayı seyretmek için kayalıkların üzerinde battaniyeleri ile kurulmuştu ya da fotoğraf makinesi ile güneşin doğuş anını yakalamaya çalışıyorlardı. Aydınlıkta tepelerin, vadilerin güzelliği daha belirginleşti. Gündüz gözü ile çıkılsaydı dağa güzellikleri seyretmekten daha da uzun sürerdi gezi. Zaten gecenin ve sabahın serinliği bu gezi için en uygun zaman. Gezide, kızıl, yeşil, siyah renkli volkanik taşlardan oluşan dağlar, muhteşem vadi manzaraları gözlerimizi, tefekkür penceremizi şenlendiriyordu. Yine, geziye katılan herkesin bütün zorluklara rağmen memnun olması, rahmet vadilerinde ve tepelerinde zahmetteki rahmeti gösterdi. Ayrıca bu gezi o kadar meşhur bir gezi ki gezi grubumuzla beraber yüzlerce kişi daha dağ tırmanışı yapmıştı. Özellikle gezginlerin dünyanın dört tarafından farklı milletlerden ve Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler gibi farklı dinlerden oluşan bir gezgin topluluğu olması çokkültürlü ve rengârenk bir atmosfer oluşturuyordu. Zirvede Kur'ân okuyanlar olduğu gibi Hırıstiyanlar ilâhiler söylüyorlardı. Dönüş yolunda ise yine Sina bölgesinde olan Uyun-u Musa’yı ziyaret ettik. Aktarıldığı üzere Hz. Musa İsrailoğullarını Mısır’dan çıkardıktan ve Kızıldeniz geçildikten sonra susayan kavmine bir mu'cize ile su çıkarmıştı ve âsâsı ile on iki pınar fışkırmıştı. Bu olayın gerçekleştiği yer bugünkü adıyla Uyunu Musa’dır. Bizler Kızıldeniz kumsalında bir gezinti yaptıktan sonra su pınarlarından bugüne kalabilmiş olan iki su kaynağını ve iki kuyuyu inceleme fırsatı bulduk. Özellikle gidiş dönüş yolunda Kızıldeniz’in iki yakasını bağlayan Süveyş Kanalından geçmek bize heyecanlı anlar yaşattı. Daha yeni geldiğim Kahire’ye bu anlamlı gezi ile gerçekten geldiğimi hissettim.
ARAFAT DENİZ/KAHİRE |
28.06.2010 |
Astana’da ‘şiddet filmleri’ gösterimde |
KAZAKİSTAN’IN başşehri Astana’nın 6 Temmuzda başşehir oluşunun yıl dönümü dolayısıyla ‘’Astana Günleri’’ kapsamında, Aksiyon Filmleri Festivali düzenlendi. İlk kez düzenlenen festival, organizasyon sorumlusu film yönetmeni Timur Bekmambetov’un basın toplantısı ile başladı. Basın toplantısına, Amerikalı yönetmen Mike Simpson da katıldı. Bekmambetov, önümüzdeki yıllarda bu organizasyonun çok daha fazla sayıda aktör, aktris ve yönetmenin katılımıyla yapılacağını söyledi. Festivalin, Kazakistan sinema sektörünün gelişmesine katkı sunacağını ifade eden Bekmambetov ‘’Bu tür festivaller, düzenleyen bütün ülkelere olumlu katkı yapmıştır. Kazakistan’ın tanınmasında ve Astana’nın kültür ve san'at şehri olmasında bu tür festivallerin çok büyük katkısı olacaktır’’ diye konuştu. 1 Temmuza kadar sürecek festival için Amerikalı eski boksör Mike Tayson, aktör Mike Rurk, aktris Hillary Suonk, prodüktör Harvy Waynstein, rejisör Garid Edwards da Kazakistan’a geldi. Festivalde ABD, Çin, Japon ve Rus yapımı yaklaşık 20 film gösterilecek. |
28.06.2010 |