Güncel |
İkinci göçük ilkinden büyük |
Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü tahlisiye ekibindeki madencilerden Tacettin Türker, ikinci göçüğün ilkinden büyük olduğunu kaydederek, “Burada şartlardan dolayı yeterli teknolojik imkân kullanılamıyor. İnsan gücü ile çalışılıyor. Demir bağlar kırılmış, bunları keserek almak zorunda kalıyoruz. Bu da vakit kaybına neden oluyor. O yüzden biraz yavaş ilerleyebiliyoruz” diye konuştu. İkinci göçük ilkinden büyük
Türkıye Taşkömürü Kurumu (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü tahlisiye ekibindeki madencilerden Tacettin Türker, “İkinci göçük, birincisinden daha büyük. Burada şartlardan dolayı yeterli teknolojik imkan kullanılamıyor. Bu da vakit kaybına neden oluyor” dedi. Türker, grizu patlaması sonrası maden ocağında başlatılan kurtarma çalışmalarına katılmasının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, göçük alanında çok büyük kayalarla uğraştıklarını, zor şartlarda çalıştıklarını söyledi. Kurtarma çalışmalarına katılanları gazlı ortamda fazla bırakmamak için 4 saatte bir ekibin değiştiğini anlatan Türker, şöyle konuştu: ‘’Çalışmalar 20 kişilik ekip tarafından yapılıyor. 12’si göçükte çalışıyor, 8 kişi de geride tahlisiye ekibi olarak hazır bekliyor. İkinci göçük, birincisinden daha büyük. Burada şartlardan dolayı yeterli teknolojik imkân kullanılamıyor. İnsan gücü ile çalışılıyor, kayaları kırmak için tokmak kullanıyoruz. Demir bağlar kırılmış, bunları keserek almak zorunda kalıyoruz. Bu da vakit kaybına neden oluyor. O yüzden biraz yavaş ilerleyebiliyoruz. Çalışan arkadaşlarımızın da emniyetini düşünmek zorundayız. Göçükte kaya parçaları var, kesit alanı geniş, ana yol 20-25 metrekare olduğu için göçük alanı da geniş oluyor. O yüzden zorlanıyoruz.’’
Kendilerine temiz hava sağlamış olabilirler
Mahsur kalan işçilerin durumu hakkında tahmin yürüten Türker, işçilerin patlamadan doğrudan olmasa da açığa çıkan karbonmonoksit gazından etkilenmiş olabileceğini ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Göçüğün ne kadar alanı kapsadığını tahmin etmek zor. Patlamanın olduğu öğle vakti sıralarında, işçiler kuyu başında temiz havanın bulunduğu yerden 100-150 metre uzaklıkta olabilir. Patlamadan etkilenmeme ihtimalleri var. Ancak patlamadan sonra açığa çıkan karbonmonoksit gazından etkilenmiş olabilirler. Ocaktaki işçilerin arasında bulunan ‘kurt madenci’ dediğimiz emekli işçiler, hava borularını kırarak kendilerine temiz hava sağlamış da olabilirler. Borulardan hava temin etme imkânları bulunuyor.’’ Türker, çok yavaş ilerleyebildiklerini, alanın genişliği itibarıyla 20 kişilik ekibin yeterli olduğunu sözlerine ekledi. |
20.05.2010 |
AİHM, TÜRKİYE'Yİ TAZMİNATA MAHKûM ETMİŞTİ |
Yazarımız Cevher İlhan'a, depremi “İlâhî ikaz” olarak niteleyen yazıları sebebiyle verilen mahkûmiyet, AİHM tarafından “ifade özgürlüğünün ihlâli” olarak görülüp Türkiye tazminata mahkûm edildiği halde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dâvânın temyiz için götürüldüğü Yargıtay 8. Ceza Dairesinden, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 1 yıl 3 ay 18 günlük hapis cezasını onamasını istedi. AV. AKBAŞ: AİHM KARARLARI BAĞLAYICIDIR
Yargıtay Başsavcılığının talebinin hukuka ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu vurgulayan Avukat Kadir Akbaş, AİHM'in dâvâ konusu yazılarda belli kişilere karşı kin ve nefrete teşvik veya şiddete özendirme vasfı bulunmadığı sonucuna varıp Türkiye'yi mahkûm ettiğini hatırlatarak, “AİHM kararları bağlayıcıdır” dedi ve İlhan hakkındaki mahkûmiyet kararının bozulmasını talep etti.
AİHM’E RAĞMEN CEZA TALEBİ
YargItay Cumhuriyet Başsavcılığı, yazarımız Cevher İlhan hakkında mahkûmiyet kararının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi haksız bulmasına rağmen onanmasını talep etti. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 17 Ağustos depremi sonrasında yazdığı ve 28 Şubat’ın haksız uygulamalarını eleştirip depremi “İlâhî İkaz” olarak niteleyen yazıları sebebiyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu’nun 216/1, 218, 43, 62, 53/1-2-3, 63 maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay 18 gün hapis cezası vermişti. İlhan hakkında verilen mahkûmiyet kararı, AİHM tarafından, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesinin ihlâli olarak görülmüş ve Türkiye bini tazminat, bini masraflar olmak üzere 2 bin euro ödemeye mahkûm edilmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne sunduğu tebliğnamesinde, AİHM kararına rağmen Cevher İlhan’a verilen cezanın onanmasını istedi. Başsavcılık tebliğnamesinde, şöyle denildi: “Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinden gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre; hükümlü müdafiinin suç unsurlarının oluşmadığına, beraat kararı verilmesi gerektiğine TCK’nın 50,51 ile CMUK’un 231. maddelerinin uygulanmasına ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması talep ve dosya tebliğ olunur”.
AKBAŞ: AİHM KARARI DİKKATE ALINSIN Cevher İlhan’ın avukatı Kadir Akbaş, Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanlığına gönderilmek üzere İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na sunduğu itiraz dilekçesinde, mahkûmiyet kararının bozulmasını talep etti. Akbaş, AİHM kararını hatırlatarak, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin muhtelif maddelerinin ihlâl edildiği sonucuna varılarak karara karşı AÎHM’e müracaat edilmiştir. AİHM, 13.01.2009 tarihli kararıyla mahkûmiyete konu yazılar genel olarak ele alındığında, belli kişilere karşı kin ve nefrete teşvik veya şiddete özendirme vasfı taşımadığı sonucuna varılmıştır. AİHM, uyuşmazlık konusu müdahalenin ‘demokratik bir toplumda gerekliliği’ geçersizdir neticesine ulaşmış ve AİHS’nin 10 maddesinin ihlâl edildiği sonucuna varmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bağlayıcıdır” dedi. Yeni düzenleme ile “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun; soyut tehlike suçu olmaktan çıkarıldığını, somut tehlike suçu hâline getirildiğini hatırlatan Akbaş, bu düzenleme sayesinde “kin ve düşmanlık” ibaresinin anlamının da dikkate alındığında sadece “şiddet içeren ya da şiddeti tavsiye eden tahrikler” madde kapsamında değerlendirilebileceğini kaydetti. Akbaş, nitekim dâvâ konusu yazının, hiçbir şekilde şiddet içermediğini ve yine hiçbir şekilde şiddeti tavsiye etmediğini AİHM’in de teyid ettiğini vurguladı. Akbaş, şunları kaydetti: “Yeni düzenleme ile müvekkile isnad olunan suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Somut tehlikenin ne olduğu ve aradan geçen uzun yıllara rağmen belirlenen bu somut tehlikenin gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalıdır. Yazıların neşir tarihinden bu güne kadar 8 yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen bu güne kadar bu tip yazılardan dolayı kamu güvenliği açısından somut tehlike teşkil edebilecek bir olay olmamıştır. Arz olunan bütün bu hususlar dikkate alındığında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.04.2010 tarihli tebliğnamesi ile mahkûmiyet hükmünün onanmasının talep olunmasının hukuka ve yasa hükümlerine aykırı olduğu anlaşılmaktadır.” Avukat Kadir Akbaş, açıklanan sebeplerle ve özellikle AİHM kararı dikkate alınarak İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/213 E. 2008/265 K. Sayılı mahkûmiyet kararının bozulmasına karar verilmesini talep etti. |
SEYHAN ŞENTÜRK 20.05.2010 |
Önce denetleyin, sonra konuşun |
Kurtarma çalışmalarına refakat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ocak alanına gelişinde işçi yakınlarının tepkisi ile karşılaştı. Bakan Yıldız’a işçi yakınları, “Denetleme yok, kazadan kazaya gelip burada konuşmayın. Önce denetleyin, ondan sonra konuşun” diye yüksek sesle tepkilerini dile getirdiler. "ÖNCE DENETLEYİN, ONDAN SONRA KONUŞUN"
Zonguldak’ta maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında toprak altında kalan 30 işçiden haber alınamaması işçi yakınlarını öfkelendirdi. Kurtarma çalışmalarına refakat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ocak alanına gelişinde işçi yakınlarının tepkisi ile karşılaştı. Etrafını saran işi yakınlarına kurtarma çalışmalarıyla ilgili bilgi vermeye çalışan Bakan Yıldız’a işçi yakınları, “Denetleme yok, kazadan kazaya gelip burada konuşmayın. Önce denetleyin, ondan sonra konuşun” diye yüksek sesle tepkisini dile getirdi. Diğer işçi yakınları araya girerek öfkeli işçi yakınlarını uzaklaştırdı. İşçi yakınlarının tepkisini sakin tavırlarla dinleyen Bakan Yıldız da, “Hepimiz sakin olmak zorundayız. Şu anda bir acı var. Biz bu acıyı gidermek istiyoruz” dedi.
DDK, KAZALARI İNCELEYECEK
Cumhurbaşkani Abdullah Gül, madencilik sektöründeki kazalarla ilgili olarak Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) geniş kapsamlı inceleme ve araştırma talimatı verdi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamada, ‘’Sayın Cumhurbaşkanımız, madencilik sektöründe son dönemde meydana gelen ve kamuoyunu derinden etkileyen ölümlere ve yaralanmalara sebep olan kazalarla ilgili olarak, Devlet Denetleme Kurulu’na geniş kapsamlı bir inceleme ve araştırma çalışması yapılması talimatını vermişlerdir’’ denildi. |
20.05.2010 |
Endişeli bekleyiş sürüyor |
Maden ocağındaki grizu patlamasında ulaşılmaya çalışılan işçilerin yakınlarının endişeli bekleyişleri sürüyor. 75. Yıl Cumhuriyet Kuyusu önünde toplanan çok sayıda madenci yakını, kurtarma çalışmalarını yürüten ekiplerden gelecek umutlu bir haberi bekliyor. Bazı madencilerin yakınları, kuyu alanında oluşturulan Zonguldak Valiliği Kriz Masası yetkililerinden kurtarma çalışmaları ile ilgili bilgi alıyor. Sinir krizi geçiren bekleyiştekilere, bölgede bulunan ambulanslarda müdahale ediliyor. Türk Kızılayı tarafından civarda kurulan çadırlarda, vatandaşlara yiyecek ve içecek dağıtımı da yapılıyor. |
20.05.2010 |
Yılmaz: Orta Doğu’da yolun sonunu görmek istiyoruz |
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Orta Doğu sorunun çözümünde artık yol haritaları değil, yolun sonunu görmek istediklerini söyledi. Yılmaz, Tacikistan’ın başşehri Duşanbe’de düzenlenen İslâm Konferansı Teşkilâtı (İKT) 37. Dışişleri Bakanları Toplantısının ikinci gününde yaptığı konuşmada, Orta Doğu sorununa değinirken, “Uzun bir süredir sonunu görmediğimiz yol haritaları hakkında konuşuyoruz. Başka bir deyişle artık yol haritalarıyla uğraşmak istemiyoruz, yolun sonunu görmek istiyoruz” dedi. Bölgede kapsamlı bir barış süreci işin bütün aşamalardaki müzakerelerin nihaî bir sonuca ulaştırılması gereğine işaret eden Yılmaz, İsrail-Filistin dolaylı görüşmelerinin olumlu olduğunu, ancak bu durumu doğrudan görüşmelerin ve sorunların belirli bir takvim içinde çözülmesini öngören sürecin izlemesi gerektiğini kaydetti. İsrail’in barış çabalarını engelleyen bütün tedbir ve eylemlerine bir an önce son vermesini isteyen Yılmaz, “Türkiye olarak başşehri El Kudüs El Şerif olan bağımsız Filistin devletinin oluşturulması çabalarını desteklemeye devam edeceğiz” dedi. |
20.05.2010 |
Vali Güler’den esnafa ziyaret |
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığına atanan İstanbul Valisi Muammer Güler, görevi sırasında İstanbul esnafıyla iç içe olduğunu belirterek, ‘’Toplumun orta direği olan esnaf bizi hiç üzmedi’’ dedi. Vali Güler, kurumlara yaptığı veda turuna İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (İSTESOB)’nden başladı. Güler, İSTESOB’u ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, toplumun orta direği olan esnaf ve sanatkârın hiçbir olaya karışmadığını söyledi. ‘’İstanbul’da görev yaptığım sırada esnafla hep iç içe olduk, toplumun orta direği olan esnaf bizi hiç üzmedi’’ diyen Güler, sağduyu sahibi esnaftan destek gördüğünü ifade etti. Daha sonra İSTESOB’un anı defterine bir metin yazarak, imzalayan Muammer Güler, bina çıkışında yöneticilerle anı fotoğrafı çektirdi. |
20.05.2010 |
Kulululardan, İsveç'e kınama mektubu |
Nüfusunun büyük bir bölümü İsveç’te yaşayan Konya’nın Kulu ilçesinin Belediye Meclisince, Ermeni tasarısını kabul eden İsveç Parlamentosu hakkında alınan ‘’kınama’’ kararına ilişkin mektup, ilçenin belediye başkanı Ahmet Yıldız tarafından bu ülkenin Ankara Büyükelçisi Christer Asp’a verildi. Nüfusunun yaklaşık üçte ikisi İsveç’te yaşayan Kulu’nun Belediye Meclisi, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni tasarısının geçen Mart ayında İsveç Parlamentosunda kabul edilmesinin ardından kınama kararı almıştı. Kulu Belediye Başkanı Ahmet Yıldız, kınama kararına ilişkin mektubu, İsveç Parlamentosu’na iletilmek üzere, İsveç’in Ankara Büyükelçisi Christer Asp’a önceki dün teslim etti. Alınan bilgiye göre, Yıldız, büyükelçi ile yaptığı görüşmede, tarihi gerçeklerle bağdaşmayan, bilimsel içerikten yoksun böyle bir tasarının kabul edilmesini Kulu Belediye Başkanlığı ve belediye meclisi olarak esefle karşıladıklarını belirtti. |
20.05.2010 |
Uludağ ve Erciyes’e kar yağdı |
Kayak ve kış turizminin önemli merkezlerinden Uludağ ile Erciyes’e kar yağdı. Uludağ Meteoroloji İstasyonu yetkililerinden alınan bilgiye göre, sezonun kapandığı Uludağ, Mayıs ayında kar yağışını gördü. Hava sıcaklığının 2 dereceye kadar düştüğü gece saatlerinde Uludağ’a kar yağdığı, bu ayda kar yağışının nadir görüldüğü bildirildi. Uludağ’da dün hava sıcaklığının 5 derece civarında olduğunu öğrenildi. Dağcılık Federasyonu tarafından Erciyes Dağı’na düzenlenen zirve tırmanışı, kar yağışı sebebiyle tamamlanamadı. Dağcılık Federasyonu Başkanı Alaaddin Karaca, yaptığı açıklamada, gece başlayan kar yağışı dolayısıyla tırmanışın yarım kaldığını ve zirveye ulaşamadıklarını söyledi. |
20.05.2010 |
Tahsil için temyizi beklemeyiz |
312 generalin, kendilerine hakaret edildiği gerekçesiyle Vakit gazetesi aleyhine açtıkları dâvâda mahkemenin verdiği 1,8 milyon liralık tazminat cezası ile ilgili olarak, Avukat Bilgin Yazıcıoğlu tazminatın tahsili için dâvânın temyiz sürecini beklemeyeceklerini söyledi. Tahsil için temyizi beklemeyiz
Kendİlerİne hakaret edildiği gerekçesiyle Vakit gazetesi aleyhine açtıkları dâvâda 1,8 milyon lira tazminat kazanan 312 generalin avukatı Bilgin Yazıcıoğlu, tazminat için dâvânın temyiz sürecini beklemeyeceklerini söyledi. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Uzanlar’ın da avukatlığını yapan Bilgin Yazıcıoğlu, Vakit Gazetesi’nin dâvâyı henüz temyize götürmediğini, ancak götürse bile bu aşamayı beklemeyeceklerini söyledi. Davanın kurumsal boyutunun yanı sıra aynı zamanda kişisel yönünün de olduğunu savunan 312 generalin avukatı, “Temyiz aşamasını beklemeyeceğiz. Çünkü orada şahsî kişiler de sorumlu sadece gazete değil. Oların da herhalde iyi kötü bir malı mülkü vardır. Ödesinler bunu” diye konuştu. Rakamın orantısız olduğunun hatırlatılması üzerine, “Evet rakam çok büyük. Ama bunun münakaşasını yapmayalım. Azdı, çoktu, yoktu ne yapacağız şimdi yani? Bunlar bu aşamada sorulması gerekmeyen sorular. Türkiye’de hukuk var. Hukuk ne diyorsa o yolu takip ederiz” karşılığını verdi. Yazıcıoğlu, bu kararın “Türk basın tarihide bir ilk olarak geçecek” hatırlatması üzerine “Basın tarihinde bir ilk olacak. Ondan önce Nazlı Ilıcak vardı. 400 bin küsur civarındaydı. Az olmuş çok olmuş o mahkemenin takdiridir. Şimdi artık bu bizim elimizde olan bir şey değil” ifadelerini kullandı. |
20.05.2010 |
Demokrasiyi korumalıyız |
KIrIkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Küçük, “Türkiye’de Cumhuriyeti koruma refleksi gösterildiği kadar demokrasiyi koruma refleksi gösterilmediği müddetçe demokrasiden bahsedilemez” dedi. 2020 Anadolu Fikir Platformu tarafından, düzenlenen “Anayasa ve Referandum” konulu söyleşiye katılan Doç. Dr. Küçük, Türkiye’de hiçbir anayasanın sivil unsurlarla ve demokratik yollarla yapılmadığına dikkat çekti. Küçük, darbelerin de bu anayasalarla ortaya çıkan bürokratik gücün karşısına çıkan siyasi gücü kırmak için yapıldığını belirtti. 1924-1950 yılları arasında bürokrasinin CHP ile iç içe kaynaştığını söyleyen Küçük, “1950’lerde Demokrat Parti iktidarı ile CHP bürokrasisi siyasetle çatışmıştır. Bu çatışmanın neticesinde de 27 Mayıs darbesi olmuştur” dedi. Küçük, 1924 Anayasa’sı ile dünyada benzeri olmayan süreçlerin yaşandığını dile getirerek, “1924-1960 yılları arasında dünyada bir benzeri olmayan üç dönem yaşanmıştır. Bu dönemde, tek partili hayat yaşanmış, sonra çok partili hayata geçilmiş ve ardından 1950 seçimleri ile demokrasiye geçilmiştir. Böylesine önemli üç dönem aynı anayasa ile yaşanmıştır” diya konuştu. Doç. Dr. Adnan Küçük, “Parlamentoya güvenmemek demokrasiye inanmamak anlamı taşır” dedi. Anayasaların tabandan yapılması gerektiğini dile getiren Küçük, şunları kaydetti: “Ancak 1961 Anayasası, bir CHP anayasasıdır. CHP’nin ilkeleri ruh olarak bu anayasaya işlemiştir. Yine aynı olayı 1982 Anayasasında da görüyoruz. 1982 Anayasası da bir CHP anayasasıdır.” |
20.05.2010 |
Kalecik’te silâhlı saldırı: 4 ölü |
Ankara’nIn Kalecik ilçesine bağlı Gölköy’de eski muhtarı Yusuf O’nun düzenlediği silâhlı saldırıda 4 kişi öldü, 1’i ağır 3 kişi yaralandı. Kalecik Kaymakamı Mustafa Dalkılıç, yaptığı açıklamada, ilçeye bağlı Gölköy Köyünde, eski muhtar Yusuf O’nun, hayvanların araziye girmesi meselesinden çıkan tartışma sonucu silâhla ateş açtığı Mustafa Koç ve Satılmış Koç’un olay yerinde, Nizamettin Yılmaz’ın ise kaldırıldığı Kalecik Devlet Hastanesinde vefat ettiğini söyledi. Saldırıda Refik Demirtaş, Güngör Koç ve Muammer Yılmaz’ın da yaralandığını belirten Dalkılıç, saldırının ardından kaçan zanlı Yusuf O’nun, yaylaya giderek, Ömer Koç’u da vurduğunu, bu kişinin olay yerinde vefat ettiğini söyledi. Kaymakam Dalkılıç, cep telefonu sinyallerinden yeri tesbit edilen zanlı eski muhtar Yusuf O’nun Elmadağ sınırlarında yakalandığını belirtti. |
20.05.2010 |
Şırnak’ta 457 terör mağduruna 3.8 milyon lira |
ŞIrnak’ta ‘’Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’’ kapsamında 457 kişiye 3 milyon 817 bin lira ödeme yapılıyor. Şırnak Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, zarar tesbit komisyonu çalışmalarıyla ilgili en son Cizre ilçesine bağlı Bozalan ve Tepe, İdil ilçesine bağlı Sırtköy ile Beytüşşebap ilçesine bağlı Tuzluca Köylerindeki 450 kişi ve bireysel başvuru yapan 7 kişinin dosyası hakkında toplam 3 milyon 817 bin lira ödenek geldiği bildirildi. Açıklamada, valilik makamının 15 Mayıs tarihli ödeme emri ile bankaya talimat verildiği belirtilerek, ‘’Şahısların ödemeleri yapılıyor’’ denildi. |
20.05.2010 |
Kamyon dehşeti: 1 ölü 10 yaralı |
Ankara - Konya kara yolunun Kulu Makası mevkiindeki kazada, Ankara’dan Konya yönüne seyir halindeki, Bayram K’nin kullandığı 42 PN 300 plakalı kamyon, Baran dinlenme tesisleri yakınında 06 H 1000 plâkalı otomobile çarptı. Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sebebiyle kontrolsüz şekilde dinlenme tesisine giren kamyon, tesisteki 1 yolcu otobüsü ve 3 otomobile çarparak durabildi. Bu sırada sigara içmek için otobüsten indiği belirtilen uzman çavuş Zafer Kanat (32) kamyonun çarpması sonucu sürüklenen otobüsün altında kalarak vefat etti. Kazada kamyon şoförü Bayram K. ağır, tesisteki yolculardan 10’u hafif yaralandı. Bayram K, hastaneye kaldırıldı. Kazayla ilgili soruşturma sürüyor. |
20.05.2010 |
İlâç firmalarından “1 Haziran” uyarısı |
ARAŞTIRMACI İlâç Firmaları Derneği (AİFD), karekodsuz ilâçlar için tarihin öne çekilmesi ve eczanelerde etiketlenmeleri talebinin, 1 Haziran’da daha büyük sıkıntı oluşturacağı uyarısında bulundu. AİFD tarafından yapılan açıklamada, uygulamanın hasta sağlığı ve sahtecilik açısından yol açacağı risklere dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi: “16 Mayıs Pazar günü uygulamaya giren İlâç Takip Sistemi (İTS) kapsamında stoktaki karekodsuz ilâçların satışına daha önce öngörülen yıl sonu yerine, 1 Haziran 2010 tarihine kadar izin verilmesi ilâç sektöründe kaygılara yol açtı. Stoklardaki karekodsuz ilâçların satılabilmesi için eczanelerde ve depolarda 100 milyonlarca kutu ürünün elle etiketlenmesi gerekiyor. Ancak eczanelerde ve depolarda bu işlemlerin yapılması, ilâcın tüm bilgilerini ihtiva eden bu etiketlerde muhtemel karışıklıklarının yaşanması riskini doğuruyor. İlâçların farklı dozlarının yanlış etiketlenmesi hasta sağlığı için risk yaratabileceği gibi, kötü niyetli kişilerin sahtecilik yaparak devleti milyonlarca lira zarara uğratması tehlikesi de doğabilecek. İlâç Takip Sistemini destekleyen AİFD, daha önce olduğu gibi, eczane stoklarında bulunan karekodsuz ilâçların satışına 01 Ocak 2011 tarihine kadar izin verilmesi halinde sıkıntıların aşılacağı görüşündedir.” |
20.05.2010 |