Kültür-Sanat |
İzmir’de dört dörtlük program |
İZMİR Yeni Asya Hanım Okuyucuları tarafından geçtiğimiz Cumartesi günü düzenlenen program yoğun ilgiyle izlendi. İzmir, çevre il ve ilçelerininde katılımıyla zenginleşen program iki oturumda gerçekleşti. Birinci oturum “Bediüzzaman’a göre Aile” konulu panel ile başladı. İkinci oturum ise, panelde sunulan konularla ilgili skeç ve parodilerden oluşan psikodrama ile devam etti. Sunuculuğunu Nuriye Akay’ın yaptığı program Nurefşan Yaykal’ın Kur’ân tilâvetiyle başladı. Bütün dünyanın tüketim çılgınlığıyla kutladığı “Anneler Günü”ne tevafuk eden panelin başlıkları da oldukça dikkat çekiciydi. Yasemin Güleçyüz, Ayşenur Yaşar ve Hatice Göçmen’in konuşmacı olarak katıldığı paneli Gülten Ok yönetti. “Kadınların fıtratındaki ulvî seciyeleri bozulmaktan kurtarmanın çare-i yegânesi daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyedir” diyen Bediüzzaman Said Nursî’nin bu veciz ifadesinden yola çıkarak düzenlenen panelde kadının bir nevî tahassüngâhı ve cenneti olan aile hayatı ele alındı. Programda; günden güne bozulmaya devam eden aileyi kurtarmak için en başta ailenin temel taşı olan anneyi bilinçlendirmek ve bu çöküse bir son vermek hedeflendi.
MEDYAYI HAYIRDA KULLANMAK Öncelikle bu bozulmaya en önemli rolü oynayan “Medyanın Ailedeki Etkisi” konusundaki tesbitlerini sunan Yasemin Güleçyüz, medyanın bilinçli bir şekilde kullanılması gerektiğine dikkat çekti. Medya ile iç içe yaşamak zorunda kaldığımız bu çağda medyayı tamamen yok saymanın, inkâr etmenin mümkün olmadığını, fakat onu iyide ve hayırda kullanılması gerektiğini söyledi. Güleçyüz, çocukları medyanın olumsuz etkilerinden kurtarmak için “onu yapma! bunu izleme!” diye yasaklama tarzında değil, “neyi, nasıl ve niçin” kullanması noktasında bilinçlendirmek gerektiğini ifade ederek, medyanın bilinçli bir şekilde yozlaştırıldığını, bununda toplumun ahlâkını olumsuz etkilediğini ve birçok ülkede bu konuda tedbirler alındığını vurguladı. “Reklâm ve dizilerle özellikle gençlerin bilinç altına hitap ederek, farkında olmadan tüketime teşvik edildiğinin sosyal bilimciler tarafından tesbit edildi” diyen Güleçyüz, çizgi filmlerin dahi masum olmadığı bir zamanda anne babaların çocuklarını takip etmesi gerektiğini belirterek, internet üzerinden de çocukların taciz dolandırma, vb. suçları işleyebildiklerine dikkat çekti. Güleçyüz ayrıca şunları aktardı: “0-5 yaş arasındaki çocuklar kontrolsüz bir şekilde televizyon izlediklerinde kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar. Özellikle “sihir ve büyü” muhtevalı dizi ve filmler çocukları oldukça olumsuz etkiliyor. Bunun doğurduğu vahim sonuçlar var. Bunların yanında bilgisayar oyunların ve çizgi filmlerdeki şiddet çocukların ruh sağlığını etkiliyor. Anne ve babanın çocuklarıyla sohbete zaman ayırması gerekiyor çünkü çocuklar ailede bu ihtiyacı karşılayamadığı zaman internet vb. yollarla gidermeye çalışıyor.” Bediüzzaman’ın “Sizin hanenizdeki masum çocuklarınızla masumane sohbet yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir” tesbitine dikkat çeken Güleçyüz, medyanın kullanımını bıçak kullanımı gibi bilinçli ve dikkatli olunması gerektiğini, bu konuda en büyük rolün annede olduğunu söyledi.
KADIN ÜZERİNE KURULAN TUZAKLAR İkinci olarak “Aileye Kurulan Tuzaklar” konusunu ele alan Ayşenur Yaşar, ailenin Cenâb-ı Hakkın kurduğu kudsî bir müessese olduğunu belirterek, aile hayatına kurulan tuzakların 1960 yıllarda Avrupa’dan kopan bir özgürlük fırtınası ile başladığını ve İslâm ülkelerine bilinçli olarak gönderildiğini ifade etti. Toplumun temeli aile ve ailenin de temelini oluşturan kadın olmasından dolayı tuzakların önce kadın üzerinde kurulduğuna dikkat çeken Yaşar, Bediüzzaman’ın Hanımlar Rehberinde tesbit ettiği gibi, aileyi bozmak için de birçok komitenin gizli olarak çalıştığını söyledi. Yaşar, kadına kurulan tuzakları ise şöyle sıraladı: “Kadını cazibedar yapmak ve üzerinden kazanç sağlamak. Kadını özgür hale getirerek fedakârane şefkatini kırmak. Özellikle ekonomik özgürlük vererek eşine ve çocuklarına tahammülü ve hürmeti ortadan kaldırmak.” Tüketim, reklâm, israf, moda, medya, vs. bütün bu tuzakların ve fırtınaların karşısında Bediüzzaman’ın da ifadesiyle ailenin cennet gibi bir sığınak olduğunu ve kadını muhafaza ettiğini söyleyen Ayşenur Yaşar, ailedeki saadetin formülünün ancak karşılıklı samimî ve ciddî vefadârane hürmetle, hakikî ve fedakârane merhametle mümkün olabileceğini belirtti. Yaşar ayrıca şunları kaydetti: “Ailedeki mutluluğu sağlamak için kadının fıtratında olan fedakârlık ve şefkat gibi seciyeler var. Risâle-i Nur’da da ehemmiyetle bahsedilen ifadeler mevcut; ‘Kur’ân-ı Kerim kadının haya perdelerini takmalarını emrediyor ta o şefkat madenleri rezil hevesatların altında ezilmesin.’ ‘Tüketim’ konusundaki cazibedar tuzaklara kapılan kadın bu tuzaklardan kurtulmak için kendisine ‘buna gerçekten ihtiyacım var mı?’ sorusunu sorarak iktisat etmesi gerekiyor. Zira iktisat ihtiyacı olan şeyi almak demek yoksa o cazibeye kapılıp istediğini almak değil. Bu dehşetli tuzaklardan kurtulmanın çaresini Kur’ân ve Sünnet dairesinde ve Risâle-i Nur ışığında Bediüzzaman’ın ‘Meşrû dairedeki keyfe iktifa ediniz’ sözü çok önemli.” Yaşar, kadına asıl hürriyetin 1400 yıl önce İslâmiyetle verildiğini ve imanla o hürriyet parladığını söyleyerek, imanın insana dürbinî bir göz kazandırarak gelebilecek tuzaklara karşı daha dikkatli olmasını sağladığını aktardı.
KÖTÜYE KULLANILAN ANNE ŞEFKATİ Son olarak söz alan Hatice Göçmen de “Ailede Dünyevîleşme” konulu araştırmasıyla, dindarlarında dünyevîleşmeye başladığına dikkat çekti. Göçmen, dünyevîleşmenin artarak devam eden bir süreç olduğunu ve bu asrın hastalığı haline geldiğini ifade etti. Göçmen, Bediüzzaman’ın da Emirdağ Lâhikasında bu asır Müslümanlarına işaret ederken söylediği “Onlar dünya hayatını bilerek ve severek ahirete tercih ettiler” âyet-i Kerimesini hatırlatarak, Avrupa toplumuna bakıp yadırgadığımız hallerin onlar da artık revaç bulmayıp, bizim toplumumuza gönderildiğini ve bilinçli bir şekilde empoze edildiğini, sefih medeniyetin bizi bu hale getirdiğini söyledi. Göçmen sözlerine şunları ekledi: “Said Nursî’nin ifadesiyle anneler çocuklarına karşı şefkatlerini kötüye kullandıklarından çocukların dinî eğitimini öteleyip daha çok dünyevî eğitimlerine ehemmiyet verdiklerini; bunun cezası olarak daha bu dünyadayken hürmet göremiyorlar ve ahirette de şikâyetçi olacaklar. Annenin çocuk eğitiminde en önemli role sahip. Dünyevîleşme noktasında bu asrın bir özelliği de zarurî olmayan ihtiyaçların zarurî olarak gösterilmesi, gelenek ve görenek belâsıyla, tiryakilikle zarurî ihtiyaçlar dörtten yirmiye hatta yüze çıktı. Ehl-i iman hanımların bu hastalıktan kurtulmak için nefis muhasebesi yapmalı ve Sünnet-i Seniyyeyi kendilerine rehber tutması gerekli. Zira insanı dünyaya çağıran nefis, heva, heves gibi birçok sebep var. Bu yüzden daima dikkatli olmaya, iktisat ve kanaat etmeye ihtiyacımız var.” İlgiyle dinlenilen dikkat çekici mesajların verildiği panelin ardından, programın ikinci bölümünde de İzmirli öğrencilerin hazırlamış oldukları skeç ve parodilerle panelde anlatılan konular canlandırıldı. İzleyicilerin zaman zaman kendilerini buldukları bu skeçler hem güldürüp, hem de düşündürdü. Program sonunda düzenlenen kermes ve Yeni Asya Neşriyat standı büyük ilgi gördü. |
HATİCE AKKAYA 12.05.2010 |
ESKADER’den toplantı |
TÜRKİYE’DE kültür dünyasının neredeyse her zaman gündeminde yer alan “yayıncılık”, ESKADER’in “Bâbıâli Sohbetleri”nde bu hafta ele alınıyor. Sanatalemi.net sitesinin desteğiyle düzenlenen toplantılar, Cağaloğlu Alayköşkü Caddesi, No. 11 adresindeki Kitap Kahve’de gerçekleşiyor. 11. Bâbıâli Sohbetleri’nde, ülkemizde yayıncılığın karşılaştığı meseleler masaya yatırılacak. “Yayıncılar Meselelerini Konuşuyor” başlıklı programda, yayınevi sahipleri ve yöneticileri, karşılaştıkları zorlukları ve yaşadıkları sıkıntıları anlatacaklar. Fuarcılık, korsan yayın, telif meseleleri kitap satışları gibi konuların tartışılacağı toplantıda çözüm yolları da aranacak. Yayıncılar, toplantıda İstanbul’un iki önemli fuarı olan TÜYAP Kitap Fuarı ile Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen ve bu yıl Beyazıt Meydanı’na taşınacak olan Sultanahmet Kültür Fuarı’nın durumları hakkında da görüşlerini dile getirecekler. |
12.05.2010 |