Güncel |
Değişmez madde dayatması hukuk ve ahlâk dışı |
2007’de yeni anayasa taslağı hazırlayan ekibin başkanı, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ergun Özbudun, “Değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez diye teklif edilen üç maddeyi değişmez kılan irade, beş darbeci generalle 160 atanmış memurun iradesidir. Onların iradesinin gelecek nesilleri bağlamak konusunda ahlâken de, siyaseten de, hukuken de hakkı yoktur” dedi. Değişmez maddeler hukuk ve ahlâk dışı
AKP için 2007’de yeni anayasa taslağı hazırlayan ekibin başkanı olan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ergun Özbudun, “Değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez, diye teklif edilen 3 maddeyi değişmez kılan irade, beş darbeci generalle 160 atanmış memurun iradesidir. Onların iradesinin gelecek nesilleri bağlamak konusunda ahlaken de, siyaseten de, hukuken de hakkı yoktur” dedi. Koç Üniversitesi, Prof. Dr. Fuat Keyman öncülüğü’nde yeni Anayasa çalışmalarının ele alındığı bir dizi seminer düzenledi. Çok sayıda bilim insanının katılarak görüşlerini açıkladığı seminerlerin bir ayağını Radikal - Koç Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen tartışma oluşturdu. AKP için 2007’de yeni anayasa taslağı hazırlayan ekibin başkanı olan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun’un bu toplantıda yaptığı konuşmada, “1982 Anayasası’nı yapan güç nedir?” sorusunu yönelterek, “Beş tane darbeci general ve beş tane darbeci generalin atadığı 160 tane bürokrat. Hiçbirinin en ufak bir temsilci sıfatı yoktu ve bürokratik- askerî ağırlıklı bir meclis söz konusuydu. Bu kompozisyon ve siyasî irade Anayasa’nın ruhuna da yansıdı. Bu ruhun yasakçı, otoriter, vesayetçi ve devletçi olduğu da herkesin ittifak ettiği bir husus. Dolayısıyla bu Anayasa kabul edildiği ilk günden beri toplumsal ve siyasal eleştiri konusu olmuştur” dedi. Anayasanın 1987’de geçirdiği ilk değişiklikten itibaren de, o da dahil olmak üzere 15 değişiklik geçirdiğini belirten Prof. Dr. Özbudun, şüphesiz bu 15 değişikliğin toplam sonucu Türk siyasî sisteminde inkâr edilemeyecek bir liberalleşme, sivilleşme ve demokratikleşme olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özbudun, bunu inkâr etmenin hakkaniyete uymayacağını ancak, büyük çoğunluğun görüşünin, bütün bu reformların 1982 Anayasası’nın temelinde yatan vesayetçi ve otoriter ruhu tasfiye etmeye yetmediği yolunda olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Özbudun, hiçbir sağlıklı demokrasinin hergün sabah akşam anayasa konularını tartıştığını zannetmediğini ifade ederek, “Ancak Türkiye öyle bir ülke ki, hergün anayasa sorunları gündeme geliyor ve hepsi üzerinde de gayet kutuplaşmış bir atmosfer var. Taraflar birbirlerinin 180 derece zıttı olan pozisyonları savunuyor. Bunun da çok sağlıklı bir atmosfer olmadığı, yani pekişmiş bir demokraside görülen bir durum olmadığı bir gerçek” diye konuştu.
BU MADDELER DE DEĞİŞTİRİLEBİLİR Prof. Dr. Özbudun, kendisinden önce yaptığı konuşmada yüzde 10 barajla seçilmiş bir yasama meclisinin Anayasa’yı tümüyle değiştirmesinin demokratik olmayacağını savunan Prof. Andrew Arato’ya da şu yanıtı verdi: “Ben, normal seçilmiş bir yasama meclisinin de kurucu iktidarın sahibi olarak tümüyle yeni bir anayasa yapabileceğine inanıyorum. ‘Değişmez ve değiştirilmesi teklif edilemez’ diye üstüne de şeddede bulunarak ifade edilen hükümlerin de manevî bir değerinin olduğu, ama hukukî değerinin olmadığı kanısındayım. Hele Türkiye açısından hiç, çünkü ilk üç maddeyi değişmez kılan irade, beş darbeci generalle 160 atanmış memurun iradesidir. Benim kaanatime göre, onların iradesinin gelecek nesilleri bağlamak konusunda ahlâken de, siyaseten de, hukuken de hakkı yoktur. Dolayısıyla normal seçilmiş bir yasama meclisinin, bu maddelere bağlı kalmaksızın da bir anayasa değişikliği yapmak konusunda yetkili olacağı kanısındayım.” |
12.05.2010 |
HUKUK ÇİZGİSİNİN DIŞINA ÇIKILMAMALI |
Org. Başbuğ'un, eleştirileri “ihanet” diye suçlamasını “hukuku zorlamak, hattâ hukuk çizgisini aşmak” şeklinde değerlendiren Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Sedat Laçiner, sadece kamuoyunun değil, terör saldırılarına hedef olan askerlerin yakınlarının da açık cevaplar beklediğini hatırlatarak, bu cevapların geçmişte verilmediğini, TSK'nın da bu yönteme alışık olmadığını, ama bunu en kısa zamanda öğrenmesi gerektiğini söyledi. Laçiner, TSK'nın daha şeffaf ve daha hesap verebilir olmak zorunda olduğunu kaydetti. İŞTE BU YÜZDEN ASKERî YARGI KALKMALI
Eski savcı Gültekin Avcı da, Başbuğ hakkında “görevi ihmal”den Genelkurmay Askerî Başsavcılığınca soruşturma başlatılması gerektiğini, ama mevzuat gereği bunun yapılamadığını kaydetti. Askerî yargının bundan dolayı kaldırılması gerektiğini vurgulayan Avcı, "Şu anki mevzuatta Genelkurmay Başkanının fiili olarak yargılanması mümkün değil. Askerî bir suçu söz konusu olduğunda dahi, yargılama hâlâ mümkün değil" şeklinde konuştu. Avcı, Genelkurmay Başkanlarının da her zaman hesap vermek zorunda olduğunu söyledi.
TSK da hesap versin
UluslararasI Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner, sadece kamuoyunun değil, terör saldırılarına hedef olan askerlerin yakınlarının da daha açık cevaplar beklediğini hatırlatarak, TSK’nın daha şeffaf ve daha hesap verebilir olmak zorunda olduğunu söyledi. Laçiner, terör örgütü PKK tarafından Tunceli’nin Sarıyayla Karakolu’na 1 Mayıs’ta düzenlenen ve 4 askerin şehit edildiği hain saldırıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. TSK’nın özellikle eleştiriler karşısında zorlandığını ileri süren Laçiner, bazen bu eleştirenlerin hainlikle suçlayabildiğini ifade etti. Tunceli saldırısından sonra çıkan eleştirilerin geçmişte görülen pek çok eleştiriden farklı olarak ideolojik olmaktan ziyade daha teknik olduğunu dile getiren Laçiner, “Doğrusunu isterseniz TSK kızıp sinirleneceğine gerçekten sorulara odaklanabilseydi çok doyurucu açıklamalar yapabilirdi. Çünkü bu soruların cevaplarını Genelkurmay kadar olgunlukla yanıtlayabilecek ikinci bir yer yok bu ülkede. Fakat TSK bunu yapmak yerine ‘mütareke basınından da beter’ diyerek medyanın önemli bir kesimini hainliğin de ötesine geçmekle suçladı. Kanaatimce maksadını bir hayli aşan bir ifade. Bu tür ifadeler ile Genelkurmay sadece birkaç gazeteciyi değil geniş kitleleri de her geçen gün karşısına alıyor. Bugün şu mahalle, yarın öbür mahalle Genelkurmay’ın samimiyetini sorgular hale geliyor. Bence TSK’nın asıl maksadı bu değil. Ortada büyük bir iletişim sorunu var” dedi. Sadece kamuoyunun değil, oradaki askerlerin yakınlarının da daha açık cevaplar beklediğini hatırlatan Laçiner, bu cevapların belki geçmişte verilmediğini ve TSK’nın da bu tür bir yönteme alışık olmadığını kaydetti. “Ama bunu en kısa zamanda öğrenmemiz gerekiyor” diyen Laçiner, TSK’nın daha şeffaf ve daha hesap verebilir olmak zorunda olduğunu söyledi.
“BAŞBUĞ HUKUKU ÇOK ZORLADI”
USAK Başkanı Laçiner, TSK’daki alınganlığın sebebinin ordunun siyasallaştırılmasında aranması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: “Ülke öylesine cepheleşti ki ara renklerde olmak olanaksız hale geldi. Ya şucusun, ya da bucu. Ağzınızdan çıkacak birkaç cümle dahi sizin bir bloğa atılmanıza neden olabiliyor. Ergenekon, Balyoz vs. davalarda TSK net bir çizgi ortaya koyamadı. Ne yazık ki Sayın Genelkurmay Başkanı da içindeki çürük elmalar ile adalet arasında kaldı. Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ hukuku çok zorladı, hatta bence silah arkadaşlarına destek olayım diye hukuk çizgisini dahi yer yer aştı. Buna rağmen hala yetersiz kalmakla suçlanıyor. Konuştuğum bazı emekli generaller Genelkurmay Başkanı’nın kendilerine sahip çıkmadığını ileri sürüyor. Bu da üst kademede gerilime yol açıyor. Bazen etrafındakilere onlar da şucu, bucu gözüyle bakıyorlar. Kendilerinden değilse diğerlerindendir hatasına düşüyorlar. Hal böyle olunca da kötü niyet avcılığı başlıyor. Askere dönük eleştirilerin aşırı derecede kızgınlığa yol açmasını bir nedeni de bu.“
“MİLİTARİZM SİYASET ÜZERİNDE VESAYET KURDU”
TSK’nIn eleştiriye alışık olmadığına dikkat çeken Laçiner, 27 Mayıs’tan bu yana askerin fanuslar içinde tutulduğunu söyledi. Kendi koyduğu yasalar ve anayasal kurumların askere paralel bir iktidar sahası oluşturduğunu dile getiren Laçiner, bu alanın dahi yeterli olmadığını, ordunun doğrudan darbeler yapıp muhtıralar verdiğini hatırlattı. Laçiner, adı konulmamış bir militarizmin sivil siyaset üzerinde vesayet kurduğunu vurgulayarak, “Ordu adına bu vesayetten başkaları nemalandı, ancak ordu vazgeçilmez araç oldu. Militarizm ordu sevgisi sanıldı. Orduya şak şak ve onu güçlü bariyerlerin arkasına saklamak aslında ilk önce TSK’ya saldırıydı. Onun doğal gelişme sahaları böylece kapatıldı. Eleştiriye, gözetime, denetime ve sevk-idareye kapatılan ordu diğer pek çok kurumun aksine çağı yakalayamadı. Eleştirilmeyen her kurum gibi içten çürümeye, bazı kabiliyetlerini kaybetmeye başladı.” |
12.05.2010 |
Sav: Gülen’i konuşmadık |
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, ''Sayın Baykal'ın iktidara yönelik suçlamalarında Fethullah Gülen ile konuşmasının bir etkisi var mı?'' sorusu üzerine, Baykal ile bu konuda hiç görüşmediğini söyledi. Sav, görüntüler için ilgili bakanlardan CHP'ye ulaşan bir bilgi olmadığını ifade etti. Kimse avucunu ovuşturmasın
CHP Genel Sekreteri Önder Sav, parti genel başkanlığından istifa eden Deniz Baykal’ın kurultayda geri dönüp dönmeyeceğine ilişkin “Sayın Deniz Baykal istifa etti gitti diye kimse avucunu ovuşturmasın” dedi. CHP TBMM Grup toplantısının ardından açıklama yapan Sav, Baykal’ın kurultayda geri döneceğine ilişkin haberlerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine, şunları söyledi: “Sayın Genel Başkan’ın, kendisinin vereceği karara bağlıdır. Henüz Sayın Genel Başkanımızın bu konudaki düşüncesini öğrenmiş değilim. Ben de sizler gibi arkadaşlarımızdan duyuyorum. Ama bir gerçeğin de altını hep beraber çizmek istiyoruz Sayın Deniz Baykal istifa etti gitti diye kimse avucunu ovuşturmasın. Sayın Deniz Baykal’ın yıllardır çizdiği politika ve politikayı bölüştüğü arkadaşları tarafından duraksamadan geriye dönüş yapmadan sürdürülecektir.” Bu arada Beysukent’te Baykal’ın evinin bulunduğu site önüne gelen CHP Maltepe Gençlik Kolları üyeleri, Baykal’a destek için çadır kurdular ve Baykal’ın genel başkanlığına dönmesi için açlık grevine başladıklarını ifade ettiler. Çadır kuran gençlere destek vermek üzere İstanbul’dan gelen CHP’li Maltepe Belediye Başkanı Mustafa Zengin, yaptığı açıklamada, ‘’sonuna kadar Baykal’ın arkasında olduklarını’’ söyledi. |
12.05.2010 |
İtirafçı Aygan iade edilsin |
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Abdulkadir Aygan’ın, bulunduğu İsveç’ten Türkiye’ye iade edilmesi talebinde bulundu. Birleştirilen JİTEM dâvâsında, mahkeme JİTEM sanığı PKK itirafçısı, yurt dışında yaşayan ve kimliği Aziz Turan olarak değiştirilen terör örgütü PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan’ın Türkiye’ye iadesi için ‘’iade talepnamesi’’ düzenlenmesini istedi. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 sanıklı ‘’JİTEM’’ dâvâsı sanıklarından terör örgütü PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan’ın bulunduğu ülkeden Türkiye’ye iadesi için ‘’iade talepnamesi’’ düzenlenmesini de istedi. Diyarbakır’da hakkında birleştirilme kararı verilen 11 sanıklı ‘’JİTEM’’ dâvâsı ile aralarında ‘’Yeşil’’ kod adlı Mahmut Yıldırım ve itirafçı Aziz Turan’ın (Abdulkadir Aygan) da bulunduğu 5 sanıklı davanın duruşmasına 6. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Mahkeme heyeti, ‘’iki dâvâ arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu’’ gerekçesiyle birleştirilme kararı verildiği bildirdi. Mahkeme, birleştirilen dosyada yer alan İçişleri Bakanlığının 27 Şubat 2007 tarih 1300/41877 sayılı yazısında sanıklardan Ali Ozansoy, Hüseyin Tilki, Fethi Çetin ve Kemal Emlük’ün nüfus kayıtlarının kapalı olduğu, kimliklerinin değiştirildiği ve haklarında koruma tedbiri uygulandığının belirtildiğini bildirdi. Duruşma zaptında, TCK’nın 283. maddesi hükmüne yer veren mahkeme, kimlikleri değiştirilen sanıkların yeni kimlik bilgilerinin açık bir şekilde ‘’çok ivedi’’ olarak mahkemeye bildirilmesini istedi. Mahkeme, yurt dışında yaşayan ve kimliği Aziz Turan olarak değiştirilen terör örgütü PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan’ın bulunduğu ülkeden Türkiye’ye iadesi için ‘’iade talepnamesi’’ düzenlenmesini de istedi. |
12.05.2010 |
İstanbul'u kana bulayacaktı |
TERÖR örgütü PKK adına emniyet binalarına yönelik bombalı eylem hazırlığında olduğu öne sürülen bir kadın yakalandı. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleriyle koordineli olarak PKK terör örgütüne yönelik 7 Mayısta gerçekleştirilen operasyonda, ‘’bölücü terör örgütü içerisinde faaliyet gösteren, örgüt adına 2 emniyet binasına bombalı eylem hazırlığı içerisinde bulunan ve eylem için keşif çalışmaları yaptığı tespit edilen bir kadının yakalandığı’’ belirtildi. Poliste sorgusu yapılan kadınla birlikte, İstanbul’da eylem yapılacak 2 emniyet binasına ilişkin keşif sırasında çekilen görüntüler de ele geçirildi. Söz konusu kadının, polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edileceği bildirildi. |
12.05.2010 |
Emekli olamadan şehit oldu |
Hakkari-Yüksekova'da mayın patlaması sonucu şehit olan İstikâm Uzman Çavuş Birol Mutlu, memleketi Kayseri'de öğleyin kılınan cenaze namazından sonra toprağa verildi. Baba Ahmet Mutlu, oğlunun 40 günden beri dağlarda bulunduğunu belirterek, ‘’Kendisiyle en son bir hafta önce telefonla konuştum. Bir buçuk yıl sonra emekli olacaktı. İçimiz yanıyor’’ dedi. Kayseri şehidini uğurladı
HakkÂrİ’nİn Yüksekova ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan İstihkâm Jandarma Uzman Çavuş Birol Mutlu’nun (39) cenazesi Kayseri’de defnedildi. Kayseri 12. Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı’na ait askerî uçakla Van’dan getirilen Şehit Mutlu’nun cenazesi, hava alanında eş ve çocukları tarafından karşılandıktan sonra askerî ambulansla Argıncık mahallesinde bulunan babası Ahmet Mutlu’nun evinin önüne götürüldü. Türk bayraklı tabuta sarılan baba Ahmet Mutlu ve anne Zümrüt Mutlu, burada fenalık geçirdi. Mutlu çiftine, 112 ambulansında müdahale edildi. Bu arada ev önünde bekleyen kalabalık cenaze aracına yaklaşmak isteyince izdiham yaşandı. Cenaze, daha sonra Şehit Birol Mutlu’nun kısa süre önce satın aldığı Mimarsinan Fatih mahallesindeki evine getirildi.Burada, Mutlu’nun komşularının, gözyaşlarını ve hıçkırıklarını tutamadıkları görüldü. Şehidin cenazesi konvoy halinde cenaze töreninin düzenleneceği Hunat Camisine götürüldü. Müftü Şaban İşlek'in kıldırdığı cenaze namazından sonra Şehit Uzman Çavuş Birol Mutlu'nun bir süre askerler tarafından taşınan cenazesi, top arabasıyla getirildiği Kartal Garnizon Şehitliği'nde toprağa verildi.
EMEKLİLİĞİNİ BEKLİYORDU
Kocasİnan Belediyesi tarafından kurulan çadırda taziyeleri kabul eden baba Ahmet Mutlu, gazetecilere yaptığı açıklamada, oğlunun 40 günden beri dağlarda bulunduğunu belirterek, ‘’40 günden beri dağlardaydı, kendisiyle en son 1 hafta önce telefonla konuştum, 1.5 yıl sonra emekli olacaktı. İçimiz yanıyor daha ne diyeyim’’ diye konuştu. |
12.05.2010 |
Karakola taciz ateşi |
Mardİn Merkez’e bağlı Yeniköy Piyade Karakoluna, terör örgütü PKK militanlarınca taciz ateşi açıldı. Edinilen bilgiye göre, Mardin ile Nusaybin ilçesi arasında yer alan Mardin Merkez’e bağlı Suriye sınır hattını koruyan Yeniköy Piyade Karakoluna, dün saat 06.30 sıralarında terör örgütü PKK militanlarınca uzun namlulu silâhlarla taciz ateşinde bulunuldu. Dağlık kesimden yapılan taciz atışına karşılık verilmesi üzerine teröristler kaçtı. Saldırıda ölen veya yaralanan olmadığı bildirildi. Bölgede operasyon sürüyor. |
12.05.2010 |
10 muvazzaf daha ifade verdi |
“Balyoz planı’’ iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 10 muvazzaf asker daha Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelerek ifadelerine verdi. Sivil plakalı bir minibüs ve bir otomobille adliyeye ulaştırılan ve hakim ile savcıların giriş yaptığı bölümden bahçeye alınan 10 muvazzaf asker, daha sonra savcılıkta ifadelerine başvurulmak üzere binaya alındı. Muvazzaf askerler, ifadelerinin ardından Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinden aynı şekilde sivil plakalı minibüs ve otomobile binerek ayrıldı. |
12.05.2010 |
Doğan hastaneye yatırıldı |
“Balyoz Planı’’ iddiaları soruşturması kapsamında tutuklanan Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın, rahatsızlığı sebebiyle getirildiği hastanede yatışı yapıldı. Emekli Orgeneral Doğan, Sağlık Bakanlığına ait bir ambulans ve jandarma ekiplerinin eskortu eşliğinde Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesine getirildi. Doğan'ın avukatı Celal Ülgen, Doğan'ın hastanenin Göğüs ve Kalp Cerrahisi Bölümü'nün tutuklular için kullanılan 3. katında yatışının yapıldığını, tahlil ve tetkiklerinin sürdüğünü belirtti. |
12.05.2010 |
Çiçek’in tutukluluğuna itiraz reddedildi |
“İrtİca ile mücadele eylem planı” iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Deniz Albay Dursun Çiçek’in tutukluluğuna yapılan itiraz reddedildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek tarafından yapılan başvuruları reddederek, Çiçek’in tutukluluğunun devamına karar verdi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine 30 Nisanda gelen Çiçek, hakkındaki yakalama emrinin yüzüne karşı okunmasının ardından tutuklanmıştı. |
12.05.2010 |
Başbuğ “görevi suistimal” suçu işledi |
Eskİ Savcı Gültekin Avcı, Sarıyayla Karakolu’nda dört askerin şehit edilmesinden sonra medyayı suçlayan Genelkurmay Bakanı İlker Başbuğ’un açıklamalarını, suçluluk psikolojisi içinde psikolojik harekat olarak yorumladı. Başbuğ’un bu şekilde konuşmasının, haddi aşan bir açıklama olduğunu vurgulayan Avcı, “Böyle bir saldırıda birinci derecede üzerine mesuliyet düşen, Genelkurmay Başkanı’dır. Basında köşe yazarları açıkça bazı ikazlarda bulunduğu halde bunları değerlendirip değerlendirmediği konusunda tabii olarak Türk kamuoyuna karşı sorumludur. Sorumluluğu, ‘müterake basını, hainler, lânetliyorum’ gibi sözlerle üzerinden atması mümkün değil. Bu, dikkat dağıtmadır. Kendisi psikolojik harekat yapıyor. Medyaya ve Türk kamuoyuna sesini yükselterek, kendi suçluluğunu bastırmadır” dedi. Gültekin Avcı, suçluluk psikolojisi olmasaydı Başbuğ’un daha soğukkanlı ve daha tabii bir şekilde kendini ve kamuoyunu ikna edebilecek gerçekleri sıralaması gerektiğini belirtti. İlker Başbuğ’un, “görevi ihmal” suçu işlediğine dikkat çeken eski savcı Avcı, Genelkurmay Askerî Başsavcılığı’nın bu konuda soruşturma başlatması gerektiğini, ama mevzuat gereği yapamadığını kaydetti. Avcı, askerî yargının bundan dolayı kaldırılması gerektiğine dikkat çekerak, “Şu anki mevzuatta Genelkurmay Başkanı’nın fiili olarak yargılanması mümkün değil. Askerî bir suçu söz konusu olduğunda, yargılama hâlâ mümkün değil” diye konuştu. Başbuğ’un, bu tavrını Ergenekon soruşturmalarında da gösterdiğini hatırlatan Gültekin Avcı, Genelkurmay başkanlarının her zaman hesap vermek zorunda olduğunu vurguladı. “Bu millet elbette ki vatan için, kendi mukaddes değerleri için can verir.” diyen Avcı, can verilirken bütün tedbirlerin alınıp alınmadığı konusunda da hesabı Genelkurmay Başkanı’nın vermesi gerektiğini söyledi. |
12.05.2010 |
Sigara kartelinin yeni hedefi kadınlar |
TÜRKİYE’DE kız öğrenciler arasındaki sigara kullanma alışkanlığının son yıllarda artış gösterdiği bildirildi. Sigarayla Savaşanlar Vakfı (SSV) Başkanı Sevgi Aksu, bağımlılık meydana getiren bütün maddeler arasında, sağlığı ve hayat dengesini bozan, en fazla ölüm ve hastalıklara sebep olan maddenin sigara olduğunu söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve ABD Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC) tarafından geçen yıl yapılan Küresel Gençlik Tütün Araştırması’nın Türkiye’de öğrenciler arasında sigara kullanma alışkanlığının arttığını ortaya çıkardığını kaydeden Aksu, artışın kız öğrenciler arasında daha fazla olmasının da dikkat çekici olduğunu vurguladı. Aksu, gelişmiş ülkelerde sigara tüketiminin giderek azaldığını, fakir ve gelişmekte olan ülkelerde ise sigara tüketiminin giderek arttığını dile getirerek, şöyle konuştu: ‘’Sigaraya başlama yaşı, ülkemizde 10 yaşın altına kadar inmiştir. Bu, büyük bir tehlikeyi açıkça göstermekte. Türkiye’de 2003 yılında 13-15 yaş grubundaki kız öğrencilerden yüzde 3,5’i sigara kullanırken, 2009’da bu rakam 5,3’e yükselmiştir. Bu artış, sigara endüstrisinin yeni hedef kitlesinin kadınlar ve gençler olduğunun bir göstergesi. Sigara üreticileri gençler ve kadınlar üzerine çalışıyorlar ve faaliyetlerini özellikle bu müşterilere yönelik gerçekleştiriyor. Kadınlar için özel olarak üretilmiş, paketinde standart dışı janjanlar olan veya normalden daha ince ya da filtresinde delikler bulunan sigaralar bu faaliyetlere örnek olarak verilebilir.’’
REKLÂM KAMPANYALARI
AYNI araştırmanın, tütün endüstrisinin çocuk ve gençlere yönelik doğrudan ve gizli reklâm kampanyalarına devam ettiğini de ortaya çıkardığını savunan Aksu, öğrencilerin yüzde 29.2’sinin ‘’gazete ve dergilerde sigara reklâmları gördüklerini’’, yüzde 11.6’sının ‘’üzerinde sigara firmalarının logosunun bulunduğu giyecek, kalem veya çantaya sahip olduklarını’’ ifade ettiklerini kaydetti. Aksu, dünyanın en çok sigara içen ülkelerinden biri olan Türkiye’nin, yabancı sigara üreticileri için halen yatırımlarını sürdürdükleri cazip bir pazar konumunda bulunduğunu anlattı. Tütün ya da sigara içiminin sağlığa olan zararlarının yanında ekonomiye olan zararlarının da azımsanmayacak boyutta olduğunu ifade eden Aksu, geçen yıl ekonomik krize rağmen Türkiye’de sigaraya 15 milyar dolardan fazla para harcandığını sözlerine ekledi. |
12.05.2010 |
Eğitim, işsiz yetiştiriyor |
MESLEKİ Yeterlilik Kurumu Başkanı Bayram Akbaş, Türkiye’de eğitim-istihdam ilişkisinin zayıf olduğunu belirterek, “Türkiye’deki üniversite mezunlarının yüzde 25’i işsiz buna karşılık nitelikli iş gücü bulmakta zorlanan pek çok işveren var” dedi. Konya Selçuk Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen “Ulusal Yeterlilik Sistemi” konulu konferansta konuşan Akbaş, Türkiye’de işsizlik oranının yüksek olduğunu belirterek “Gençlerimiz arasında işsizlik oranı yüzde 25 civarında. Bu yeni mezunlarımızın bir çoğunun işsiz olması demektir. Ancak nitelikli işgücü bulmakta zorlanan pekçok işverenimiz de bulunmaktadır. Bu durum ülkemizde önemli bir sorundur ve eğitim-istihdam ilişkisinin zayıflığından kaynaklanmaktadır” dedi. Meslek yüksekokullarında verilen eğitim ile piyasadaki nitelikli elemanlarda bulunması gereken özelliklerin birbirine uyumlu olmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Akbaş, şöyla konuştu: “Avrupa Mesleki Eğitim Kurumu’nun araştırmasına göre artık mesleki alanda düşük becerilere sahip elemanlara ihtiyaç yok. Meslek yüksekokullarında yetişen ara eleman dediğimiz nitelikli işgücüne ihtiyaç var. Artık iş hayatında başarılı olmak için hayat boyu öğrenme şart. Bu yeterliliğin yetkin bir kurum tarafından yani Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından onaylanması da çok önemlidir. Kurum tarafından onaylanan yeterlilik belgesi, işverenler için bir delil özelliği taşır. Bu belgeyi almaya hak kazanan öğrencilerin piyasa şartlarında daha başarılı olacağına inanıyorum.” diye konuştu. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Dinçer Bedük, günümüzde sadece diploma sahibi olmanın yeterli olmadığını, mesleki becerilerin daha ön plana çıktığını söyledi. Mesleki eğitim kurumlarının nitelikli işgücü yetiştirmede önemli görevler üstlendiğini belirten Prof. Dr. Bedük, “Bu kurumlar bir ülkenin kalkınmasında büyük öneme sahiptir. Bu önemin toplumun her kesimince kabul edilmesi gerekir” şeklinde konuştu. |
12.05.2010 |
Yazlık kıyafet uygulaması 17 Mayıs’ta başlıyor |
KAMU kurumlarında yazlık kıyafet uygulaması 17 Mayıs Salı günü başlıyor. Başbakanlık, 2007 yılında yayımladığı genelge ile yaz dönemi kılık kıyafet uygulamasının hangi aylarda uygulanacağını belirlemiş ve 2006 yılında yayımlanan genelgeyi yürürlükten kaldırmıştı. Sıcakların başlamasıyla birlikte ‘Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Kıyafetine Dair Yönetmeliğin’ 5. ve 11. maddeleri ile 26 Mayıs 2007 tarih ve 26533 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2007/14 sayılı Başbakanlık Genelgesi doğrultusunda 17 Mayıs 2010 tarihinde yazlık kıyafet uygulamasına başlanacak. Uygulama 15 Eylül 2010 tarihinde sona erecek. Genelgeye göre bu dönemde, makam odalarına giriş ve çıkışlar dahil olmak üzere ceket giyme ve kravat takma zorunluluğu bulunmuyor. Bursa / cihan |
12.05.2010 |
İsrail, Şahin’i İHH’ya üye diye tutuklamış |
İSRAİL istihbaratı, İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (İHH) Batı Şeria Temsilcisi İzzettin Şahin’in tutuklanma sebebini iki hafta sonra açıkladı. Şin Bet’ten yapılan açıklamada Şahin’in ‘yasadışı organizasyona üye olmak’ şüphesiyle tutuklandığı belirtildi. İsrail, İHH’nın faaliyetlerini 2008 yılında yasaklamıştı. Ülkeye Kasım ayında giren Şahin’in, İHH’nın Gazze’ye gemilerle yardım götüreceğini açıklamasından sonra tutuklanması dikkat çekmişti. Şin Bet’e göre İzzet Şahin, işgal altındaki Batı Şeria’da birçok ‘yasadışı’ kuruluşun faaliyetlerine destek verdi. Şahin’in ‘kamu güvenliğini tehlikeye atmak’ şüphesiyle tutuklandığı belirtildi. İsrail istihbaratı, Şahin’in tutuklanmasının, İHH’nın Gazze ablukasını gemilerle deme girişimiyle bir ilgisi olmadığını savunuyor. İzzet Şahin’in tutukluluk halinin yarına kadar uzatıldığını açıkladı. |
12.05.2010 |
Ekolojik sistem uyarısı |
BM tarafından yayınlanan bir raporda, “devletlerin hemen harekete geçmemeleri halinde, biyolojik çeşitliliği sağlayan ekolojik sistemlerin çökme riskiyle karşı karşıya olduğu” bildirildi. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, BM’de açıklanan raporun önsözünde, sağlıklı bir gezegen ve insanoğlunun sürdürülebilir geleceği için yeni bir biyolojik çeşitlilik vizyonuna ihtiyaç olduğunu belirtti. Ban, biyolojik çeşitlilik kaybının kökenindeki sebeplerle mücadele etmek için bütün karar alma mekanizmalarında ve ekonomik sektörlerde biyolojik çeşitliliğin korunmasına özel öncelik verilmesi gerektiğini kaydetti. Bilimsel verilere dayanan raporda, dünya liderlerinin küresel, ulusal ve yerel düzeyde biyolojik çeşitlilik kaybı oranını düşürmeye yönelik verdikleri sözleri tutmadıkları belirtildi. Dünyada hayvan ve bitki çeşitlerinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğu ifade edilen raporda, özellikle kurbağa ve diğer amfibilerin (hem karada hem de suda yaşayanlar) yok olma riskindeki grubun başında geldiği, mercan kayalarının en hızlı yok olan tür olduğu ve bütün bitki türlerinin neredeyse dörtte birinin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğu bildirildi. Raporda ayrıca Amazon yağmur ormanlarının ve tatlı su göllerinin hızla azaldığından da bahsedildi. Rapor, bütün bu olumsuz gelişmelerin sebepleri arasında “çevre kirliliğinin, iklim değişikliğinin, kuraklığın, ormanların yok oluşunun, ruhsatsız ve fazla avlanmanın ve yangınların” geldiğini vurguladı. Rapor eylül ayında, 192 üyeli BM Genel Kurulunun üst düzey toplantıları sırasında ele alınacak. BM, 2010 yılını “Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Yılı” olarak kabul etmişti. |
12.05.2010 |
BU KASABADA PLÂSTİK SU ŞİŞESİ YASAK |
ABD’dekİ kasaba sakinleri plâstik şişeden su içemeyecek... ABD’deki Concord kasabasının sakinlergi geçen hafta bir oylama yaptı. Oylamanın konusu kasabada plâstik şişe içindeki suların yasaklanıp yasaklanmayacağı yolundaydı... Konuyu gündeme 82 yaşındaki aktivist Jean Hill taşıdı. Hill, uzun süredir komşuları ve kasaba yöneticilerine plâstik su şişelerin çöp alanlarını doldurduğu ve su kaynaklarını kirlettikleri için lobi yapıyordu.”Bütün bu plâstik su şişeleri gezegenimizi yokediyorlar, okyanuslarımızdaki canlıların ölümüne sebep oluyorlar. O sebeple kasabamızda plâstik su şişelerinin yasaklanması büyük bir başarı.” diyen Hill, ABD’de de plâstik şişelerin yasaklandığı diğer kasabalara da dikkat çekiyor. Hill’in bütün bu çabaları sonuç verdi ve kasabada plâstik su şişeleri yasaklandı... |
12.05.2010 |
Yüzyılın deneyine rakip çıktı: Einstein deneyi |
EInsteIn’İn genel izfaiyet terosini ispatlamak için dünyanın en büyük bilimsel deneyi gerçekleştirecek. Birbirinden üç milyon mil uzaklıkta bulunan üç ayrı uzay aracı Albert Einstein’ın teorsinin doğru olup olmadığını kanıtlamak için uzay boşluğunda birbirlerine lazer ışını ile ateş edecek. Fizikçiler bu büyük misyon sayesinde Einstein’ın ünlü genel izafiyet teorisinde öngörülen ve teorininn şimdiye dek ispatlanamayan tek parçası olan yerçekimi dalgalarının varlığını kanıtlamayı amaçlıyor. NASA ve Avrupa Uzay Ajansı ortaklığında gerçekleştirilecek olan misyonda güneş yörüngesinde uçan ve altın platin küpçükler taşıyan üç uzay aracı kullanılacak. Uzay araçlarından ateşlenen lazer ışınları sayesinde zayıf yerçekimi dalgalarınıne küpçükler arasında oluşturduğu mesafe değişimleri ölçülecek. Einstein’ın genel izafiyet teorisine göre kara delik gibi büyük cisimlerin birbirleriyle çarpışması halinde ortaya çıkan dalgalar ve zaman dışa doğru akar. Bu dalgalara yerçekimi dalgaları deniyor. Uluslar arası uzmanlardan oluşan bir panel misyon ile ilgili ayrıntılı bir plan hazırlayıp bunun kâinatın anlaşılabilmesi için bazı yeni bilgiler sağlayacağını düşünüyorlar. |
12.05.2010 |
Cami inşaatı için er meydanına çıktılar |
Antalya’nIn Kaş ilçesi Üzümlü Köyünde düzenlenen 18. Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşleri’nde, pehlivanlar Camii inşaatı için er meydanına çıktı. Üzümlü Köyü Cami Yaptırma Derneği yararına düzenlenen güreşlerde, pehlivanlar Ali Gürbüz ve Ekrem Yavuz finalde karşılaştı. Kıyasıya geçen müsabakada Ali Gürbüz galip gelerek baş pehlivanlık ünvanını elde etti. Ali Gürbüz, birincilik ödülünü Üzümlü Köyü Muhtarı Emin Arıcan’ın elinden aldı. Muhtar Emin Arıcan, daha önceki organizasyonlarda elde edilen hasılatlarla köylerine sağlık ocağı, okul ve Kur’ân kursu yaptırıldığını hatırlatarak, “İnşallah önümüzdeki yıllarda da bu tür organizasyonlar düzenleyip geliri ile köyümüzün ihtiyaçlarını gidermeye devam edeceğiz.” dedi. |
12.05.2010 |