Güncel |
Said Nursî de hürriyet hasretinden prangalar eksitti |
Başbakan: “Bu ülkenin Kemal Tahir’i, Orhan Kemal’i, Mehmet Uzun’u, Said Nursî’si, Musa Anter’i, Ahmet Arif’i, Rıfat Ilgaz’ı, Nihal Atsız’ı sadece ve sadece yazdıkları için, sadece ve sadece düşündükleri için adeta hürriyet hasretinden prangalar eskiterek göçüp gittiler.” Erdoğan: Said Nursî de hürriyet hasretinden prangalar eskitti
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu ülkenin Kemal Tahir’i, bu ülkenin Orhan Kemal’i, Mehmet Uzun’u, Said Nursî’si, Musa Anter’i, Ahmet Arif’i, Rıfat Ilgaz’ı, Nihal Atsız’ı sadece ve sadece yazdıkları için, sadece ve sadece düşündükleri için adeta hürriyet hasretinden prangalar eskiterek göçüp gittiler” dedi. ‘’Demokratik açılım’’ çalışmaları kapsamında Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisinde yazarlarla bir araya gelen Erdoğan, hükümetin ‘’Demokratik açılım’’ kapsamında başlattığı millî birlik ve kardeşlik projesi hakkında bir çerçeve çizmek, bu konuda bilgi vermek ve toplumun önde gelen isimlerinin fikirlerini almak için bir dizi istişare toplantısı düzenlemeyi kararlaştırdıklarını hatırlatarak bu toplantıların üçüncüsünün gerçekleştirilmekte olduğunu söyledi. Gazetemiz yazarlarından İslâm Yaşar’ın da katıldığı toplantıda Erdoğan, şunları söyledi: ‘’Ancak geçmişten devraldığımız bir kısım sorun kümeleri, ülkemizin gelişme azmini olumsuz etkilediği gibi, insanımızın huzur ve selâmetini de olumsuz yönde etkiliyor. Ne insani açıdan, ne demokratik açıdan, ne de medeniyet değerlerimiz açısından yaşanan olumsuzlukları artık sineye çekmemiz, görmezden gelmemiz mümkün değildir. Statükoyu sürdürmek, mümkün de değildir Türkiye’nin menfaatine de değildir. Son dönemde devlet yönetiminde ciddî bir paradigma değişikliği yaşıyoruz. Ama can yakıcı bir kısım sorunlarımız hâlâ devam ediyor. Bunlarla ancak el birliği yaparak, güç birliği yaparak baş edebiliriz. İnsanımızın canını yakan, enerjisini ve imkanlarını heba eden bu meseleler Türkiye’nin kaderi değildir. Biz, herkesi bir çizgiye çekmeye, tek tipleştirmeye, herkesin bizim gibi düşünmesini sağlamaya asla çalışmıyoruz. Topyekûn, tek millet olarak, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı, Romanı, Alevisi, Sünnisi, Müslümanı, Hristiyanı, Yahudisi ile hep birlikte tarihten asla silinmeyecek hikâyeleri birlikte yazdık. ‘’
“SÖZ UÇAR, YAZI KALIR’’
Başbakan Erdoğan, ‘’Söz uçar, yazı kalır’’ sözünü hatırlatarak, bu toprakların son derece yetenekli, birikimli ve duyarlı edebiyatçıları, yazarları, mütefekkirleri, yine bu toprakların hikâyesini, romanını, şiirini en güzel şekilde kayda düştüklerini anlattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu ülkenin Kemal Tahir’i, bu ülkenin Orhan Kemal’i, Mehmet Uzun’u, Said Nursî’si, Musa Anter’i, Ahmet Arif’i, Rıfat Ilgaz’ı, Nihal Atsız’ı sadece ve sadece yazdıkları için, sadece ve sadece düşündükleri için adeta hürriyet hasretinden prangalar eskiterek göçüp gittiler. Bütün bunlarla birlikte inanıyorum ki tarihi şöyle bir değerlendirdiğimizde, ele aldığımızda bugüne ve yarına nasıl bir rota çizeceğiz, nasıl bir bakış açısı getireceğiz ve nasıl bir uygulama hazırlayacağız? İşte o bizim en önemli sorunumuz. ‘’
|
18.04.2010 |
DEĞİŞTİREREK DÜZELTİLEMEZ |
Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, ''Bu anayasa kalkmak zorundadır, değişmek değil. Kimse kendisini aldatmasın. Orasını, burasını düzelteceğinizi de sanmayın, düzeltemezsiniz. Eğer Türkiye'nin hukuk bilinci doğru dürüst gelişseydi 1982 anayasasına kimse katlanamazdı” dedi. HALKTAN KORKAN BİR ANAYASA
“Bu anayasanın ruhuna şu sinmiştir. Halkından korktuğu için devlet kendisini güvence altına alıyor. Anayasalar güçlü, topu, silâhı olan devlete karşı zayıf durumdaki bireyin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için var olur. Siz bunun tersini yapmışsınız. Halkına devamlı teyakkuzda bir anayasa.”
BU YASALARLA AB'YE GİREMEYİZ
“Anayasa kaldırılmalı, yeni anayasayı Kurucu Meclis hazırlamalıdır. Seçim Yasası gözden geçirilmelidir. Siyasal Partiler Yasası mutlaka kaldırılmalıdır. ‘Değiştirilmelidir' demiyorum, kaldırılmalıdır. AB'de ilerleme bekleyen Türkiye, bu yasalar olduğu sürece çok sınıfta kalır.”
Bu anayasa düzelmez
YARGITAY Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, ‘’Bu Anayasa kalkmak zorundadır, değişmek değil’’ dedi. Samsun Aydınlar Ocağı ve Çarşamba Belediyesi tarafından ‘’Ali Fuat Başgil ve Çarşamba’’ konulu etkinlik düzenlendi. Çarşamba ilçesindeki Cemil Şensoy Kültür Merkezi’nde düzenlenen faaliyetin açılışında ‘’Türkiye’de Demokrasi’’ konulu konferans veren Sami Selçuk, çeşitli hukuksal konulara değindi. ‘’Eğer Türkiye’nin hukuk bilinci doğru dürüst gelişseydi 1982 Anayasası’na kimse katlanamazdı’’ diyen Selçuk, 1982 Anayasası’nın kalkması gerektiğini vurguladı. Mevcut Anayasa’nın tümünden değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Selçuk, şunları kaydetti: ‘’Bu Anayasa kalkmak zorundadır, değişmek değil. Kimse kendisini aldatmasın. Orasını, burasını düzelteceğinizi de sanmayın, düzeltemezsiniz bu Anayasa’yı. Bu Anayasa’nın ruhuna şu sinmiştir. Halkından korktuğu için devlet kendisini güvence altına alıyor. Böyle bir noktadan hareket ederseniz anayasa kavramı ile varlık nedeni ile çelişirsiniz. Çünkü anayasalar güçlü devlete karşı topu, silâhı olan devlete karşı zayıf durumda olan bireyin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için var olur. Siz bunun tersini yapmışsınız. Halkına devamlı teyakkuzda bir anayasa. Böyle bir anayasa olur mu, kaldırın gitsin.’’
“TÜRKİYE, BU YASALAR OLDUĞU SÜRECE ÇOK SINIFTA KALIR”
TÜRKİYE'NİN yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu bunun da uzlaşma ile yapılması gerektiğini belirten Selçuk, şunları kaydetti: ‘’Bunun kolay bir yöntemi vardır. Madem uzlaşamıyorsunuz bir kurucu meclis yöntemiyle bu işi yapma konusunda uzlaşmanız gerekir. Bu kolay bir yoldur. Ve bu meclisin de nasıl olacağı bellidir. Anayasa kaldırılmalıdır, Seçim Yasası gözden geçirilmelidir. Siyasal Partiler Yasası mutlaka kaldırılmalıdır. Ben ‘değiştirilmelidir’ demiyorum, kaldırılmalıdır. AB’de ilerleme bekleyen Türkiye, bu yasalar olduğu sürece çok sınıfta kalır. Bunu yıllardan beri söylüyorum.’’
|
18.04.2010 |
1 Mayıs katliâmı aydınlatılsın |
TÜRK-İŞ Başkanı Mustafa Kumlu, ‘’Hükümet, 1 Mayıs 1977’de Taksim katliâmı dosyasını da yeniden açmalı ve bu olayın failleri gün ışığına çıkarılmalıdır’’ dedi. Türk-İş Başkanı Kumlu, Tes-İş Sendikası Antalya Şubesi’nin 9. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Kumlu, burada yaptığı konuşmada, genel kurula sevindirici bir haberle geldiğini söyledi. Acı olayların yaşandığı 1977 yılından bu yan İstanbul Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamalarına izin verilmediğini, bu sebeple de son derece tatsız olayların yaşandığını hatırlatan Kumlu, bu yıl 1 Mayıs kutlamalarının ortak yapılması arayışı çerçevesinde 5 Nisanda diğer işçi ve memur konfederasyonlarını toplantıya çağırdıklarını ve 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasına karar verildiğini anlatarak, şöyle konuştu: ‘’32 yıl sonra Taksim alanı kutlamalar için açıldı. Meydanın 2010 yılında kutlamalara açılmış olmasıyla bir demokrasi ayıbı geride bırakılmış olacaktır. Geçen yıl 1 Mayısın ‘Emek ve Dayanışma Günü’ olarak tatil ilân edilmesi, ardından da yıllardır tartışma konusu olan Taksim’in kutlamalara açılması ülkemiz demokrasisi adına son derece olumlu bir gelişmedir.” Taksim Meydanı için yıllardan beri emek örgütlerinin ısrarcı olduğunu, her yıl izin istendiğini ancak verilmediğini vurgulayan Kumlu, ‘’Ama bu yıl izin verilmiştir ve Türk-İş, Başbakan başta olmak üzere bu iznin verilmesine katkıda bulunan herkese teşekkür etmektedir. Hükümetten bir beklentimizi daha ifade etmenin tam zamanıdır. Hükümet, 1 Mayıs 1977 Taksim katliâmı dosyasını da açmalı ve bu olayın failleri gün ışığına çıkarılmalıdır’’ diye konuştu. |
18.04.2010 |
Gündoğdu: Değişiklik paketi yeterli değil |
MEMUR-SEN Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, yürürlükteki Anayasa’nın Türkiye’nin yükünü çekemediğini ve değişmesi gerektiğini belirterek, gündemdeki değişiklik paketinin ise yeterli olmadığını kaydetti. Gündoğdu, Öğretmenevi salonunda düzenlenen Memur-Sen Yozgat İl Divan Toplantısı öncesinde düzenlediği basın toplantısında, 1982 Anayasası’nın özgürlüklükler ve çalışanlar açısından yetersiz kaldığını, sivil toplum olarak değişmesi için bugüne kadar sürekli çağrıda bulunduklarını söyledi. Ahmet Gündoğdu, ‘’Memur-Sen olarak 1982 Anayasası’nın mayınlı bölümlerini tesbit edip bunu kamuoyuyla paylaştık. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin, kuvvetler ayrılığının tam olarak yerine oturmadığına, devletin yapısının tanımını yapan laik, sosyal ve hukuk devleti terimlerinin tarifinde yaşanan çelişkilere dikkati çektik’’ diye konuştu. Gündemdeki değişiklik paketinin yeterli olmadığını kaydeden Gündoğdu, şöyle devam etti: ‘’Ancak pakette yer alan hangi maddeye ‘gerek yok’ derseniz, böyle bir madde bulamazsınız. Biz bu pakette özellikle 2 konuyu önemsiyoruz. Biri ülkemiz, biri de sendikal hayatımız açısından. Darbecileri koruyan geçici 15. maddenin kaldırılmasını önemsiyoruz, bundan sonra kimse darbeyi rüyasında bile göremeyecek. Diğeri de sendikal çalışmamızın bir sonucu ve başarısı olan toplu sözleşme hakkının verilecek olmasıdır. Yasamanın yürütmenin gölgesinden kurtulması, yasama yetkisinin TBMM’de olduğuna dair kesin hükümlerin yer alması, millet iradesinin TBMM eliyle kullanılacağı hükmünün gelmesini istiyoruz. Ancak grev hakkının olmadığı, kamu çalışanlarına uygulanan siyaset yasağının sürdüğü paketi tam ve mükemmel olarak değerlendirmemiz mümkün değil.’’ |
18.04.2010 |
Kurtulmuş: Referandumda oyumuz “evet” olacak |
SAADET Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, anayasa değişikliğinin referanduma gitmesi durumunda ‘’evet’ oyu vereceklerini yineleyerek, AKP’ye ‘’oluşabilecek Anayasa Mahkemesi iptalleri konusunda hazırlıklı olması’’ tavsiyesinde bulundu. Kurtulmuş, Tes-İş Genel Merkezinde düzenlenen, partisinin İl Başkanları ve İl Müfettişleri Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Saadet Partisi’nin anayasa değişikliği konusunda görüşü en net parti olduğunu söyledi. Anayasa değişikliğinin toplumun bütün kesimleri tarafından benimsenen bir süreçte ortaya konması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, planlanan değişikliklerin küçük, ama önemli adımlar olduğunu kaydetti. Anayasa değişikliği teklifinin ‘’eksik ve çağın gerisinde’’ olduğunu kaydeden Kurtulmuş, muhalefet partilerinin ise tasarıyla ilgili süreçte de kavga ve gerilim anlayışlarını sürdürdüklerini savundu. ‘’Anayasa değişikliği eğer referanduma giderse bizim Saadet Partisi olarak oyumuz evet olacaktır’’ diyen Kurtulmuş, referandum sürecinin mevcut gelişmeler doğrultusunda kalıcı kamplaşmalara sebep olabileceğini söyledi.
|
18.04.2010 |
Başoğlu: Başörtüsü yasağıyla insan haklarına dayalı bir düzen kurulamaz |
TÜRKİYE Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, ülkenin demokratikleşmesinde ve barış ortamının sağlanmasında başörtüsü yasağının kaldırılmamasının büyük bir eksiklik olduğunu söyledi. Başörtüsü yasağı konusunda artık köşe yazarlarının ve basının fazla duyarlılık göstermediğini söyleyen Başoğlu, “Başörtüsü yasağı sıradan bir yasak değildir. Bu yasak İnsan haklarını, okuma hakkını, çalışma hakkını, eğitim hakkını ortadan kaldıran bir yasaktır. Bunu hiç kimse hafife almamalıdır. Bir insan Üniversiteyi bitirip meslek sahibi olduktan sonra devlet kurumlarında başı örtülü çalıştırılmamaktadır” dedi. Anayasa paketinin 24. maddesine çok basit bir ilave ile bu yasağın kaldırılabileceğini ifade eden Mustafa Başoğlu, “Bu ilâve hiç kimsenin giyim ve kuşamından dolayı eğitim hakkını ve çalışma hakkını engellenemez biçiminde olabilir. Peygamber Efendimizin Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla, siyasilerimiz bu konuya biraz daha sıcak bakmalı ve gerekli tartışmalarla zaman kaybetmemelidir. Siyasî partilerimizi ve TBMM Başkanını bu vesile ile bir defa daha uyarma ihtiyacını hissettim” dedi. |
18.04.2010 |
Kayıp çocukların ailelerine ziyaret |
“KAYIP Çocuklar Komisyonu’’ olarak bilinen Meclis Araştırma Komisyonu üyeleri, Kayseri’de geçen yıl Ramazan Bayramı’nda kaybolan üç çocuğun ailelerini ziyaret etti. ‘’Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’’ üyeleri Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz ve Ankara Milletvekili Aşkın Asan, Kayseri’de, kayıp üç çocuğun bulunması için bugüne dek yapılan çalışmaları değerlendirdi. Emniyet Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetler il Müdürlüğü yetkililerden kayıp çocuklar ile ilgili bugüne dek yapılan çalışmalar hakkında bilgi alan komisyon üyeleri, daha sonra kayıp çocukların Talas ilçesindeki ailelerini ziyaret etti. Komisyon üyeleri, kayıp çocuklar Ahmet Tuna ve Dilruba Tekin’in ailerine ‘’geçmiş olsun’’ dileğinde bulundu. Basına kapalı ziyarette, komisyon üyesi milletvekillerinin, ailelere çocukların bulunabilmesi için bugüne dek yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdiği öğrenildi. |
18.04.2010 |
AB’de en çok küçülen ülkeyiz |
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Ekonomik krizde AB ülkeleri arasında ekonomisi en çok küçülen ülke biz olduk. Hiçbir bankamız batmamasına rağmen’’ dedi. AB’de en çok küçülen ülkeyİz
Türkİye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, son krizli birlikte büyümenin azaldığını, işsizlik rakamlarının arttığını belirterek, “Ekonomik krizde AB ülkeleri arasında ekonomisi en çok küçülen ülke biz olduk. Hiçbir bankamız batmamasına rağmen’’ dedi. Uşak Ticaret ve Sanayi Odası (UTSO), Uşak Ticaret Borsası (UTB) tarafından müşterek olarak düzenlenen ‘’Uşak Vergi Ödül Töreni’’ne katılan Hisarcıklıoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türk ekonomisinin ivedilikle büyümeye geçmesi gerektiğini söyledi. İşsizlik rakamlarının ürkütücü şekilde büyüdüğünü, ülkede yaşayan her altı kişiden birinin işsiz konuma geldiğini, üretimin arttırılmasına yönelik çalışma yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Kadın ve gençlerin üretime daha fazla katılmaları gerektiğini savunan Hisarcıklıoğlu, ‘’Şu an ülkemizde 5.8 milyon kişi işsiz. Bu ürkütücü tablodan kurtulmak için üretimi arttırmalıyız. Her yıl 700 bin genç istihdam ordusuna katılıyor. Mevcut işsizleri de bu rakama eklediğimizde sorunun ne kadar büyük olduğu ortaya çıkıyor. Tek yol, girişimcilik ruhunu arttırmak. Devlet eliyle istihdam bitti. Nüfusumuzun yarısı kadın. Kadının iş gücüne katılımı ülkemizde ne yazık ki yüzde 25. AB ülkelerinde ise kadınların yüzde 58’i üretime katılıyor’’ dedi. HUZUR VE İSTİKRAR ÖN ŞART Herkesin farklı siyasî görüşlerinin olabileceğini, ortak amacın zengin olmak olduğunu, bunun içinde ülkedeki tek gündem maddesinin ekonomi olması gerektiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, huzur ve istikrarın olmadığı ülkelerde zenginlikten söz etmenin mümkün olmadığını kaydetti. Türkiye’de ekonomik krizin maalesef iyi algılanamadığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: ‘’Ülkemiz sürekli ekonomik krizler yaşadı. Daha önceki krizlerde kur-faiz ve enflasyon oranlarını dikkate alıyorduk. Bu son krizde diğer krizlerden farklı olarak kur - faiz ve enflasyon geriledi. Tüm dünyada böyle oldu. Ancak büyüme azaldı, işsizlik rakamları arttı. Büyümenin azaldığı ülkede işsizlik artar. Ne yapıp yapıp büyümeyi tekrar arttırmalıyız. Türkiye 2002 yılında büyüme trendini yakaladı. 2007 yılına kadar yükseldi. 2007’de büyüme zenginlik aşağı doğru inmeye başladı. Bütün dünya ekonomileri yukarı doğru giderken bizim büyüme rakamları düştü. Çünkü siyasi gerginlikler yaşandı. Kavganın olduğu yerde bereket bozuluyor. Birlik ve beraberliğimizi kaybettik. Herkes birbirini öteki diye görmeye başladı. Siyasi kriz, baş örtüsü, cumhurbaşkanlığı krizi, parti kapatma ile ekonomi ikinci gündem maddesi oldu. Ekonomik krizde AB ülkeleri arasında ekonomisi en çok küçülen ülke biz olduk. Hiçbir bankamız batmamasına rağmen.’’
KRİZLERDE EN BÜYÜK DARBEYİ ÇALIŞANLAR ALIYOR
Eskİ Merkez Bankası (MB) Başkanı Gazi Ercel, her kriz döneminde en büyük darbeyi çalışanların aldığını söyledi. Eski MB Başkanı, Antalya Genç İşadamları Derneği (ANTGİAD) tarafından toplantıda ‘’Ekonomik Kriz Yansımaları ve 2010 Yılı Bekleyişleri’’ konulu konferansta ‘’Dünyadaki ve Türkiye’deki Ekonomik kriz sürecini ve Kriz Sonrası Beklentiler’’ konusunda bilgi verdi. Küresel krizin bazı ülkelerde finans bazılarında reel sektörü çok olumsuz etkilerle, Türkiye’de asıl krizin reel sektörün darbeyi reel sektörün aldığını belirtti. Erçel, ‘’Küresel krizde Türkiye’de reel sektör büyük darbe aldı. İşsizlik arttı’’ dedi. Krizin hayat düzeyini iyice düşürdüğünü, kriz sonrası ekonomik büyümenin normalleşme süresinin 5-7 yıl arasında olacağını anlatan Erçel, şöyle konuştu: ‘’Krizlerde en büyük darbeyi çalışanlar alıyor. İşsizlik artıyor. Çalışanlar işlerinden oluyor. Krizde istihdam daralıyor. Üretim artışı yok oluyor. İstihdamın toparlanması çok güç. Asya bu krizde açısından en kolay bölge olacak. Kamu finansman açığı bozulacak. Sanayileşmiş ülkelerin kamu finansman dengesi bozulur. Büyümenin normalleşmesi 5-7 yıl arasında olacak. Bütçe açığının kapatılması için borçlanılacak. Türkiye’de borçlanacak. Türkiye aldığı borçları yerinde kullanamayacak.’’
|
18.04.2010 |
MİT Müsteşar Yardımcılığına Hakan Fidan getirildi |
MİllÎ İstihbarat Teşkilâtı (MİT) Müsteşar Yardımcılığına, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan atandı. MİT Müsteşar Yardımcılığı görevine getirilen Fidan, yaklaşık 2,5 yıldır Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevini sürdürüyordu. Fidan, daha önce de 4 yıl süreyle Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) görevinde bulunmuştu. |
18.04.2010 |
Özal, mezarı başında anıldı |
Sekİzİncİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ölümünün 17. yılında Topkapı’daki Anıt Mezar’da düzenlenen törenle anıldı. Anma törenine, eşi Semra Özal ve çocukları Ahmet ve Efe Özal, torunları ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ve kalabalık bir vatandaş grubu katıldı. Özal için saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan törende, daha sonra anıta çelenk konuldu. Tören, Kur’ân-ı Kerim ve dua okunmasının ardından sona erdi. |
18.04.2010 |
Yanardağ patlaması toplantı erteletti |
Türkİye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), Türkiye-Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesi’nin (Türkiye-AB KİK) 19-20 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul’da yapılacak 28. Toplantısının, İzlanda’daki yanardağ patlaması sonucu Avrupa hava sahasının büyük bölümünün uçuşlara kapatılması sebebiyle ertelendiğini bildirdi. TİSK’ten yapılan yazılı açıklamada, Komitenin AB kanadının İngiltere, Fransa, Almanya, Polonya, İsveç, İrlanda, Finlandiya, Hollanda, Danimarka ve Belçika’dan gelecek üyelerinin ülkelerindeki hava sahasının uçuşlara kapatılması ve durumun gelecek 24 saat içerisinde düzelmesinin beklenmemesi sebebiyle toplantının ertelenmesine karar verildiği kaydedildi. Toplantıyı takiben gerçekleştirilecek olan ‘’Türkiye-AB Etkileşiminde Kültür Paneli’’nin de ertelendiği belirtildi. |
18.04.2010 |
“Ergenekon”da 2 tahliye |
İkİncİ ‘’Ergenekon’’ dâvâsının tutuklu sanıklarından Teğmen Cihan Arık ve Hüseyin Keskin tahliye edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, sanık ve avukatların taleplerine ilişkin alınan ara kararlar, hakim Hasan Hüseyin Özese tarafından açıklandı. Buna göre mahkeme heyeti, dosya kapsamı ve suç vasfının değişme ihtimalini dikkate alarak, 18 aydır tutuklu olan Hüseyin Keskin ve Teğmen Cihan Arık’ın tahliyesine karar verdi. Tahliye olan sanıklar Keskin ve Arık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını kararlaştıran mahkeme heyeti, diğer 38 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 3 Mayıs Pazartesi günü saat 09.00’a erteledi. |
18.04.2010 |
Dünya, Gazze’deki mağduriyeti görsün |
MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, 17 Nisan Filistinli Tutsaklarla Dayanışma Günü dolayasıyla yaptığı açıklamada, İsrail’in, Filistinlilere uyguladığı haksız tutuklamalara derhal son vermesini istedi. Filistin’de yaşanan, hayat hakkının ihlâli, işgalin devam etmesi, mülteciler ve Gazze ambargosu gibi birçok insanlık sorununun yanı sıra sayıları 8 bin civarında olan Filistinli tutsağın durumu ise uluslar arası toplumun gündemine gelmediğini söylen Ünsal, İsrail hapishanelerinde 300’ü 18 yaşın altında çocuk, 36’sı kadın olmak üzere 7 bin 500 kişi bulunduğunu bildirdi. Ünsal, tutsakların bir bölümünün 20 yılı aşkın süredir cezaevinde bulunduğunu söyledi. Ömer Faruk Ünsal, şunları kaydetti: “Bu güne kadar, binlerce Filistinli, İsrail’in haksız tutuklama ve keyfi gözaltlarına maruz kalmıştır. MAZLUMDER, haksız olarak İsrail hapishanelerinde tutulan 7 bin 500 Filistinlinin durumunu Türkiye ve dünya kamuoyuna hatırlatarak, İsrail’in bir an önce tutukluları serbest bırakmasını talep etmektedir. Uluslar arası toplum ve hukuk mekanizmaları yaşanan bu mağduriyeti göz ardı etmemeli ve Filistinli tutsaklar adına hakkaniyetin gereği yerine getirilmelidir.” |
18.04.2010 |
Gümrüklerdeki sorunlar ihracatı olumsuz etkiliyor |
Türkİye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, gümrüklerde yaşanan sorunların ihracatı olumsuz etkilediğini bildirdi. Mehmet Büyükekşi, TİM İcra Kurulu Toplantısına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, toplantıda, birlik başkanlarının büyük çoğunluğunun son günlerde gümrüklerde yaşanan sıkıntıları dile getirdiklerini belirtti. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ihracatçı firmalardan gümrüklerde sorun yaşandığına dair yoğun bir şekilde şikâyetler aldıklarını ifade ederek, ilk başta Ambarlı ve Halkalı gümrüklerinde onaylanmış kişi statüsü kazanmış firmaların bile mallarının kırmızı hata alınmaya başlandığını vurguladı. Mehmet Büyükekşi, açıklamasında şunları kaydetti: ‘’Firmalarımız ihracat işlemlerinde ciddî gecikmeler yaşıyorlar. Ülkemizin göz bebeği, sektörlerinin ihracat şampiyonu şirketleri bile beyannamelerinin kırmızı hatta düştüğünü, ürünlerinin tam sayım uygulamasına tabi tutulduğunu, hem ciddî zaman hem de maddî kayıpları olduğunu ifade ettiler. Biz Gümrük İdaresine yaptığımız çağrı ile ihracatın durdurulmamasını, işlemlerin gereksiz yere uzatılmamasını istiyoruz. Gümrüklerde kaybettiğimiz zaman hızımızı, kârlılığımızı azaltıyor, tam tersine maliyetlerimizi arttırıyor.’’ |
18.04.2010 |
İnternet medyası da 'Resmî İlan'dan yararlanacak |
AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu, internet medyasının Basın İlân Kurumunun ilânlarından faydalanamamasının ciddî bir sorun olduğunu, bu konuda başlatılan çalışmanın devam ettiğini söyledi. Türkiye’de internet kullanımının 17. yıl dönümü dolayısıyla internet gazetecileriyle Emirgan’daki Beyaz Köşk’te bir araya gelen Babuşcu, Türkiye’de internetin 17 yıllık bir süreç geçirdiğini, kendi içinde çok hızlı mesafeler kat ettiğini ve medyada belirleyici bir güç haline geldiğini belirtti. Babuşcu, internet gazetecilerinin sorunlarını konuşmak istediğini belirteret, şunları kaydetti: “Basın İlân Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay ile de görüştüm. İnternet medyasının Basın İlan Kurumunun ilânlarından faydalanamaması meselesi ciddî bir sorun. Bu konuda bir çalışma başladı, devam ediyor. Bu toplantıdan alacağımız çözüm tekliflerinin, bu çalışmaya katkıda bulunabileceğine inanıyorum.’’ Sadece Basın İlan Kurumu ve ilânlarla ilgili değil, internet haberciliğinin farklı sorunlarıyla ilgili olarak bir çözün projesi üzerinde çalışıldığına değinen Babuşcu, Mehmet Atalay’ın bu konuda ciddî bir hazırlık içerisinde olduğunu ifade etti. |
18.04.2010 |
‘Mevlânâ ve Yunus Haftası’ okullarda kutlanacak |
İlk ve ortaöğretim kurumlarının belirli gün ve haftalar çizelgesine ‘’Mevlana’’ ve ‘’Yunus Emre’’ haftaları da alındı. Milli Eğitim Bakanlığınca ‘’İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’’nde yapılan değişiklik, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre, Yunus Emre Haftası mayıs ayının ilk haftası, Mevlana Haftası ise 2-9 Aralık tarihleri arasında ilk ve ortaöğretim kurumlarında kutlanacak. Öte yandan, yönetmelik değişikliğine göre, Belirli Gün ve Haftalar Çizelgesi’nde yer almayan diğer ulusal veya uluslararası gün ve haftaların kutlanıp anılmasına Öğretmenler Kurulu’nca karar verilebilecek. |
18.04.2010 |
65 bin kişiye 1 kütüphane, 95 kişiye ise 1 kahvehane |
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi (ZKÜ) Öğretim Üyesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Şahru Pilten, kitap okumaya Türk insanına oranla Norveçlinin 300, Amerikalının 210 ve İngiliz’in 87 kat fazla zaman ayırdığını belirterek, ‘’Türkiye’de nüfusa oranla 65 bin kişiye bir kütüphane, 95 kişiye 1 kahvehane düşmektedir’’ dedi. ZKÜ Ereğli Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Pilten, okumanın alışkanlık haline gelmemesinin en önemli nedeninin, ailelerin çocuklarının zihinsel gelişimini sağlayacak bu faaliyete küçük yaşlarda yönlendirmemeleri olduğunu söyledi. Pilten, ‘’Dolayısıyla zaman sıkıntısı, geçerli mazeret sayılamaz. İstatistikler, Türk halkının günde ortalama 5 saat televizyon seyrettiğini ortaya koymaktadır. Yapılan araştırmalarda kitap okumaya Türk insanına oranla Norveçlinin 300, Amerikalının 210 ve İngiliz’in 87 kat fazla zaman ayırdığı tesbit edilmiştir’’ diye konuştu. Bir yılda basılan kitap sayısına göre İsrail’de bin 169, Almanya’da bin 22 ve Japonya’da 600 kişiye bir kitap düşerken, Türkiye’de ise 10 bin 600 kişiye bir kitap düştüğüne dikkati çeken Pilten, bu durumun, ülkemizde kitaba ilgisizliği açıkça gösterdiğini dile getirdi. Pilten, ‘’Araştırmalar, kitabın ülkemizde temel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. yer aldığını ortaya koymaktadır’’ dedi. Okuma alışkanlığının sağlanması ve zevk verici uğraş haline gelmesi için ilgili bakanlık ve okulların düzenlediği kampanyalara rağmen istenilen düzeye yaklaşılamadığını vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Şahru Pilten, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Almanya’da kişi başına düşen günlük okuma süresi 23 dakikadan 18’e düşünce devlet adamları telâşlanarak çeşitli tedbirler alma gereği duydu. Ülkemizdeki oran sadece 10-15 saniyedir. Bu durum, okuma alışkanlığı konusunda çok acil tedbirlerin alınmasını gerektiren en somut verilerden biridir.’’
KİTAP ALIMINA HARCANAN PARA
ZKÜ Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Pilten, Kültür ve Turizm Bakanlığının öğrencilere yönelik yapılan araştırmasında, gençlerin yüzde 69’unun hatırlayamadığı kadar uzun zaman kitap okumadığı, başka bir araştırmaya katılanların ise sadece yüzde 36’sının günde yarım saat kitaba zaman ayırdığının belirlendiğini söyledi. Kitap alımı konusundaki araştırmalarda Norveç’te kişi başına yılda 137 dolar harcama yapıldığının ortaya konulduğuna işaret eden Pilten, şöyle dedi: ‘’Almanya’da ise 122 dolar harcandığını göstermektedir. Bu konuda dünya ortalaması 1,3 dolardır. Ülkemizde de bu miktar dünya ortalamasının yarısından da düşük olup 0,45 dolar tesbit edilmiştir. Türkiye’de kitaba ilgi gösterilmemektedir. Ülkemizde halk kütüphanelerine 962 bin kişi üye olurken bu sayı İran’da 7 milyon, Fransa’da 16 milyon, Meksika’da da 39 milyondur. Türkiye’de nüfusa oranla 65 bin kişiye 1 kütüphane, 95 kişiye ise 1 kahvehane düşmektedir.’’
|
18.04.2010 |
Her gün bir uçak dolusu insan, sigaradan ölüyor |
SİGARA ve Sağlık Ulusal Komitesi Dönem Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, ‘’Türkiye’de her gün bir uçak dolusu insan sigaradan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle ölüyor’’ dedi. Prof. Dr. Dağlı, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘’Sigara ve Sağlık’’ panelinde yaptığı konuşmada, Türkiye’de sigara tüketiminin azaltılması için itici güç oluşturmaya çalıştıklarını belirtti. Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi’nin birçok devlet kuruluşu ile 30 sivil toplum kuruluşundan oluştuğunu belirten Dağlı, şöyle dedi. ‘’Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi, sivil toplum kuruluşları ile devletin iş birliği içinde olduğu nadir örneklerden birisidir. Türkiye için önemli olduğu için bilim insanları, hukukçular ve devlet kuruluşları bir araya gelerek sigaraya karşı bir itici güç oluşturmaya çalışıyoruz. Dinlerin ve dillerin başşehri olan Mardin’i konunun uygulama başşehri olarak gösterdik ve doğuda sigara ile mücadeleyi buradan başlatma kararı aldık. Erkeklerde ölümlerin yüzde 12’si, kadınlarda ise yüzde 6’sı sigaradan kaynaklanıyor. Her yılda dünyada 5 milyon da aynı kaynak sebeple ölüyor. Türkiye’de her yıl 100 bin kişi sigaradan ölüyor. Bir uçak düştüğü zaman yer yerinden oynuyor. Oysa Türkiye’de sigaradan her gün bir uçak dolusu insan ölüyor. Yüksek tansiyondan sonra sigara ölümlere sebep olan ikinci büyük etkendir.’’ |
18.04.2010 |
Esnaftan”kriz”e karşı mevlit |
ÇANAKKALE'NİN Bayramiç ilçesinde, bir grup esnaf, ekonomik krizden kurtulabilmek mevlit okuttu. İlçedeki Camicedit Mahallesi’nde faaliyet gösteren esnaflar, bir araya gelerek ekonomik krizin etkilerinden kurtulabilmek için çareyi mevlit okutmakta buldu. Bayramiç Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı İsmail Yıldırım, bütün Türkiye’de olduğu gibi Bayramiç’te de ekonomik krizin etkilerini derinden hissettiklerini söyledi. Esnafın her geçen gün ekonomik krizle mücadele ettiğini dile getiren Yıldırım, ‘’Her gün iş yerimizi açıyoruz. Çok sayıda komşumuz siftah yapmadan dükkânını kapatıyor. Esnaf, müşteri bulamayınca kapısının önünde akşama kadar oturuyor’’ dedi. Yıldırım, esnafın bu sıkıntıdan kurtulabilmek için kendi arasında topladığı parayla mevlit okuttuğunu ve pilav ikram ettiğini kaydetti. |
18.04.2010 |
Kül bulutu sağlık açısından bizi etkilemez |
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam, İzlanda’daki yanardağda meydana gelen patlamalar sonucu oluşan kül bulutuna ilişkin, ‘’Bu patlamanın etkilerinin Türkiye’yi teğet geçeceğini düşünüyorum’’ dedi. Saydam, İzlanda’daki yanardağda meydana gelen patlamalar sonucu oluşan kül bulutlarının atmosferin üst kısımlarına kadar çıktığından güneş ışığının yansıtma etkisiyle atmosferin alt bölümlerinde soğumaya sebep olduğunu ve uçakların uçtuğu seviyeleri etkilediğini anlattı. Önümüzdeki günlerde sıcak havanın etkisine girecek Türkiye’nin bu kül bulutundan çok fazla etkileneceğini düşünmediğini kaydeden Saydam, ‘’Bu nedenle yanardağın etkilerinin Türkiye’yi teğet geçeceğini düşünüyorum. Kül bulutlarının, Türkiye’ye gelene kadar önemli oranda seyrelmesi bekleniyor. Özellikle Türkiye’yi sağlık açısından etkilemesi neredeyse imkânsız’’ diye konuştu. Yetkililerin açıkladığı gibi kül bulutlarının Türkiye’nin Karadeniz ve Trakya Bölgelerini bir miktar etkileyebileceğini dile getiren Saydam, ‘’Kül bulutları belki bu bölgeleri yalayarak geçebilir. Ama bu etki, kül bulutlarında seyrelme olacağından sağlıkta bir soruna, toplumu alarma geçirecek bir duruma sebep olacağını düşünmüyorum’’ dedi. |
18.04.2010 |
Dini, çocuklara sevgiyle öğretin |
Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Aydın, insan beyninin temel ihtiyaçların yanı sıra manevî yaşantılar için de uygun bir donanıma sahip olduğunu söyledi. Aydın, “Beynimizin bir bölgesi (amygdala) endişe ve korkularla aktif oluyor ve dikkatin dağılmasına sebep oluyor. Çocuklara ‘bunu yapmazsan günah yazılır, cehenneme gidersin’ gibi korku veren ifadeler yerine sevgi ve huzur temeline dayanan eğitim verilmelidir. Sevgi esaslı eğitim çocukların büyüdüklerinde de özellikle ibadetlerini yaparken daha huzurlu hissetmelerini sağlayacaktır” dedi. Prof. Dr. Nazan Aydın, yapılan bilimsel çalışmalarda manevî yaşantı sırasında beynin bazı bölgelerinde oluşan değişikliklerin artık ortaya konulabildiğini açıkladı. Prof. Dr. Aydın’a göre dua, zikir, vecd hali gibi dinî yaşantılar sırasında beynin bazı bölgelerinde kanlanma artıyor ve uzun süre devam ettirildiğinde ise beynin hafıza ve dikkatten sorumlu bölgelerinde yeni beyin hücresi oluşumu meydana geliyor. Çalışmada dikkat çeken bir yön ise korku, ceza, endişenin beynin bazı bölgelerini uyardığı ve insanın dikkatini dağıttığı sevgi, hoşgörü, huzur temelinde öğretilen bilgilerin uygulamasında ise dikkatin dağılmadığı aksine bedensel ve ruhsal olarak daha iyi hissedildiği ifade ediliyor.
İBADETLER HUZUR VERİR
Vücut kullanılarak yapılan faaliyetler sırasında beynin de duruma uygun konuma geçtiğini belirten Aydın; niyet etme, korku ve sevgi temelinde yapılan eylemlerin beyin ile olan ilişkisini şöyle açıkladı: “Manevî yaşantılar sırasında birbiriyle etkileşime giren beyin bölgelerini içeren bir devre mevcut. Kullanıp kullanmamak iradesi de bize ait. Şöyle açıklayalım: Önce istemek, karar vermek yani niyet etmek gerekli. Bunu sağlayan ve niyet ile başlatılan eylemde ilk devreye giren beyin bölgesi alnımızın olduğu kısımda yerleşmiş olan kısım (frontal bölge). Bu bölge mantıklı düşünmek, bizim için neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermek gibi faaliyetlerden sorumludur.” Beynin amygdala bölgesinin yersiz endişe ve korkularla devreye girdiğini anlatan Aydın, dinî faaliyetler sırasında kişinin endişeli değil, rahat olması gerektiğini ifade ediyor. Aydın, şunları anlatıyor: “Meselâ cehennem, ateş, günah gibi korkular bizi ibadete başlatırsa huzur bulamayız, çünkü bu düşünceler sürekli amygdalayı uyaracak ve biz o ibadeti yapmaya çalışsak da bizi rahatlatmayacak. Bu nokta küçük yaşta din eğitimi verilirken çok önemli yer tutuyor. Meselâ bunu yapmazsan günah yazılır, cehenneme gidersin gibi ifadeler din ya da maneviyatı korkuyla eşleştirir ve bu çocuk büyüdüğünde kendini vererek bu aktiviteyi yapmak istese de amygdalada kodlanan bilgi buna izin vermez ve o huzuru hissetmesi zor olur. Özellikle çocuklara dinî bilgiler verilirken eğiticiler, ebeveynler korku, ceza içerikli imajlar yerine daha sevgi ve huzur içerikli mesajlar vermelidirler. Böylece hem ruhsal yaşantılar daha zevkle yapılacak hem de kişi bu yaşantı sonrasında hem bedensel hem de ruhsal olarak daha iyi hissedecektir.” |
18.04.2010 |
iPAD Türkiye’ye gelmeden satılıyor |
ABD’de piyasaya çıktığı günden itibaren yoğun ilgi gören iPAD, Türkiye’de henüz piyasaya sürülmemişken, internetteki satış sitelerinden alıcı buluyor. Amerikan teknoloji üreticisi Apple tarafından üretilen ve 3 Nisan Cumartesi günü satışa sunulan iPAD, ABD’de piyasaya çıktığı ilk gün 300 bin adetten fazla sattı. ABD’de teknoloji tutkunlarının yoğun ilgi gösterdiği ürün, iç piyasada gördüğü talep sebebiyle henüz diğer ülkelerde satışa sunulmadı. Bunun üzerine, Wifi veya 3G mobil telefon ağı aracılığıyla internet erişimi sağlayabilen, elektronik postaları gönderme ve okuma, fotoğraf ve video izleyebilme, ayrıca video oyun oynayabilme imkânı tanıyan iPAD ile tanışmak isteyen teknoloji meraklıları ise farklı yollar aramaya başladı. Türkiye’de de merakla beklenen yeni ürüne bir an önce sahip olmak isteyen Türk kullanıcılar da internetteki satış siteleri üzerinden iPAD sahibi olma yöntemini kullanıyor. ABD’de özelliklerine göre 499 ile 829 dolar arasında satılan iPAD, internetteki satış sitelerinde bin 200 liradan 2 bin liraya kadar satışa sunuluyor. ‘’Tüm dünya ile aynı zamanda elinizde’’ sloganı internet ortamında pazarlanan ürünün satışı konusunda ‘’tüm illere gönderilebildiği’’ ve en uygun fiyat’’ açıklamaları yer alıyor. Adana / aa |
18.04.2010 |