Kültür-Sanat

SULUOVA’DA BEDİÜZZAMAN GÜNÜ

VEFATININ 50. yılı münasebetiyle Suluova Yeni Asya Vakfı Temsilciliği tarafından düzenlenen seminerde, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin yaptığı hizmetler ve değişik yönleri tanıtıldı.

Seminerdeki konuşmacılardan M. Ali Kaya Eski Said dönemini, Mehmet Kovancı Yeni Said dönemini ve Baki Çimiç de Üçüncü Said dönemini anlattı. Önceden Bediüzzaman Hazretlerine mesafeli duranların bu mesafeyi kaldırdıkları ve bunun güzel bir gelişme olduğunu belirten M. Ali Kaya, Kur’ân-ı Azimüşşanın bu asra bir dersi olan Risâle-i Nur’un telifi ve neşri hizmetlerinin yerine getirildiğini, bundan sonra ise Risâle-i Nurların mesajlarının çok iyi anlaşılması ve anlatılması gerektiği söyledi. Mehmet Kovancı ise, Said Nursî’nin ikinci dönemini anlatırken, Bediüzzaman’ın toplumun sefih medeniyet terbiyesi yerine İslâmî terbiyeyi esas almasını, bozulan toplum vicdanını dağlar büyüklüğünde İslâm kalesinin tamir ettiğini kaydetti. Kovancı, Risâle-i Nur’un vehbi bir ilimle telif edildiğini, toplumda İslâmî bir terbiye vücuda getirmek gerektiğini anlatarak, imandan sonra ibadeti yapmanın insanın kalb ve ruhuna ve lâtifelerine nakşedilmesinin temellerinin atılması esaslarından bahsetti. Baki Çimiç de üçüncü döneme ait olarak, ahirzamanda dinsizliğin iki cereyanının kuvvet bulduğunu, imanın esaslarına ilişip büyük tahribat yaptığını belirterek, dinsizlik cereyanlarının kuvvet bulduğu yerlerde bizzat bulunarak bunlara karşı İ’caz-ı Kur’ân’ın nurları ile karşı durmak gerektiğini, Risâlelerin hem Nur Talebelerine, hem içtimaî meseleler ile ilgilenenlere yol gösterdiğini, dini siyasete ve dinsizliğe alet edenlere karşı, siyaseti dine dost yapmak için baktığımızı ve bakmamız gerektiğini anlattı. Risâle-i Nur eserlerinin birbirine tercih edilemeyeceğini kaydeden Çimiç, üç devrenin birbirinden ayrılmadığını da sözlerine ekledi.

Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

07.04.2010

‘Minik hayalî’ler perde arkasında

SOMUT olmayan kültürel mirasın korunması amacıyla geliştirilen proje çerçevesinde, ilköğretim okulu öğrencilerinin ‘’Karagöz ve Hacivat’’ı oynatarak hayali (Karagözcü) olma hayalleri gerçeğe dönüştü.

2006 yılında Türkiye’nin taraf olarak kabul ettiği ‘’Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin eğitimle ilgili 13. ve 14. maddeleri kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı, ilköğretim okullarındaki öğrencilerin kültürel birikime ait san'atsal beceri, yetenek ve özgünlüklerini ortaya çıkarmak amacıyla ‘’İlköğretim Okullarında Sanata Teşvik-Karagöz’’ adlı projeyi başlattı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünün işbirliğiyle ve UNESCO Türkiye Millî Komisyonunun desteğiyle pilot uygulaması Bursa’da yapılan proje çerçevesinde, ilköğretim okullarından başvuran 20 öğretmene, ‘’Gölge Oyunu ve Özellikleri’’ ile ‘’Gölge Oyunu Perdesinde Karagöz Oynatımı’’ konulu seminerler verildi. Hayali Nevzat Çiftçi’den hem karakterlerin yapım sürecini hem de ortaya çıkardıkları karakterlerle ‘’Karagöz ve Hacivat’’ oyununu sahnelemeyi öğrenen öğretmenler, 2’şer öğrenciyle ekip oluşturdu. Öğretmen ve ikişer öğrenciden oluşan 20 ekip, Demirtaş Endüstri Meslek Lisesi’nde düzenlenen yarışmada senaryosunu birlikte yazdıkları Karagöz oyunuyla hünerlerini ortaya koyarak, birinci olmak için yarışıyor.

İZLEMESİ DE CANLANDIRMASI DA ZEVKLİ

YARIŞMAYA Setbaşı İlköğretim Okulundan katılan ekipten öğretmen Gamze Özkan Ersöz, projenin ‘’Karagöz ve Hacivat’’ın yeni nesillere tanıtılmasında önemli olduğunu söyledi. Büyük ilgi gösteren öğrencilerden tiyatroya yatkın olanları arasında seçim yaparak ekip oluşturduklarını anlatan Ersöz, ‘’Öğrenciler çok istekliydi. Hiç zorluk çıkarmadılar, koşa koşa geldiler’’ dedi. ‘’Minik hayali’’ 7. sınıf öğrencisi Arif Burak Demirel de hazırlık sürecinde çok eğlendiklerini belirterek, ‘’Karagöz ve Hacivat, çizgi filmlere göre çok farklı. Hem eğlendiriyor hem bilgi veriyor. İzlemesi de canlandırması da çok zevkli. Bundan sonra da devam etmeyi düşünüyorum’’ diye konuştu. Hayalinin yardımcısı ‘’Yardak’’ Oğuz Kağan Civelek ise senaryoyu öğretmeninden yardım alıp arkadaşıyla birlikte hazırladıklarını ifade ederek, seyirci karşısına ilk kez çıkacakları için heyecanlı olduklarını dile getirdi.

07.04.2010

Avrupa Edebiyatı İstanbul’da son buluyor

AVRUPA Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından finanse edilen “Kültür Köprüleri” programı çerçevesinde Goethe Enstitüsü’nün, Türkiye’nin 24 şehrini ve 8 Avrupa ülkesini kapsayan “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türkiye Edebiyatı Avrupa’da” adlı geniş kapsamlı kültür projesi; 9–16 Nisan 2010 tarihleri arasında, Türkiye turunun son durağı olan İstanbul’da, sanatseverlere dopdolu bir hafta yaşatacak! İstanbul’daki faaliyetlere; edebiyatın iki dev ismi Günter Grass ve Yaşar Kemal’in, Osman Okkan moderatörlüğünde bir söyleşi, Avrupalı yazarlar Monika Maron, Alek Popov, Attila Bartis ile Stefan Brijs’in Memet Ali Alabora moderatörlüğünde bir Edebiyat Buluşması gerçekleştirecekleri faaliyet damgasını vuruyor.

Bu çok özel faaliyet, 15 Nisan 2010, Perşembe günü saat 15:00’te Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde edebiyat meraklılarıyla buluşacak. “Avrupa Edebiyatı Türkiye’de – Türkiye Edebiyatı Avrupa’da” faaliyetleri kapsamında üç sergi İstanbullularla buluşacak: 1907 yılında kurulan, san'at, endüstri ve zanaatın bir araya gelerek sanayinin mükemmelleştirilmesini amaçlayan “Alman Werkbund”un “100 Yıl Deutscher Werkbund” adlı sergisi, 2005 yılından beri İstanbul’da yaşayan Alman yazar, gazeteci ve fotoğraf san'atçısı Dieter Sauter’in çektiği fotoğrafların sergilendiği “Türkiye’den İnsan Manzaraları” adlı fotoğraf sergisi ve Günter Grass’ın çizimlerinin yer aldığı sergi.

07.04.2010

Cafcaf ‘tan “Anayasa” kapaklı 35. sayı

CAFCAF mizah dergisi 35. sayısında bir anayasa taslağı sundu Türk halkına. Bunun yanında “Türk insanı bu mu?

Türkiye nasıl bir ülke? Bu ülkede hayat sürenler nasıl yaşıyorlar? Peki, bir gelecekleri var mı bu insanların? Yoksa hayata bön bön bakıyorlar ve sürekli tren vagonlarını izlemek üzere genetik kodlu nesiller mi yetiştiriyorlar?” sorularını sordu. Cafcaf son sayısını başka bir ifadeyle “hukuk devleti” olmamızla övündüğümüz görünmez kurallarımızın en gözle görülür kalın yazılarla yazılmışı olan “Anayasa”mıza ayırdı. Daha iyi bir ülke ve daha iyi bir toplum için “hukuk devleti” olmanın yasalar değişmedikçe mümkün olmadığını idrak eden Cafcaf ekibi “Muz Cumhuriyetlerinin de Anayasaları var, fakat orada ne maymunlar ne de insanlar mutlu değil” diyerek mutluluğa inançlarını koruyarak sevimli ve dolu sayfalarını bize sunuyorlar.

07.04.2010

Florya Gençlik Merkezi’nden sergi

İSTANBUL Valiliği Florya Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde kalan öğrenciler dün Bakırköy Carousel AVM’de kendilerine ait el san'atlarının yer aldığı sergi açtı.

Aileleri tarafından ihmal ve istismar edilerek sokakta yaşamak zorunda kalıp her türlü tehlikeyle karşı karşıya kalabilen çocuk ve gençlerin topluma kazandırılması amacıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) İstanbul Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren Florya Çocuk ve Gençlik Merkezi sözkonusu çocuk ve gençlere barınma, eğitim ve sosyal rehabilitasyon çalışmaları yapmak amacıyla 14 Haziran 2001 tarihinde hizmete açıldı. Kuruluşta rehabilitasyon amacıyla bulunan gençler Bakırköy Halk Eğitim Merkezinin katkılarıyla düzenlenen Takı Tasarımı ve Ahşap Boyama kurslarında bir yıllık çalışmaları sonucu ortaya koydukları el san'atları çalışmalarını 6-11 Nisan tarihleri arasında Bakırköy Carousel AVM’de saat 10.00/22.00 saatleri arasında sergiliyorlar. Sergi, bu tür organizasyonlarla gençlerin özgüven gelişimlerine katkıda bulunmak, onların daha güçlü hayata tutunmaları için teşvik etmek amacını da güdüyor.

07.04.2010