Güncel |
Başsavcı: Görev değişimi yaptık |
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, ‘’Balyoz’’ adı verilen soruşturmayı yürütmek ve koordine etmekle görevli olan başsavcıvekilinin, çalışma arkadaşları arasında görev değişimi yaptığını ve bunun makul sebeplere dayandığını söyledi. BAŞSAVCI ENGİN: GÖREV DEĞİŞİMİ YAPTIM
İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, iki savcının görevinin değiştirilmesinin makul sebeplere dayandığını savundu. Sultanahmet’teki İstanbul Adalet Sarayı’na gelişinde gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başsavcı Engin, şunları kaydetti: ‘’Esasen örgütlü suçlar birimimizde kamuoyunda ‘Balyoz’ adı verilen bu soruşturmayı yürütmek ve koordine etmekle başsavcıvekilimiz görevlidir. Bu soruşturmanın başında oradaki başsavcıvekilimiz vardır. Başsavcıvekilimiz çalışma arkadaşlarının arasında bir görev değişimi yapmıştır. Kendi çalışacağı arkadaşları arasında yapmış olduğu bu değişiklik makul sebeplere dayanmaktadır. Tabii ki yeni görev verdiği savcı arkadaşlarımızın da dosyaları bir süre incelemesi ve tetkik etmesi gerekli olduğundan operasyonlara ara verilmiştir. Olay bundan ibarettir. Bu değişiklik konusunda başsavcıvekilinin bana getirdiği gerekçeler ve izahatlar benim tarafımdan da makul ve doğru bulunmuştur. Bu nedenle böyle bir değişiklik yapılmıştır. Yoksa bu görevdeki diğer arkadaşlarımız hakkında olumsuz herhangi bir düşünce veyahut da tasarruftan kaynaklanmamaktadır.’’
|
07.04.2010 |
Paket yarın komisyonda |
Anayasa değişikliği teklifi, AKP’li 265 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına verilmesinin ardından Anayasa Komisyonuna sevk edilerek gündeme alındı. Teklif, yarın Komisyonda ele alınacak. Komisyon, teklifin görüşmelerinin bitimine kadar çalışacak. Teklif yarın komisyonda
ANAYASA değişikliği teklifi, yarın TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülecek. AKP’li 265 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına verilen teklif, Anayasa Komisyonuna sevk edilmesinin ardından gündeme alındı. Teklif, yarın Komisyonda ele alınacak. Komisyon, teklifin görüşmelerinin bitimine kadar çalışacak. AKP milletvekillerinin imzasıyla yenilenerek TBMM Başkanlığına sunulan Anayasa değişikliği teklifi, 27 maddeden oluşuyor. Maddelerden birisi geçici 3 maddeyi kapsıyor. Teklifte, Anayasa’nın 10, 20, 23, 41, 51, 53, 54, 69, 74, 84, 94, 125, 128, 129, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 156, 157, 159. ve 166. maddelerinde değişiklik öngörülüyor. Teklifte Anayasa’nın Geçici 15. Maddesinin yürürlükten kaldırılması da yer alıyor. Teklife göre, TBMM Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanacak. Toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere de yansıtılmasının yolu açılacak. Uzlaştırma kurulu kararları toplu sözleşme niteliğinde olacak. Genel grev yasağı kaldırılacak. Türkiye Adalet Kademesi de HSYK’ya üye seçecek. Ekonomik Sosyal Konsey anayasa kapsamına alınacak. Teklifin son şekline göre, Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliği iptali ve siyasi parti kapatma davalarında, ‘’üye tam sayısının 3’te 2 oy çokluğu’’ yerine, ‘’katılanların 3’te 2 oy çokluğuyla’’ karar alacak.
|
07.04.2010 |
Bahçeli: Figüran değiliz |
MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, mevcut anayasa değişiklik teklifinin, bu haliyle tam bir AKP anayasası ve tümüyle dayatma olduğunu iddia etti. Bahçeli, “Partimiz katkısı bulunmadığı hiçbir siyasi fikre veya hazırlığa asla açıktan destek veremez, figüran olamaz ve birilerinin piyonu haline gelemez” dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AKP’li milletvekilleri tarafından Meclis Başkanlığı’na sunulan Anayasa değişiklik teklifini toplumu dayatılmak istendiğini iddia etti. Anayasa değişikliği teklifinin sahte imzalarla Meclis’e sunulduğunu öne süren Bahçeli, “Bu cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir rezalet olarak kayda geçti” değerlendirmesinde bulundu. Anayasa hazırlanmasının sorumluluğunun büyük ve milletin geleceğinde hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Mevcut anayasa değişiklik teklifi bu haliyle tam bir AKP anayasadır ve tümüyle dayatmadır” diye konuştu. Bahçeli, kendilerinin birilerinin başlarının sıkıştığındaki imdat kolu olmadığını belirterek, “Partimiz katkısı bulunmadığı hiçbir siyasi fikre veya hazırlığa asla açıktan destek veremez, figüran olamaz ve birilerinin piyonu haline gelemez” şeklinde konuştu. Bahçeli, Anayasayı bir siyasi parti tarafından hazırlanmasının sivil anayasa olmayacağını savundu. |
07.04.2010 |
Şahin: Ben hiçbir zaman imzalamadım |
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Anayasa değişikliği teklifinin yeniden verilmesi ile ilgili olarak, ‘’Çekerler, yeniden verirler, bunlar kendi takdirleridir. Ben hiç bir zaman imzalamadım’’ dedi. Şahin, TBMM’nin ve Anadolu Ajansının kuruluşunun 90. yıldönümü kutlamaları kapsamında, Meclisten 90 karenin yer aldığı fotoğraf sergisinin açılışından sonra, gazetecilerin, Anayasa değişikliği teklifinin geri çekilip yeniden verilmesi ile ilgili sorularını cevapladı. Başkan olarak yetkisinin, kendisine gelen teklifleri komisyona havaleden ibaret olduğunu ifade eden Şahin, ‘’Çekerler, yeniden verirler, bunlar kendi takdirleridir’’ dedi. Mehmet Ali Şahin, bir gazetecinin, ‘’sizin de imzanız vardı’’ sözleri üzerine, ‘’Ben hiçbir zaman imzalamadım’’ diye konuştu. |
07.04.2010 |
Anayasa, Türkiye’ye katkı sağlamıyo |
ADIYAMAN Ticaret Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Mustafa Uslu, Avrupa Birliği (AB) hesaplarının yapıldığı bir dönemde, mevcut anayasanın Türkiye’ye katkı sağlamayacağını söyledi. Daha özgürlükçü, insan haklarına saygılı anayasa hazırlanmasından yana olduklarının altını çizen Uslu, şunları kaydetti: “Şu anda gündemde olan anayasa taslağının komisyonda tartışılıp çıkarılmasını destekliyoruz. Son zamanlarda bu ülkede hukuk tartışılır hale geldi. Birileri tutuklanıp, birkaç gün sonra başka hâkimler tarafından serbest bırakılıyor. Anadolu’nun bir atasözü vardır, ‘Et kokarsa, tuz atılır.’ peki, tuz kokarsa ne yapılır? Biz diyoruz ki, kayıtsız şartsız hakimiyet milletindir. Bırakın davaları kendi halinde seyretsin. Kim haklı kim haksız ortaya çıksın. Hukuka müdahalenin olduğu bir ülkede gelişmeden söz edilebilir mi? İçimizde çürükler varsa temizlensin ki koku olmasın.” |
07.04.2010 |
Erken seçimi asla düşünmüyoruz |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, ekonomik alanda havayı bulandıran siyasetçilerin “ülkelerine ihanet ettiklerini” ifade ederek, “Bizler kamuoyu yoklamalarında oy oranlarımız yüksek olduğu halde bir erken seçimi asla düşünmedik, düşünmüyoruz. Çünkü bu ciddi oranda yatırımcıyı ürkütür” dedi. Başbakan Erdoğan, Bosna-Hersek temaslarının ikinci gününde Parlamento binasında düzenlenen Saraybosna İş Forumu’nda konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti: “Gittiğimiz yerde sermayedar bize bunu soruyor, ‘Gerçekten seçim var mı?’ Havayı, özellikle ekonomik alanda, bulandırmaya da kimsenin hakkı yok. Eğer bir ülkede siyasiler bu tür bir yapılanmanın, anlayışın içine giriyorsa inanın onlar ülkelerine ihanet ediyorlar. Bizler kamuoyu yoklamalarında oy oranlarımız yüksek olduğu halde bir erken seçimi asla düşünmedik, düşünmüyoruz. Gelişmiş ülkelerde nasıl belirlenen tarih neyse o zaman yapılırsa seçimler, aynı şekilde bizler de bunu bu şekilde ilan ediyoruz, bu şekilde de yapacağız. Çünkü bu tür erken seçimlerin bedeli o ülke ekonomisine bir darbedir ve faturası da çok ağırdır, yatırımcıyı da ciddi oranda ürkütür. Buna da fırsat vermeyiz.’’
İZZETBEGOVİÇ’İN MEZARINI ZİYARET
Başbakan Erdoğan, Bosna Hersek’in Kurucu Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in mezarını ziyaret etti. Erdoğan, katıldığı Bosna İş Forumu’nun ardından İzzetbegoviç’in mezarına geçti. Burada dua eden Erdoğan, mezara çelenk bıraktı.
“O ADAM BENİM MUHATABIM DEĞİL”
Başbakan Erdoğan, basın mensuplarının ‘’Lieberman, TRT Arapça kanalının açılışında yaptığınız konuşmayı eleştirerek, üslûbunuzu Kaddafi ve Chavez’e benzetmiş’’ sözlerini hatırlatması üzerine, ‘’Medya üzerinden değerlendirmesi yapılmaz. Kaldı ki o adam benim muhatabım değil’’ dedi.
|
07.04.2010 |
Muvazzaf subaylar cezaevinde |
BALYOZ Darbe Planı soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık’ın da aralarında bulunduğu 6 kişi, adliyeye sevk edildi, haklarında yakalama emri bulunan 7 muvazzaf subay cezaevine gönderildi. Balyoz Darbe Planı iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında, gözaltına alınan eski MGK Genel Sekreteri, emekli orgeneral Şükrü Sarıışık’ın da aralarında bulunduğu 6 kişi, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine sevk edildi. Bu kişiler, hakim ve savcıların kullandığı Çırağan Caddesi üzerindeki kapıdan binaya alındı. Hakkında yakalama emri çıkarılan 21 kişi arasında bulunan ve teslim olan 7 muvazzaf subay cezaevine gönderildi. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gelen tümgeneraller Bekir Memiş ve İhsan Balabanlı, Yarbay Levent Çehreli, albaylar Mustafa Önsel, Abdullah Zafer Arısoy, Recep Yıldız ve Yüksel Gürcan’a haklarındaki yakalama emirleri yüzlerine karşı okundu. Adliyedeki işlemleri tamamlanan subaylar, cezaevine gönderildi. Emekli albaylar Ümit Özcan ile Bülent Tunçay da sağlık kontrolünden geçirildikten sonra, haklarındaki yakalama emirleri yüzlerine okundu. Özcan ve Tunçay, işlemlerinin tamamlanmasının ardından cezaevine gönderildi.
YAKALAMA YAZILARI MAHKEME KARARLARINA DAYANMIYOR İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilileri, yazılı basın ve televizyonlarda yapılan yayınlarda, başsavcılık tarafından yeni görevlendirmeler sebebiyle mahkeme kararlarına istinaden yapılan işlemlerin durdurulduğunun ifade edildiği ve bu yönde yorumlar yapıldığını hatırlattı. Mahkeme kararlarının durdurulması gibi bir konunun kesinlikle söz konusu olmadığını, mahkeme kararlarını durdurmanın hiçbir mercinin yetkisinde ve görevinde bulunmadığını ifade eden yetkililer, buradaki işlemin, soruşturma savcılarının doğrudan kolluğa ve merkez komutanlıklarına yazdıkları müzekkerelere ilişkin olduğunu, yakalama ve gözaltına alma yazılarının mahkeme kararlarına dayanmadığını kaydetti. |
07.04.2010 |
Adalet Bakanı Ergin’den uluslar arası standart vurgusu |
ADALET Bakanı Ergin, ‘’Balyoz’’ soruşturmasında iki savcının görevinin değiştirilmesini değerlendirirken, “Temelinden bu işi uluslar arası standartlara oturtup tartışılmayacak bir yapıyı bina etmedikçe, biz bu tartışmaları daha her gün tartışmaya devam ederiz’’ dedi. Sadullah Ergin, Bakanlığa girişinde gazetecilerin soruları üzerine, Türkiye’de bir süreden beri bu tartışmaların yaşandığını ifade ederek, yeni tartışmalara girmek istemediği söyledi. Gazetecilerin konuya ilişkin ısrarlı soruları üzerine Ergin, değerlendirmede bulunmayacağını, soruşturmanın dört savcıyla yürütüldüğünü bunlardan ikisinin değiştirildiğini, süreç içerisinde yaşanan değişikliğe ilişkin geçmişte de değişik değerlendirmeler yapıldığını söyledi. Ergin, ‘’Bugün bunu eleştiririz, yarın bir başkasını eleştiririz. Temelinden bu işi uluslararası standartlara oturtup tartışılmayacak bir yapıyı bina etmedikçe, biz bu tartışmaları daha her gün tartışmaya devam ederiz’’ diye konuştu. |
07.04.2010 |
‘Balyoz’da koordinatör savcı Mehmet Ergül oldu |
BALYOZ Darbe Planı iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında koordinatör savcı olarak soruşturmaya yeni atanan Mehmet Ergül görevlendirildi. Koordinatörlük savcılığını Süleyman Pehlivan yapıyordu. Balyoz soruşturmasında savcılar Mehmet Berk ve Bilal Bayraktar’ın soruşturmadan alınması üzerine onların yerine Mehmet Ergül ve Murat Yönder görevlendirilmişti. Soruşturmanın koordinatör savcılığını ise Süleyman Pehlivan yürütüyordu. Yeni görevlendirilmeden sonra koordinatör savcı Mehmet Ergül oldu. Koordinatör savcısının belirlenmesinin başsavcılığın takdirinde olduğu belirtildi. |
07.04.2010 |
İbadetin şartı özgürlüktür |
Kutlu Doğum etkinlikleri kapsamında Mardin’in Nusaybin ilçesinde ‘Özgürlük Peygamberi’ konulu bir konferans verildi. Konferansta konuşan Yard. Doç. Dr. Abdulcelil Candan, “İslâm insana çok değer verir. Özgürlükler dinimizde ibadet şartıdır. Özgürlük olmadan insan ibadet yapamaz. Özgürlük, ekmek ve sudan daha önemlidir” dedi. İbadetin şartı özgürlük
Yrd. Doç. Dr. Abdulcelil Candan, “İslÂm insana çok değer verir. Özgürlükler dinimizde ibadet şartıdır. Özgürlük olmadan insan ibadet yapamaz. Özgürlük, ekmek ve sudan daha önemlidir.” dedi. Memur Sen’e bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen), Kutlu Doğum faaliyetleri kapsamında Mardin’in Nusaybin ilçesinde “Özgürlük Peygamberi” konulu bir konferans düzenledi. Gecede, TRT Şeş’te “Doğrulara Hediye” adlı programı sunan Yrd. Doç. Dr. Abdulcelil Candan, “Özgürlükler Peygamberi” konulu konferans verdi. Hz. Ali Camii din görevlisi Ruhullah Öz’ün okuduğu Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başlayan programın açılışında konuşan Eğitim-Bir-Sen Nusaybin Temsilcisi Abdulselam Demir, Müslümanların yaşadığı beldelerde Peygamberimiz Hz Muhammed’in (a.s.m) doğumunun yüzyıllardır coşkuyla kutlandığını söyledi. Eşrefi mahlûk olan insanın en şereflisi Efendimizin doğumunun sıradan bir olay olmadığını bildiren Demir, “Yerin, göğün, meleklerin kısacası bütün alemlerin sevinçle karşıladığı bu olaya biz Müslüman ümmetinin kayıtsız kalması akıl karı değildir” dedi. Mustafa Turan’ın okuduğu Kürtçe mevlitten sonra kürsüye, Yrd. Doç. Dr. Abdulcelil Candan dâvet edildi. Candan, İslâm’ın özgürlükte herkesi eşit kıldığını söyledi. Namaz sırasında yapılan secde anlamının Yaratıcıdan başka kimsenin önünde eğilinmemesi gerektiğini kaydederek şöyle konuştu: “İslâm insana çok değer verir. Özgürlükler dinimizde ibadet şartıdır. Özgürlük olmadan İnsan ibadet yapamaz. özgürlük, ekmek ve sudan daha önemlidir.”
|
07.04.2010 |
“Gazze” gemisi de hazır |
İHH İnsanî Yardım Vakfı, bin 80 kişilik yolcu kapasitesine sahip “Mavi Marmara” gemisinden sonra Gazze’ye insanî yardım malzemelerini götürecek kuru yük gemisini de satın aldı. “Gazze” ismi verilen yük gemisi, Filistin’e ilâç, tıbbî malzeme, çimento, demir taşıyacak. 3 bin 150 ton kapasiteye sahip olan gemi, Haydarpaşa limanında bekletiliyor. Bin 881 yapımı olan gemi, 82 metre uzunluğunda. Türk bandıralı olan gemi bin 999 grostona sahip. İHH’nın 850 bin dolara satın aldığı gemi, Mayıs ayında diğer gemilerle birlikte Akdeniz üzerinden Gazze’ye “Vira Bismillah” diyecek. Yurt dışından gelecek gemilerle birlikte gemi sayısının 15’i bulması bekleniyor. Daha önce 200 araçlık bir konvoyla ambargoyu karayoluyla delen aktivistler, şimdi de deniz yoluyla ambargoyu delme hazırlığında. “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” hareketine Amerika, İngiltere, İrlanda, Yunanistan, Fransa, Almanya, Endonezya, Malezya ve Venezuella’dan aktivistler katılacak. Harekete 42 ülke destek veriyor. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, kiralayacak gemi bulamadıkları için gemi satın alma yoluna gittiklerini ifade ederek, “Hayırsever halkımızın bağışlarını bekliyoruz. Ambargo altındaki Filistin halkı için herkesi yapabileceği bir şeyler var” dedi.
|
07.04.2010 |
Kamuda 230 bin kişi güvencesiz çalışıyor |
KESK Genel Başkanı Sami Evren, kamuda yaklaşık 230 bin kişinin güvencesiz şekilde istihdam edildiğini savundu. Evren, düzenlediği basın toplantısında, kamudaki “güvencesiz” istihdam şekillerine ilişkin yaptıkları çalışmanın sonuçlarını açıkladı. Kamuda farklı istihdam biçimlerinin yaygınlaştığını, çalışanların bu kapsamda parçalandığını öne süren Evren, bu sebeple milyonlarca çalışanın haklarının budandığını, düşük ücretle ve güvencesiz çalışmaya mahkum edildiğini iddia etti. Sendikalaşma oranının yüzde 10’un altında kaldığına işaret eden Evren, sendikal hakların kullanımının imkânsız hale geldiğini öne sürdü. “Çağ dışı, kölelik anlamına gelen” istihdam biçimlerini kabul etmelerinin mümkün olmadığını dile getiren Evren, “Kamuda 4/B, 4/C statüsünde 230 bin civarında güvencesiz çalışan var. Bunun 100 bini eğitim ve sağlıkta” dedi. Türkiye’nin “ucuz iş gücü cenneti” haline getirilmek istendiği görüşünü ifade eden Evren, bu politikalara karşı mücadele edeceklerini bildirdi. Evren, KESK ve üyesi sendikaların 10 Nisanda İstanbul’da, 17 Nisanda Ankara’da demokratik Anayasa, güvenceli çalışma gibi taleplerle çeşitli eylem ve faaliyetler gerçekleştireceklerini söyledi. |
07.04.2010 |
Ankara-Konya hızlı tren seferlerine ara verildi |
Ankara-Konya hızlı tren hattındaki yol çalışması sebebiyle bazı tren seferlerine ara verildiği bildirildi. TCDD’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Ankara-Konya Hızlı Tren Kesim 2. altyapı ikmal inşaatı, Horozluhan-Pınarbaşı istasyonları arasındaki mevcut konvansiyonel hattın 3 kilometrelik bölümünde yapılacak çalışmalar dolayısıyla hat, bir süre tren trafiğine kapatılacak. Buna göre, Haydarpaşa-Konya arasındaki çalışan Meram Ekspress treninin Afyonkarahisar-Ali Çetinkaya arasındaki 10-15 Nisan 2010 tarihli, Konya Haydarpaşa arasında işleyen Meram Ekspres treninin Afyonkarahisar-Ali Çetinkaya arasındaki 10-15 Nisan 2010 tarihli, Haydarpaşa-Adana arasında işleyen İç Anadolu Mavi Treni’nin 9-10-15 Nisan 2010 tarihli ve Adana-Haydarpaşa arasında işleyen İç Anadolu Mavi Treni’nin 9-15 Nisan 2010 tarihli seferlerine ara verildi. |
07.04.2010 |
Gazeteciler güvende değil |
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, bugün Türkiye’de gazetecilerin güvenlik sorununun devam ettiğini belirterek, şu anda yaklaşık 20 gazetecinin, devletin ya da kurumlarının sağladığı korumalar eşliğinde hayatlarını sürdürdüklerini söyledi. TGC, ‘’Öldürülen Gazeteciler Günü’’ dolayasıyla, 6 Nisan 1909 tarihinde Galata Köprüsü’nde öldürülen Serbesti Gazetesi Başyazarı Hasan Fehmi’nin Çemberlitaş Sultan Mahmut Türbesi’ndeki mezarı başında anma töreni düzenledi. Erinç, burada yaptığı açıklamada, 1909’dan günümüze kadar olan yıllar arasında öldürülen gazetecileri anmak amacıyla bir araya geldiklerini belirtti. Gazeteci ölümlerinin ilki olan Hasan Fehmi’nin ardından bugüne kadar toplam 61 gazetecinin öldürüldüğünü belirten Erinç, son olarak 2009’un Aralık ayında, Bandırma’da Cihan Hayırsevener’in öldürüldüğünü hatırlattı. Erinç, gazetecilerin hedef gösterildiğini ifade ederek, ‘’Bugün gazetecilerin güvenlik sorunu hala devam ediyor. Şu anda 20 kadar gazeteci, devletin ya da kurumlarının verdiği korumalar eşliğinde hayatını sürdürüyor’’ dedi.
“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, CAN GÜVENLİĞİ LÂFTA KALIYOR” Orhan Erinç, ‘’İş güvensizliği gibi olumsuz şeylerin de bulunduğu Türkiye’de, ifade özgürlüğü, can güvenliği gibi unsurlar lâfta kalmaya mahkûm bir görünüm çiziyor. Umuyoruz ki medyada yapılan ayrımcılık girişimleri, hedef göstermeler, ifade özgürlüğünün önündeki engeller sona erdirilir. Türkiye, gazetecilerin de görevlerini rahatça yerine getirebildikleri ve halkın da bu sayede haber alma, bilgilenme hakkını rahatça kullanabileceği bir ülke olur’’ şeklinde konuştu.
“DENETİMLİ SERBESTLİK” OTOSANSÜRE ZORLUYOR Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Osman Kaçmaz’a ‘’basın yoluyla hakaret ettiği’’ iddiasıyla yargılanan gazeteci Nazlı Ilıcak’a verilen 11 ay 20 günlük hapis cezasına da dikkati çeken Erinç, ‘’Gazetecilere uygulanmak istenen bu denetimli serbestlik yöntemini, gazetecilerin çalışmasını engelleyen, insanlara görevlerini yaparken baskı kurarak kendisini otosansüre zorlayan bir yöntem olarak görüyoruz’’ diye konuştu.Törenin ardından, Basın Müzesi’nde ‘’Öldürülen Gazeteciler Anısına Araştırma Yarışması’’sında ödül alanlara ödülleri takdim edildi. |
07.04.2010 |
CEZAEVLERİNDEKİ HÜKÜMLÜ VE TUTUKLU SAYISI 118 BİNİ GEÇTİ |
Kamuoyunda “Rahşan Affı” olarak bilinen Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası sayesinde 72 binden 49 bine düşen cezaevlerindeki hükümlü, hükmen tutuklu ve tutuklu sayısı 118 bini geçti. 28 Şubat 2010 tarihi itibarıyla bütün ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü, hükmen tutuklu ve tutuklu sayısı 118 bin 929’a ulaştı. Cezaevlerinde en çok adam öldürme ve uyuşturucu suçlarından mahkûm olanlar bulunuyor. Bu suçları sırasıyla; yağma, hırsızlık, yaralama, cinsel suçlar, sahtecilik, dolandırıcılık ve fuhuşa teşvik suçlarından cezaevinde kalanlar izliyor. Cezaevlerinde tutuklu 2 bin 150 çocuk bulunurken; hükmen tutuklu çocuk sayısı 335, hükümlü sayısı da 278 oldu. Cezaevlerinde Mart 2010 tarihi itibariyle toplam 2 bin 789 çocuk bulunuyor. Çocukların yaş grupları ise 12 ve 17 yaş arasında. Okuma yazma bilmeyen çocuk sayısı 111 iken; öğrenim durumu bilinmeyen çocuk sayısı da bin 116. Liseyi bitiren 58, ortaokul mezunu 399, ilköğretim mezunu 329, ilkokul mezunu 495 ve okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerin sayısı da 281. Mahkemeler tarafından 2006 yılında 3 bin 773, 2007 yılında 7 bin 453, 2008 yılında 8 bin 80 ve 2009’un ilk 11 ayı itibariyle 9 bin 22 çocuk hakkında denetimli serbestlik kararı verildi. Çocuklar en çok yağma, kadınlar ise adam öldürme suçundan cezaevinde yatıyor. Ceza infaz kurumlarının 2014 yılı sonunda 142 bin 99 kişilik kapasiteye ulaşması hedefleniyor. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü verilerine göre cezaevlerindekilerin suç grubuna göre dağılım şöyle: Adlî (34 bin 285), sağ terör (347), sol terör (3 bin 11), itirafçı terör (38), çıkar amaçlı suç örgütü mensubu (3 bin 419) olmak üzere toplam 41 bin 100 kişi tutuklu bulunuyor.
|
07.04.2010 |
Büyükelçi Tan ABD’ye gitti |
ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde Ermeni iddialarının kabul edilmesinin ardından istişareler için çağrılan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, ABD’ye gitti. Tan, Esenboğa Havaalanında yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:“Ankara’ya istişareye çağrılmam suretiyle vermek istediğimiz mesaj muhataplarımızca alınmıştır ve algılanmıştır. Bunun karşılığında biz de tatmin olduğumuz cevapları aldık. Dolayısıyla artık benim de görevimin başına dönme zamanım gelmiş oluyor. Washington’a döneceğim. Sayın Başbakanımızı hafta sonunda Washington’da karşılayacağım. Sayın Bakanımızla birlikte nükleer güvenlik zirvesine katılacaklar. Umuyoruz ki bu suretle başlayan olumlu hava devam edecektir.” |
07.04.2010 |
Çöplükte patlamamış top mermisi bulundu |
Edırne’nın Keşan ilçesinde bulunan şehir çöplüğünde vatandaşlar tarafından patlamamış top mermisi bulundu. Durumun bildirilmesi üzerine olay yerine gelen emniyet ekipleri, çevrede güvenlik tedbiri aldı. Patlamamış top mermisi daha sonra bomba uzmanları tarafından güvenli bir şekilde imha edildi. Top mermisinin bulunduğu arazinin daha önce askeri birlikleri tarafından eğitim alanı olarak kullanıldığı bildirildi. Bu arada Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde çobanlar tarafından bulunan ve taarruz tipi olduğu bildirilen el bombası imha edildi. |
07.04.2010 |
‘’Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’’ kuruldu |
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarla ilgili çalışmalar yapmak ve sorunlarına çözüm üretmek, soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu topluluklara yönelik faaliyetler yürütmek amacıyla ‘’Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’’ kuruldu. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Başkanlık, yurt dışında yaşayan vatandaşlar ve soydaş ve akraba toplulukların yanı sıra, AB çerçevesindeki projeler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca Türkiye’de eğitim görmesi uygun görülenlerle uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’ye gelen öğrencilerin eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamayı amaçlıyor. Oluşturulacak yurtdışı vatandaşlar danışma kurulu, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve ayrımcılık gibi akımlara duyarlılıklarını artırarak uluslar arası kamuoyunda yapılması gereken faaliyet tekliflerine de görüşecek. |
07.04.2010 |
Bu yasağı sevdik! |
SİGARA İle Savaş Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Orhan Kural, Türkiye’nin büyük kısmının kapalı alanlarda sigara yasağını benimsediğini belirterek, “Her geçen gün de bu oran artıyor’’ diye konuştu. Kural, yaptığı açıklamada, 30 yıldır kapalı alanlarda sigara içilmesinin yasaklanmasını savunduğunu belirterek, ‘’Yasa çıkmadan önce bir araştırma şirketine vakfım adına araştırma yaptırmıştım. Bu araştırmada çıkan sonuçla ve kendi düşüncemle şunu biliyordum ki Türkiye’nin yüzde 80’inden fazlası, sigara içenler dahil, bu yasaya sıcak bakıyorlardı. Çünkü benim halkım güzel anlatılırsa doğruyu analiz edecek özelliktedir’’ dedi. Yasa çıktıktan sonra bu düşüncesinin yanlış olmadığının ortaya çıktığını ifade eden Kural, ‘’Ben 81 kente konferans vermeye gidiyorum. Kahvehanelere, berberlere giriyorum. Görüyorum ki birkaç ‘şımarık gece kulübü’ dışında bu kanunu kahvehanelerde benimsediler. Sigara içmek isteyenler dışarı çıkıyor, kahvehane sahipleri çok memnun. ‘Eskiden burası çok kötüydü, 6 ayda bir boya yaptırıyordum, bu sayede bunlardan kurtuldum’ diyorlar. Türkiye’nin büyük kısmı bunu benimsedi. Her geçen gün de bu oran artıyor’’ diye konuştu. Kendileri gibi düşünen insanların oto kontrolüyle her geçen gün yasanın uygulanma oranının arttığına dikkati çeken Prof. Dr. Kural, şöyle devam etti: ‘’Çok iyi gidiyoruz. Türkiye, dünyada kapalı alanlarda sigara yasağını başarılı şekilde uygulayan nadir ülkelerden birisi haline geldi. Eskiden ‘Türk gibi sigara içiyor’ nitelemesi yaparlardı, ‘Türkiye’de bu yasa uygulanmaz’ diye Avrupa alay ediyordu. Tam tersine Türkiye bu yasayı büyük bir çoğunlukla uyguluyor. Onun için çok mutluyum.’’ Türkiye’de sigara içme oranının düştüğünü vurgulayan Kural, ‘’Ne kadar sigara firmaları tersini de savunsalar, şimdi büyük bir panik içerisindeler. Çok önemli müşterilerini kaybediyorlar. Bunun telâşı içindeler’’ dedi. |
07.04.2010 |
DEMOKRAT İZMİR’DE SAİD NURSî RÜZGÂRI |
Geçtİğİmİz hafta sonu İzmir Körfezine bakan Tepekule Kongre ve Sergi Sarayı’nda Said Nursî ve Demokratik Açılım konulu bir toplantı gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğu Ergil, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal ve Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz katıldı. Programa İzmir ve çevre illerden çok sayıda katılım gözlendi. Salon Bediüzzaman Haftasının heyecanıyla doldu, taştı. Toplantıya Halil Çadır Hocanın okuduğu Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başlandı. Okunan âyetlerin metinleri ve mealleri ekrana yansıtıldı. Toplantıya Risâle-i Nur Talebelerinden Tahir Gürdere (Teyp Tahir), AKP İl Başkanı, DP İl ve İlçe Yönetimi iştirak ettiler. Ayrıca Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İzmir B. Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişçi, Ege Ordu Komutanı Hayri Kıvrıkoğlu, DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Çevre eski Bakanı Rıza Akçalı, DP eski Gen. Başk. Süleyman Soylu telgraf gönderdi. Salonda ayrıca Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak, Bornova DP ilçe Başkanı Hasan Sıcakyüz, Saadet Partisi İl başkanlığı adına gönderilen çelenkler de dikkat çekti. Programın sunuculuğunu Gökçe Ok yaptı. Ok, Bediüzzaman’ın “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam.” sözlerine vurgu yaparak açış konuşmasını yapmak üzere Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ı sahneye dâvet etti. Kutlular “İzmirli kardeşlerimin beni dâvet etmelerinden bahtiyarlık duydum” ifadeleri ile konuşmasına başladı. Kutlular konuşmasında şunları ifade etti: “Bediüzzaman sıradan bir âlim değildir… Şekerci Han’da her suale cevap verilir her müşkül halledilir diye levha asması ulemanın bol olduğu bir zamanda onun derin ilmini göstermektedir. Bediüzzaman sadece dinî sahada değil, içtimaî ve siyasî meselelerde de fikir beyan etmiştir. ‘Ben meşrûtiyeti şeriat namına alkışladım. Dört hak mezhebe uygunluğunu ispat ederim’ demiştir. Cenâb-ı Hak insanı inanç meselesinde serbest bırakmıştır. İnanırsa mükâfat, inanmazsa cezasını görür… Peygamberimiz (asm) yerine halife bırakmamış, ehil olanları seçmelerini ifade etmiştir… Dinimiz evrenseldir. Hürriyet, adalet, sosyal devlet anlayışı İslâm’ın getirdiği esaslardandır… Bediüzzaman şarkta meşrûtiyeti anlatmış, ‘Eskiden bir padişah vardı, siz onu dinliyordunuz. Şimdi hepiniz padişah oldunuz, yöneticileri siz seçeceksiniz’ demiştir…” Üstadın, İstanbul’un işgalinde mücadele verdiğini anlatan Kutlular, “Millî mücadele için meşrûdur diye fetva veriyor… Ankara’da Birinci Meclis Başkanı M. Kemal ile riyaset odasında konuşuyorlar. Buradaki fikirlerin meşrûtiyet-i meşrûaya uygun olmadığını anlayınca Van’a gidiyor… Tek parti ile cumhuriyet olur mu? Bir ara umreye gidiyorduk. Şam’da intihap (seçim) var dediler. Cumhurbaşkanı seçiyorlar. Kaç aday var dedim. Bir dediler. Birin nesini seçiyorsunuz dedim. Bizde de böyle olmuş, 27 sene tek parti ile yönetilmişiz…” dedi. Türkiye’de laikliğin esas mânâsı ile uygulanmadığını vurgulayan Kutlular, “Laiklik din ve vicdan hürriyetinin katili olmuş. Biz laikliğin evrensel anlayışa göre olmasını istiyoruz…” ifadesini kullandı. Kutlular açılış konuşmasında gündemdeki diğer meselelere de dikkat çekerek şunları söyledi: “Başörtüsü Allah’ın emridir, gelenek görenek değildir… Osmanlı Türktür, ama Türkçü değildir. Çok dinli ve çok dilli olarak uzun yıllar dine hizmet etmiştir. Bizi birleştiren dindir. Hangi ırktan olursa olsun Müslümanlar kardeşimizdir. Kürtlerle 1000 senedir beraberiz. Milletin bir ayrımcılığı yoktur, evlenir, iş yapar. Eşkişehir Mahkemesinde ‘Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?’ sorusuna ‘Mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben cumhuriyetçiydim’ cevabını veriyor.” Türkiye’nin artık demokratikleşmesi gerektiğini ifade eden Kutlular, “80 küsûr sene olmuş hâlâ demokratikleşememişiz. Her 10 senede bir ihtilâl olmuş… Ordu bizim ordumuz, millî iradeye müdahele etmemeli. Onun görev yeri kışlasıdır… Hak ve hürriyetimizi bilelim, gelene ağam gidene paşam demeyelim. Hakimler adaletle hükmetsin, millî iradeye uygun hareket etsin… İnşaallah bundan sonra bu sıkıntıları yaşamayalım” ifadeleriyle sözlerine son verdi. Mehmet Kutlular’ın konuşmasından sonra Risale-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlanan ‘Işık doğudan yükselir’ adlı sinevizyon gösterisi yapıldı. Daha sonra ‘Said Nursî ve Demokratik Açılım’ konulu panele geçildi. Panel yöneticiliğini yazarlarımızdan Süleyman Kösmene yaptı. Kösmene, Kur’ân’ın hürriyet ve demokrasiye bakışını âyetlerden örnekler vererek anlattı. Kösmene’nin kısa konuşmasının ardından panelistler Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Yeni Asya Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz sırası ile görüşlerini aktardılar.
İZMİR’E YAKIŞAN DEMOKRATLIKTIR
Panelde son olarak sözü alan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “İzmir’e en çok yakışan Demokrat İzmir sıfatıdır. Demokrat İzmir’e başörtülü öğrencilere paso verilmemesi yakışmıyor. AB Türkiye’nin en önemli meselelerinden birisidir. Bu konuda iç dinamiklerden ziyade dış faktörlerin etkisi daha fazla görülmektedir. Bediüzzaman’ın ifade ettiği birinci Avrupa, adalet ve hakkaniyete hizmet eden Avrupadır. İkinci Avrupa medeniyet namı altında sefahat ve dinsizliği yayan Avrupa’dır. Bediüzzaman birinci Avrupa’yı desteklemektedir. 17 Aralık 2004’ten bu yana AB konusunda kayda değer bir adım görülmemektedir… Demokratik açılım iki senedir konuşuluyor. Said Nursî ise 50 yıl önce vefat etmiş bir insan, fakat 100 yıl öncesinden dile getirdiği fikirler temel teşhis ve çözüm yollarını gösteriyor. İkinci meşrûtiyetin 102. yılını dolduruyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi; adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet değerleri üzerine inşa edilmelidir. Meşrûtiyet bu günkü ifade ile demokrasi demektir. Bediüzzamanın ‘Vicdanın ziyası ulum-u diniyedir, aklın nuru fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacından hakikat doğar’ sözüyle ideal bir tevhid-i tedrisatın dayanağını oluşturmaktadır. Dini tamamen dışlayan bir eğitimin laiklik adı altında uygulanması sancılar yaşanmasına sebep oldu… Barolar Birliği Başkanı Sayın Özdemir Özok baroyu özgürlükçü ve cemaatçi olarak ayırmaktadır. Özgürlüklerden bahsedenler resmî ideoloji taraftarlığından vazgeçmelidirler… Bediüzzamanın Medresetüz Zehra projesini 102 sene önce dile getirmiş. Manevî cihad fikir ve kalemle olmalıdır. Medresetü’z Zehra maddî değil manevî olarak gerçekleşmiştir. Bu salon bu üniversitenin bir salonu sayılabilir… Bu üniversitenin hizmeti bütün dünyada da devam ediyor. Bediüzzaman’ın ideali de böylece gerçekleşmiş oluyor…” Panel programı tasavvuf müziği san'atçı Ali Oktay’ın verdiği konseri ile devam etti. Program sonunda panelistler Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve Kâzım Güleçyüz’e; programa katkılarından dolayı İzmir Yeni Asya temsilcisi Hasan Şen’e, Selahattin Akyıl’a ve 19. Dönem Milletvekili Mehmet Özkan’a plâket verilerek teşekkür edildi.
ANAYASAYI HALK YAPARSA DEMOKRASİ OLUR
Panelde ilk söz alan Prof. Dr. Doğu Ergil yükselen milliyetçilikle ilgili olarak şunları söyledi: “Benim adım Doğu fakat ırkçılığı kabul etmiyorum. Kendisinden başka herkesten nefret eden bir ırk nasıl başkalarıyla uzlaşabilir. Türk kimliğimi Türk milliyetçiliğinin içinde eritmemi söylüyorlar.. Çok soy kümesinden oluşan bir toplumda milliyetçilik namına bir şey yapamazsınız. Birlik beraberliği bu şekilde sağlayamazsınız…” Bugün demokratik devrimin sancılarını yaşadığımızı söyleyen Ergil, “Gücün birkaç kaynağı vardır: Silâh, servet, örgütlenmek, ahlâk. Said Nursî ahlâkın üstünlüğünü iyi kavramış. Ahlâkî üstünlükle ideal birliği etrafında bireyleri birleştirmiştir. Vatan içinde bireysel özgürlüğü esas alan bir birlik kurmuştur… Siyaset, eşitliğe ve katılmaya değer vermelidir… Uyduruk adamlara Gandi ismi takılıyor. Gandi’ye en çok benzeyen Said Nursî’dir…” dedi. Anayasanın önemine de vurgu yapan Ergil şu ifadeleri kullandı: “Cumhuriyet iki şeye dayanır. 1.’si; Hanedanın yönetmediği sistem olmalı, 2.’si; Meşrûiyeti anayasaya dayanmalı… Dinsel, faşist, demokratik cumhuriyetler var. Anayasayı halk yaparsa demokrasi olur. Anayasayı halkçılar yaparsa oligarşi olur… Biz hâlâ halka dayalı anayasa yapamadık… HSYK, anayasa değişiyor diye kıyamet koparıyor. Savunduğunuz darbe anayasası ve darbedir. Emir komuta ile vatan sevgisi olmaz. Biz kendimiz hayat tarzımızı seçip, sevmek istiyoruz…”
YENİ ASYA’YI TAKİP EDİN BEDİÜZZAMAN’I ANLARSINIZ
Daha sonra söz alan Prof. Dr. Ahmet Battal ise şunları söyledi: “Yeni Asya’yı takip edin Bediüzzaman’ı daha iyi anlarsınız… Demokratik açılım, antidemokratik kapanımın bir sonucudur. 1948-50’den bu yana Demokratik açılım konuşuluyor… 1925-50 arası 25 Kürt isyanı olmuş. 1950’den sonra hiç olmamış… 1980 darbesinden sonra PKK başladı. San'at, marifet ve ittifakın ilk iki ayağını iktidarlar yapmalıdırlar. İnsan haklarının gelişmesi için konuşan ülke bölünmez, konuştuğu için bölünen ülke yoktur. Said Nursî’ye Darül Hikmetül İslâmiye’de mahreç payesi veriliyor. Bu günkü akademik karşılığı ordünaryüs profesörlüktür. Said Nursî ordinaryüs profesördür. Said Nursî’nin fikirleri, yanlış olarak marjinal bir fikir akımı olarak görülmüş. Hem cumhuriyetin başında hem daha sonra kültürel çoğulculuğu savunmuştur. Devlet laikliği dayatma haline getirmiştir, dini de dünyevîleştirmeye çalışmaktadır. Bediüzzaman bunlara karşı çıkmıştır… Bediüzzaman dünyada coğrafî sınırlar dışında sınır olmamasını istiyor. Devleti yönetenler demokrat bir düşüncede olmalıdır… Muhakkak yeni bir anayasa olmalıdır.”
|
07.04.2010 |