Güncel |
En verimli çağımızda emekliliğe mecbur bırakıldık |
TSK’da dinî inançlarını yaşamak isteyen, fakat baskıların artması sonucu, emeklilik süreleri dolar dolmaz ordudan ayrılmak zorunda kalıp sessiz sedasız mağdurlar kervanına katılanlardan biri olan emekli Dz. Kd. Bçvş. Şerafettin Sağbaş, “Aslında ayrılmak gibi bir düşüncem hiç yoktu. En verimli çağımdaydım, uzun yıllar çalışmak istiyordum. Çocuklarım daha ortaokul ve lisede okuyorlardı. Kısacası çok sevdiğim mesleğimden zorla ayırıldım” dedi. EMEKLİ DZ. KD. BÇVŞ. ŞERAFETTİN SAĞBAŞ:
En verimli çağımızda emekliliğe mecbur bırakıldık
TSK'dan YAŞ kararlarıyla atılan personel gibi, dinî inançlarını yaşamak isteyen fakat şartların zorlamasıyla emeklilik süreleri dolar dolmaz ordudan ayrılmak zorunda kalan personelin sayısı da azımsanmayacak derecede çok. Aslında onlar görevlerine daha uzun yıllar devam etmek iştiyak ve azmindelerdi. Ne yazık ki onlar da sessiz sedasız mağdurlar kervanına katıldılar...
TSK'daki görevinize ne zaman başladınız?
1974 yılında Deniz Kuvvetlerinde göreve başladım.
Göreviniz süresince dinî inançlarınızı yaşamanız açısından bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Dz. K.K.lığının Donanma K.lığı bağlısı değişik gemilerde 14 sene görevde bulundum. Branşım itibariyle muhriplerde görev yaptım. İbadet yapmamız gemi komutanı ve idarenin tutumuna göre değişirdi. Genellikle namaz kılmamamız konusunda telkinlerde bulunulurdu. Ben de namazlarımı geminin belli bölümlerinde gizli olarak kılardım. Bazen müsamahakâr olanlar da olurdu. Ramazan ayında bazı komutanlar, "Siz mahrumiyet içindesiniz. Oruç tutmayın, günahı bizim olsun" diye oruç tutmamızı da engellemeye kalkarlardı ve sahurda kesinlikle yemek çıkarmazlardı. Oruçlu olduğumuz bir gün akşam olmuş ve orucumuzu açmak için beklerken, geminin anons devresinden savaş talimi yaptılar. Tabiî biz oruçlu olmayanlardan daha önce görev yerlerimize gittik. Görevli olan rütbeli, yemek salonunu dolaşıyor ve bütün yiyeceklerimizi denize attırıyor. Talimden sonra biz geliyoruz ki, hiçbir şey kalmamış orucumuzu suyla açıyoruz. Erbaş ve erler için ise oruç tutmak çok daha zordu. Fakat buna rağmen onlardan da tutan olurdu. Bazı zaman da Ramazan'da özel yemek çıktığını ve geminin güvertesinde teravih kıldığımızı da hatırlıyorum. Onlardan da Allah (cc) razı olsun diyorum. Birgün gemideyiz, denizin ortasında. Sahil ile irtibatı geminin vasıtası var, o sağlıyor. Vasıtanın programını da nöbetçiler belirler. O gün de Cuma. İlk vasıta ile çıkarsak namaza yetişeceğiz. İzin istedik, ama gelen haber "Bir saat sonra çıksınlar" şeklindeydi...
Deniz görevi bitip kara görevine başladığınızda durum nasıldı?
Gemilerde 14 sene görev yaptıktan sonra karaya tayin oldum. Denize göre rahat, ama gene de sıkıntılı oluyordu. Bir dönem geldi, sağlık karneleri ve kimlik kartları değişecek dendi. Tabiî ki karnelerdeki hanımların başı kapalı fotoğrafları değişecek... Bazı arkadaşlar, hanımlarının başı açık fotoğraf çektirip öyle verdiler. Ben kapalı fotoğraf verdim. Komutan beni çağırdı ve dedi ki ‘‘Zararı yok. Madem dışarıda çektiremiyorsun hanımını birliğe getir, birlik fotoğrafhanesindeki görevli eşin kapalı iken makineyi ayarlar, o çıkar hanımın da başını açar ve sen de fotoğrafı çekersin.’’ Tabiî, biz başı açık fotoğraf vermedik. Bize kimlik kartı ve sağlık karnesi vermeyeceklerini söylediler. Epey sonra başı açık olan az kaldı. Fakat biz de kararımızda diretince kanunda da böyle bir zorlama olmadığı için kapalı fotoğraflarımızla bizim karnelerimizi de vermek zorunda kaldılar. Hastane, garnizon içinde olduğundan bazı zamanlar eşim başörtülü olduğu için hastaneye girmek de güç olurdu. Sağlık karnesinde fotoğrafı açık olanları kesinlikle tesettürlü olarak içeriye almazlardı. Onlar da ne yazık ki başlarını açarak hastaneye girmek zorunda kalırlardı. Biz ise karnede fotoğraf kapalı olduğu için girebiliyorduk. İlginç bir olay: Bir arkadaşımız vardı, namazlarını pek kılmazdı. Cumadan cumaya, bayramdan bayrama yani. Eşi de gelenekten kaynaklanan bir başörtüsü kullanırdı. Bu arkadaşımızdan da bundan dolayı savunma istediler. Bunun üzerine arkadaşımız namazını daha dikkatli ve beş vakit olarak kılmaya başladı ve eşi de tesettürüne daha fazla dikkat etti. Onlar hakkında bu takip, uyanışlara vesile oldu, Allah’a şükürler olsun.
Ne zaman ve neden emekli olmaya karar verdiniz?
1994 yerel seçimlerinde Gölcük Belediye Başkanlığını bir sağ partinin adayı kazanmıştı. Bu partinin genel başkanı da televizyonlara çıkıp, "Donanmanın merkezi olan yerin bile belediye başkanlığını biz aldık" demişti. Ertesi gün Donanmadan bir emir yayınlanarak bütün bağlı birliklerdeki subay astsubay eşlerinin fotoğrafları istendi. Eşleri kapalı olan bazıları eşlerinin açık fotoğraflarını verdiler. Biz ise gene kapalı fotoğraf verdik. Tabiî ki bundan sonra bizi daha sıkı takibe aldılar. En sonunda 19 Aralık 1994’te tayin mevsimi olmamasına rağmen, kışın ortasında, mesajla Gölcük’ten İzmir Uzunada'ya tayinim çıktı. Bu ne yazık ki sürgün tayiniydi. O güne kadar disiplinsizlikle ilgili olarak hiçbir savunma ve ceza almamıştım. Üstelik sicilim de 100 üzerinden 90'ın altına hiç düşmemişti. Mesai arkadaşlarım da "Donanma seni bırakmaz, kışta oraya gidilmez" diyorlardı. Mesaj tayinimi öğrendiğimde moralim oldukça bozulmuştu. Beni o gün istirahat etmem için eve gönderdiler. Ertesi gün mesaiye geldiğimde ayrılışımla ilgili bütün işler bitmişti. Oysa üzerimde bulunan demirbaşları devretmem için en az bir hafta gerekirdi. Bütün işlemler benden habersiz yapılmıştı. Görevden hemen ayrılmıştım. Ailemi Gölcük’te bırakıp yeni görev yerime katıldım. Ada’da misafirhane vardı, ben de orada kalıyordum. Komutanımız da ben Donanma’dan geldiğim için çok memnun olmuştu. Zira onun düşüncesine göre o birliğe katkım çok olacaktı. Fakat dosyam gelince onun ümitleri de suya düştü. Çünkü benim atılmam için gerekli işlemleri yapması gerekiyordu. Şubat ayı sonunda idi ki bir arkadaşım beni aradı ve "Emekliliğin doldu, bugün emeklilik dilekçeni ver" dedi. Ben de aynı gün dilekçemi verdim. Adadaki bütün üstler memnun oldular. Beni hemen izne ayırdılar, dilekçene cevap gelene kadar izinlisin dediler. Çünkü bizler Ocak-Şubat ve Ağustos aylarında emeklilik dilekçesi verebiliyoruz. O gün 27 Şubat'tı ve dilekçe için son gündü. Uzun bir izinden sonra emekli oldum. Fakat 12 Mart 1995’te 68 kişi YAŞ kararlarıyla atılmıştı. Onların içinde 69'uncu olarak ben de vardım. Emekli olduğumdan dolayı o listenin dışında kaldım.
Normal şartlarda görevinize devam etmek ister miydiniz?
Aslında ayrılmak gibi bir düşüncem hiç yoktu. En verimli çağımdaydım, uzun yıllar çalışmak istiyordum. Çocuklarım daha ortaokul ve lisede okuyorlardı. Kısacası çok sevdiğim mesleğimden zorla ayırılmıştım. Ama orada yiyecek ekmek bitmişti demek ki. Emekliliği nasip eden, bizleri bugünlere ulaştıran Rabbime çok şükürler olsun.
Mithat Yanmaz-Niyazi Budak
|
02.04.2010 |