Güncel |
ONLARA DA HASSASİYET GÖSTERİLMELİ |
Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un tutuklu muvazzaf ve emekli subaylara yardım konusundaki beyanları için “Bu insancıl davranış ancak alkışlanır” diyen e. Tuğg. Adnan Tanrıverdi, aynı hassasiyetin YAŞ kararıyla atılan personele de gösterilmesini istedi. YAŞZEDELERİN DE MAAŞI KESİLMEDİ Mİ?
Tanrıverdi, “28 Şubat sürecinde, her şûrâda, bir günde kıyafeti ve sıfatı sıyrılarak alınıp nizamiye önüne konulan, 100'er, 150'şer subay ve astsubayın ailesi, çocukları, hastası ve zaruretleri yok muydu? Onlar maaştan, nafakadan kesilmiyorlar mıydı?” diye sordu.
Genelkurmay Başkanı imtiyaz istiyor
Neden konuşuyor? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın İlker Başbuğ, Genelkurmay Genel Sekreteri ve Adlî Müşavir vasıtasıyla yapılan haftalık basını bilgilendirme toplantılarının yerine, Genelkurmay İkinci Başkanı ve bazen de Kuvvet Komutanları ile birlikte bizzat kendisinin katıldığı, belirli Gazetelerin yazı işleri müdürleri ve köşe yazarlarının çağrıldığı, yeni bir basın bilgilendirme programı ihdas etti. İlk toplantı 04 Şubat 2010 tarihinde Hürriyet ekibi ile başladı. Bunu, Haber Türk, Milliyet ve tekrar Hürriyet ekibi takip etti. Başka bazı köşe yazarları, yazıları ile, Genelkurmay’a dâvet için dâvetiye çıkarsa da, her halde bu söyleşiler için akredite basın bu kadar. Silâhlı Kuvvetlerimizin zirvesi, bu iş için neden zaman ayırıyor? Çünkü, TSK’nın en önemli gördüğü görev alanı sorgulanıyor. Hem de, yargı önünde. Ve ortaya çıkan belgeler, kapalı kapılar arkasında, Millet aleyhine, Hükümet aleyhine pervasızca söylenenleri ve planlananları ifşa ediyor. Sorguya alındıkça, failleri dönüp üst makamlara bakıyorlar, bunları siz emretmemiş miydiniz diye..! Muvazzaflar da aynı şekilde bu bizim aslî görevlerimiz arasında değil miydi, diye soruyorlar. Geleceklerini, bu tür müdahalelere göre düzenlemiş olan kurum ve partiler de ne oluyoruz diye soruyorlar. Sn. Genelkurmay Başkanı da, Silâhlı Kuvvetleri yatıştırmak, darbeci kadroları teskin etmek ve darbe severlere moral vermek için konuşuyor. Bir nevî psikolojik harekât yapıyor. Genelkurmay Başkanı konuşsun mu? Silâhlı Kuvvetler gündemde iken, iç güvenlik görevleri ve rejime müdahaleleri, hem yargı önünde, hem de kamuoyunda tartışılırken, konuşmalıdır. Kapalı kutu olarak kalması, milleti tedirgin eder. Konuşursa TSK’nın zirvesinin niyet ve maksadı anlaşılabilir. Tartışmalar sağlam zemine oturur. Yapılacak yasal düzenlemeler sağlıklı olur. Bu bakımdan, Sn. Genelkurmay Başkanının konuşması susmasından hayırlıdır. Konuşmalarında ne istiyor? Tek cümle ile, TSK ve mensupları için İMTİYAZ istiyor. Son bir buçuk ayda yaptığı açıklamalardan bu anlaşılıyor. Bomba taşıyan sivil kamyon konu edilince; Olayda iki önemli nokta var diyor. Birincisi, mahallî makamlara haber verilmemiş olmasını hata olarak belirtiyor ve idarî tahkikat başlatıldığını söylüyor. İkincisi ise, kamyonda askerî malzeme olduğu anlaşılınca, askerî makamlara haber verilmesi diyor ve emniyet ile olayın savcısına serzenişte bulunuyor. Şahsen, hatayı kabulü olgunluk olarak görüyorum. Ancak serzenişte bulunmasını yersiz buluyorum. Ortada, ihbarla gelen ciddî bir iddia var. İhbar ile askerî makamların ihmali bir araya gelince, gerek emniyet teşkilâtımızın, gerekse savcılığın davranışı, serzenişi değil, takdiri gerektirir. Silâhlı Kuvvetlerimiz, savaş halinde hata yapmamalıdır. Varlığının tek sebebi dış düşmanlara karşı savaşta, Vatanımızı, Milletimizi ve Devletimizi korumaktır. Barıştaki tek görevi de buna hazırlanmaktır. O halde barışta hiç hata yapmamalıdır. Genelkurmay Başkanının, serzenişte bulunması, bu vahim hatanın milletin gözünde saklanmasını istemektir. Aramızda bu işi halletseydik yaklaşımıdır. Yani İMTİYAZ talebidir. Bu bakımdan bu tür yaklaşımı doğru bulmuyoruz. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk konu edilince; Emir komuta zincirinden ve meslek dayanışmasından söz ederek, arkasında olduğunu açıklıyor. Ama, ciddî iddialar var. Biz sorduk, alâkası olmadığını söyledi diyorlar. Siz aklama makamı değilsiniz ki! Arkasındayım demek, yaptığı işlem ve eylemlerin emrini biz verdik demektir. Suçuna ben de ortağım demektir. Gerçekten hiçbir suç unsuru yoksa, aklanma makamı yargıdır. Göreviniz, suç isnat edilen askerî personeli yargı önüne sevk etmek olmalıdır. Bunu yapmayarak da, üst düzey komutanlar için İMTİYAZ talep ediyorsunuz demektir. Darbe girişim iddiaları nedeniyle tutuklamalara söz gelince; Tutuklamaların cezalandırılma aracı olarak kullanılmamasını talep ediyorsunuz. Bu talebi, tutuklular, avukatları, hukukçular ve hatta siyasîler yapabilirler. Ama Genelkurmay Başkanı yapamaz. Yasal dayanak yürürlükte bulunduğu sürece, ne kadar yakınımız olursa olsun, herkes gibi TSK mensupları da, isnat edilen suçlarının gereği ne ise o muamele ile karşılaşmalıdırlar. Anayasa Başkanı Sn. Kılıç’ın bu konudaki talebini öne sürerek, tutuklama hükümlerini herkes için istiyor görünmek de inandırıcı olmuyor. Sn. Başbuğ Aralık 2002’ den bu tarafa, Yüksek Askerî Şûrâ toplantılarına katılıyor. O tarihten bu güne, 210 TSK mensubunun tasfiye kararının altında imzası var. Bunlara yasal bir suç isnat edildi mi? Savunma hakkı verildi mi? Yargılandı mı? Yapılan idarî işlemi yargıya taşıma hakkı verildi mi? Altında imzanız bulunan bu işlemler hukukî mi? O zaman mahiyetinizdeki insanlar için farklı standart kullanıyorsunuz. Unutmayın, sizin suçlu görüp yargılamadan Ordudan attıklarınızı, Milletin çoğu masum görüyor. Ama, arkasında durduğunuz ve tutuksuz yargılanmasını istediğiniz zihniyeti de suçlu buluyor. Bazılarına, İMTİYAZ isterken, bazılarına hiç hak tanımıyorsunuz. Darbe iddiaları nedeniyle tutuklanan muvazzaf askerlere yardım kampanyası başlatacağınızı belirtiyorsunuz; Bu insancıl davranış ancak alkışlanır. Meslek dayanışması ve mensubiyet duygusundan dolayı, aile ve çocuklarına yardımı vazife bildiğinizi belirtiyorsunuz. 28 Şubat sürecinde, her şûrâda, bir günde, kıyafeti sıfatı sıyrılarak alınıp nizamiye önüne konulan, 100’ er, 150’ şer subay ve astsubayın, ailesi çocukları, hastası ve zaruretleri yok muydu? Onlar maaştan nafakadan kesilmiyorlar mıydı? Bunlardan da bahsedebildiğiniz zaman, insancıl davranışınız anlam kazanacaktır. Aksi takdirde, girişiminiz, çifte standart uygulamasından ve ideolojik yandaş gördüklerinize İMTİYAZ talep etmekten öte geçemeyecektir. Anlatılanlardan millet tatmin oluyor mu? Zannetmem! Çünkü halkın beklediklerinin yanına hiç yanaşmıyorsunuz. Onlar; Ordu içindeki darbeci cuntaların ortaya çıkarılıp temizlenmesini istiyorlar. Ordunun dindar insana bakış açısının değiştiğini görmek istiyorlar. Kızlarımızın, başörtüleriyle de okullara ve üniversitelere girebilmesini bekliyorlar. Ordumuzun görevini rejimi korumak ve kollamak değil, dış tehditlere karşı vatanı, milleti ve devleti korumak olduğunun ilânını istiyorlar. Etnik ayrımcılığın devlet eliyle körüklenmemesini arzu ediyorlar. Ordumuzu, TBMM’nin ve hükümetinin emrinde olmasını istiyorlar. Milletimizin bir kısmının diğer bir kısmına ve devlete düşman olarak gösterilmesinin son bulmasını istiyorlar. Temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki kısıtlamaların kaldırılmasını istiyorlar. Hasılı, hani sizin TSK mensupları için canı gönülden istedikleriniz var ya, işte onları kendileri için de istiyorlar. Ama siz bunlardan hiç bahsetmiyorsunuz. Bunlardan bahsetmezseniz, milletin kalbinde taht kuramazsınız! İMTİYAZLI olamazsınız! Bunlardan bahsedenlerin Millet nezdinde kazandığı krediyi de miras yedi gibi bitirirsiniz. Bu düşünce sahiplerinin, milletin çoğunluğunu teşkil ettiğini unutmamalısınız.
ADNAN TANRIVERDİ Emekli Tuğgeneral
|
19.03.2010 |