Güncel |
28 Şubat en çok üniversiteleri ezdi |
28 Şubat sürecinde en büyük mağduriyet üniversitelerde yaşandı. Fişleme listeleriyle çok sayıda öğrenci, sürece alkış tutan öğretim üyeleri tarafından; ‘başörtülü, sakallı’ diye fişlenip Batı Çalışma Grubuna rapor edildi. Fişlenen binlerce üniversite öğrencisi, haklarında tutulan raporlar doğrultusunda okullardan uzaklaştırıldı. 28 Şubat silindiri, en çok başörtülü üniversitelileri ezdi
Türk siyasî tarihine “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinde en büyük mağduriyetler üniversitelerde yaşandı. Fişleme listeleriyle çok sayıda öğrenci, sürece alkış tutan öğretim üyeleri tarafından, “başörtülü”, “sakallı” diye fişlenip Batı Çalışma Grubu’na (BÇG) rapor edildi. Fişlenen binlerce üniversite öğrencisi, haklarında tutulan raporlar doğrultusunda okuldan uzaklaştırıldı. Postmodern darbenin olumsuz etkilediği üniversitelerden biri de Konya Selçuk Üniversitesi. Sema Gül, o dönemde Selçuk Üniversitesi yönetiminin cezalandırdığı öğrencilerden sadece biri. Başörtüsü taktığı şeklinde fişlenen İletişim Fakültesi öğrencisi Sema Gül, iki defa birer ay ve bir defa da 6 ay okuldan uzaklaştırma cezası aldı. Üniversiteye yeni başladığı 1998 yılında başörtüyle ilgili kuralların olduğunu, ancak çok katı olmadığını ifade eden Sema Gül yaşadıklarını, “Daha sonrasında denetimler başladı. Sınıfa girdiğimiz zaman hocalarımız ellerinde gözlem fişiyle isimlerimizi ve numaralarımızı kayıt altına alıyorlardı. Hocalar bize ‘sizi bu şekilde okula devam ettirmeyeceğiz’ deyip duruyorlardı. Baskılar karşısında başımı açmak zorunda kaldım. Okula giderken kampusun girişinde başörtümü çıkartıp o şekilde derse giriyordum. Çıkarken de kampus çıkışında başımı kapatıyordum” sözleriyle anlattı. O dönemde yaşadıklarının psikolojini bozduğnu, hayatını alt üst ettiğini anlatan Gül, okulunu ve okumayı çok sevdiği halde kendisiyle aynı kaderi paylaşan pek çok arkadaşıyla birlikte okulu bırakmak zorunda kaldığını söyledi. Gül, “Türkiye’nin dörtbir yanından okumak için Konya’ya gelen arkadaşlarım, başörtülerini çıkarmamak için okulu bıraktı” diye konuştu. |
28.02.2010 |
BİZİM ÖYLE BİR ŞANSIMIZ OLMADI |
YAŞ'zede eski Kıdemli Üsteğmen Mehmet Yüksel Güneş, Ergenekon ve darbe planlarıyla ilgili olarak gözaltına alınıp sorgulanan ve bazıları tutuklanan paşalara seslendi: “Hakim önüne çıkarıldıklarına şükretmeliler. Bizim öyle bir şansımız olmamıştı. Bizi sorgulamadan, yargılamadan ihraç ettiler. Benim gibi yaklaşık 2000 subay ordudan atıldı bu şekilde.” TEK “SORUN” EŞİMİN BAŞÖRTÜSÜ
“İhraç kararından önce bir-iki defa çağrılıp ikaz edildik. Komutanlarım, ‘Mehmet, seni tanıyoruz. Çalışkansın, dürüstsün, ama hareketlerine dikkat etmelisin’ diye uyardılar. Ben de hangi hareketimden dolayı ikaz edildiğimi ısrarla sordum. Bana eşimin başörtüsünden dolayı ikaz edildiğim ve başını açtığı takdirde ortada bir sorun kalmayacağı söylendi.”
TAMAMEN “YUKARI”NIN KARARI
“Eşim öğretmendi, öğretmenlik yapamamaya başladı. Bununla kalmadılar, beni de eşimin tesettürü sebebiyle ihraç ettiler. Atılmamdan hemen sonra albay lojmanda benim evime ziyarete geldi. ‘Ne ben, ne de tümgeneralimiz senin atılman için herhangi bir girişimde bulunmadık. Bu tamamen yukarıdan kaynaklanan bir karardır’ dediler.” |
28.02.2010 |
Kurumları beklerken, milletin sabrı tükendi |
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca, sivil bir anayasaya ne zaman sıra gelecek diye heyecanla beklediklerini belirterek, ‘’Kurumların mutabakat zemini olgunlaşsın diye beklerken, zemin çürümeye, milletin sabrı da tükenmeye başlamıştır’’ dedi. Kurumları beklerken, milletin sabrı tükendi
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca, sivil bir anayasaya ne zaman sıra gelecek diye heyecanla beklediklerini belirterek, ‘’Kurumların mutabakat zemini olgunlaşsın diye beklerken, zemin çürümeye, milletin sabrı da tükenmeye başlamıştır’’ dedi.
Koca, ASKON’un ‘’Marufun Egemenliği’’ ana temalı 6. Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada, geçen kongrede yaptığı ‘’yargı şoku her şeyi değiştirdi’’ yönündeki konuşmasını hatırlatarak, iki sene sonra bugün yine bir yargı şokuyla gündemin değiştiğini ve yeni tartışmaların sığ bir alana kaydığını, artık böyle sürprizler yaşamak istemediklerini belirtti. Mustafa Koca, şunları kaydetti:
‘’Artık milletin önüne engel çıkartmaktan vazgeçin. Birikimlerimiz heder olmasın. Bu millete yazık etmeyin. Lütfen herkes kendi işine baksın. Siyasi iradeye de şunu söylemek isteriz ki; bu badireleri aşmak için, meseleyi siyasi gündemin ana konusu yapmayı olabildiğince erteleyelim. Çok zor şartlarla ve mücadelelerle edindiğimiz demokratik ve ekonomik kazanımlarımızı, böyle bir zaafa feda etmeyelim. Bilmek gerekir ki bu millet su getirenle, testiyi kıranları ayıracak bilgeliğe sahiptir.’’
Ülke içinde tam olarak oluşmayan kurumlar arası muhabbet ve anlayış eksikliğinin herkesi yorduğunu söyleyen Koca, siyasi ve ideolojik tartışmaların gölgesinde birikimlerinin yok edilmesine razı olamayacaklarını belirtti. Ülkenin darbe tarihine benzer bir de krizler tarihi olduğunu, ancak ilginç bir şekilde ilk defa dışarıdan gelen kriz darbesiyle karşı karşıya kalındığını ifade eden Koca, son yaşanılan krizde ülkenin milli gelirinin yüzde 6,5 oranında küçüldüğüne dikkat çekti.
Bu dönemde yapılan uygulamalardan olumlu kabul edecekleri sonuçlar olduğu gibi ciddi anlamda olumsuz sonuçlar da bulunduğuna işaret eden Koca, "Başka çaremiz yok, reformlara devam edeceğiz’’
2009’un ikinci yarısında küçükler yüzde 0,9 oranında da olsa küçülmeye devam ederken, büyüklerin yüzde 48 oranında büyüdüğüne işaret eden Koca, istihdam yükünü hala KOBİ’lerin çektiğini belirterek, KOBİ Garanti Fonu’nun engellerinin çözülmesi ve KOBİ’lerin finansla hem de faizsiz olarak daha rahat buluşabilmesi gerektiğini vurguladı.
Tüm bunları tutarlı bir şekilde yapmanın yolunun sivil bir anayasaya sahip olmaktan geçtiğini söyleyen Koca, ‘’Bu konuya ne zaman sıra gelecek diye heyecanla bekliyoruz. Kurumların mutabakat zemini olgunlaşsın diye beklerken, zemin çürümeye, milletin sabrı da tükenmeye başlamıştır’’ diye konuştu. |
28.02.2010 |
Parti kapatmaya Meclis karar versin |
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Siyasetçinin yargılanmasına Parlamento müsaade etsin. Bunun adımını atmamız lazım. Bir siyasî partinin kapatılıp kapatılmaması için müsaadeyi Parlamento versin” dedi.
Erdoğan, Anadolu Aslanları İşadamları Derneğinin genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “Halkın rotasında giden bir siyasi partiyiz” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Kuvvetler ayrılığı prensibine göre, yasama, yürütme, yargı; bunlar birbirinden ayrı olması gerekir. İfade olarak güzel, hoş. Peki ayrı mı? Ne yazık ki ayrı değil. Yasamada yaşanan ayrı bir durum, yürütmede ayrı bir durum var, bir bakıyorsunuz ki hepsini geç, yargı bir anda hepsini silip atabiliyor. Hani birbirinden ayrıydı, ne oldu? Şuanda yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor ama bakıyorsunuz ki bir taraftan da Parlamento’nun yüzde 65’ine sahip bir siyasi parti veya en küçüğü, fark etmez, bir siyasî partinin kapatılması noktasında iki dudak arasından çıkacak bir sesle bu ülkede konuşulabiliyor. Bunu kabullenmek mümkün mü? Değil. Varsa ortada bir suçlu bedelini o ödesin ama bir tüzel kişiliği bu bedele mahkum etmek, bu bedeli o tüzel kişiliğe ödetmek demokrasiyle bağdaşır değil. Hiçbir modern, ileri demokraside bu yok. İşte bunu biz milletimize giderek çözmek istiyoruz. Milletimizle bunun çözüleceğine inanıyoruz. Yargı reformu aynı şekilde. Yargıya sorarsanız, ‘herşeyi biz yapalım’ diyor. Ben de ‘gelişmiş ülkelerin ortalamasını alalım’ diyorum. Buna var mısınız, yok musunuz? O da işlerine gelmiyor... Biz gelişmiş ülkelerde ne varsa onun bir ortalamasını alalım ve nasıl ki yargı kendi içinde herhangi bir mensubunun yargılanmasına başkanlar kurulundan müsaade ediyorsa, bırakın da siyasetçinin yargılanmasına da Parlamento müsaade etsin. Bunun adımını atmamız lazım. Bir siyasi partinin kapatılıp kapatılmaması için müsaadeyi Parlamento versin. Gelişmiş ülkelere baktığımızda bunu görürüz.” |
28.02.2010 |
Sorunların kaynağı demokratikleşememe |
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, ülkenin kronik sorunlarının temelinde demokratikleşememenin yattığına işaret ederek, çözümünse daha özgür, daha demokrat ve daha sivil bir devlet olduğunu belirtti. Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’e bağlı sendikaların genel başkan ve yöneticileriyle il temsilcileri ve sendikaların temsilci ve şube başkanlarının katılımıyla Ulus’daki ilk Meclis binası önünde yaptığı açıklamada, yeni bir Anayasa talebini dile getirdi. Askerî darbe ürünü 61 ve 82 Anayasalarıyla tahrip edilen milli egemenlik anlayışını ve millet iradesini temsil makamının ancak TBMM olduğunu söyleyen Gündoğdu, “Milletin egemenliği sadece kendisinin yetkilendirdiği Meclis tarafından kullanılmalı. Anayasa’da bunu sağlayacak şekilde olmalı” diye konuştu.
Ülkenin kronik sorunlarının temelinde demokratikleşememenin yattığına işaret eden Gündoğdu, çözümünse daha özgür, daha demokrat ve daha sivil bir devlet olduğunu dile getirdi. Gündoğdu, taleplerini şöyle sıraladı:
· Milletin, egemenliğini sadece TBMM eliyle kullanmasını sağlamalıyız.
nYüksek yargı organlarını, cübbeleriyle siyasetten yapmaktan kurtarmalı ve sadece adalet tesis etmekle yükümlü kılmalıyız.
nYüksek Askerî Şûrâ kararlarını yargı denetimine açmalıyız.
nHSYK üyelerinin belirlenme şeklinde ve organizasyonunda değişiklik yapmalı, kararlarına karşı yargı yoluna başvurulmasını sağlamalıyız.
nAnayasa Mahkemesi’nin üye sayısı ve üyelerinin belirlenme şeklini değiştirmeliyiz. Yasamayı bağlayan değil Anayasa’ya bağlı kalan Anayasa yargısı düzeni oluşturmalıyız.
nDanıştay’ın yürütme erkini etkisiz kılmak olarak görmesi garabetinden kurtulmalıyız.
nTSK İç Hizmet Kanunu’nun demokratik parlamenter rejimi askıya almaya dayanak yapılan hükümlerini yürürlükten kaldırmalıyız.
nMilli Güvenlik Kurulu’nun Anayasal kurum kimliğine son vermeliyiz.
nYÖK’ün varlığına son vererek bilimsel ve idari açıdan özerk üniversiteye ulaşmalıyız.
nKuvvetler ayrılığı ilkesini çatışma zemini olmaktan çıkarmalıyız. |
28.02.2010 |
YENİ ASYA NEŞRİYAT’A YOĞUN İLGİ |
TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği düzenlenen “Bursa 8. Kitap Fuarı”, kitapseverlerle buluştu. Fuara katılan Yeni Asya Neşriyat yayınları, ilk gün yoğun ilgiyle karşılaştı. TÜYAP Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde dün açılan Bursa 8. Kitap Fuarı, her yaştan Bursalının yoğun ilgisiyle karşılandı. Ekonomik kriz dolayısıyla durgun geçeceği sanılan fuarlar, ilk günden Bursalıların akınına uğradı. Kitap Fuarı, bu yıl TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ tarafından Büyükşehir Belediyesi, Ticaret ve Sanayi Odası, İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve Uludağ Üniversitesi desteği ile 27 Şubat - 6 Mart 2010 tarihleri arasında hazırlanan Bursa 6. Yurtiçi - Yurtdışı Eğitim Fuarı ile eş zamanlı olarak açıldı. Yaklaşık 200 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen Bursa 8. Kitap Fuarı’nda aynı zamanda söyleşi, panel, şiir dinletisi ve okuma saati gibi 90 kültür ve edebiyat faaliyetinde 350 yazar, san'atçı, bilim adamı, gazeteci ve politikacı konuşmacı olarak yer alacak. Aynı zamanda Bursa Kitap Fuarı kapsamında yaklaşık 600 yazar okurlarıyla buluşup, kitaplarını imzalama fırsatı bulacak.
Yoğun ilgiyle karşılanan Yeni Asya Neşriyat yayınları da B-201 No’lu bölümde satışa sunuldu. Bölüm görevlileri, özellikle yeni tanzimli Risâle-i Nur Külliyatına büyük ilgi olduğunu belirttiler, Ayrıca Yeni Asya Medya Grubu Genel Müdür Recep Taşcı, Dergi Grubu Müdürü Faik Altun, Yeni Asya Gazete Abone Müdürü Ramazan Altunsu, Reklâm Müdürü Mesut Çoban ile Pazarlama Müdürü Selahattin Ümütlü fuar açılışında hazır bulundular. Girişin ücretsiz olduğu fuar, 27 Şubat-5 Mart 2010 tarihlerinde, 11.00-20.00 saatleri arasında, 6 Mart 2010 Pazar günü ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. |
28.02.2010 |
TAKLİT ÜRÜNDE İKİNCİYİZ |
Uluslararası Taklitle Mücadele Komisyonu raporuna göre taklit ürünlerin dağıtımında ilk sırada Çin’in, ikinci sırada ise Türkiye’nin yer aldığı bildirildi. GRUP Ofis Genel Müdürü ve Avrupa Patent Vekili Cenk Sevinç, taklit ürünlerin dağıtımında ilk sırada Çin’in, ikinci sırada ise Türkiye’nin yer aldığını bildirdi. Sevinç, yaptığı yazılı açıklamada, Uluslararası Taklitle Mücadele Komisyonu’nun (IACC) 2010’da yayımladığı araştırma sonuçlarına göre, dünya ticaretinin yüzde 7’sini taklit ürünlerin oluşturduğu ve taklit pazarının 350 milyar dolar değerinde olduğunun tahmin edildiğini kaydetti. Sevinç, rapora göre, taklit ürünlerin dağıtımında ilk s ırada Çin’in, ikinci sırada ise Türkiye’nin yer aldığını belirtti.
Dünyaca ünlü İtalyan tekstil markası Prada’nın Türkiye’de en çok taklit edilen müvekkillerinden biri olduğunu ifade eden Sevinç, bugüne kadar La Prada, Exprada, Ipradai, P&T Prada Time, PRG Praga, Antonyo Prada, Pravda hatta Prasa gibi onlarca taklit başvurusuyla karşılaştıklarını ve “Prasa” hariç hemen hepsinin dâvâ aşamasına gelmeden tescilinin engellendiğini kaydetti.
Cenk Sevinç, taklitle mücadeleye yönelik uygulamalarla hakkında da bilgi vererek, tescilli marka sahiplerinin marka hakkına tecavüz durumunda tazminat talep etme hakkına sahip olduğunu bildirdi.
Türkiye’de marka tecavüzlerine karşı mücadelenin hız kazanmasına ra ğmen gerek mevzuattaki eksiklikler gerekse uygulamadaki istikrarsızlıklar sebebiyle marka ihlâllerinin azalması yönünde istenen gelişmelerin sağlanmasının zaman aldığına işaret eden Sevinç, Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılmasına dair 5833 sayılı Kanunun 28 Ocak 2009’da yürürlüğe girmesiyle ceza dâvâlarına ilişkin olarak, kanunda oluşan boşluğun giderildiğine dikkati çekti.
Sevinç, yeni kanuna göre marka ihlâllerinde uygulanan cezaları da şöyle sıraladı:
“lTaklit malı üreten veya satanlar için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adlî para cezası.
lMarka hakkı üzerinde yetkisiz tasarrufta (satma, devretme, kiralama...) bulunanlar için 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası.
lEşya ve ambalaj üzerine konulmuş, marka koruması olduğunu belirten işareti kaldıranlar için 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adlî para cezası olarak düzenlenmiştir.” |
28.02.2010 |
Kredi borçluları yüzde 123 arttı |
Tüketıcı Örgütleri Federasyonu tarafından hazırlanan rapora göre, tüketici kredilerinde borcunu ödemeyenlerin sayısı, Aralık 2009’da önceki yıla göre yüzde 123 arttı. Bankalar Birliği verilerine göre 2009 yılı Ağustos ayında kredi kartında takip oranı yüzde 10,86 iken, kullanımdaki 45 milyon adet kredi kartından, takipte uğrayan kredi kartı sayısı 5 milyona ulaştı, sorunlu kredi kartı sayısı 10 milyon oldu. BDDK verilerine göre, 2009 sonu itibarıyla kredi kartında takip oranı yüzde 10,4 oldu. Kredi kartı borcu sebebiyle 2009 yılı Eylül ayında psikolojik sınır olarak kabul edilen 100 bin sayısı aşılarak, 103 bin kişi hakkında icra takibine başlatıldığı, ekim, kasım, aralık aylarında takip oranı 100 bin psikolojik sınırında seyretti. 2009 yılı sonu itibariyle, kredi kartı borcu sebebiye hakkında takip başlatılmış kişi sayısı 1 milyon 360 bin 108’e ulaştı. Bu rakam, bir önceki yıla göre 672 bin 38 kişi yükselerek, yüzde 91,1 oranında artışa neden olurken, asgari ödemesi yapılarak borcu ötelenen yaklaşık 10 milyon kredi kartı bulunuyor. Tüketici kredilerinde borcunu ödemeyenlerin sayısı, Aralık 2009’da bir önceki yıla göre yüzde 123 artışla 623 bin 345 kişi yükselerek, 1 milyon 129 bin 985 kişiye ulaştı. Veriler, kredi kartlarında ve tüketici kredilerinde yaşanan sorunların her geçen gün artığını ortaya koyarken, ayrıca 5464 sayılı kanun hükümlerine aykırı olarak mobil elemanlarla, iletişim araçları/stantlar yoluyla kredi kartı dağıtılmaya devam edilmesi, tüketicilerin mağduriyetine yol açan bir başka sorun olmaya devam etti. |
28.02.2010 |
Çetin Doğan ve Engin Alan cezaevinde |
“BALYOZ Planı’’ iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında mahkemeye sevk edilen eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile emekli Korgeneral Engin Alan tutuklanarak Metris Cezaevine konuldu.
Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinde, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarınca sorgulanan emekli Orgeneral Doğan ile emekli Korgeneral Alan, sevk edildikleri İstanbul Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Mahkeme, emekli Orgeneral Doğan ile emekli Korgeneral Alan’ın tutuklanmasına karar verdi. Bu arada, muvazzaf subaylarla birlikte adliyeye getirilen ve sivil memur olduğu belirtilen bir kadın, savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. Emekli Orgeneral Doğan ile emekli Korgeneral Alan, haklarındaki tutuklama kararının ardından Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sivil plakalı bir midibüsle Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesinden Metris Cezaevine götürüldü. |
28.02.2010 |
Türk: Sırrı Beyin söyledikleri doğru |
KAPATILAN DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, BDP Milletvekili Sırrı Sakık’ın söylediklerinin doğru olduğunu söyledi.Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda ünlü tiyatro sanatçısı Haldun Dormen’in, Kürtçe olarak sahnelediği ‘’Bir Kış Öyküsü ‘’ müzikalinin oyun arasında gazetecilerin BDP Milletvekili Sırrı Sakık’ın TBMM’deki sözlerine ilişkin yaptığı açıklamada, CHP’lilerle görüşmelerinin doğru olduğunu belirtti. Eşref beyin de bunu inkar etmediğini ifade eden Türk, şöyle dedi: ‘’Sırrı beyin söyledikleri doğru. Biz o dönemde ittifak yapmayı esas alıyorduk. Yakın gördüğümüz de CHP idi. Sosyal demokrat bir parti ile ittifak yapmamız da gayet doğaldı. Şimdi orada yaptığımız görüşmeler daha önce Sırrı beyin yansıttığı şekilde, bizde zaten söyledik. Ama burada bir cümleyi özellikle düzeltmek istiyorum. ‘Halk tarafından bilinen bazı insanlarla ben bunu götüremem. Size yakın, sizin istediğiniz fakat Türkiye kamuoyunun bilmediği bazı isimleri getirirseniz, olur.’ Bizde hayır olmaz öyle şey, partinin genel başkanı var, parti var dedik.’’ |
28.02.2010 |
Evlilik fonu geliyor |
DEVLET Bakanı Selma Aliye Kavaf, gençlerin evliliğe özendirilmesinde ve ekonomik sıkıntısı olanların desteklenmesi için evlilik fonu oluşturması konusunda çalışma yaptıklarını bildirdi.Kavaf, Bahçelievler İş Adamları Derneği (BİŞAD) İş Kadınları Komisyonunca düzenlenen ‘’Türkiye’de Kadın Girişimciliği’’ konulu toplantının ardından katılımcıların sorularını cevapladı. Bir davetlinin, dizilerdeki müstehcen sahnelerle ilgili bakanlığın yapacağı çalışmaları sorması üzerine Kavaf, “Dizilerdeki hem muhafazakar aile yapımıza, hem de değerler sistemimizin erozyona uğraması noktasında sıkıntı yaratan görüntülerle ilgili olarak bir ‘Ebeveyn İzleme Kurulu’ oluşturulması konusunda değerlendirme yapmak üzere önümüzdeki günlerde RTÜK Başkanımızla bir araya geleceğiz. Yazılı olarak da daha önce başvurduk. Böyle bir şey olabilir” dedi. Kavaf, bir katılımcının gençlerin evliliğe özendirilmesi için ‘’evlilik kredisi’’ne yönelik bir çalışma yapılıp yapılmayacağına yönelik sorusuna şu cevabı verdi: ‘’Bir arkadaşımız gençlerin evliliğe özendirilmesinde ekonomik zorluklar olması durumunda gençlerin desteklenmesi için evlilik fonu oluşturma konusunda bir tasarı taslak çalışması yapmış. Onun üzerinde çalışıyoruz. Gençlerin hayata böyle bir borç yükü ile başlaması onları bunaltabilir, ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Belki bunun aile tarafından küçük yaştan itibaren evlilikte kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona yatırılacak çok küçük paralarla yapılması daha sağlıklı olabilir.’’ |
28.02.2010 |
Deniz Baykal: Derin kaygıları paylaşıyoruz |
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘’Hepimiz, ülkenin haliyle ve gidişatıyla ilgili çok derin kaygıları paylaşıyoruz’’ dedi. Partisinin, Seyhan Otel’de yapılan Adana İl Kongresi’ne katılan Baykal, Adana’da kongre yapmanın ötesinde Türkiye’ye CHP’nin sahip çıkması doğrultusunda bir kararlılığı, bir anlayışı ve yeni bir yaklaşımı da gördüğünü söyledi. Baykal, şöyle konuştu: ‘’Artık ülkemizin içinde bulunduğu bu durum karşısında bizler sadece parti içi çalışmalarla görevimizi ve sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız. Bugün CHP, Türkiye’ye yönelik olarak çok büyük bir sorumluluğun, bekleyişin karşısında olduğunu değerlendirmektedir. Hepimiz, ülkenin haliyle ve gidişatıyla ilgili çok derin kaygıları paylaşıyoruz. Vatandaşımız her an yaşanan olaylarla Türkiye’nin içine girdiği tabloyu değerlendirerek, görerek, ülkemizin nereye gitmekte olduğunu, yarın Türkiye’nin ne gibi sorunlarla karşı karşıya kalacağını, bu gidişatın sonunun ne olacağını göremez, değerlendiremez durumdadır. Bunun üzüntüsü, kaygısı bütün vatandaşlarımıza egemen olmuştur.” |
28.02.2010 |
Engelli oğlunu her gün okula sırtında götürüyor |
BOLU’DA yaşayan 60 kiloluk anne, 30 kilo ağırlığındaki engelli oğlunu her gün kucağında taşıyarak okulun merdivenlerinden çıkarıyor ve dersten çıkana kadar bekliyor. Bolu’nun Sümer Mahallesi’nde yaşayan bedensel engelli 14 yaşındaki İsmail Çayırlı, annesinin yardımı olmadan sınıfına çıkamıyor. Çocukken geçirdiği menenjit sebebiyle elleri ve ayaklarını kullanamayan İsmail’i annesi merdivenlerden çıkararak sınıfına götürüyor. Okula kadar tekerlekli sandalyeyle giden bedensel engelli İsmail Çayırlı, “Dersleri tekerlekli sandalyemde oturarak izliyorum. Sınıf arkadaşlarım bana sürekli destek oluyor. Annem beni merdivenlerden çıkarırken çok yoruluyor. Okulumuzda engelli asansörü olsaydı annem bu kadar yorulmazdı. Tek isteğim okuluma engelli asansörü yapılması ve akülü sandalye alınması” dedi. Sağlığını kavuşmayı ve doktor olmayı hayal ettiğini ifade eden Çayırlı, “Dersler sırasında sınıf arkadaşlarım not tutarak bana yardımcı oluyor. Ellerimi kullanamadığım için onların aldığı ders notlarını çalışıyorum” diye konuştu. İsmail Çayırlı’nın öğretmeni Nazmiye Ata ise İsmail’in çok başarılı bir öğrenci olduğuna işaret ederek, “İsmail takdirlik bir öğrenci. Ellerini kullanamıyor ama çok başarılı. Sınıfta arkadaşlarına dersleri konusunda yardım ederken evde de kardeşlerinin matematik ödevlerini yapıyor. Arkadaşları ise İsmail sınıfta çok iyi anlaşıyor” dedi. |
28.02.2010 |
Denize düşen kız, yeniden aranıyor |
RİZE’NİN Fındıklı ilçesinde dalganın denize sürüklemesi sonucu kaybolan üniversite öğrencisi Senem Kasap’ın (21) bulunması için arama çalışmalarına yeniden başlandı. Genç kızın amcası Mustafa Kasap, gazetecilere yaptığı açıklamada, ilçede 26 Ocak akşamı iskelede arkadaşları ile bulunduğu sırada dalganın çarpması sonucu denize düşerek kaybolan yeğeninin bulunması amacıyla günlerce süren arama çalışmalarından bir sonuç alınamadığını hatırlattı. Ailenin isteği ile arama çalışmalarına yeniden başladıklarını anlatan Kasap, “Denizde kaybolan cesedin hava sıcaklığının artmaya başlamasıyla su yüzeyine çıkabileceğini öğrendik. Bu nedenle bölgede balıkçı tekneleri ile arama çalışması başlatıldı. Türk tarafında 2, Gürcistan tarafında da 2 balıkçı teknesi ile su yüzeyinde tarama çalışması yapılıyor” dedi. |
28.02.2010 |
İşsizler iş, fabrikalar vasıflı işçi bulamıyor |
DENİZLİ’DE faaliyet gösteren bir firma, Türkiye’de yaşanan işsizlik sorununa tezat şekilde çalıştıracak eleman vasıflı eleman bulamamaktan şikâyetçi. Fabrika, 115 kişiyi istihdam etmek üzere verdiği bütün iş ilânlarına rağmen, aradığı vasıfta eleman bulmakta güçlük çekiyor. Alınan bilgiye göre, Denizli Organize Sanayi Bölgesi’nde Uğurlu Oto Cam firması, yerel basın kuruluşları ve açık alanlarda asılan duyurularla 115 kişinin işe alınacağının ilân edilmesine rağmen 90 kişi müracaat etti. Bunlardan sadece 10’u uygun vasıflarda bulunarak istihdam edilebildi. Uğurlu Oto Cam Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Duman, yaptığı açıklamada, fabrikalarında istihdam etmek üzere verdikleri ilân sonrası, vasıflı ara eleman eksikliğini bir kez daha derinden hissettiklerini söyledi. |
28.02.2010 |
78 yaşında ehliyet aldı |
KÜTAHYA’NIN Gediz ilçesinde 78 yaşındaki bir kişi önce okuryazarlık ardından da sürücü belgesi aldı. Cebrail beldesinde çiftçilik yapan Mehmet Altıngemi, 16 yıldan beri traktör kullanmasına rağmen diploması olmadığı için sürücü belgesi alamadığını anlattı. Halk Eğitim Merkezinin düzenlediği kurslarına katıldığını ifade eden Altıngemi, birinci ve ikinci kademe derslerini başarıyla tamamlayıp okuryazarlık belgesi aldığını belirtti. Altıngemi, daha sonra ehliyet almak için sürücü kursuna yazıldığını ifade ederek, sınavları başarıyla geçip sürücü belgesi almaya da hak kazandığını söyledi. Yıllarca okuma-yazma öğrenme ve sürücü belgesi sahibi olma hevesiyle yanıp tutuştuğunu belirten Altıngemi, “Azimle çalıştım ve başardım. Gençlere öğrenmenin yaşı olmadığını kanıtladığıma inanıyorum” dedi. |
28.02.2010 |
Hamsi Olimpik Gençlik Oyunları’nın maskotu oldu |
TRABZON’DA 23-30 Temmuz tarihleri arasında yapılacak 11. Avrupa Olimpik Gençlik Oyunları’nda maskot olarak belirlenen “hamsi”, oyunlar logosunda da yer alacak. Avrupa Olimpik Gençlik Oyunları ile ilgili düzenlenen logo ve maskot tasarım yarışmasına 684 katılım olduğu ve bunların arasında yapılan değerlendirmede en beğenilen hamsi maskotunun seçildiği, logo olarak da hamsi figürlü logonun kullanılacağı belirtildi. Karadeniz’de pizzasından pilavına, tatlısından köftesine kadar birçok çeşidiyle önemli bir yer tutan hamsi, Karadeniz Oyunları ile sporda aldığı yeri, 11. Avrupa Olimpik Gençlik Oyunları’nda da koruyor. Olimpiyatlara açılacak olan hamsi, daha önce şehirde ‘Hamsigücü’ ismiyle kurulan bir spor kulübüne de isim olmuştu. Organizasyon genel koordinatörü Murat Taşkın, dünyada hamsinin tamamına yakınının Karadeniz’de avlandığını ve Karadeniz’e özgü bir balık olduğunu belirtti. Hamsinin Karadeniz’in bir simgesi olduğunu ifade eden Taşkın, “Karadeniz Oyunlarında da hamsi maskotu hafızalarda tatlı bir iz bırakmıştı. Trabzon, şimdi 2011 Avrupa Olimpik Gençlik Oyunları’na evsahipliği yapacak. Oyunlar aynı zamanda Türkiye’nin olimpiyat bayrağı altında gerçekleştirecek olduğu ilk organizasyon. Bu organizasyona hamsi de damgasını vuracak” dedi. |
28.02.2010 |
Kaza mağdurları bilinçleniyor |
TRAFİK kazalarında meydana gelen yaralanma, sakat kalma ve ölüm gibi hallerde mağdur vatandaşların zararlarını karşılamak için kurulan “Güvence Hesabı”ndan yararlanmak amacıyla yapılan başvurularda artış gözlendiği bildirildi. Mağdur vatandaşların 2005’te bin 696 olan başvurularının 2009’da 10 bin 270’e ulaştığı belirtilerek, son 5 yılda yüzde 500 oranında artış meydana geldi ği kaydedildi.
Güvence Hesabı Müdürü Abdülkadir Küçük, trafik kazalarında üçüncü şahısların zararlarının karşılanması için 1983’te kurulan “Garanti Fonu”nun, 1998’de “Garanti Sigortası Hesabı” adını aldığını, 2007’de ise “Güvence Hesabı”na dönüştürüldüğünü hatırlattı .
Trafik kazalarında zarara sebep olan araçların trafik sigortası varsa, zararların ilgili şirketten talep edilip giderilmesinin mümkün olduğunu belirten Küçük, “Sistemde esas olan, zararın zarar veren tarafından karşılanmasıdır. Zarar veren karşılayamayacak durumda ise veya zarar veren araç bilinmiyor ise burada ‘Güvence Hesabı’ devreye giriyor” dedi.
Küçük, uygulamanın bir güvence sağladığını ifade ederek, şöyle konuştu: “Meydana gelen zararlar aracın trafik poliçe yokluğu nedeniyle sigorta şirketi tarafından veya zarar verenler tarafından karşılanamıyorsa bu durumda zararın Güvence Hesabı tarafından karşılanması mümkün oluyor. Zarar veren aracın sigortasının olmaması veya tespit edilememesi halinde veya aracın çalıntı olması durumunda meydana gelen bedeni zararları da Güvence Hesabı’ndan talep etmek mümkün.”
Sistemin 2004’den bu yana ilgi görmeye başladığını vurgulayan Küçük, şunları kaydetti: “Güvence Hesabı’na son 5 yılda 27 bin 497 başvuru oldu. 2005’te bin 696 olan başvuru sayısı 2009’da 10 bin 270’e yükseldi. Son 5 yılda Güvence Hesabı’na yapılan başvurular yüzde 500 oranında arttı. Yapılan başvuruların yaklaşık yüzde 40’ı 2009’da gerçekleşti. Son yıllarda yaşanan yüksek artışların nedeni, vatandaşların bilinçlenmesiyle birlikte bu alanda faaliyet gösteren aracıların da artmasından kaynaklandı.”
Bu artışa karşın trafik kazası sayısı dikkate alındığında başvuruların yetersiz kaldığını vurgulayan Küçük, “İstatistiklere göre ölüm hadiselerinde başvuruların yüzde 50 civarında olduğu ortaya çıktı” dedi. Küçük, Güvence Hesabı’ndan geçen yıl 34 milyon 675 bin TL ö deme gerçekleştirdiklerini, son 5 yıldaki ödeme tutarlarının ise 93,2 milyon 266 bin TL’ye ulaştığını bildirdi. Herhangi bir trafik kazasında zarar görenlerin, tespit tutanağı ve uğradığı zararları gösteren belgelerle Güvence Hesabı’na başvurmaları gerektiğini ifade eden Küçük, değerlendirme sonucunda uygun bulunması halinde tazminatın hak sahiplerinin banka hesaplarına yatırıldığını kaydetti.
Küçük, başvurunun bizzat hak sahibi tarafından posta yoluyla yapılabileceğini ifade ederek, Güvence Hesabı’ndan sadece ölüm, sakatlanma ve yaralanma gibi bedeni tazminatların ödendiğini, araca ve diğer maddî şeylere gelen zararların ise karşılanmadığını sözlerine ekledi. |
28.02.2010 |
Rehabilitasyon merkezi talan oldu |
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin ardından Japon Kızılhaçı tarafından depremzedelerin rehabilitasyonu amacıyla inşasına başlanan ve 2003 yılında tamamlanan, ancak hiç kullanılmayan 250 yataklı “Ruh Sağlığı Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi”nin, talan edildiği bildirildi. AKP Yalova milletvekili İlhan Evcin, gazetecilere yaptığı açıklamada, Sağlık Bakanlığından Kızılay’a devredilen, ancak bürokratik engeller dolayısıyla faaliyete geçirilemeyen rehabilitasyon merkezinin, geçen ay imzalanan protokolle Sağlık Meslek Yüksekokulu yapılması için Yalova Üniversitesine (YAÜ) tahsis edildiğini hatırlattı. Evcin, yaklaşık 4 milyon dolara mal olan rehabilitasyon merkezinin tamamlanmasından sonra bir türlü kullanıma açılamadığını belirterek, şunları söyledi: “Ben burayı ilk ziyaret ettiğimde İl Genel Meclisinde görevliydim. 2005 yılında burada yemek kaşığından tutun, servisine, çarşafına, yastığına kadar her şey vardı. Şimdi ne kablosu kalmış ne kapısı ne de penceresi, hiçbir şey kalmamış. Kabloların hepsini sökmüşler. Şimdi nereden ne kablo sökülmüş, onu bulmaya çalışıyorlar. Her şeyi talan etmişler.” Rehabilitasyon merkezinin talan edilmesinde, “Burası şu amaçla verildi. Bunu şuraya, buraya veremezler” diyen kişilerin de katkısı olduğunu savunan Evcin, şöyle devam etti: “5 sene içinde talan edildi. Görünce ağlarsınız. 5 sene önce ben gezdim. O zaman elektrik şalterini kaldıracaktınız, hizmete hazır durumdaydı. Şimdi ne olacak bu hadise? Siz vermeye çalışıyorsunuz, oradan bir bürokratik bir hadise ortaya çıkıyor. Burası depremde zarar gören, depresyona giren çocukların psikolojik tedavisi amacıyla yapılmış bir yer. Belki de ihtiyaç da var Türkiye’de. Burasını ne Sağlık Bakanlığı açmış ne Kızılay açmış ne de başına bekçi koymuşlar. Tamamen talan olmuş, berbat durumda.” |
28.02.2010 |
Maden kazasından ölümde, Avrupa birincisiyiz |
SOSYAL-İŞ Sendikası tarafından yapılan araştırma, “kara elmas” olarak nitelendirilen kömürün elde edilme sürecinde maden işçilerinin karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını ortaya koydu.
DİSK’e bağlı SOSYAL-İŞ Sendikası, “Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Araştırması-Madencilik Sektörüne İlişkin Temel Veriler” başlıklı bir çalışma hazırladı. Araştırmada, Türkiye’de madencilik alanında yaşanan iş kazalarının kaçınılmaz ya da istisnai olmadığı ifade edilerek, mevcut durumun dikkate alınmadığı, yaşanan acı deneyimlerden ders çıkarılmadığı takdirde Dursunbey’deki facianın son olmayacağı vurgulandı. Türkiye’de son 15 yıllık dönemde kömür madenciliği sektöründeki istihdamda kamunun payı gerilerken özel sektörün payının arttığına işaret edilen araştırmada, 1995’te özel sektör madenlerinde çalışan işçi sayısı 10 bin 367 iken bu rakamın 2008’de 38 bin 492’ye çıktığına, aynı dönemde özel sektör i şçilerinin sektördeki payının yüzde 40,5’ten yüzde 69,6’ya yükseldiğine dikkat çekildi. Araştırmada, bu rakamların yalnızca sigortalı işçileri kapsadığı ve özel sektör madenlerinde kayıt dışı işçi çalıştırmanın yaygın bir uygulama olduğunun bilindiği vurgulandı. Kömür madenciliğinde istihdamın özel sektöre kaymasının, “daha çok işçinin denetimden uzak, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden yoksun biçimde, düşük ücretlerle, ağır çalışma koşulları altında çalışmasına yol açtığı” vurgulanan araştırmada, “Özel sektör tarafından işletilen kömür madenlerinde istihdam edilen işçi sayısı son 15 yılda yaklaşık 4 katına çıkmıştır, ancak işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri aynı hızda artmamış, daha çok iş kazasına kapı aralanmıştır” görüşü dile getirildi. |
28.02.2010 |
Su altı, keşfedilmeyi bekliyor |
Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na giren dalış eğitmeni Cem Karabay, su altının insanların günlük hayatta karşılaştıkları stresi sıfırladığını söyledi. Suyun içinde 135 saat 2 dakika 19 saniye kalarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren balık adam Cem Karabay, su altının keşfedilmek için insanları beklediğini kaydetti. Karabay, “Suyun altına inen kimse bir daha oradan kopamaz. Her zaman orada olmak ister” dedi. Karabay, dalış yapan kişilerin başlangıçta biraz tedirginlik yaşayacağını belirterek, “Su altında stres, tamamen resetleniyor. Başınız suyun altına indiğinde her şey gider. Suyun üstüne çıktıktan sonra stresin “s” harfi kalmaz” |
28.02.2010 |
Bahar aylarında havalar sıcak olacak |
DEVLET Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Mehmet Çağlar, bahar aylarında hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin 0,5 ila 2 derece üzerinde seyretmesini beklediklerini bildirdi. Çağlar, yaptığı açıklamada, Mart, Nisan ve Mayıs aylarında beklenen hava sıcaklıkları ve yağış miktarı hakkında bilgi verdi. Bu dönemde hava sıcaklıklarının mevsim normallerine yakın seyredeceğini tahmin ettiklerini belirten Çağlar, ‘’Mart, Nisan ve Mayıs aylarında sıcaklığın Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı kesimlerinde 1-2, diğer yerlerde 0,5-1 derece normalin üzerinde olması bekleniyor’’ dedi. Trakya bölgesinde 11-15 Şubat tarihleri arasında normalin üzerinde ve sürekli yağışlar meydana geldiğini hatırlatan Çağlar, baharda Akdeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine mevsim normallerinden daha az, Marmara, Ege ve Karadeniz bölgelerine mevsim normalleri civarında yağış düşmesini beklediklerini söyledi. |
28.02.2010 |
Telekom, arızaları akıllı telefonlarla giderecek |
TÜRK Telekom Erişim Direktörü Bülent Hasenekoğlu, arıza, tesis ve nakil taleplerini karşılamada müşteri memnuniyetini artırmayı amaçlayan ‘’haTTa çözüm’’ projesinin Ocak ayında beş ilde uygulamaya konulduğunu, Ağustos ayında da tüm Türkiye’de yaygınlaştırılacağını bildirdi. Hasenekoğlu, ‘’Proje öncesinde bir telefon arızası ortalama 6 saatte giderilebiliyordu. Projenin devreye girmesi ile bu süre yaklaşık 4 saate indi’’ dedi. Türk Telekom Erişim Direktörü Hasenekoğlu, bugüne kadar müşterilerden gelen telefon hatlarına ilişkin arıza, tesis ve nakil taleplerini görevlilere yazılı ortamda ilettiklerini hatırlattı. Telefon hatlarında meydana gelen arızaların giderilmesinde ve hatların kurulması ya da taşınmasında, Türk Telekom bünyesinde yaklaşık 7 bin 500 personelin çalıştığını belirten Hasenekoğlu, 2 kişiden oluşan saha ekiplerinin 7 gün 24 saat hizmet verdiğini dile getirdi. |
28.02.2010 |
Çilingire para vermek istemedi, canından oldu |
İZMİR'İN Bornova ilçesinde anahtarı unuttuğu ikinci kattaki evine üst kattan iple inmek isterken düşen Davut Koç (26), kaldırıldığı hastanede vefat etti. Olay, Mevlana Mahallesi 1751/2. Sokak 19 numarada meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, altı ay önce evlenen ve babasının üst katındaki daireye yerleşen Koç, anahtarını evde unuttu. Üçüncü kattan beline ip bağlayıp evinin balkonuna inmek isteyen Koç, ipin kopması sonucu beton zemine düştü. Oğlunun düştüğünü gören Hasan Koç, durumu polis ve sağlık ekiplerine bildirdi. Cankurtaranla Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırılan genç, bütün müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Güvenlik görevlisi olduğu öğrenilen Koç’un cenazesi, Bornova Hasanağa Camii’nde öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Pınarbaşı Mezarlığı’nda toprağa verildi. |
28.02.2010 |
Somali ışığı gördü |
Afrika’da sıcak hava, beslenme ve iklim şartları sebebiyle pek çok insan genç yaşta katarakt olarak görme yeteneğini kaybediyor.
Göz doktoru sayısının yetersizliği de buna eklenince özellikle kırsal kesimlerde birçok hasta, ameliyat olamadan karanlığa mahkûm yaşıyor. Afrika kıt'asında yaklaşık 5 milyon kişi imkânsızlıklardan dolayı çok basit bir müdahale ile tedavi olunabilecek bu hastalık yüzünden görme yetisini kaybediyor. Dünyanın en yoksul kıt'ası konumunda bulunan Afrika’da 3 yıl önce katarakt ameliyatları çalışması başlatan İHH İnsanî Yardım Vakfı yapılan muayene ve ameliyatlarla Afrika halkını ışığa kavuşturmaya devam ediyor.
İHH’nın sağlık ekibi, Somali’nin Hargesa bölgesinde 1700 kişiyi göz muayenesinden geçirdi. Yapılan muayenelerden sonra 929 kişi ameliyat edilerek ışığa kavuşturuldu. Bu sayı ile Somali’de yapılan ameliyat sayısı 6 bin 851 oldu. Afrika’nın fakir ülkelerinden olan Somali, özellikle son yıllarda yaşanan iç savaş ve korsan olayları sebebiyle dünyanın en sıkıntılı bölgesi olarak dikkat çekiyor. 9 milyon nüfusa sahip Somali’de her yıl binlerce çocuk yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklardan vefat ediyor. Fakirliğin belini kırdığı ülke insanı, eğitim ve sağlık imkânlarından da yeterice faydalanamıyor. Ülkedeki okullaşma oranı ve hastaneler çok yetersiz. Doktor yetersizliği had safhada. BM’nin kriz bölgesi ilân ettiği Somali, dünyadan gelecek yardımlarla ayakta durmaya çalışıyor.
100 TL İLE BİR
HAYAT DEĞİŞİR
İHH İnsanî Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Afrika kıt'asında 3 yıl önce başlatılan katarak ameliyatlarında toplam sayının 34 bin 749’a ulaştığını ifade ederken 2010 yılı sonunda bu rakamın 50 bini, 2012 yılı sonunda da hedeflenen sayı olan 100 bini bulacağını dile getirdi. Yıldırım sözlerine şu şekilde devam etti : “Hayırsever halkımızın destekleriyle bu rakama yaklaşıyoruz. Yardım severlerin bağışladıkları 100 TL ile bir katarakt hastasını ameliyat ederek yeniden ışığa kavuşmasını sağlıyoruz. Mali, Nijer, Burkina Faso, Somali, Etiyopya, Sudan, Gana, Benin, Togo ve Çad’da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ameliyatları yaptığımız ülkelere Türkiye’den gönüllü doktor ve hemşireler götürüyoruz. Türkiye’de 100 TL ile çok şey yapamayabilirsiniz. Ama Afrika’da gözleri görmeyen bir insanın görmesine vesile olabilir, bir insanın hayatını değiştirebilirsiniz.” |
28.02.2010 |
Türk gibi sigarayı yasaklamak! |
TÜRKİYE, dumansız hava sahasındaki başarısı sebebiyle ödüle layık görüldü. Ödülü alan Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) Dönem Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, “Dünya, ‘Türk gibi sigara içmek’ gibi yerleşmiş anlayışların tersine dönmesine şaşırıyor” dedi.
Sigara yasağı konusunda 20 yıldır, 40’dan fazla resmî ve sivil toplum kuruluşunun tek şemsiye altında toplanmasıyla çalışan SSUK, Nikotin ve Sigara Araştırmaları Topluluğu (SRNT) tarafından düzenlenen ve Tütün Kontrol Çerçeve Sözleşmesi Birliğinin şemsiyesi altındaki birçok uluslar arası örgütün ortak kararıyla verilen, “Global Smoke Free Partnership” Özel Ödülüne lâyık görüldü. Ödülü, SSUK Dönem Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, Baltimore Hilton Otel’de düzenlenen törende aldı. Amerikan Kanser Derneği Başkanı (ACS) Thomas Glynn, Dağlı’yı takdim ederken, Türkiye’nin uluslar arası dev sigara endüstrisinin baskısına rağmen kamusal alanlarda sigara yasağını çok başarılı uyguladığını belirterek, Türkiye’nin bu yasağı uygulayan ilk Müslüman ülke olduğu yorumunda bulundu. Türkiye ile birlikte bu ödülü, ülkesinde yüzde 100 dumansız hava sahası oluşturan Guatemala da aldı. |
28.02.2010 |
Bu da nar döneri |
GAZİANTEP 1. Tarım, Hayvancılık ve Gıda Fuarı için Malatya’dan gelen ‘nar döneri’ görenleri şaşırtıyor. Fuara gelen vatandaşların nar dönerini görünce şaşırdıklarını anlatan Deniz Asil, “Nar döneri Malatya’nın kendi doğal ürünüdür. Doğal nardan yapılıyor. İçerisinde antep fıstığı, fındık, susam, meyve özü var. İnsanlar bunu görünce şaşırıyorlar. Etin, tavuğun döneri oluyor da bunun döneri nasıl oluyor diye merak edip tadına bakıyorlar. Biz buraya tanıtım amacıyla geldik ve tanıtım fiyatlarıyla ürünümüzü satıyoruz. İnsanlar nar dönerini beğeniyorlar ve alıyorlar. Alan tekrar alıyor” dedi. Fuara duyulan ilgiden memnun olduklarını belirten Asil, “Fuar ilk kez düzenlenmesine rağmen gösterilen ilgi çok iyi durumda diyebilirim” diye konuştu. |
28.02.2010 |