Güncel |
Din ve vicdan hürriyeti ana hürriyetlerdendir |
Marmara İlahiyat Fakültesi 50.yılını kutlama programı çerçevesinde düzenlenen panelde Prof. Dr. Salih Tuğ, “Birleşmiş Milletler anayasasına göre din ve vicdan hürriyeti sadece bir klişeden ibaret değildir. Din ve vicdan hürriyeti, dinini öğrenme ve yaşama gibi ana hürriyetleri getiriyor. Bu olmadan hürriyetten bahsetmek imkânsızdır” şeklinde konuştu. Klişeyle hürriyet olmaz
PROF. Dr. Salih Tuğ, “Birleşmiş milletler anayasasına göre din ve vicdan hürriyeti sadece bir klişeden ibaret değildir. Din ve vicdan hürriyeti, dinini öğrenme ve yaşama gibi ana hürriyetleri getiriyor” dedi. Marmara İlâhiyat Fakültesi 50.yılını kutlama Programı dolayısıyla üç gün boyunca çeşitli etkinliklere sahne oldu. Türkiye’nin sosyo-kültürel gerçekliğinin ele alındığı paneli oturum başkanı olarak Prof. Dr. Salih Tuğ yönetti. Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinden Prof. Dr. Yasin Aktay, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Prof. Dr. İsmail Kara ve Gazeteci-Yazar Ahmet Taşgetiren ise konuşmacı olarak katıldı. Prof. Dr. Salih Tuğ, “Birleşmiş milletler anayasasına göre din ve vicdan hürriyeti sadece bir klişeden ibaret değildir. Din ve vicdan hürriyeti, dinini öğrenme ve yaşama gibi ana hürriyetleri getiriyor. Dinini öğrenme işte bu müesseseleri icap ettiriyor. Bu müesseseler olmaksızın din ve vicdan hürriyetinin mevcudiyetinden ve korunmasından bahsetmek imkânsızdır” dedi. Panelde, “Türkiye’nin Sosyo-Kültürel Gerçekliği Ve İlahiyat Fakülteleri” konulu bir tebliğ sunan Yasin Aktay, Türkiye’de ilâhiyattan, toplumsal beklentilerden çok daha fazla devletin beklentilerinin olduğunu buna karşın, “Devlet ilâhiyattan neler beklemiş olursa olsun toplum ilâhiyatlara kendi damgasını vurmuştur. Özellikle demokrasinin çalıştığı yerlerde toplumun beklentileri ilahiyatları devletten daha fazla şekillendirmiştir” şeklinde konuştu. Aktay, medya yoluyla bugün tele-ilâhiyatçı tiplerin ortaya çıktığını ve bunların post modern ortamı da meydana getirdiğine dikkati çekti. Aktay, bu kişilerin hangi fikri savunurlarsa savunsunlar medyada kendilerine yer bulabildiklerinin altını çizdi. Aktay, “Bu tipler insanlara tesir etmiyor. Sadece kendilerine başka bir cemaat oluşturuyorlar. Bir yandan ulemasını arayan bir toplum bir yandan da kendine cemaat arayan bir ilâhiyatçı var ortamda” diye konuştu. Prof. Dr. İsmail Kara ise, ‘Türkiye’de Dinî Hayatın Sorunları Ve İlâhiyat Fakülteleri’ konulu sunumunda dinî hayatın birbiriyle irtibatlı olarak asgarî üç unsurdan oluştuğunu anlattı. Bu unsurların birincisinin dinî bilginin, ikinci unsurun ise dinî kurumlar, üçüncü ayağının dinî üsluplar olduğuna vurguladı.
MEDYAMIZDA İSLÂM CEHALETİ VAR
Panelde ‘Medyada İslâm Tartışmaları ve Türkiye’deki İlâhiyat Birikimi’ bir konuşma yapan Gazeteci-Yazar Ahmet Taşgetiren, “Kanaatimce İslâm’ın Türkiye’nin en hassas konusu olduğunu söylemek yanlış olmaz” dedi. Türkiye’de medya üzerinden yapılan tartışmalarda İslâm konusunda son derece büyük bir cehalet sergilendiğini vurguladı. Din ile cinselliğin reyting kazanmak için kasıtlı olarak seçilerek zaman zaman tartışma konusu yapıldığını hatırlatan çeken Taşgetiren,”Sonuç itibarıyla medyada İslâm’ın yoğun bir tartışma konusu olduğu açık bir gerçektir” şeklinde konuştu. Medyada İslâm tartışmaları denince başından itibaren negatif yaklaşımlara savunmacı şekilde cevaplar veren medya çizgisinin de söz konusu olduğuna dikkat çeken Taşgetiren, medyada İslâm konusunda son derece büyük bir cehaletin söz konusu olduğunu vurguladı. Taşgetiren, “İslam’ın bu kadar gündemde olduğu bir zeminde medyanın din ve İslâm konusunda bu kadar bilgi zaafı içinde olması trajik bir durumdur” dedi. Bazı medya organlarında genel yayın yönetmeninden başyazarına kadar “sünnet, Asr-ı Saadet dönemi” gibi İslâmî kavramlar için ‘o nedir?’ diye karşılılık veren kişilere bizzat şahit olduğunu ifade eden Taşgetiren, “Yani kavramlar konusunda bile son derece büyük bir cehalet söz konusudur” dedi. Üç gün süren programın birinci günü Prof. Dr. Raşit Küçük’ün açılış konuşmasının ardından sinevizyon gösterisi, plaket töreni, sergi açılışı, Türk Tasavvuf Musikisi Konseri ve ödül töreninin ardından sona ererken, ikinci gününde “İhtiyaç Ve Beklentiler Açısından Türkiye’de İlâhiyat Fakülteleri” ana konulu sempozyum gerçekleştirildi. |
GÜLSEVİL KAHRİMAN 22.11.2009 |