Güncel |
O maddeler değiştirilemez |
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Anayasanın değiştirilemez hükümlerinin değiştirilmesi anlamındaki bir kanun teklifinin verilmemesi gerekir, verilse bile parlamentodan geçmesi zaten mümkün değildir’’ dedi. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, ‘’Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin değiştirilmesi anlamındaki bir kanun teklifinin verilmemesi gerekir, verilse bile parlamentodan geçmesi zaten mümkün değildir’’ dedi. Şahin, bir gazetecinin, ‘’DTP’nin Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk 3 maddesinin değiştirilmesi önerisi var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusu üzerine, şunları kaydetti: ‘’Bir siyasî partinin Anayasa değişikliğiyle ilgili düşüncesini kamuoyu ile paylaşmış olması kendi taktiridir. Ancak, Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin değiştirilmesi anlamındaki bir kanun teklifinin verilmemesi gerekir, verilse bile parlamentodan geçmesi zaten mümkün değildir. Bu tür yaklaşımlar 1982 Anayasa’sının değiştirilmesini uzun süredir tüm siyasî partiler gündemlerine getirdikleri halde, bu tür çıkışlar, bu süreci zorlaştırır. Yani baştan Anayasa değişikliği yapma niyetini ve sürecini sıkıntıya sokacak bir takım açıklamalar yapmak ve taleplerde bulunmak bana göre isabetli bir yaklaşım değildir.’’ |
07.10.2009 |
ERDOĞAN “İLK İŞİMİZ O OLACAK” DEMİŞTİ |
1 Ekim'de Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşmasıyla yeni yasama dönemi çalışmalarına başlayan TBMM'nin ilk toplantısında ilk gündem, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın “Meclis açıldıktan sonra hükümet olarak ilk işimiz o olacak” dediği sınırötesi operasyon tezkeresi oldu. Tezkere ile, TSK'nın Kuzey Irak'ta operasyon yapabilmesi için hükümete verilen süre bir yıl daha uzatıldı. AÇILIM GÖRÜŞMESİNİN ZAMANI BELLİ DEĞİL
Demokratik açılımla ilgili genel görüşmenin ne zaman yapılacağı konusunda ise AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, “Henüz o konuda bir görüşme olmadı. Henüz belirleme yok, net olarak 'şu gün ya da şu hafta görüşelim' şeklinde birşey olmadı” dedi. Canikli Başbakanın muhalefet liderlerine göndermesi beklenen mektubun genel görüşme takvimiyle ilişkisi bulunmadığını söyledi.
Açılımda belirsizlik
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, demokratik açılım konusunun ne zaman Mecliste görüşüleceğinin henüz belli olmadığını söyledi. Parlamento muhabirleriyle sohbet toplantısı düzenleyen Canikli, ‘’Demokratik açılım konusunun ne zaman Mecliste görüşüleceği sorusuna, ‘’Henüz o konuda bir görüşme olmadı. Henüz belirleme yok, net olarak ‘şu gün ya da şu hafta görüşelim’ şeklinde bir şey olmadı’’ karşılığını verdi. Canikli, bir gazetecinin ‘’Başbakan’ın parti liderlerine göndereceği mektuptan sonra mı olur?’’ sorusuna, ‘’Onun doğrudan ilgili olduğunu sanmıyorum. Yani yazılı randevu talebiyle, bizim Mecliste yapacağımız açılımla ilgili görüme takvimi arasında bir ilişki olduğunu sanmıyorum. İkisi birbirinden bağımsız...’’dedi. Mektupla ilgili takvimin henüz belli olmadığını kaydeden Canikli, mektupta ne olacağına ilişkin soruya ‘’Randevu talebi...Başka bir şey yok. Mektup sanki farklı algılandı kamuoyunda. orada açılımla ilgili bir takım görüşlerin, kanaatlerin belirtileceği gibi bir algılama oldu. Öyle bir şey olmayacak, sadece bir yazılı randevu talebi olacak. Daha doğrusu randevu talebi yazılı olacak’’ diye konuştu. Canikli, ‘’Bu randevu talebinden sonra CHP size davette bulunacak değil mi?’’ sorusuna, ‘’Randevuyu kabul edecek ya da etmeyecek. Evet derse, belirlenen saatte görüşülecek. Sayın Başbakanımız ile Sayın Baykal görüşecek. Görüşmenin içeriğinizi bilemeyiz. Herkes her şeyi gündeme getirebilir. o konuda bir şey söyleme imkanına sahip değiliz. Ama tabii ağırlıklı olarak açılım ve açılımla bağlantılı her şey gündeme gelebilir. önceden gündemde belirlenmeyecek. Elbette güncel konuların tamamı konuşulabilir’’ dedi. Bir soru üzerine Canikli, Meclisle grup başkanvekilleriyle görüşülmesinin şu anda söz konusu olmadığını belirterek, öncelikle genel başkanların görüşmesinin ardından böyle bir şeyin gündeme gelebileceğini ifade etti. |
07.10.2009 |
2010’da seçim var mı? |
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, erken seçimle ilgili soruyu cevaplarken, “Bildiğim kadarıyla yok. AK Parti açısından düşünülmüyor, ama şartlar ne getirir ne götürür onu bilemiyorum. Bizim 2010’da seçim yapmak gibi şu anda aklımızdan geçen bir düşüncemiz yok’’ karşılığını verdi. Arınç: 2010’da seçim yok
DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2010’da seçim yapmak gibi şu anda akıllarından geçen bir düşüncelerinin olmadığını söyledi. CNN Türk’te canlı yayınlanan ‘’Tecrübe Konuşuyor’’ programına katılarak soruları cevaplandıran Bülent Arınç, ‘’Demokratik Açılım’’ çalışmasına ilişkin olarak, ‘’Önümüzdeki seçimin sonucu ne olacaksa olacak, ama biz doğru bildiğimiz bu işi mutlaka başarmaya devam edeceğiz’’ dedi. Arınç, Anayasa değişikliğine ilişkin olarak ise gönlünün sivil ve yeni bir anayasanın yürürlüğe girmesinden yana olduğunu kaydetti. Arınç, toplumun da sivil ve yeni bir anayasa beklediğine inandığını belirterek, ‘’Siyasi mutabakatı Parlamento içinde bulabildiğimiz zaman bir saniye geçirmeden bu işi yaparız. CHP’nin tutumu önemli, MHP’nin tutumu önemli. DTP’nin bu konuda destek verme ihtimalini daha yüksek görüyorum. Onlar kesinlikle böyle bir şeye karşı olduklarını bana kalırsa ifade etmediler, ama DTP ile bir beraberliğin 367’yi sağlamadığını siz de takdir edersiniz’’ şeklinde konuştu. ‘’2010’da gelecek yıl erken seçim var mı, yok mu?’’ sorusuna Arınç, ‘’Bildiğim kadarıyla yok. AK Parti açısından düşünülmüyor, ama şartlar ne getirir ne götürür onu bilemiyorum. Bizim 2010’da seçim yapmak gibi şu anda aklımızdan geçen bir düşüncemiz yok’’ karşılığını verdi. |
07.10.2009 |
Topçu: Kur’ân kurslarında yaş sınırı haksız bir uygulama |
BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, ‘’Kur’an kurslarında yaş sınırı haksız bir uygulamadır. Bu yasama yılında bu haksızlığın ortadan kalkacağına inanıyoruz’’ dedi. Topçu, MAZLUMDER Genel Başkanı Faruk Ünsal’ı parti genel merkezinde kabul etti. Ünsal, Kur’ân kurslarında yaş sınırının kaldırılmasına yönelik bir imza kampanyası başlattıklarını, Topçu ve BBP yöneticilerinin desteğini almak için ziyarette bulunduklarını kaydetti. Yalçın Topçu da parti olarak her zaman bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasının karşısında olduklarını ifade ederek, Kur’ân kurslarında yaş sınırlamasının kaldırılması gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda, MAZLUMDER’in çalışma ve çabalarını takdir ettiklerini dile getiren Topçu, inanç özgürlüğünün herkes için temel bir hak olduğunu söyledi. Hükümetin, Kur’ân kurslarında yaş sınırına ilişkin açıklamalarını takip ettiklerini belirten Topçu, ‘’Demokrasi dışı güçlerin koyduğu bu yanlış kararın kalkacağını umuyoruz’’ dedi. Kur’ân kurslarıyla ilgili yaş sınırının anti-demokratik bir uygulama olduğunu belirten opçu, ‘’Kur’ân kurslarında yaş sınırı haksız bir uygulamadır. Bu yasama yılında bu haksızlığın ortadan kalkacağına inanıyoruz’’ dedi. Topçu, MAZLUMDER’in başlattığı kampanyaya imza atarak destek oldu. |
07.10.2009 |
Avrupa Birliği’nden ifade özgürlüğü semineri |
BAŞBAKANLIK Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) ve Avrupa Komisyonu işbirliğiyle ‘’Siyasi Kriterler’’ alanında ‘’İfade Özgürlüğü’’ konulu seminer, Ankara’da yapılıyor. Ankara’daki Gazi Park Otelde düzenlenen seminerin açılışında Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın gönderdiği mesaj okundu. Bağış mesajında, “bir ülkede demokrasinin en sağlıklı göstergesinin o ülkede farklı seslerin ne ölçüde ses bulabildiği, o görüşlerin karar alma sürecinde ne kadar etkin olduğu” ile ölçüldüğünü belirtti. Mesajında, toplumsal barışın ancak vatandaşlara eşit olarak verilen düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleriyle olacağını ifade eden Bağış, devletin bireye, çoğunluğun azınlığa tahakküm ettiği değil, bireysel özgürlüklerin var olduğu, farklılıkların barış içinde yaşadığı bir Türkiye için çalıştıklarını kaydetti. “AB standardında demokrasi için hükümetin ve devlet kurumlarının AB standardında olması yetmiyor” denilen mesajda medyanın, siyasi partilerin, sendikaların, diğer kitle örgütlerinin, iş ve ekonomi dünyasının da kendi kurumlarını rekabete, şeffaflığa ve AB standardında demokrasiye uyarlaması gerektiği bildirildi. İki gün sürecek toplantıların ilk gününde “İfade özgürlüğüne getirilen meşru kısıtlamalar, Kamu düzenine karşı suçlar, Soruşturmanın gizliliğinin ihlali, Basın özgürlüğü” gibi konularda oturumlar yapılacak. Toplantıların ikinci gününde ise farklı alanları ilgilendiren dört ayrı çalıştay düzenlenecek. |
07.10.2009 |
Çelebi, sol ayağına üç ay basamayacak |
Florence Nightingale Hastaneleri Genel Koordinatörü Mücahit Atmanoğlu, uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralanan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin yaklaşık bir hafta hastanede kalacağını ve kırık sebebiyle 3 ay sol bacağının üzerine basamayacağını bildirdi. Atmanoğlu, “Kaç mermi çıkarıldı?” sorusu üzerine ise “2 tane mermi çekirdeği içeride kalmıştı. Ama 6 giriş çıkış var. 6-7 atış yapılmış. Çıkan mermilerden 2’si de kemikleri kırarak çıkmış” dedi. Bu arada, Çelebi, dün yoğun bakım ünitesinden çıkarılarak servis katındaki özel odasına yatırıldı. DİSK BAŞKANI NİYE VURULDU?
Öte yandan Çelebi’yi makamında vurmasının ardından silahıyla yakalanan saldırgan R.T. Emniyetteki sorgusunun ardından adliyeye çıkartıldı. R.T, Emniyet Müdürlüğündeki ifadesinde, ‘’DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ile geçmiş yıllarda halı ticareti yaptıklarını, 1995 yılından kalan 175 bin mark alacağını tahsil edemediğini ve olay günüde alacağını görüşmek için gittiği makamında, bu parayı tahsil edemediği için bu yola başvurduğunu’’ ileri sürdü. Zanlı R.T, ‘’amacının Çelebi’yi öldürmek olmadığını, sadece alacağını almak istediğini ve Çelebi’nin borcunu ödemesini istediğini, eğer ödemezse tekrar aynı yola başvuracağını söylediği’’ öğrenildi. R.T’nin 1980 öncesi Dev-Sol terör örgütü davasında, tutuklu bulunduğu cezaevinde 5 yıl 5 ay kaldıktan sonra af yasasından tahliye olduğu 1995 yılında, 10 kilo eroin ile yakalanarak yeniden bir süre cezaevinde kaldığı ifade edildi. |
07.10.2009 |
SAİD NURSî ANAHTAR ŞAHSİYETTİR |
RİSALE-İ Nur Enstitüsü, Türkiye’nin meselelerinin çözümünde Bediüzzaman Said Nursî’nin anahtar şahsiyet olduğunu vurguladı. Risale-i Nur Enstitüsü’nden yapılan açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP Kongresinde yapmış olduğu demokratik açılımla ilgili konuşmasında Bediüzzaman Said Nursî’nin (1878-1960) de ismini zikretmiş olmasının gecikmiş de olsa olumlu ve cesaret verici bir gileşime olduğu kaydedildi. Açıklamada, bütün ömrünü bu ülke insanları için harcamış, bu uğurda çok büyük çilelere katlanmış, insanlık dışı, muamelelere, hukuk dışı yargılamalara, zulümlere, tecrit, sürgün ve hapislere maruz bırakılmış bu mümtaz ismin Başbakan tarafından demokratik açılım çerçevesinde anılmış olmasının, Türkiye’nin geleceği, demokrasi ve özgürlüklerin daha da inkişafı açısından kayda değer bir gelişme olarak görüldüğü belirtildi. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Kongre salonunda telâffuz edilen isimler arasında en çok alkışı Said Nursî’nin alması da bu ülkeyi yönetenlerin ve entelektüellerin üzerinde dikkatle düşünmeleri gereken bir husustur. Bu alkışlar, yıllarca yapılan baskılar ve yok sayılmalara rağmen Bediüzzaman’ın milletimizin gönlünde nasıl taht kurduğunun ve müşterek bir değer olarak fikirlerinin toplum üzerindeki birleştirici etkisinin en bariz tezahürüdür. Ayrıca bu gerçek hem onu hem de fikirlerini dikkate almayan çözümlerin başarıya ulaşamayacağını da açıkça ortaya koymaktadır. Sayın Başbakanın konuşmasında diğer pek çok isim arasında maneviyat boyutu ve “Bitlisli” vurgusuyla mahallî bir isim gibi zikretmiş olması Bediüzzaman Said Nursî’nin, şöhreti Türkiye sınırlarını aşmış, eserleri bütün dünyada onlarca dile çevrilerek okunan, üniversitelerde araştırmalara konu olan, dünyanın ve insanlığın her türlü meselesine dair tahlilleri ve çözüm teklifleri olan evrensel bir mütefekkir ve düşünce adamı olduğu hakikatini değiştirmez. Önemli olan, Bediüzzaman Said Nursî’nin bu ülkenin birliği, beraberliği, insanımızın maddî ve manevî gelişimi ve insanları daha özgür yaşayabilmesi hususunda söylemiş olduğu fikirlerin dikkate alınması ve uygulanmasıdır. Bunun için de öncelikle Türkiye’nin idaresinde birinci derecede söz sahibi olanların, yetkililerin ve aydınların Bediüzzaman Said Nursî’nin yazmış olduğu Risâle-i Nur eserlerini iyi okuyup değerlendirmeleri gerekmektedir. Özellikle, son dönemde gündemde olan Kürt Sorunu ve bu husustaki açılımlarda bölgenin bir insanı olarak Bediüzzaman’ın tesbitleri ve problemlere çözüm teklifleri, etnik, kültürel, dinî, mezhepsel farklılıkların barış içinde bir arada yaşaması hususundaki önerileri, demokratikleşme konusundaki orijinal fikirlerinin dikkate alınması, Türkiye’nin meselelerinin çözümü için hayatî önemi haizdir. Sayın Başbakanın ve hükümetin ortaya koymuş oldukları açılımın sözde kalmaması gerekir. Bunun için hükümetten, Bediüzzaman Said Nursî’nin özlemini çektiği ve bütün ömrünü bu yolda vakfettiği, demokratik bir hukuk devletinin tesisi, insan hak ve özgürlüklerinin sağlanması, toplumsal barışın temini ve terörün sona erdirilmesi, hâlâ din ve dindarlar üzerinde süren baskıların kalkması konusunda gerekli çalışmaları bir an önce hayata geçirmesi beklenmektedir.” |
07.10.2009 |
Taksim’de IMF savaşı |
İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etmek amacıyla Taksim’de yürüyüş düzenlemek isteyen gruba, polis müdahale etti. Polis, sapanla bilye ve taş atan, çevredeki banka ve işyerlerine saldıran guba, havaya birkaç el ateş edip, tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti. Taksim, savaş alanı gibi
İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etmek amacıyla Taksim’de yürüyüş düzenlemek isteyen gruba, polis müdahale etti. Polis, sapanla bilye ve taş atan, çevredeki banka ve işyerlerine saldıran guba, havaya birkaç el ateş edip, tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti. DİSK, KESK, TMMOB, TTB öncülüğünde İstanbul’daki IMF ve Dünya Bankası toplantılarına karşı protesto eylemi düzenlendi. Taksim Gezi Parkı’nda başlayan protesto eyleminde KESK Başkanı Sami Evren bir konuşma yaptı. Konuşmanın tamamlanmasının ardından, aralarında bazı siyasî partilerin üyelerinin de bulunduğu grup, IMF-Dünya Bankası toplantılarının yapıldığı Kongre Vadisi’ne doğru yürüyüşe geçmek istedi. Çevrede güvenlik tedbiri alan emniyet güçlerinin uyarısına rağmen yürüyüşte direnen gruba, tazyikli su ve biber gazıyla müdahale edildi. Dağılarak kaçmaya çalışan eylemcilerin bir bölümü, Sıraselviler Caddesi üzerinde tekrar toplandı. Üzerlerine ‘’ESP’’ yazılı yelekler giyen maskeli protestocular, çöp konteynerlerini bir araya getirerek barikat kurmak istedi. Bu arada polise de sapanla bilye fırlattılar. Bunun üzerine emniyet güçleri, panzer eşliğinde tazyikli su ve biber gazıyla eylemcilere ikinci kez müdahale etti. Müdahale sırasında İstiklâl Caddesi girişine de eylemciler tarafından molotofkokteyli atıldı. Bunun üzerine bir emniyet mensubu havaya birkaç el ateş etti. Eylemciler kaçarken çöp konteynerlerini ateşe verip, otobüs duraklarına ve çevredeki bazı iş yerlerinin camlarına da zarar verdiler. Bu arada, Taksim Meydanı’nda metro girişi de kapatıldı. Polisin göstericilere müdahalesi ara sokaklarda devam etti. Ara sokaklardan 20-30’ar kişilik gruplar halinde çıkan göstericiler, İstiklâl Caddesi Galatasaray Meydanı ve Cihangir’de polisle çatıştı. Cihangir’de polise sapanla bilye ve taş atan protestocular, iki banka şubesi ve bir süpermarkete büyük zarar verdi. Polis çok sayıda göstericiyi gözaltına aldı. Olaylar sırasında çok sayıda polis memuru ve gösterci yaralandı.
BANKA ÇALIŞANLARI BİNADA MAHSUR KALDI
İş BankasI çalışanları ve bazı müşteriler molotof kokteylinin atılması üzerine binanın üst katına sığındı. İtfaiyenin gelmesiyle birlikte banka çalışanları dışarı çıkartıldı. Bazı müşteriler olaylar sebebiyle gözyaşı döktü. |
07.10.2009 |
Türk gemisi 3 ay sonra serbest |
Horİzon 1 Gemisi, Aden Körfezi’nde kaçırıldıktan 89 gün sonra korsanlarla yapılan anlaşma sonucu serbest bırakıldı. Gemini mürettebatı, yaklaşık 10 gün sonra Türkiye’ye dönecek. Ulaştırma Bakanlığı, Aden Körfezi’nde deniz haydutları tarafından kaçırılan Horizon 1 adlı Türk gemisi ile ilgili sorunun çözüldüğünü bildirdi. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, ‘’8 Temmuzda Aden Körfezi’nde deniz haydutları tarafından kaçırılan ve 11 Temmuzda Somali’nin Eyl Limanı’na demirletilen Horizon 1 adlı Türk gemisi ile ilgili sorun, gemi donatanının yaptığı girişimler ve diğer çalışmalar sonucunda çözülmüştür’’ denildi. Açıklamada korsanların ayrılmasının ardından geminin Eyl Limanı’ndan normal rotasına döndüğü kaydedildi. Horizon-1 gemisinde 4. Kaptan Aysun Akbay, İzmir’deki ailesine telefonla ulaşarak, bütün personelin iyi olduğunu bildirdi. Horizon 1’in sahibi olan Horizon A.Ş’nin avukatı Nilgün Yamaner, gemi ve 23 personelin önceki gün akşam saat 17.45’te kurtulduğunu, halen Horizon 1’in Gediz Firkateyninin eşliğinde Aden Körfezi’nden Ürdün’ün Akabe limanına seyir halinde olduğunu bildirdi. Kızıldeniz’in başına kadar gemiye eşlik edecek Gediz firkateyninin, gemideki personele sağlık yardımı ve yiyecek takviyesi yaptığını anlatan Yamaner, Akabe limanına kadar olan yolculuğun yaklaşık 1 hafta, 10 gün sürebileceğini kaydetti. |
07.10.2009 |
Memur “soyunacak”, kravat bırakacak |
Türkİye Kamu-Sen, 10 Ekimden itibaren ‘’iş bırakma, soyunma, kravat bırakma, bölgesel miting ve Ankara’ya yürüyüş’’ eylemlerine başlayacak. Konfederasyon Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 2-3-4 Ekimde Kızılcahamam’da gerçekleştirdikleri Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısı’nda ülkeyi yakından ilgilendiren konular ve kamu görevlilerinin sendikal ve demokratik haklarıyla ilgili değerlendirmeler yaptıklarını söyledi. Toplantı sonrasında hazırlanan sonuç bildirgesini açıklayan Akyıldız, “Bizler Türkiye Kamu-Sen olarak, taleplerimizin karşılanması çerçevesinde, sesimizin duyulduğu her noktada yanlış uygulamalara son vermek, kamu görevlilerinin toplu sözleşme ve grev hakkı konusunda toplumsal duyarlılık oluşturmak üzere, eylemlilik sürecini başlatmış bulunuyoruz. Bu bağlamda, Konfederasyonumuz bünyesinde oluşturulacak bir komisyon aracılığıyla takvimi belirlenecek bir dizi eylem kararı alınmıştır. Eylemler 10 Ekim-31 Aralık 2009 ve 1 Ocak-1 Ağustos 2010 tarihlerini içermek kaydıyla ve dozu giderek artan bir şekilde iki aşamalı olarak gerçekleştirilecektir.’’ Akyıldız’ın verdiği bilgilere göre, konfederasyon üyeleri 10 Ekim-31 Aralık 2009 tarihlerini kapsayan birinci dönemde, ‘’iş bırakma, soyunma, kravat bırakma, bölgesel miting ve Ankara’ya yürüyüş’’ eylemlerini yapacak. |
07.10.2009 |
Din görevlilerinin sorunları unutuldu |
Türkİye Diyanet ve Vakıf Hizmetleri Birliği Sendikası (Din-Bir-Sen) Genel Başkanı Lütfi Şenocak, din görevlilerinin sorunları unutulduğunu söyleyerek, “Din görevlilerinin halkın gözündeki değeri ile devletin verdiği değer arasında dağlar kadar uçurum var” diye konuştu. Din-Bir-Sen Genel Başkanı Şenocak, Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, hafta boyunca gerçekleştirilen etkinliklerde din görevlilerinin sorunlarının gündeme getirilmemesini eleştirdi. Din görevlilerinin yıllardır düşük maaşla ve hafta tatili yapmadan çalıştığını ifade eden Şenocak, normal memurlar gibi haklara sahip olmak istediklerini dile getirdi. Din görevlilerinin hak ettikleri yeri alması gerektiğini vurgulayan Şenocak, “Din görevlilerinin halkın gözündeki değeri ile devletin verdiği değer arasında dağlar kadar uçurum var. Din görevlilerimiz zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Din görevlilerimizin daha verimli çalışabilmesi için, maddî durumlarının iyileştirilmesi, mesai ücretlerinin ödenmesi, ek göstergelerinin yükseltilmesi, lojman temin edilmesi, cami temizliğinden sorumlu tutulmamaları gibi yıllardır devam eden sorunların bir an önce giderilmesi gerekmektedir” dedi. |
07.10.2009 |
DTP’nin kongresine soruşturma |
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, DTP’nin 3. Olağanüstü Büyük Kongresi ile ilgili soruşturma başlattı. Terör ve organize suçlara bakmakla görevli ve yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğince başlatılan soruşturma, ‘’terör örgütü üyesi olmak’’ ve ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçları çerçevesinde yürütülecek. Soruşturma kapsamında, ilgili güvenlik birimlerinden, kongreye ilişkin ses ve görüntü kayıtları istenecek. Hafta sonu düzenlenen DTP 3. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde, yüzleri kapalı bazı kişilerce, delegelerin bulunduğu bölümde terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan posterleri ve terör örgütünün renklerinin bulunduğu bez parçaları açılmıştı. Salondakiler ise bu sırada terör örgütü elebaşı lehine Kürtçe slogan atmıştı. |
07.10.2009 |
Otomobil, TIR’ın altına girdi: 5 ölü |
AğrI’nIn Patnos ilçesinde otomobil ile TIR’ın çarpışması sonucu 5 kişi öldü. Alınan bilgiye göre, Van’dan Patnos’a giden Sertaş Ataman yönetimindeki 65 EU 101 plakalı otomobil, Dedeli Köyü yakınlarındaki virajda dönüş yapmak isteyen Mehmet Aksu yönetimindeki 49 AS 351 plakalı TIR’ın altına girdi. Kazada, otomobilde bulunan Mustafa Malay, Harun Yüktaş, Kenan Işık ve Sertaç Acarcan olay yerinde yaşamlarını yitirirken, ağır yaralanan ve adı öğrenilmeyen bir kişi de Erciş Devlet Hastanesine kaldırılırken yolda öldü. Kazada hayatını kaybeden 5 kişinin Patnos’taki TOKİ inşaatının kanalizasyon ve altyapı işlerinin yapımını üstlenen şirketin mühendis ve işçileri olduğu öğrenildi. Kazadan sonra TIR şoförü Mehmet Aksu’nun gözaltına alındığı, olayda cesetlerin de otopsi yapılmak üzere Patnos Devlet Hastanesine kaldırıldığı bildirildi. |
07.10.2009 |
Eminağaoğlu’nun “dinlenme” şikâyeti işleme konmadı |
Adalet Bakanlığı, Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun, bazı hakim ve savcılar hakkında dinleme kararı veren sulh ceza mahkemeleri hakimleriyle ilgili şikâyetini işleme koymadı. Eminağaoğlu, 24 Nisanda YARSAV ve kendi adına Adalet Bakanlığına başvurarak, bazı hakim, savcılar hakkında dinleme kararı veren sulh ceza mahkemeleri hakimleri ve bu dinlemeleri talep eden adalet müfettişleriyle ilgili şikâyette bulunmuştu. Dilekçeyi inceleyen Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, sulh ceza mahkemesi hakimleri yönünden şikâyeti işleme koymadı. Bakanlığın işleme koymama kararında, “hakimler hakkındaki iddianın, yargılama faaliyetine ilişkin olduğu, hakimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı” belirtilerek, “bu hak ve yetkinin şikâyet olunan hakimler tarafından herhangi bir şekilde kötüye kullanıldığına dair somut delil gösterilmediğini” belirltildi. |
07.10.2009 |
Mescid-i Aksa provokasyonuna tepki büyüyor |
Çeşitli STK'ların bir araya gelerek oluşturduğu Filistin Dostları’nın çağrısıyla Taksim’de toplanan binlerce protestocu, İsrail’in ve yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırı ve provokasyonlarını protesto ederken, başka illerde de eylemler yapıldı. Mescid-i Aksa işgâline tepki giderek büyüyor
TAKSİM meydanında dün saat 17.00’de İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanî Yardım Vakfı ve çeşitli sivil toplum kuruluşları ile binlerce vatandaş, Mescid-i Aksa’ya Müslümanların girişini engelleyen ve çeşitli provokasyonlara girişen İsrail’i protesto etti. Pankart ve sloganlarla İsrail’in protesto edildiği yürüyüşte konuşan İHH İnsanî Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, bu yıl 3-9 Ekim tarihleri arasında Yahudilerin Sukot/Çardaklar Bayramı’nı kutlamakta olduğunu ve birkaç hafta öncesinden radikal Yahudi grupların, bu kutsal günlerinde özellikle 5 Ekim için 1 milyon kişi ile Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemek üzere çağrı yaptıklarını söyledi. Ve buna karşı Kudüslü Müslüman önderlerin de Mescid-i Aksa’nın boş bırakılmaması ve bir hafta boyunca muhtemel bir Yahudi saldırısından korunması yönünde Müslümanlara çağrıda bulunduklarını ekledi. Bülent Yıldırım, “Bu çağrıya kulak vererek Mescid-i Aksa’yı terk etmeyen yaklaşık 700 kişilik bir grup, İsrail polisi tarafından şiddet kullanılarak dışarı çıkarılmak istenmektedir. Çatışmalarda şu ana kadar itibarıyla 60 Kudüslü Müslüman yaralanmış durumdadır” dedi. Konuşması sık sık slogan ve tekbirlerle kesilen Bülent Yıldırım,“Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin değil bütün Müslümanlarındır” diyerek her an daha büyük bir saldırıya geçmeleri muhtemel olan radikal Yahudilerin, saldırılarını bir hafta boyunca devam ettireceklerini ifade etti. Mescid-i Aksa’nın tek bir sahibi vardır o da Müslümanlardır diyen İHH İnsanî Yardım Vakfı Genel Başkanı Yıldırım, konuşmasında asıl kurulma sebebinin Mescid-i Aksa’nın yakılması olan İslâm Konferans Örgütüne de seslenerek, “acilen toplanmalı ve bütün İslâm ülkelerine çağrıda bulunmalı ve ‘İsrail’le ilişkilerinizi kesin yoksa Mescid-i Aksa’yı bunlar işgal edeceklerdir’ demelidir” dedi. |
Gülsevil Kahriman 07.10.2009 |
“Kur’ân öğrenme yasağını millet affetmeyecek” |
Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, 28 Şubat’ın antidemokratik uygulamalarından birinin daha yok olmasının demokrasi açısından son derece memnuniyet verici olduğunu belirtirken, “Kur’ân öğrenimi üzerindeki anlamsız yasak, tarihin çöplüğündeki yerini alacak” dedi. Turbay, yaptığı açıklamada, 28 Şubat darbe sürecinde Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle Kur’ân kurslarına gidebilme yaşının 12’ye çekilmesi ve daha erken yaşlarda Kur’ân öğrenmenin engellenmesine dönük uygulama ve yasakların kaldırılması yönündeki girişimleri büyük bir memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
MİLLET YASAKÇILARI AFFETMEYECEK Turbay şöyle konuştu: “28 Şubat postmodern darbesi ile milletin evlâtlarının manevî değerlerden sistemli olarak uzaklaştırılmak istenmiştir. Bunlardan birisi de Kur’ân kurslarına katılabilmek için getirilen yaş sınırlamasıdır. 12 yaşın altındaki çocuklara Kur’ân eğitimini devlet eliyle yasaklayan böyle bir uygulama asla kabul edilebilir değildi. 1997 yılından bu yana demokratik tüm sivil toplum kuruluşlarının hemen her zeminde dile getirdikleri bu yasaktan dönülmüş olması, demokrasi adına da büyük bir kazanımdır. Ne var ki birkaç neslin maneviyatının kaybolmasına, Kur’ân’dan uzak tutulmasına neden olanları, buna destek verenleri, yasakçıları bu millet asla unutmayacak ve affetmeyecektir.”
BÜTÜN YASAKLAR KALDIRILMALI
İLGİLİ Devlet Bakanlığı’nın, manevi eğitimin üzerindeki yasakları kaldırmaya dönük bu çabalarını Bem-Bir-Sen olarak takdirle karşılıklarını ifade eden Mürsel Turbay, “Başta başörtüsü yasağı ve sendikal örgütlenme özgürlüğü olmak üzere, demokratik hak ve özgürlükler önündeki bütün yasaklamaların, kısıtlamaların da aynı demokratik bakış açısı ile ele alınmasını bekliyoruz” diye konuştu. |
FATİH KARAGÖZ 07.10.2009 |
THY, Asiana ile ortak çalışacak |
TÜRK Hava Yolları (THY) ile Güney Kore’nin Asiana Hava Yolları, ortak uçuş (code share) anlaşması imzaladı. İki havayolu arasında 25 Ekimden itibaren yürürlüğe girecek olan ortak uçuş anlaşması, THY Genel Müdürü Temel Kotil ve Asiana Hava Yolları Genel Müdürü Young-Doo Yoon tarafından imzalandı. Yapılan anlaşmanın iki ülke arasındaki ticaret ve turizmin gelişmesine katkı sağlayacak anlaşmayla, yolcuların, THY’nin, aralarında Türkiye, Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Rusya, Orta Asya veOrta Doğu olmak üzere 119 uluslar arası noktaya yaptığı uçuşlarla bağlantı kurma imkânı bulacak. |
07.10.2009 |
Batman’da bin 500 kadın Kur’ân-ı Kerim öğrenecek |
BATMAN İl Müftülüğü, Kur’ân-ı Kerim öğrenmek isteyen kadınlar için şehir merkezinde 35 kurs açtı. Yoğun talep üzerine faaliyete geçirilen kurslarda, yaklaşık bin 500 kadının Kur’ân-ı Kerim öğreneceği bildirildi. Kurslarda kadınlara Hz. Muhammed’in (asm) hayatı ve ibadetler konusunda bilgiler verilecek. Şevket Başak Camii’ndeki kursu ziyaret eden İl Müftüsü İbrahim Öcüt, insanın her yaşta ve her zaman öğrenmeye aday olduğunu söyledi. Öcüt, kurslarda verilen eğitimin kadınların hayatına önemli katkılar sağlayacağına işaret etti. |
07.10.2009 |
Öğretmenler, çocuklarının öğretmen olmasını istemiyor |
BAĞIMSIZ Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, “Ülkemizin geleceğini ve çocuklarımızı emanet ettiğimiz öğretmenlere verilen ücret sefalet ücreti bile değildir. Ülkemizde öğretmenler her geçen gün yoksullaşıyor. Öğretmenler artık borç batağında yüzüyor” dedi. Avrupa ülkelerinde en çok maaş alan mesleğin öğretmenlik olduğuna dikkati çeken Avcı, Türkiye’de öğretmenlerin eline “yoksulluk sınırında” bir ücret geçtiğini, öğretmenlerin büyük bölümünün geçimlerini ikinci, üçüncü işlerle sağlamaya çalıştıklarını, izlenen yanlış ücret politikaları sebebiyle öğretmenlerin giderek yoksullaşmaya başladıklarını ifade etti. Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği ölçütlere göre 4 kişilik bir ailenin temel harcamaları için aylık 2 bin 765 TL gerektiğine bildiren Gürkan Avcı, ancak Türkiye’de ortalama öğretmen maaşının bin 370 TL olduğunu, yıllardır izlenen politikalar yüzünden öğretmenlerin ekonomik, meslekî, özlük ve demokratik sorunlar altında ezildiğini ve mesleğine küstürüldüğünü kaydetti. |
07.10.2009 |
BÖYLE MAHYA OLUR MU? |
İstanbul'un kurtuluş günü gerekçe gösterilerek 5 Ekim gecesi Süleymaniye Camiinin minarelerine asılan “Ne mutlu Türküm diyene” mahyası yadırgandı. Güneydoğu'da dağa taşa yazılmasının bölge halkında yol açtığı rahatsızlık yıllardır tartışılan ve kaldırılması istenen bu sözün, geçtiğimiz günlerde Bursa'daki Diyarbakır maçı esnasında tribünlerde pankart olarak açılmasından sonra şimdi de camiye asılması yeni bir provokasyon olarak yorumlandı ve tepkiyle karşılandı. |
07.10.2009 |
Köye dönüşler hız kazandı |
KÖYLERİN su, kanalizasyon, sağlık ocakları ve diğer altyapı hizmetlerine kavuşması, bütün bağlantı yollarının asfalt olması, büyük şehirlerin özellikle varoşlarında yaşayan, daha önce köylerinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşları tekrar köylerine çekiyor. Aksaray’ın Ağaçören ilçesine bağlı Göllü Köyü muhtarı Abdulkadir Bayar, yaptığı açıklamada, daha önce köylerinden ayrılan bazı ailelerin köydeki değişim ve yükselen hayat standartları dolayısıyla tekrar evlerine döndüğünü söyledi. Bayar, Aksaray’da birçok köyde yürütülen su, kanalizasyon ve köy içlerinin parke ve bordür gibi malzemelerle düzenlenmesi, parkların yapılması çalışmalarının köye dönüşleri cazip hale getiren unsurlar olduğunu belirtti. ‘’BU KÖY, BİZİM KÖYÜMÜZ MÜ?’’ Şehirlerde geçim şartlarının zorluğuna dikkati çeken Bayar, ‘’Yıllar önce köylerinden ayrılanlar, gezmek için geldiklerinde köylerdeki değişimi görüp hayran kalıyor. Köyler modernleşiyor, gidenler geri geliyor ya da geri gelmek istediklerini bizlere iletiyorlar’’ dedi. Ağaçören ilçesinin 27 köyünden biri olduklarını anlatan Bayar, şunları kaydetti: ‘’Köyümüzde ilköğretim okulumuz, sağlık ocağımız mevcut, burada yaşayanların başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Köyümüzün gelişip güzelleşmesi için hep birlikte çalışıyoruz. Yakın zamanda köy içi düzenlemesi yapıldı. Kışın çamurdan girilemeyen köyümüz bugün şehri aratmıyor. İl Özel İdaresi alt yapısını hazırladı, Kaymakamlık tarafından kilitli taş alındı, işçiliğini de köyümüz karşılayarak caddelere yaklaşık 5 bin metrekare kilitli taş döşedik. Köylerimiz gelişiyor, güzelleşiyor, şehirlerde yaşayan köylülerimiz de en azından yaz ayını köyde geçirmek istiyor.’’ Bayar, evlerin önünden ana yola kadar döşenen kilitli taş sayesinde engellilerin de kimseden yardım almadan gezebildiğini söyledi.
AKSARAY’DA, KÖYLERE 300 BİN METREKARE KİLİTLİ TAŞ DÖŞENDİ
AKSARAY İl Genel Meclisi Başkanı Şaban Bostan, ilde yolu asfalt olmayan ve içme suyu bulunmayan köy kalmadığını söyledi. Köylerde meydan düzenlemeleri için yaklaşık 300 bin metrekare kilitli taş döşemesi yapıldığını anlatan Bostan, köylerin daha da güzelleştirilmesi için çalışmaların devam edeceğini söyledi. Bostan, şunları kaydetti: ‘’Kuraklık nedeniyle suyu yetersiz köylerimiz oluyor ancak, bütün köylerin su şebekesi tamamlandı. Kısa süre öncesine kadar köylerimizin önemli ihtiyaçları ve sorunları vardı. Ancak KÖYDES projeleri ve Özel İdare kaynaklarıyla köylerimizin, yol, su, kanalizasyon gibi altyapı sorunları çözülmeye başlandı. Çok sayıda köyün artık, büyük şehrin varoşlarından daha yaşanabilir olduğu söyleyebiliriz.’’ |
07.10.2009 |
Dökümhane ayağa kalkıyor |
FATİH Sultan Mehmet’in 1453’de bir çağın kapanıp, bir çağın açılmasına sebep olan İstanbul’u fethinde kullandığı top ve güllelerin yapıldığı Kırklareli’nin Demirköy ilçesindeki dökümhanede, bu yılın restorasyon çalışmaları tamamlandı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsüm Tanyeli, kendisinin başkanlığında ve Kırklareli Müzesi’nin gözetiminde toplam 25 kişiyle Ağustos ayında dökümhanede başladıkları restorasyon çalışmalarının bu yılki bölümünün sona erdiğini söyledi. Demirköy ilçe merkezine 4 kilometre mesafedeki 15. yüzyıl ortalarından 19. yüzyıl sonlarına kadar üretim yapılan dökümhanede bu yıl restorasyona yönelik çalışma yaptıklarını ve restorasyonu yapılan duvarın önündeki küçük bir alanda kazı da yapıldığını ifade eden Tanyeli, restorasyon ve kazı çalışmalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan sağlanan ödenekle gerçekleştirildiğini belirtti. Havaların müsait gitmesi sebebiyle restorasyon çalışmalarının aksamadan bitirildiğini bildiren Tanyeli, şunları kaydetti: ‘’Bu yılki restorasyon kapsamında 30 metre uzunlukta 6 metre yükseklikte olan duvarın onarımını yaptık. Fatih dönemi ve daha öncesinde yöredeki bol demir yatakları göz önünde tutularak, buraya demir döküm merkezi kurulmuştur. Fatih’in İstanbul’un fethinde burada dökülen topları kullandığı bilinmektedir. Bu yerde çalışmalarımızı gelecek yıl da sürdüreceğiz. 2010 yılında kazı çalışmalarımız dökümhanenin üretim alınanda devam edecek. Dökümhaneye o dönemde enerji sağlayan su gücüyle çalışan çarklı sistemi ve kanalları onarmayı hedefliyoruz.’’ Fatih dökümhanesinin bulunduğu alanın yanındaki mescidi onarmayı düşündüklerini anlatan Tanyeli, şunları kaydetti: ‘’Mescidin onarımı için Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan izin alacağız. Onarımı yapılacak olan mescidin projesi hazır. Bu kurulda kabul edildiği takdirde gelecek yıl ödenek bulduğumuzda mescidi onaracağız. Burası dökümhanenin tanıtım merkezi olarak kullanılacak.’’ Demirköy Doğayı ve Kültürel Değerleri Koruma Derneği Başkanı Sırrı Tayan da tarihî Demirköy Dökümhanesi’nin duvarlarının restore edilmesinin bu eserin gün yüzüne çıkarılması açısından önemli bir adım olduğunu ve kazıların başladığı 2001 yılından buyana dökümhanede demir işleme atölyesi, kömür ocakları, körük ve örs yeri ile üçüncü bir burç tespit edildiğini bildirdi.
DEMİRKÖY DÖKÜMHANESİ
TARİHİ Demirköy Dökümhanesi, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’de İstanbul’un fethinde kullandığı topların güllelerinin döküldüğü yer olarak biliniyor. Dönemin en ileri teknolojisiyle döküm yapılan, Demirköy Tophane-i Amiriye İşletmeleri olarak anılan dökümhanede, 15. yüzyıl ortalarından 19. yüzyıl sonlarına kadar aralıksız üretim yapılması dikkati çekiyor. |
07.10.2009 |
Kaya mezarlar, asırlara şahitlik ediyor |
TARİHSEL süreç içerisinde daima yeni yerleşimlere sahne olan Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde, M.Ö. 7. yüzyılda Paflagonyalılar tarafından yapıldığı bilinen kaya mezarları geçen asırlara adeta meydan okuyor. Kastamonu Vakıflar Müzesi Müdürü Hüseyin Karaoğlu, Taşköprü’nün 13 değişik yerinde 70 civarında kaya mezarı, tümülüs ve kale bulunduğunu söyledi. Eski uygarlıkların ve inanışların izlerini koruyan, önemli arkeolojik eserlerden birinin Taşköprü’ye 17 km. uzaklıkta bulunan Donalar Kaya Mezarı olduğuna işaret eden Karaoğlu, ‘’Taşköprü’nün Donalar (Süleyman) Köyü’nde bulunan kaya mezarının da M.Ö 7. yüzyılda Paflagonyalılar tarafından yapıldığı biliniyor. Kaya mezarının dış cephesinde ise aslan, kartal, boğa ve öküz kabartmaları dikkat çekiyor’’ dedi. Karaoğlu, Taşköprü’de çok sayıda kaya mezarı, tümülüs ve kalenin bulunmasını, ilçenin Paflagonya gibi önemli bir bölgeye başşehirlik etmesine ve köklü bir tarihe sahip olmasından kaynaklandığını belirtti. Karaoğlu, kaya mezarlarının, çok büyük bir alana kurulmuş Pompeiopolis Antik Kenti’nin çevresinde ve yakın bölgede yaşamış, büyük ihtimalle soyluların gömüldüğü çok görkemli eserler olduğunu vurguladı. Taşköprü Belediye Başkanı Hüseyin Arslan ise çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan ve köklü geçmişe sahip olan ilçede, tarihi eser ve kültür varlıklarının yaşatılması için gerekeni yapacaklarını ve asırlara tanıklık eden bu eserleri gelecek kuşaklarla buluşturmayı hedeflediklerini kaydetti. |
07.10.2009 |
Siirt Valiliği’nden çocuklara 388 bilgisayar |
SİİRT Valiliği, şehit ve gazi çocukları ile yetim ve öksüz çocuklara bilgisayar hediye edecek. Vali Necati Şentürk, yaptığı açıklamada, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın bir proje kapsamında Devlet Malzeme Ofisi’nden 388 adet bilgisayarı 367 bin TL’ye aldığını söyledi. Ülkelerin sorunlarının başında eğitimin yer aldığını ifade eden Vali Şentürk, şöyle dedi: ‘’Biz de bunu göz önünde bulundurarak öğrencilerimizi daha çok motive edebilmek, derslerinde başarılı olmalarını sağlamak üzere bilgisayar almaya karar verdik. Aldığımız bilgisayarları öncelikle şehit ve gazi çocukları ile yetim ve öksüz çocuklara dağıtmayı planlıyoruz. Bunların yanı sıra çok başarılı ama yoksul öğrencilerimize de dağıtım yapacağız. Bilgisayarların dağıtımına önümüzdeki günlerde başlayacağız.’’ |
07.10.2009 |
Su borcuna karşılık, belediyeye arsa verdiler |
YALOVA'NIN merkeze bağlı Safran Köyü, biriken su borcu dolayısıyla icralık olunca, çareyi arsasını belediyeye vermekte buldu. Yalova Belediye Meclisinin Ekim ayı ilk toplantısında, Safran Muhtarlığının belediyeye olan borcu karşılığında arsa verme teklifi görüşüldü. Yakup Koçal başkanlığında toplanan meclis, köyün 9 yıldan bu yana ödenmeyen ve 509 bin 208 TL’yi bulan su borcuna karşılık, köye ait olan 8 bin 142 metre karelik arsanın alınmasını, icra takibi ve davadan vazgeçilmesini kararlaştırdı. Safran köyü muhtarı Yüksel Yılmam, gazetecilere yaptığı açıklamada, köyün içme suyu ihtiyacının 2000 yılında yapılan depodan karşılandığını, ancak köydeki hiçbir vatandaşın su faturasını ödemediğini söyledi. Aradan geçen 9 yılda borcun bu noktaya ulaştığını dile getiren Yılmam, ‘’Yalova Belediyesi köy tüzel kişiliğini icraya verdi. Diğer köylerin de borcu olmasına rağmen tek icraya verilen yer biz olduk. Ben de göreve geldikten sonra bu sıkıntıyı aşmak amacıyla böyle bir teklifi meclise sundum’’ dedi. |
07.10.2009 |
Traktörün çıkamadığı yerde, domuzlardan faydalanıyorlar |
Manİsa’nIn Saruhanlı ilçesine bağlı Büyükbelen beldesi sakinleri, traktörle süremedikleri sarp arazideki zeytinliklerinde domuzlardan yararlanıyor. Tarlalarına domuzların sevdiği elma, incir gibi meyveleri gömen köylüler, domuzların meyveleri ararken burunlarındaki boynuzlarla karıştırdığı toprak havalandırılmış oluyor. Büyükbelen Belediye Başkanı Mehmet Keyik, beldede 98 bin dekar arazinin 40 bin dekarında zeytin yetiştirildiğini, zeytin üretimi yapılan arazilerin bir bölümünün ise dağlık, sarp bir bölgede bulunduğunu belirtti. Dağlık ve engebeli arazilerdeki zeytinliklere traktörlerin çıkamadığını, bu sebeple tarlanın bakım ve sürüm işleminin traktörlerle yapılamadığını ifade eden Keyik, şunları söyledi: ‘’Dağlık alanda arazisi olan keskin zekâlı vatandaşlarımız, bu soruna doğal yolla çözüm bulmuş. Hep tarlaları karıştırdığından ve ekinleri bozduğundan şikayet edilen domuzlar, bu kez burada insanlara yararlı oluyor. Bazı vatandaşlar, traktörlerin çıkamadığı zeytinliklerin belirli bölgelerini kazıp, buraya elma, kuru incir gibi domuzun sevdiği meyveleri gömüyor. Çal Dağı’nda yoğun olarak yaşayan domuz sürüleri de bu meyvelerin kokusunu alarak araziye geliyor. Domuzlar zeytin tarlasında gömülü olan meyveyi yemek için arayıp buluncaya kadar tarlayı burnundaki boynuzuyla kazıyor. Böylelikle tarlanın toprağı havalandırılmış oluyor. Bu, bölgede yıllardır kullanılan bir uygulama.’’ |
07.10.2009 |
Deprem korkusunu terapiyle yenecekler |
GEÇTİĞİMİZ ay Konya’da meydana gelen orta şiddetteki depremler ve devam eden artçılarının sebep olduğu endişeye karşı şehirde deprem konusunda eğitim çalışmalarına ağırlık verilmeye başlandı. Selçuk Üniversitesi (SÜ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ömer Ulukapı, 10-11 Eylül tarihlerinde, deprem konusunda en güvenli bölgelerden biri olarak bilinen Konya’da yaşanan orta şiddetteki 2 depremin ve devam eden hissedilir büyüklükteki artçıların, şehirde pek çok kişide tedirginliğe sebep olduğuna dikkati çekti. SÜ personeli ve öğrencileri başta olmak üzere, yaşanan bu tedirginliği gidermek için doğru bilgilendirmenin önemine inandıklarını ifade eden Ulukapı, Rektörlüğün aldığı bir kararla, personeli depreme karşı eğitme konusunda çalışmalara başladıklarını belirtti. İlk olarak seminerlere öğretim üyelerinden başladıklarını anlatan Ulukapı, ‘’Kısa süre önce başlayan eğitim çalışmamız, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Akrobasi Timi Türk Yıldızları’nın da yuvası olan 3. Ana Jet Üs Komutanlığınca da talep edildi. Bunun üzerine uzmanlarımız 3. Ana Jet Üssü personeline de deprem seminerleri verdi. Sadece subaylar, astsubaylar ve erbaşlar değil, erler de deprem eğitimi aldı’’ dedi. Seminerde aktif görev alan SÜ Sivil Savunma Uzmanı Sibel Kocabaş ise şu ana kadar Konya’da 5 bin kişiye, deprem, deprem algılaması ve depremde alınacak tedbirler konusunda eğitim verdiklerini belirtti. |
07.10.2009 |
Kapadokya seramiğine Japon eli değecek |
KAPADOKYA Meslek Yüksekokulundaki (MYO) seramik eğitiminin geliştirilmesi ve mükemmelleştirilmesi amacıyla Japonya ile iş birliği yapıldığı bildirildi. Kapodakya MYO Mütevelli Heyeti Başkanı Alev Alatlı, 2010 yılının ‘’Japon Tanıtım Yılı’’ olarak ilân edildiğini hatırlatarak, bu kapsamda Dışişleri Bakanlığı himayesinde Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun katkılarıyla Japonya ile iş birliği projesi gerçekleştirildiğini belirtti. Proje kapsamında, Kapadokya MYO’nun, Türk-Japon seramik ve çömlek ustalarını bir araya getireceğini ifade eden Alatlı, ‘’Hedefimiz Anadolu’nun yüzyıllardır aynı teknikle üretim yapan seramik çömlekçiliğinin küresel piyasada rekabet edebilmesini sağlayacak talebi oluşturmak amacıyla Türk seramik ve çömlekleri yüksek kalite ve estetikte üretim yapmasını sağlamaktır. Bu amaçla seramikte dünya lideri Japonya ile iş birliği yaptık’’ diye konuştu. Alatlı, seramiği sadece bir sanat dalı olarak görmeyen, bilimsel bir araştırma-geliştirme ve inovasyon konusu halinde getiren Japonlar’ın bu alanda kullandıkları eski ve yeni teknikleri Türk seramik ustalarına öğreteceğini kaydetti. |
07.10.2009 |
İzmirli, tarihini öğreniyor |
DOKUZ Eylül Üniversitesi (DEÜ) Sürekli Eğitim Merkezi (DESEM), herkesin katılımına açık olarak düzenleyeceği ‘’Arkeoloji ve Sanat Tarihi Sertifika Kursu’’ ile taşıdığı değer bilinmediği için ‘’harabe’’ olarak adlandırılabilen arkeolojik kazı alanlarını tanıtacak. Program Koordinatörü DEÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ergun Laflı, yaptığı açıklamada, kursun 19 Ekim’de başlayacağını, dört hafta süreceğini, eğitim kapsamında iki arkeolojik gezi düzenleneceğini bildirdi. Amaçlarının arkeoloji biliminin, İzmir halkının tüm kesimlerine tanıtılması ve sevdirilmesi olduğunu belirten Laflı, kurs ile şehirde yaşayanların tarih ve kültür bilincinin yükseltilmesinin de planlandığını ifade etti. Doç. Dr. Ergun Laflı, şu bilgiyi verdi: ‘’İzmir ve çevresindeki tarihi ve ören yerlerinin yeterince bilinmediğinden hareketle, her yaş ve meslek grubuna açık ‘Arkeoloji ve Sanat Tarihi Sertifika Kursu’ hazırladık. Dokuz Eylül Üniversitesinden bazı öğretim üyelerinin eğitici olarak yer alacakları bu kurslar çerçevesinde İzmir ili ve çevresindeki arkeolojik alanlara öğretim üyeleri rehberliğinde eğitici arkeolojik geziler de düzenlenecek. Sembolik bir katılım ücretinin alınacağı her kurs dönemi sonunda katılımcılara sertifika verilecek. Kurs, turist rehberliği, ören yeri satış elemanlığı gibi turizm ile geçimini sağlayan kişiler için de yararlı olacak şekilde düzenlendi.’’ |
07.10.2009 |
Buzdolabı gibi ev |
BAYBURT’TA bir kişi, kış mevsiminde daha sıcak tutmak için evinin dış yüzeyini ve çatısını buzdolabı kapaklarıyla kaplıyor. Merkeze bağlı Esentepe Mahallesi Çeçenistan Sokak’ta iki katlı müstakil evi bulunan Nabi Melekoğlu, Bayburt’ta karasal iklimin hakim olduğunu, bu sebeple kış mevsiminin çetin geçtiğini belirterek, ‘’Kışın evi ısıtmakta zorluk yaşıyoruz. Sobanın sıcaklığı hemen kayboluyor’’ diye konuştu. Bu sebeple bir süredir evi izole etmeyi düşündüğünü ifade eden Melekoğlu, ‘’İzolasyon sistemleri pahalı olduğu için benim aklıma bu yöntem geldi’’ dedi. Melekoğlu, ‘’buzdolaplarının ısıyı muhafaza etme özelliğinden farklı şekilde yararlanmak için bu yöntemi kullandığını’’ belirterek, ‘’Araştırdım ve hurdacılarda buzdolabı kapakları buldum. Eni 70 ve 150 santimetre arasında değişen kapakları, tanesini 5 liraya satın aldım. Evin dış kısmını kaplamaya başladım. Ailemin de yardımıyla evin dış cephesini kaplama çalışmalarımı sürdürüyorum’’ diye konuştu. Melekoğlu, sadece evin dış cephesini değil, çatısını da tutma bölümlerini söktüğü buzdolabı kapaklarıyla kaplayacağını, bunun için 350 adet kapak kullanacağını anlattı. |
07.10.2009 |