AB Genişleme Komiseri Olli Rehn’in Türkiye’den sorumlu kabine üyesi Heather Grabbe, “Türkiye’de devletin laiklik uygulamaları pek normal değil, hiçbir AB üyesine benzemiyor” dedi. Grabbe, AB üyeliğini destekleyen dinamik toplum kesimlerinin sürecin sonucu konusunda olumsuzluğa kapılmasında “AB’nin yanlış yönetiminin” de payı olduğunu söyledi.
DÜŞÜNCE Kuruluşu Avrupa Politika Merkezi’nde konuşan Heather Grabbe, kamuoyu araştırmalarında, Avrupalılar’ın çoğunluğunun Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkarken yarıya yakınının Türkiye’nin üyeliğini mümkün gördüğünü söyledi. Grabbe, Türkiye’de ise halkın çoğunluğunun AB üyeliğine destek verdiğini, ancak AB’ye girmeye olasılık verenlerin oranının yüzde 25 olduğunu, bunu şaşkınlıkla karşıladıklarını anlattı.
Türkiye’de ‘’AB üyeliğine büyük destek veren muhafazakârlar ve Anadolulu girişimciler gibi dinamik toplum kesimlerinin’’ bu sürecin sonucu konusunda olumsuzluğa kapılmasında ‘’AB’nin yanlış yönetiminin’’ payını kabul eden Grabbe, ‘’Eğer AB tarafı sözünü tutmazsa sürecinin sonunda, Türkiye’de reddedilme duygusundan kaynaklanan hayâl kırıklığının ilişkileri, müzakerelerin başladığı döneme kıyasla çok daha kötüleştirebileceği’’ uyarısında bulundu.
Grabbe, ‘’Eğer AB’nin genişleme tarihine bakarsanız, yukarı yönlü toplumsal hareketliliğin mümkün olduğunu ve istendiğini görürsünüz. Eğer statükodan memnunsanız neden doğası gereği aşağılayıcı olan AB müzakere sürecine katlanasınız? Burada kişisel olarak ve gelecek kuşaklar için daha iyi gelecek düşüncesi rol oynuyor. Ekonomik ve toplumsal açıdan daha iyi bir hayat, daha fazla hak ve özgürlükler beklentisi tüm bu sürecin sürekliliğini sağlıyor. Zahmetli bir sürece başka türlü kamuoyu desteği sağlayamazsın. Bu açıdan yukarı yönlü toplumsal hareketlilik AB’ye katılıma kamuoyu desteği için devâsâ önem taşıyor’’ diye konuştu.
Türkiye’nin ‘’siyasal bölünmüşlük ve mahkemeler sebebiyle’’ çok zaman ve enerji harcadığını belirten Grabbe, sivil anayasa konusunda toplumda hala uzlaşma sağlanamadığını ve yapılan reformların uygulamada çok yavaş ilerlediğini dile getirdi. Grabbe, ‘’Türkiye’deki liberaller AB’den daha fazlasını istiyor. AB yalnızca, AB içinde uzlaşma sağlanan konulara müdahale edebilir. Türkiye’deki birçok soruna AB’nin verecek cevabı yok. Örneğin azınlıkların entegrasyonu ya da din ve devlet arasındaki uygun ilişki. Bu konularda Türkiye’nin ne yapması gerektiğini tanımlayamayız. Ülke içinde açık ve serbestçe tartışılmasından yanayız’’ diye görüş bildirdi.
TÜRK LAİKLİĞİ ‘NORMAL’ DEĞİL
‘’Türkiye’de devletin laiklik uygulamaları pek normal değil, hiçbir AB üyesine benzemiyor. Farklı uygulamaları olan Avrupa Konseyi üyesi Rusya var’’ diyen Grabbe, ‘’AKP’li belediyelerde alkol yasağı bizim işimiz değil. Ne söyleyebiliriz? Bu, çok ustalık isteyen bir iş. AB içinde İsveç ve Finlandiya gibi alkol konusunda çok sıkı kurallar uygulayan ülkeler var. Gerçekten çok zor’’ diye konuştu.
Türkiye’deki reformların ordu üzerindeki etkisi sebebiyle ABD’nin isteğiyle gerçekleştirildiği iddialarını gerçekçi bulmadığını belirten Grabbe, ‘’Türkiye, kurulduğundan bu yana NATO üyesi. Eğer ABD, NATO bağlarıyla Türk ordusunu etkileyecek durumda olsaydı, Irak’ın işgali sırasında (tezkerenin geçmesi için) yapardı. Son yıllarda ABD’nin Türk ordusu üzerinde çok etkili olduğunu düşünmüyorum. Bence reform gündemi daha çok toplumsal istekten kaynaklanıyor’’ diye konuştu. Brüksel / aa
|