Türkİye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Dr. Şeref Özer, UNICEF’in verilerine göre, 2002-2006 yılları arasında 42 ülkede 1.5 milyondan fazla çocuğun savaşı gördüğünü belirterek, savaşın yeni kuşakların kişiliği üzerinde kalıcı olumsuz değişikliklere sebep olabileceğini bildirdi. Özer, yaptığı açıklamada, savaşın hem şahitlerini hem de sonraki kuşağı derinden etkilediğini söyledi. Savaşın yol açtığı terör ve şiddetin bir süre sonra kabullenildiğini ifade eden Özer, bunun kişilerde ‘’İnsanî değerleri yitirme ve güce boyun eğme riskini arttıracağına’’ dikkati çekti.
Şeref Özer, şunları kaydetti: ‘’Çeşitli araştırmalarda, savaşı gören toplumlarda, savaştan sonra şiddet ve insan öldürme davranışında ciddî bir artış görüldüğü ortaya çıktı. Meselâ ABD’de Vietnam Savaşı sırasında cinayet ve saldırı olayları 2 kat artmıştır. Savaşa giren toplumlarda şiddet ve saldırı olayları savaştan sonra en az yüzde 10 artarken, girmeyenlerde en az yüzde 10 azalmıştır.
Savaş, çeşitli ruhsal bozuklukların oluşmasına, bireyde şiddet ve saldırganlık davranışlarında ciddî artışa, insanî değerlerin kaybedilmesine, bireyin kendine ve topluma yabancılaşmasına, gelişmekteki yeni kuşakların kişilik gelişimi üzerinde olumsuz ve kalıcı değişikliklere sebep olmaktadır.’’
“SAVAŞ, TV’DEN
İZLEYENLERİ DE ÖRSELER”
Özer, savaşın yalnızca yaşayanları ve onların sonraki kuşaklarını değil, televizyonlarda savaşı ‘’Aksiyon filmi gibi’’ izleyenleri de örselediğini belirtti. Özer, şöyle devam etti: ‘’Yaklaşık 6 bin yılı bulan yazılı insanlık tarihinde 15 binden fazla savaş yaşandı. Bu her yıla yaklaşık üç savaş düştüğü anlamına geliyor. Her 30 yılı bir kuşak sayarsak bu güne dek dünya üzerinde yaşamış 185 kuşağın içinde sadece 10 kuşağın savaşsız bir ömür sürdüğünü söylemek yanlış olmaz. Neredeyse hayatı boyunca savaş görmemiş ya da şahit olmamış insan yok gibidir.
1945-1992 yılları arasında 150’nin üstünde savaş gerçekleşti ve 60 milyonun üzerinde insan öldü. Bu sayı, 19. yüzyıl savaşlarındaki toplam kayıpların iki katından fazla, 1992’den bu güne yaşanan savaş ve çatışmalar da bu sayıyı neredeyse iki katına çıkardı.
Artık her insan savaşı bir şekilde görüyor, ya yaşayarak ya izleyerek. Bu durum yaşayanlarda doğrudan, izleyenlerde dolaylı savaş travması yaşatabiliyor. Savaş travmasında birey öncelikle durumu inkâra yöneltip, yaşanan deneyimleri tahrip edici olmayan bir olay gibi algılamaya çalışıyor. Bireyde, olup biteni yanlış yorumlamak ve çarpıtmak, saldırganla özdeşleşmek, doğa üstü güçlere yönelmek ve sığınmak, çaresizlik ve güçsüzlükle örülü bir biçimde zayıf güçsüz kişilere yönelik eylemler üretmek biçiminde yeni ifadeler ortaya çıkabiliyor.’’ Ankara / aa
‘En çok
çocuklar
yıpranıyor’
Savaşlardan en çok yıpranan kesimin çocuklar olduğunu vurgulayan Özer, bu konudaki çeşitli verilere dikkati çekti.
UNICEF’in araştırmasına göre, 2002-2006 yılları arasında 42 ülkede 1.5 milyondan fazla çocuk savaşa bire bir şahitlik etti. Bütün dünyada 250 bin çocuk, asker ya da askerî birlikler içinde, aşçılık, cephane taşıma gibi çeşitli görevlerde çalıştırıldı. Hatta birçok çocuk, sıklıkla cinsel ve fiziksel istismara uğradı. Ayrıca, 1986-1996 yılları arasındaki savaşlarda 2 milyon çocuk öldü, 5 milyon çocuk sakatlandı. Bunun yanında, 12 milyon çocuk evsiz, 1 milyondan fazla çocuk ana-babasız kaldı ve 10 milyonu aşkın çocuk ruhsal sarsıntı geçirdi.
Yine UNICEF’in verileri, Filistin Gazze’de 2000 yılında 7-12 yaşlarındaki ilkokul öğrencilerinin yüzde 42’sinde savaşa bağlı travma sonrası stres bozukluğu olduğunu, çatışmalar bittikten yaklaşık 1 yıl sonra ise bu oranın yüzde 19 olarak belirlendiğini ortaya koydu.
Saraybosna’da yapılan araştırmada çocukların hemen hemen tamamının bombardımanlara şahit olduğunu, Angola’da çocukların yüzde 66-95’inin işkenceye uğradığını, insanların öldürülüşlerini gördüklerini ortaya çıkardı.
|