2009 yılı Türkiye-AB ilişkileri açısından çok önemli gelişmelere gebe olduğu belirtildi. ABhaber’e göre, Brüksel’deki AB gözlemciler, 2009’un AB ve Türkiye için ya hep ya hiç yılı olacağını dile getiriyor. 8 Aralık tarihli Avrupa Birliği dışişleri bakanları sonuç bildirisinde yer alan beklenmedik ve alışılmadık bir kelimenin, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin kesilmesine dair artan risklere dikkati çektiğini belirten gözlemciler, Ankara’nın Kıbrıs ile sorunlarını çözme ihtiyacının, dışişleri bakanlarının da uyarıda bulunduğu gibi ‘ivedilik’ kazandığını dile getiriyor. AB gözlekcileri, Türkiye’nin müzakerelerin başladığı 2005 yılından bu yana AB kriterlerini yerine getirmedeki başarısızlığı sebebiyle gelecek yıl sonuna kadar bir hesaplaşma yaşanmasının kaçınılmaz göründüğünü ifade ediyor. Gözlemciler, 2009 yılı ile ilgili değerlendirmelerini şöyle dile getiriyor:
“Reformlardaki başarısızlık ve derin siyasî kutuplaşma Türkiye’de doğru yönün kaybedilmesine yol açtı. Milliyetçilik ve insan hakları ihlâlleri yine yükselişe geçti. AB normlarının kabul edilmesi daha uzak görünürken, Türkler ile Kürtler arasındaki etnik gerginlik de arttı. AB’ye bağlı olarak, Türkiye, ekonomide önemli gelişme yaşadı ve bununla birlikte 2000-2004 yılları arasında Türk ekonomisinde yaşanan altın dönem şimdi risk altında bulunuyor.
Avrupa için Türkiye’yi kaybetmenin bedeli, düşünüldüğünden çok daha yüksek. Avrupa’nın, yakınındaki en büyük ve en hızlı büyüyen piyasalara erişimi daha da zor olacak. Kötüye giden AB ilişkileri, AB’nin, Türkiye’den geçecek Nabucco doğal gaz boru hattı planıyla Rus doğal gaz tedarikinde çeşitlenmeye yönelik ilk çabasında yavaşlamaya yol açtı. Bunun da ötesinde Türkiye ile eşit şartlarda çalışamayacağını ortaya koyan bir AB, İslâm dünyasında Batı’nın Müslümanları reddettiği inancını daha da derinleştirecektir.
AB-Türkiye arasındaki bu uzaklığın pek çok sebebi var. AB halkları ve siyasetçiler genişleme meselesine hiç olmadığı kadar uzak duruyorlar. Türkiye’nin AB’ye uzun vadede yapacağı katkılara ilişkin argümanlar, radikal İslâm, Türk göçmenlerin yaşayacağı iş kayıplarına dair endişeler, homojen bir Avrupa geçmişine duyulan özlemle birlikte değer kaybediyor.” Brüksel
|