Anadolu’daki “hayrat” anlayışı, çeşme yaptırma geleneği; çok eski meziyetlerimizin, en yaygın olanlarının başında gelmektedir.
Padişah sebillerinden, çoban çeşmelerine kadar benzersiz bir kültür… Küçücük köylerden dağ başlarına; İstanbul’dan yaylaklara yayılan bir hizmet yarışı… küçük köylerde bile onlarca çeşme…!
Anadolu’ya “ medeniyetler beşiği Anadolu” denmesi de bundan. Dünyada çok az toplum; yoldan gelip geçen insanlar, kuşlar, böcekler ve hayvanlar su içsin diye dağlarına, köy ve şehirlerine çeşme yaptırır!
Artık Anadolu’muzun köylerinin pek çoğunda sular evlerde akmaktadır; fakat buna karşılık, insanımız hâlâ yollara; dağlara ve şehirlere çeşme yapmaktan vazgeçmiyorlar.
İnsanımızın bu sevap kazanma hassasiyetini başka bir ülkede bulmak imkânsız. Çok sayıda çeşmenin suyu çekilse de köylümüz, şehirlimiz; hemen herkes bu tür hayırlı işleri asla ihmâl etmiyor.
Çeşme kitâbelerinin kendisi bile başlı başına birer san'at örneğini teşkil ediyor. Tanınmış devlet büyüklerinin yakınları da aynı özelliklere sahip. Kimi köylerimizin içinde bulunan bazı çeşmelerin şifa kaynağı oldukları da dikkatlerden kaçmıyor.
“Devlet Su İşleri” ibâresinin bile bir ufuk genişliği olarak algılanması gerektiği ifâde ediliyor. Her şehrin veya köyün ilk kurulduğu tarihlerle aynı olan çeşmelerin bulunduğu; bir zamanlar bazı köylerin bütün su ihtiyacını bu çeşmelerin karşıladığını da biliyoruz. “Su hayat demektir”, “Su hayattır!” deyimleri hem insanoğlunun varlığında suya duyduğu ihtiyacı ve hem de suyun hayat damarlarımızı beslediğini gerçeğini hatırlatır. Yeni Asya okuyucularından; “Bizim köyde, hayır için yapılan pek çok çeşme var..!” diyerek övünenler yerden göğe kadar haklılar.
|