|
|
|
Demokrasi getiremeden gidiyor! |
ABD öncülüğündeki işgal güçlerinin, Irak’a girmesinin üzerinden 5 yıl geçti. Bu sürede işgal güçlerine destek veren ülkelerdeki liderlerin bazıları seçimlerle, bazıları kendi istekleriyle görevlerini başka isimlere devretti, ancak Irak halkının işgalden sonra içine düştüğü kâbus hâlâ gayet canlı görünüyor.
ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin, “terörizme destek veren” Saddam Hüseyin yönetimin “sahip olduğu” kitle imha silâhlarının yok edilmesi amacıyla Irak’ı işgal etmesinin üzerinden 5 yıl geçti. Bu sürede koalisyon güçlerine destek veren ülkelerdeki liderlerin bazıları seçimlerle, bazıları kendi istekleriyle görevlerini başka isimlere devretti ancak Irak halkının işgalden sonra içine düştüğü kâbus hâlâ gayet canlı görünüyor. 4 Kasım’da yapılacak seçimle koltuğunu Barack Obama veya John McCain’e devredecek olan Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra başlatılan “terörizmle savaş” politikasının Afganistan’dan sonraki hedefi olarak Irak’ı göstermişti. Aradan geçen yıllardan sonra Irak’tan çekilme takvimini ve sürecini netleştireceği yolunda umutlananlar ise bunun gerçekleştiğini görmek için geçen iki yıldan sonra bir süre daha beklemek zorunda kalacak gibi görünüyor.
EBU GARİP ŞOKU
CBS televizyonunun 28 Nisan 2004’de yayınladığı Ebu Garip fotoğrafları, Amerikalı askerlerin Iraklı tutuklulara uyguladığı işkenceleri gözler önüne serdi. Iraklı tutukluların üzerlerine köpeklerin salındığı, çırılçıplak soyularak taciz edildikleri, yerlerde süründürüldükleri ve başka eziyetlere maruz kaldıkları belgelerle ispatlandı.
FELLUCE KATLİÂMLARI
Amerikan güçlerinin Kasım 2004’te Felluce şehrinde yaptığı operasyondan sonra toplanan cesetler gösterilerek, günler süren operasyon sırasında kimyasal silâh kullanıldığı iddia edildi. Bu iddiaları şiddetle reddeden Pentagon’dan bir sözcü, operasyondan bir yıl sonra, “çıkardığı yangın ve dumandan yararlanmak amacıyla Felluce’de beyaz fosfor bombası kullandıklarını” itiraf etti.
3 TRİLYON DOLARLIK SAVAŞ
Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, bütün kalemlerin asgarî düzeyde tutulmasına rağmen Irak savaşının bu güne kadarki gerçek maliyetinin 3 trilyon dolar olduğunu hesapladı. Stiglitz, “Üç Trilyon Dolarlık Savaş” adlı kitabıyla ilgili olarak yaptığı bir röportajda, “bu miktarın, şu ana kadar yapılan harcamaları ve savaştan dönen muhariplere ödenecek maaşları da içerdiğini, bu kişilerin yüzde 40’ının sakat döndüğünü ve çoğunun hayat boyu yardıma muhtaç olduğunu” söyledi.
DÜNYAYI DA KİRLETTİLER
BM ve çeşitli kuruluşlar, Irak’taki savaşın su, toprak ve hava kirliliği oranlarını arttırdığını yolunda raporlar hazırladılar. Uzmanlar, savaşın İran-Irak savaşı ve Körfez Savaşı’nın yol açtığı tahribatı daha da arttırdığını, bu zararın insan sağlığı için uzun dönemli sonuçları olacağını vurguladı. Irak’ta 5 yılda 4 binden fazla Amerikan askeri öldü, 30 binin üzerinde asker yaralandı. Ölen Iraklıların sayısının ise 1 milyonun üzerinde olabileceği ifade ediliyor.
|
01.11.2008
|
|
|
Irak büyük bir hapishane |
Iraklı muhalefet milletvekili Muhammed El Daini, Irak’ta hükümetin ve paramiliter grupların kontrolü altında, insanların yasal gerekçe olmadan tutulduğu 420 gayriresmî göz altı merkezi bulunduğunu söyledi.
Irak işkence merkezi gibi
IraklI bir muhalefet milletvekili, ülkesinde binlerce kişinin, resmi cezaevi sistemi dışındaki yüzlerce gözaltı merkezinde kötü muamele gördüğünü ileri sürdü. Sünnî milletvekili Muhammed El Daini, İsviçre’nin Cenevre şehrinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Irak’ta hükümetin ve paramiliter grupların kontrolü altında, insanların yasal gerekçe olmadan tutulduğu 420 gayriresmî gözaltı merkezi bulunduğunu söyledi. El Daini, bu gizli merkezlerden 13’üne girmeyi başardığını ve gizli gözaltı ağının varlığını doğrulayan bir hükümet raporunu da ele geçirdiğini bildirdi. Bu merkezlerde tutulanların işkence gördüğünü belirten El Daini, bu konudaki delillerini BM insan hakları ve Uluslararası Kızılhaç yetkililerine delil sunacağını kaydetti. Irak hükümeti tarafından iddialarla ilgili henüz bir açıklama yapılmadı. BM’nin bir raporunda, Irak’ta geçen yıl sonunda ABD ve Irak hükümet güçleri tarafından göz altına alınların sayısının yaklaşık 51 bin olduğu kaydedilmişti. Raporda, göz altına alınanların, resmî göz altı tesislerine nakledilmeden önce tutuldukları, varlığı bilinmeyen yerlerde kötü muamele gördüğü ifade edilmişti.
|
01.11.2008
|
|
|
“Obama’da ümit ışığı var” |
Demokrat başkan adayının Pakistan’daki Taliban kamplarını hedef alma ve Afganistan’daki asker sayısını arttırma vaadi, cumhuriyetçi rakibi John McCain’i Afganlıların gözünde arka plana itiyor.
Güneydeki Helmand vilayetinde yaşayan Sultan Ahmet Sultani, “Obama Irak’tan çekeceği askerleri Afganistan’a gönderecek” diyor ve bunu sevindirici buluyor. 43 yaşındaki tüccar, şöyle konuşuyor: “Amerika bu ülkede birçok fırsatı heba etti. Taliban rejiminin devrilmesi, 2004 ve 2005 seçimleri, yeni anayasa gibi başarılar elbette elde edildi, ama Taliban’ın önlenemeyen ilerleyişi ve uluslar arası camianın ilgisizliği her şeyin yerle bir olması sonucunu doğurabilir.” Gayrıresmi verilere göre, Afganistan’ın güney ve doğusunda uç gösterdikten sonra zamanla Kabil dahil neredeyse bütün yörelere yayılan kanlı şiddet olayları, 2008’de geçen yıla oranla şehirlere göre yüzde 30 ila 50 arttı; hem de yarısı Amerikalılardan oluşan 70 bin yabancı asker ve onların destekçisi 140 bin Afgan polisi ve askerine rağmen.
|
01.11.2008
|
|
|
Afganistan’dak en büyük sorun ‘kıtlık’ |
İngİlİz Uluslararası Silâhlı Kuvvetler Enstitüsünün (RUSI) raporunda, Afganistan’da yeniden yapılanma çalışmalarını sürdüren uluslar arası topluluğun önünde bu kış en büyük engelin kıtlık olacağı bildirildi.
Merkezi Londra’da bulunan kuruluşun raporuna göre, temel gıda maddelerinin fiyatlarının artması ve yaz mevsimindeki kuraklık gibi birçok etken sebebiyle bu kış Afganistan’da ‘’yıkıcı’’ bir kıtlık görülecek. Kıtlığın yaklaşık 8,4 milyon kişiyi olumsuz etkilemesi bekleniyor.
|
01.11.2008
|
|
|
Libya, Rus üslerine topraklarını açtı |
Rusya’da yayımlanan Kommersant gazetesi, bugün Rusya’yı ziyaret eden Libya lideri Muammer Kaddafi’nin, Rus yetkililere Libya topraklarında bir Rus askerî üssü kurulmasını önereceğini ileri sürdü.
Kommersant’ın, Kaddafi’nin ziyaretini organize eden bir kaynağa dayandırdığı haberde, ‘’Libya, Rus askerî deniz üssüne ev sahipliği yapmaya hazır’’ başlığı kullanıldı. Libya’nın Bingazi limanında kurulabileceği belirtilen üssün ABD’nin Libya’ya saldırmaması için teminat olacağı iddia edildi.
|
01.11.2008
|
|
|
Amerikalı Müslümanlar siyasete ısınıyor |
ABD’de gittikçe daha fazla Amerikalı Müslüman kadının siyasete atıldığı bildirildi.
Siyasete atılan Müslüman Amerikalıları 1996 yılından beri takip eden “Amerikalı Müslümanlar İttifakı”nın (American Muslim Alliance) kurucusu Ağa Said, 11 Eylül’den önce siyasete giren kadın oranı sadece yüzde 5’ken, bugün her üç adaydan birinin kadın olduğunu ifade etti. Said, özellikle 11 Eylül terör saldırılarından sonra, Müslümanların siyasete daha fazla ilgi duyduğu, bunların içinde kadınların dikkat çekici şekilde öne çıktığını belirtti.
|
01.11.2008
|
|
|
Bosna’da hava gergin |
Dayton Barış Anlaşması’nın baş mimarı ABD’li diplomat Richard Holbrooke, Sırplar ile Boşnak-Hırvat gruplar arasındaki ilişkinin savaş dönemi sonrasındaki en kötü seviyede olduğunu söyledi.
Holbrooke, kaleme aldığı bir yazıda Bosna-Hersek’in çöküşün eşiğinde olduğu uyarısında bulunmuştu. Avrupa Birliği, ülkedeki gerginlik sebebiyle siyasî liderleri suçlamıştı. Reuters’e konuşan Holbrooke, “Dayton’dan bu yana en gergin dönem. Gerginlik çok işbirliği az.” diye konuştu.
|
01.11.2008
|
|
|
Pakistan’da kayıp artıyor |
Pakİstan’In Belucistan eyaletinde meydana gelen depremde can kaybının artmasından endişe ediliyor.
Eyalet Bakanı Zamrak Han yaptığı açıklamada, askerlerin ve yardım örgütlerinin uzak bölgelerdeki insanlara yardım etmeye çalıştığını, ancak halen ellerine yeni can kaybı haberlerinin geldiğini bildirdi. Bakan Han, gerçek ölü sayısının 300’ün üzerinde olacağının tahmin edildiğini belirtti.
|
01.11.2008
|
|
|
Tayvan’ın 'domuz' duyarlılığı |
Tayvan’In Kaohsiung şehrinde düzenlenecek Dünya Oyunları’nda Müslümanların hassasiyetleri düşünüldü ve domuz eti yemek menüsünden çıkarıldı.
Organizasyon komitesi Müslüman sporcu ve hakemlerin hassasiyetlerine saygı gösterdiklerinden bu kararı aldıklarını açıkladı.
|
01.11.2008
|
|
|
İsrail'den yeşil ışık |
İsraİl’de görevinden istifa eden Başbakan Ehud Olmert, Türkiye’nin arabuluculuğunda Suriye ile yapılan görüşmelerin yeniden başlamasını istediğini bildirdi.
İsrailli yetkililer, geçici olarak görevini sürdüren Olmert’in, bu süre içinde diplomatik boşluk oluşmasını istemediğini belirtti.
|
01.11.2008
|
|
|
Petraeus merkez komutanı oldu |
Irak’takİ Amerikan askerlerinin eski komutanı Orgeneral David Petraeus, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (Centcom) oldu.
Görevi dün devralan Petraeus, Orta Doğu’nun yanı sıra Orta Asya ve Afganistan’dan sorumlu olacak. Orgeneral Petraeus’un gündeminin ağırlıklı konularının Irak ve Afganistan olacağı sanılıyor. Centcom’un başında, Korgeneral Martin Dempsey vekâleten bulunuyordu.
|
01.11.2008
|
|
|
Olsa da olur, olmasa da |
Anayasal sistemlerde bulunması öngörülen kurumlar, hakimiyetin kayıtsız şartsız millet tarafından kullanılmasının kolaylaştırılmasının yanında, zorlaştırabilir de.
Anayasa Mahkemesi anayasal sistemlerde illa bulunması gereken bir kurum değil. Bu kurum 1924 Anayasası—Teşkilat-ı Esasiye Kanunu— gereğince, anayasal sistemde yer almamıştır. Tabiî bu durumun önemli bir sebebi, o tarihlerde Anayasa Mahkemelerinin Avrupa’da henüz yeni bir olgu olmasıdır. İlk Anayasa Mahkemesi 1920’de Avusturya'da, ikincisi 1948'de İtalya'da ve üçüncüsü 1949'da Almanya'da kurulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin tartışmalara konu olduğu bu günlerde, mahkemenin kaldırılması veya yetkilerinin sınırlandırılması tartışmaları çeşitli kesimler tarafından dile getiriliyor. Insan Hak ve Hürriyetlerinin önünü açma düşüncesiyle yapılan bu tartışmalarda, sorgulanması gereken bazı yönler var.
Tartışma yapanların çoğunluğu, resmi ideolojiye bir şekilde dayanma tasavvuru ile karşımıza çıkıyor. Hak ve özgürlükleri sınırlama eğilimi bu ideolojinin temel taşlarından sayılan ‘laiklik’ ilkesine dayandırılıyor. Bu noktada ortaya çıkan insan hakkı ihlâlleri, Anayasa Mahkemesini, kararları sonucunda tartışmaların odağına oturtuyor. Ve bunun devamında da mahkemenin kaldırılması veya yetkilerinin sınırlandırılması düşüncesi gündeme getiriliyor. Fakat ‘hürriyetçi’ kesiminde, o ideolojiye atıf yapılarak bunu sağlamaya çalışmak, bir ironi gibi karşımıza çıkıyor.
Kişiler üzerinden çözüm arayışları, başörtüsü tartışmalarının alevlendiği zamanlarda da karşımıza çıkıyor. Başörtüsünün “kamusal alanda” serbest olmasını savunmak adına, Latife Hanım'ın durumu örnek olarak gösteriliyor.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor, “Cumhuriyet Halk Partisinin Altı Umdesi (cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık) ‘tek parti devri’nde Anayasa’ya eklendi. Bir partinin umdelerinin Anayasaya eklenmesini, Anayasaya uygunluk açısından nasıl açıklayacağız?
Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi olsa da olmasa da, ortak aklı rencide eden kararlar ve uygulamalar olabilir. Vicdanları sızlatan uygulamaların olduğu dönemlerde de, hatasız farz ettiğimiz kişiler yönetici olabilir.
Bu sorgulamalarla ulaşmaya çalıştığım nokta, özellikle insan hakları ile ilgili meselelerde, kişiler veya kurumlara göre pozisyon belirlemenin bir anlamının olmadığıdır. Zihniyet değişimi dediğimizde tam bu noktada gerçekleşmelidir. Hem, dünyanın ilerlediği yön de bu yöndür.
Başa dönersek; anayasal işleyişi kolaylaştıran -rahatlatan- kurumun veya kişinin varlığı veya yokluğu değil, taşıdığı zihniyettir.
|
SAİD HAFIZOĞLU
01.11.2008
|
|
|
|