|
Ticaret Borsası olarak üyelerimiz tüccar, sanayici ve esnaftan oluşsa da, üreticilerin yani çiftçilerin ürünleri borsamız satış salonlarında işlem görmesinden, mahsulün alınıp satılmasından dolayı tarım ve hayvancılıkla da bağımız vardır.
2008 yılı bizler ve üreticiler açısından iyi bir yıl olmamıştır. Üreticiler açısından üretim maliyetleri bir önceki yıla göre yüzde 100 artmasına rağmen (gübre ilaç, mazot), ürün satış fiyatları bir önceki yıla göre gerilemiştir.
Hasat döneminde ithal buğday limanlarlarda serbest bırakılmıştır. TMO’nun 2008 belirsizlik politikası hem köylüyü hem de tüccar ve sanayiciyi tedirgin etmiştir. Alan da, satan da memnun kalmamıştır. Hayvancılığın durumu da içler acısı. Ham madde fiyatlarındaki ani değişiklikler ve yükselmeler sektörü iflasın eşiğine getirmiştir. Tarım ve hayvancılıkta teşvik ve ürün destek miktarları artırılmalıdır. Destekler çok gecikmeden zamanında verilmelidir. Tüccar ve sanayicinin rahat ve ucuz kullanacağı uzun vadeli krediler faaliyete geçirilmelidir. Aksi halde daralan piyasada iflaslar daha da artacak, birçok aileler dağılacak ve ocaklar sönecektir. Hiç kimse pembe tablo çizmesin.
Bugün baktığımızda Türkiye’nin birçok problemleri mevcuttur. Ekonomi, terör, işsizlik, istihdam, gelir gider dengesizliği, fukaralık başta gelmektedir. Türkiye ve bölgemizde kan bağı ve din birliği olan İslâm ülkelerinde de problemler aynı. Türkiye’de problemlerin çözülmesiyle diğer İslâm ülkelerinde de çözüleceği kanaatindeyim. Ortak hastalıklarımızın da cehalet, fakirlik, ihtilaf olduğunu görüyoruz. Bu üç düşmanı ortadan kaldırmanın yolu da sanat, marifet, ittifak yoludur.
Uzun zamandır devam eden şehit haberleri de yüreklerimizi dağlamaktadır. Terör meselesi ve diğer problemlerin çözümü için tüm kesimlerin mutabakatını alarak sivil bir anayasanın acilen yapılması gerekmektedir. İnsanları ortak asgari müştereklerde hareket etme yollarını ortaya koymalıyız. Taksim’deki kapkaç olayları bitmeden Kandil’deki terörün bitmeyeceğini görmeliyiz. Ordumuzun ve polisimizin teröre karşı yapmış olduğu mücadele takdire şayandır. Bu mücadelenin amacına ulaşması ve problemlerin ortadan tamamen kaldırılması için meselenin sosyal, psikolojik, dini yönlerinin de bölge unsurlarının da göz önünde bulundurularak çözüm yoluna gidilmesi gerekmektedir. Mevcut sistemi muhafaza etmenin yolu sadece korku ve baskı unsuru olmadığını anlamalıyız. Radikal çözümler üretmeliyiz. Her insanın başına bir asker, bir polis dikmemiz mümkün değil. Örnek insan, topluma ve ailesine faydalı nesiller yetiştirmeliyiz. Aksi halde tinercisiyle, satanistiyle, hırsızıyla, kapkaççısıyla, eroin bağımlısı haline gelen gençlikle uğraşırız.
Örnek nesil yetiştirmenin yolu da, eğitim sistemimizde dini ilimlerle fen ilimlerinin bir arada okutulmasıdır. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Vicdanın ziyası ulum-i diniyedir. Aklın nuru fünunu medeniyedir. İkisinin birleşmesiyle hakikat tecelli eder.”
Osmanlı’nın son dönemindeki problemlerle bugünküler aynı. Yüz yıl önce Şam Emevi Camiinde Bediüzzaman’ın verdiği hutbede dile getirdiği çareleri (Hutbe-i Şamiye ve Münazarat isimli eserler) devleti idare eden büyüklerimiz tarafından ön yargıdan uzak incelenirse tüm sorunların çözüleceği kanaatindeyim. Çıkış yolu; tam demokrasi, hak ve hürriyetlerin artırılması, kapıyı çalan kişinin sütçü olduğundan herkesin emin olması...
Çorum Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı
| 
