ABD’deki Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasım'da üstlenecek olan Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB'ye üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu söyledi. Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını belirtti.
TÜRKİYE AB'DE KARARLI OLURSA ENGELLER KALKAR
ABD’DEKİ Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasımda üstlenecek Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını söyledi.
Alman Marshall Fonunun (GMF) Amerikalı ve Avrupalıların tutumu hakkında yılda bir yaptığı “Transatlantik Eğilimler” başlıklı kamuoyu araştırmalarının bu ay başında yayımlanan 2008 araştırması, Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını ortaya koydu. Raporda, AB vatandaşlarının ortalama yüzde 60’ı Türkiye’nin bir gün AB üyesi olacağını büyük olasılık olarak görürken, bu oran Türkiye’de yüzde 26’da kaldı.
Yapılan bu araştırmanın sonucu ve Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumla ilgili soruları cevaplayan Ünlühisarcıklı, 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerinin başlamasına kadar geçen sürede büyük bir “canlılık ve hızla” süren Türkiye-AB ilişkilerinin bu tarihten sonra hız kestiğini ifade etti.
Müzakerelerin belirsizliklerle başlaması, Kıbrıs sorununun müzakere sürecine yansıması, Avrupa’daki siyasî değişimler ve Türkiye’de yaşanan iç çalkantıların müzakere sürecine olumsuz yansıdığını kaydeden Ünlühisarcıklı, yaşanan süreci şöyle özetledi: “Bütün bunlar olurken, Türkiye’de de AB ile ilişkiler gündemin alt sıralarına düştü. Gelinen noktada, AB üyelik sürecinin Türk dış politikasının önceliği olup olmadığı üzerinde bile soru işaretleri ortaya çıktı. Sonuç olarak müzakereler durma noktasına geldi.”
Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülecek müzakerelerin çerçevesini oluşturan çerçeve belgesine “müzakerelerin açık uçlu olduğu” ifadesinin dahil edildiğini hatırlatarak, o sebeple Türkiye’nin müzakere sürecine ilk günden itibaren sorunlu başlandığını kaydetti. Önceki aday ülkelerin hiçbirinde böyle bir uygulama olmamasının Türkiye’de çifte standart olarak algınlandığını belirten Ünlühisarcıklı, ardından AB’nin önemli ülkelerinden gelen “imtiyazlı ortaklık” mesajlarının Türkiye’de kafaları daha da karıştırdığına işaret etti. “Türkiye’nin de bu dönemde sorunları aşmak için Türkiye-AB ilişkilerine gereken önceliği verdiğini söylemek güç” diyen Ünlühisarcıklı, bu durumda iki taraflı bir sorumluluktan bahsetmenin daha doğru olacağını ifade etti.
Fransa’nın yıl sonuna kadar sürecek AB dönem başkanlığını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülen müzakerelerde her dönem başkanlığı sırasında iki müzakere başlığının açılmasının yavaş yavaş gelenek haline gelmeye başladığına dikkati çekerek, “Fransa’nın dönem başkanlığında da bu ülkenin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusundaki olumsuz politikasına rağmen, ‘Şirketler Hukuku’ ve ‘Fikri Mülkiyet Hukuku’ başlıklarında müzakereler açıldı. Fransa dönem başkanlığının kalan bölümünde ayrıca yeni başlıklarda müzakerelerin açılması beklenmemeli” diye konuştu.
‘SEVR SENDROMU’ YERSİZ
GMF’nin “Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını” ortaya koyan araştırmasını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye’de AB şüpheciliğinin iki kaynağı olduğunu bildirdi ve şöyle konuştu: ”Bunlardan birincisi ‘Sevr sendromu’ olarak da adlandırabileceğimiz Batılı devletlerin Türkiye’yi bölmeye çalıştıkları algısıdır. Diğeri ise AB’nin iki yüzlü olduğu, bir yandan Türkiye’yi üyelik vaadiyle oyalarken öte yandan aslında Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceğini bildiği algısıdır. Bu algıların gerçekle örtüşüp örtüşmediği tartışılabilir ve bana göre gerçekle örtüşmemektedir. Ancak algılar bir kere oluştuğu zaman gerçeğin yerini tutarlar.”
Özgür Ünlühisarcıklı, son yıllarda Türk kamuoyunda AB’nin Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceği algısının güçlenmesine, bazı Avrupalı liderlerden istikrarlı bir biçimde gelen olumsuz mesajların ve Türkiye’yi yönetenlerin konuyu gündemin alt sıralarına indirmesinin yol açtığını savundu.
Bundan sonraki süreçte, AB üyelik sürecine verilen önemin ve siyasî kararlılığın gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin yönetiminde rol oynayan herkesin sürece olumlu katkıda bulunmak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Türkiye AB konusunda yeni bir kararlılık oluşturursa, önündeki engeller birer birer kalkacaktır” dedi.
MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN SON DURUM
TÜRKİYE AB’ye katılım müzakereleri, AB Devlet ve Hükümet Başkanlarının 17 Aralık 2004 zirvesinde aldığı karar doğrultusunda, yaklaşık üç yıl önce, 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da yapılan Hükümetler Arası Konferans sonucunda başlatıldı.
Böylece, Türkiye’nin AB müktesebatına uyum süreci de başlamış oldu. AB hukuk sistemine verilen ad olan AB müktesebatı, yaklaşık 120 bin sayfadan oluşuyor. AB’yi kuran ve daha sonra değişiklikler getiren antlaşmalar ve aday ülkelerin AB’ye katılırken imzaladıkları katılım antlaşmaları ile Konsey, Komisyon ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı gibi topluluk organlarının çıkardıkları bütün mevzuatı ifade eden müktesebat, Katılım Müzakere Fasıllarını 35 başlık altında sınıflandırıyor.
Bugüne kadar, Türkiye için “Müzakeresi açılan ve geçici olarak kapatılan fasıllar”, “Müzakeresi açılan fasıllar”, “AB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenmeyen ve müzakerelere açılması beklenen fasıllar”, “AB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenen fasıllar”, “AB Konseyinde görüşülmesi süren fasıllar” ve “Taslak tarama sonu raporlarının henüz Türkiye’ye iletilmediği fasıllar” şöyle:
nMüzakeresi açılan ve geçici olarak kapatılan fasıllar: Bilim ve Araştırma
nMüzakeresi açılan fasıllar: Şirket Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstatistik, İşletme ve Sanayi Politikası, Trans-Avrupa Şebekeleri, Tüketicinin ve Sağlığının Korunması ve Malî Kontrol
nAB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenmeyen ve müzakerelere açılması beklenen fasıllar: Ekonomik ve Parasal Politika, Eğitim ve Kültür
nAB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenen fasıllar: Malların Serbest Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Kamu Alımları, Rekabet Politikası, Mali Hizmetler, Bilgi Toplumu ve Medya, Tarım ve Kırsal Kalkınma, Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı, Vergilendirme, Sosyal Politika ve İstihdam, Çevre ve Gümrük Birliği.
nAB Konseyinde görüşülmesi süren fasıllar: İşçilerin Serbest Dolaşımı, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası, Enerji, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu, Yargı ve Temel Haklar, Adalet, Özgürlük ve Güvenlik, Dış İlişkiler, Malî ve Bütçesel Hükümler.
nTaslak tarama sonu raporlarının henüz Türkiye’ye iletilmediği fasıllar:
Dış, Güvenlik ve Savunma Politikaları.
AB dönem başkanlığını 1 Temmuzda üstlenen ve görevi 1 Ocakta Çek Cumhuriyeti’ne devredecek olan Fransa’nın AB dönem başkanlığı sırasında Türkiye ile yürütülen müzakerelerde bugüne kadar iki yeni başlık (Şirketler Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku) açıldı.
|