|
|
|
Camiye kilise desteği |
KATOLİK PİSKOPOSLARDAN BİLDİRİ Alman Piskoposlar Konferansı çerçevesinde bir araya gelen Katolik piskoposlar, ülkede cami yapımını desteklediklerini açıkladılar. Konferans sonunda bildiri yayınlayan 67 piskopos, halk arasında cami yapımıyla ilgili korku ve endişe oluşturulmaması gerektiğini bildirerek, konunun siyasî malzeme yapılmaması çağrısında da bulundu.
CAMİ YAPMAK ÖZGÜRLÜĞÜN GEREĞİ
Bildiride, Almanya’da Müslümanların yaşadığı gerçeğinin gözardı edilmemesi gerektiği belirtilerek, “Din özgürlüğüne hiç şüphesiz Müslümanların kendilerine lâyık cami yapmaları da dahildir’’ denildi. Bildiride, Almanya’da cami yapılmasının, Müslüman ülkelerde kilise yapılması şartına bağlı olmayacağı da ifade edildi.
|
29.09.2008
|
|
|
Alternatif DP olacak |
ALTI YILDA NEREYE GELDİK? DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, ‘’AKP iktidarının ülkeyi yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardan kurtaramayacağını’’ ifade ederek, ‘’6 yıldan beri ülkede hangi kesim zenginleşti? Din, vicdan özgürlüğü, çağdaşlaşma ve modernleşmede hangi noktaya gelindi?’’ diye sordu. Partisinin tüzüğünde değişiklik yapılacağını, reformist ve çağdaş bir program hazırlayacaklarını belirten Soylu, ‘’‘Alternatif yoktur’ diyenlere, ‘Alternatif DP’dir’ diye haykırmak istiyorum’’ dedi.
‘Alternatif DP’dir’ diye
haykırmak istiyorum’
DEMOKRAT Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Bizler, inançlı ve inatçı insanlarız. ‘Alternatif yoktur’ diyenlere, ‘Alternatif DP’dir’ diye haykırmak istiyorum’’ dedi. Süleyman Soylu, partisinin Dedeman Oteli’nde düzenlenen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, göreve geldiğinden bu yana ülkenin birçok yerini dolaştığını ve ülkenin sahip olduğu zenginlikleri gördüğünü söyledi.
Soylu, ABD’deki gelişmeleri yakından izlediklerini, ‘’kapitalizmin can çekiştiğini’’ belirterek, ‘’DP, yeni dünya düzeninde, köklü geçmişiyle, yeni siyaset anlayışıyla iktidara gelmeyi amaçlıyor. Amacımız, güçlü ve yeniden üreten Türkiye’dir’’ diye konuştu. ‘’AK Parti iktidarının ülkeyi yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardan kurtaramayacağını’’ ileri süren Soylu, ‘’6 yıldan beri ülkede hangi kesim zenginleşti? Din, vicdan özgürlüğü, çağdaşlaşma ve modernleşmede hangi noktaya gelindi?’’ diye sordu.
Partisinin tüzüğünde değişiklik yapılacağını, reformist ve çağdaş bir program hazırlayacaklarını belirten Soylu, ‘’Türkiye’yi bu insanlara bırakmayacağız. Bana itimat edin. Bu, Türkiye’nin ihtiyacı olan bir partidir. Bizler, inançlı ve inatçı insanlarız. ‘Alternatif yoktur’ diyenlere, ‘Alternatif DP’dir’ diye haykırmak istiyorum’’ dedi.
YARINLARIMIZ İÇİNDEMOKRAT İKTİDAR
Soylu, ‘’Türkiye’nin yeniden yarınlara güvenle bakmasını sağlayacak atmosferi kurmak zorundayız’’ dedi. ‘’Ülkeyi bölmeye ve ‘’öteki’’ meydana getirmeye çalışanlara seyirci kalmayacaklarını’’ ifade eden Soylu, ‘’Türkiye’nin yeniden yarınlara güvenle bakmasını sağlayacak atmosferi kurmak zorundayız’’ diye konuştu. Soylu, Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyada yalnızca kendi sorumluluklarıyla sınırlı bir role sahip olmadığını, Irak’ta binlerce kişinin ölmesinin, ‘’güçlü bir Türkiye olmamasından’’ kaynaklandığını savunarak, ‘’Bugün demokrat eller yönetimde olsaydı, yıllarca egemen olduğumuz coğrafyada güçlü ve yöneten bir Türkiye olurdu’’ diye konuştu. Bunu sağlamak için çaba gösterdiklerini ifade eden Soylu, ‘’Ne yaptığımı ve bu partinin nasıl ayağa kalkacağını biliyorum’’ dedi.
|
29.09.2008
|
|
|
Yolsuzluk yapanı teşkilâta sokmayacağız |
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, memleketin soyanların tamamının iktidar partisinin etrafında yuvalanıp, oradan nasiplenmeye çalıştıklarını ifade ederek, “AK Parti, bugüne kadar çok hassas şekilde bu dengeyi teraziyi getirdi götürdü. Bundan sonra da bütün hassasiyetle bu süreci devam ettirecektir. Yani yolsuzluk, hırsızlık yapanları bu teşkilâta sokmayacağız’’ dedi.
İKTİDAR PARTİSİNE YUVALANANLAR
Çelik: Hırsızlık yapanı teşkilâta sokmayacağız
ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ‘’Yolsuzluk, hırsızlık yapanları bu teşkilâta sokmayacağız’’ dedi. Faruk Çelik, partisinin Gürsu ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, dünyanın küresel ekonomik krizle çalkalandığını ve tüm ülkelerin bu krizden mümkün olduğunca az etkilenmek için çaba gösterdiklerini söyledi. Türkiye’de son 1.5 yılda, cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte siyasal ve ekonomik istikrarı bozmaya dönük süreçler yaşandığını ifade eden Çelik, ‘’Son günlerde ülkenin gündemi olmaması gereken ama gündem diye bizim önümüze konan konuların ne derece insanımızı meşgul etmeye, dünya gerçeklerinden uzaklaştırmaya dönük olduğunu görmek için kahin olmaya gerek yok’’ diye konuştu. Türkiye’de muhalefet sorununun hâlâ sürdüğünü, siyasetçilerin ve siyasal partilerin dünyadaki bu olayları okumaktan çok uzak olduğunu dile getiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: ’’Kapatma olayları olmadı. Başka olaylar olmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki krizler olmadı. Muhtıralar olmadı, o olmadı bu olmadı. Şimdi ne olacak? Akı kara yapabilir miyiz? Bütün mücadele bu. Niye? 6 ay sonra seçim var. (Acaba AK Parti’nin aklığını acaba nasıl giderebiliriz, buradan bir çıkış yolu bulabilir miyiz? Milletin kafasını bulandırabilir miyiz?) gibi. Şunu söylemek durumundayım. Son olaylarla ilgili olmamak koşuluyla söylüyorum, çünkü son olaylar aynen laiklik ve cumhuriyet tartışmaları, nasıl gerçekçi, ayakları yere basmayan şekildeyse aynen şu andaki tartışmalar da seçime dönük tartışmalardır.’’
|
29.09.2008
|
|
|
Engeller kararlılıkla aşılır |
ABD’deki Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasım'da üstlenecek olan Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB'ye üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu söyledi. Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını belirtti.
TÜRKİYE AB'DE KARARLI OLURSA ENGELLER KALKAR
ABD’DEKİ Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasımda üstlenecek Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını söyledi.
Alman Marshall Fonunun (GMF) Amerikalı ve Avrupalıların tutumu hakkında yılda bir yaptığı “Transatlantik Eğilimler” başlıklı kamuoyu araştırmalarının bu ay başında yayımlanan 2008 araştırması, Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını ortaya koydu. Raporda, AB vatandaşlarının ortalama yüzde 60’ı Türkiye’nin bir gün AB üyesi olacağını büyük olasılık olarak görürken, bu oran Türkiye’de yüzde 26’da kaldı.
Yapılan bu araştırmanın sonucu ve Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumla ilgili soruları cevaplayan Ünlühisarcıklı, 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerinin başlamasına kadar geçen sürede büyük bir “canlılık ve hızla” süren Türkiye-AB ilişkilerinin bu tarihten sonra hız kestiğini ifade etti.
Müzakerelerin belirsizliklerle başlaması, Kıbrıs sorununun müzakere sürecine yansıması, Avrupa’daki siyasî değişimler ve Türkiye’de yaşanan iç çalkantıların müzakere sürecine olumsuz yansıdığını kaydeden Ünlühisarcıklı, yaşanan süreci şöyle özetledi: “Bütün bunlar olurken, Türkiye’de de AB ile ilişkiler gündemin alt sıralarına düştü. Gelinen noktada, AB üyelik sürecinin Türk dış politikasının önceliği olup olmadığı üzerinde bile soru işaretleri ortaya çıktı. Sonuç olarak müzakereler durma noktasına geldi.”
Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülecek müzakerelerin çerçevesini oluşturan çerçeve belgesine “müzakerelerin açık uçlu olduğu” ifadesinin dahil edildiğini hatırlatarak, o sebeple Türkiye’nin müzakere sürecine ilk günden itibaren sorunlu başlandığını kaydetti. Önceki aday ülkelerin hiçbirinde böyle bir uygulama olmamasının Türkiye’de çifte standart olarak algınlandığını belirten Ünlühisarcıklı, ardından AB’nin önemli ülkelerinden gelen “imtiyazlı ortaklık” mesajlarının Türkiye’de kafaları daha da karıştırdığına işaret etti. “Türkiye’nin de bu dönemde sorunları aşmak için Türkiye-AB ilişkilerine gereken önceliği verdiğini söylemek güç” diyen Ünlühisarcıklı, bu durumda iki taraflı bir sorumluluktan bahsetmenin daha doğru olacağını ifade etti.
Fransa’nın yıl sonuna kadar sürecek AB dönem başkanlığını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülen müzakerelerde her dönem başkanlığı sırasında iki müzakere başlığının açılmasının yavaş yavaş gelenek haline gelmeye başladığına dikkati çekerek, “Fransa’nın dönem başkanlığında da bu ülkenin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusundaki olumsuz politikasına rağmen, ‘Şirketler Hukuku’ ve ‘Fikri Mülkiyet Hukuku’ başlıklarında müzakereler açıldı. Fransa dönem başkanlığının kalan bölümünde ayrıca yeni başlıklarda müzakerelerin açılması beklenmemeli” diye konuştu.
‘SEVR SENDROMU’ YERSİZ
GMF’nin “Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını” ortaya koyan araştırmasını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye’de AB şüpheciliğinin iki kaynağı olduğunu bildirdi ve şöyle konuştu: ”Bunlardan birincisi ‘Sevr sendromu’ olarak da adlandırabileceğimiz Batılı devletlerin Türkiye’yi bölmeye çalıştıkları algısıdır. Diğeri ise AB’nin iki yüzlü olduğu, bir yandan Türkiye’yi üyelik vaadiyle oyalarken öte yandan aslında Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceğini bildiği algısıdır. Bu algıların gerçekle örtüşüp örtüşmediği tartışılabilir ve bana göre gerçekle örtüşmemektedir. Ancak algılar bir kere oluştuğu zaman gerçeğin yerini tutarlar.”
Özgür Ünlühisarcıklı, son yıllarda Türk kamuoyunda AB’nin Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceği algısının güçlenmesine, bazı Avrupalı liderlerden istikrarlı bir biçimde gelen olumsuz mesajların ve Türkiye’yi yönetenlerin konuyu gündemin alt sıralarına indirmesinin yol açtığını savundu.
Bundan sonraki süreçte, AB üyelik sürecine verilen önemin ve siyasî kararlılığın gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin yönetiminde rol oynayan herkesin sürece olumlu katkıda bulunmak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Türkiye AB konusunda yeni bir kararlılık oluşturursa, önündeki engeller birer birer kalkacaktır” dedi.
|
29.09.2008
|
|
|
Engeller kararlılıkla aşılır |
ABD’deki Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasım'da üstlenecek olan Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB'ye üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu söyledi. Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını belirtti.
TÜRKİYE AB'DE KARARLI OLURSA ENGELLER KALKAR
ABD’DEKİ Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörlüğü görevini 1 Kasımda üstlenecek Özgür Ünlühisarcıklı, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin geri plana düşmesinden hem AB’nin, hem de Türkiye’nin sorumlu olduğunu, Türkiye’nin AB konusunda yeni bir kararlılık göstermesi halinde önündeki engellerin birer birer kalkacağını söyledi.
Alman Marshall Fonunun (GMF) Amerikalı ve Avrupalıların tutumu hakkında yılda bir yaptığı “Transatlantik Eğilimler” başlıklı kamuoyu araştırmalarının bu ay başında yayımlanan 2008 araştırması, Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını ortaya koydu. Raporda, AB vatandaşlarının ortalama yüzde 60’ı Türkiye’nin bir gün AB üyesi olacağını büyük olasılık olarak görürken, bu oran Türkiye’de yüzde 26’da kaldı.
Yapılan bu araştırmanın sonucu ve Türkiye-AB ilişkilerindeki son durumla ilgili soruları cevaplayan Ünlühisarcıklı, 3 Ekim 2005’te tam üyelik müzakerelerinin başlamasına kadar geçen sürede büyük bir “canlılık ve hızla” süren Türkiye-AB ilişkilerinin bu tarihten sonra hız kestiğini ifade etti.
Müzakerelerin belirsizliklerle başlaması, Kıbrıs sorununun müzakere sürecine yansıması, Avrupa’daki siyasî değişimler ve Türkiye’de yaşanan iç çalkantıların müzakere sürecine olumsuz yansıdığını kaydeden Ünlühisarcıklı, yaşanan süreci şöyle özetledi: “Bütün bunlar olurken, Türkiye’de de AB ile ilişkiler gündemin alt sıralarına düştü. Gelinen noktada, AB üyelik sürecinin Türk dış politikasının önceliği olup olmadığı üzerinde bile soru işaretleri ortaya çıktı. Sonuç olarak müzakereler durma noktasına geldi.”
Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülecek müzakerelerin çerçevesini oluşturan çerçeve belgesine “müzakerelerin açık uçlu olduğu” ifadesinin dahil edildiğini hatırlatarak, o sebeple Türkiye’nin müzakere sürecine ilk günden itibaren sorunlu başlandığını kaydetti. Önceki aday ülkelerin hiçbirinde böyle bir uygulama olmamasının Türkiye’de çifte standart olarak algınlandığını belirten Ünlühisarcıklı, ardından AB’nin önemli ülkelerinden gelen “imtiyazlı ortaklık” mesajlarının Türkiye’de kafaları daha da karıştırdığına işaret etti. “Türkiye’nin de bu dönemde sorunları aşmak için Türkiye-AB ilişkilerine gereken önceliği verdiğini söylemek güç” diyen Ünlühisarcıklı, bu durumda iki taraflı bir sorumluluktan bahsetmenin daha doğru olacağını ifade etti.
Fransa’nın yıl sonuna kadar sürecek AB dönem başkanlığını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye ile yürütülen müzakerelerde her dönem başkanlığı sırasında iki müzakere başlığının açılmasının yavaş yavaş gelenek haline gelmeye başladığına dikkati çekerek, “Fransa’nın dönem başkanlığında da bu ülkenin Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusundaki olumsuz politikasına rağmen, ‘Şirketler Hukuku’ ve ‘Fikri Mülkiyet Hukuku’ başlıklarında müzakereler açıldı. Fransa dönem başkanlığının kalan bölümünde ayrıca yeni başlıklarda müzakerelerin açılması beklenmemeli” diye konuştu.
‘SEVR SENDROMU’ YERSİZ
GMF’nin “Türkiye’nin AB üyesi olacağına Türklerden çok AB ülkeleri vatandaşlarının inandığını” ortaya koyan araştırmasını da değerlendiren Ünlühisarcıklı, Türkiye’de AB şüpheciliğinin iki kaynağı olduğunu bildirdi ve şöyle konuştu: ”Bunlardan birincisi ‘Sevr sendromu’ olarak da adlandırabileceğimiz Batılı devletlerin Türkiye’yi bölmeye çalıştıkları algısıdır. Diğeri ise AB’nin iki yüzlü olduğu, bir yandan Türkiye’yi üyelik vaadiyle oyalarken öte yandan aslında Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceğini bildiği algısıdır. Bu algıların gerçekle örtüşüp örtüşmediği tartışılabilir ve bana göre gerçekle örtüşmemektedir. Ancak algılar bir kere oluştuğu zaman gerçeğin yerini tutarlar.”
Özgür Ünlühisarcıklı, son yıllarda Türk kamuoyunda AB’nin Türkiye’yi hiçbir zaman üyeliğe kabul etmeyeceği algısının güçlenmesine, bazı Avrupalı liderlerden istikrarlı bir biçimde gelen olumsuz mesajların ve Türkiye’yi yönetenlerin konuyu gündemin alt sıralarına indirmesinin yol açtığını savundu.
Bundan sonraki süreçte, AB üyelik sürecine verilen önemin ve siyasî kararlılığın gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin yönetiminde rol oynayan herkesin sürece olumlu katkıda bulunmak için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Türkiye AB konusunda yeni bir kararlılık oluşturursa, önündeki engeller birer birer kalkacaktır” dedi.
MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN SON DURUM
TÜRKİYE AB’ye katılım müzakereleri, AB Devlet ve Hükümet Başkanlarının 17 Aralık 2004 zirvesinde aldığı karar doğrultusunda, yaklaşık üç yıl önce, 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da yapılan Hükümetler Arası Konferans sonucunda başlatıldı.
Böylece, Türkiye’nin AB müktesebatına uyum süreci de başlamış oldu. AB hukuk sistemine verilen ad olan AB müktesebatı, yaklaşık 120 bin sayfadan oluşuyor. AB’yi kuran ve daha sonra değişiklikler getiren antlaşmalar ve aday ülkelerin AB’ye katılırken imzaladıkları katılım antlaşmaları ile Konsey, Komisyon ve Avrupa Toplulukları Adalet Divanı gibi topluluk organlarının çıkardıkları bütün mevzuatı ifade eden müktesebat, Katılım Müzakere Fasıllarını 35 başlık altında sınıflandırıyor.
Bugüne kadar, Türkiye için “Müzakeresi açılan ve geçici olarak kapatılan fasıllar”, “Müzakeresi açılan fasıllar”, “AB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenmeyen ve müzakerelere açılması beklenen fasıllar”, “AB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenen fasıllar”, “AB Konseyinde görüşülmesi süren fasıllar” ve “Taslak tarama sonu raporlarının henüz Türkiye’ye iletilmediği fasıllar” şöyle:
nMüzakeresi açılan ve geçici olarak kapatılan fasıllar: Bilim ve Araştırma
nMüzakeresi açılan fasıllar: Şirket Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstatistik, İşletme ve Sanayi Politikası, Trans-Avrupa Şebekeleri, Tüketicinin ve Sağlığının Korunması ve Malî Kontrol
nAB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenmeyen ve müzakerelere açılması beklenen fasıllar: Ekonomik ve Parasal Politika, Eğitim ve Kültür
nAB Konseyinde onaylanıp açılış kriteri belirlenen fasıllar: Malların Serbest Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Kamu Alımları, Rekabet Politikası, Mali Hizmetler, Bilgi Toplumu ve Medya, Tarım ve Kırsal Kalkınma, Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı, Vergilendirme, Sosyal Politika ve İstihdam, Çevre ve Gümrük Birliği.
nAB Konseyinde görüşülmesi süren fasıllar: İşçilerin Serbest Dolaşımı, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası, Enerji, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu, Yargı ve Temel Haklar, Adalet, Özgürlük ve Güvenlik, Dış İlişkiler, Malî ve Bütçesel Hükümler.
nTaslak tarama sonu raporlarının henüz Türkiye’ye iletilmediği fasıllar:
Dış, Güvenlik ve Savunma Politikaları.
AB dönem başkanlığını 1 Temmuzda üstlenen ve görevi 1 Ocakta Çek Cumhuriyeti’ne devredecek olan Fransa’nın AB dönem başkanlığı sırasında Türkiye ile yürütülen müzakerelerde bugüne kadar iki yeni başlık (Şirketler Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku) açıldı.
|
29.09.2008
|
|
|
Gül Bağdat’a, Talabani Tahran’a |
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin Irak ile ilişkilerine önem verdiğini belirtti ve yakın bir zamanda Bağdat’ı ziyaret etmek istediğini söyledi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ise yakın bir gelecekte İran’ı ziyaret edeceği bildirildi.
ZİYARETLER YAKIN ZAMANDA GERÇEKLEŞECEK
Gül, Bağdat'a gitmek istiyor
nCUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Türkiye’nin Irak ile ilişkilerine önem verdiğini belirtti ve yakın bir zamanda Bağdat’ı ziyaret etmek istediğini söyledi. Abdullah Gül, New York’ta Türkevi’nde düzenlediği basın toplantısında, Irak’ı ziyaret planı olup olmadığı sorusuna karşılık olarak, ‘’Benim çok arzu ettiğim bir ziyaret. Başbakan yakın zamanda gitti. Ben de yakın ve uygun bir zamanda Bağdat’a gitmek istiyorum. Yapılan ziyareti iade gerekir. Irak, Türkiye’nin komşusu ve önemli bir dönemden geçiyor. Irak’a desteğimi göstermek isterim’’ dedi. BM Genel Kurulu çerçevesinde New York’ta bulunan Irak Devlet Başkanı Celal Talabani ile, zamanın elverdiği ölçüde ayrıntılı bir konuşma gerçekleştirdiğini hatırlatan Gül, ‘’Faydalı ve değerli bir görüşme oldu’’ diye konuştu. Terör örgütü PKK’ya karşı bölgede Türkiye’nin operasyonlarını sürdürdüğü yönündeki bir soruya karşılık Gül, ‘’PKK ile mücadele ayrı birşey. Türkiye, nokta operasyonları yapıyor. Türkiye’nin niyetini bütün yöneticiler gördü. Türkiye’nin niyeti, Irak’ı istikrarsızlaştırmak değil’’ dedi. New York
|
29.09.2008
|
|
|
Dikkat, bayram zehir olmasın! |
Türkİye’nİn genelinde son 5 yıl içinde Ramazan Bayramı tatilleri süresince meydana gelen 6439 trafik kazasında, 484 vatandaş vefat etti, 13 bin 470 kişi yaralandı.
Manisa İl Emniyet Müdürlüğü yet-kililerinden alınan bilgiye göre, 2003-2007 yılları arasındaki 5 Ramazan Bayramı tatilinde, 358 ölümlü, 6.081 yaralamalı trafik kazası meydana geldi. Trafik kazalarında 484 vatandaş vefat ederken, 13 bin 470 vatandaş yaralandı. Yetkililer, istatistikler değerlendirildiğinde kazalara etki eden faktörlerin başında aşırı hız, yakın takip (arkadan çarpma), hatalı sollama, alkollü araç kullanma ve kırmızı ışık ihlâllerinin geldiğinin belirlendiğini kaydetti. Son iki yılın kaza sayıları ile ölüm ve yaralanma sayıları şöyle açıklandı: 2005 Yılı: 3-6 Kasım 2005 tarihleri arasında 72’si ölümlü, 941’i yaralamalı kaza meydana geldi. 96 kişinin vefat ettiği kazalarda, 2193 kişi yaralandı. 2006 Yılı: 21-25 Ekim 2006 tarihleri arasında 5 günlük tatil içerisinde yaşanan ölümlü kaza sayısı 71, yaralı kaza sayısı 1283 oldu. Kazalarda 97 kişi vefat ederken, 2772 kişi yaralandı. 2007 Yılı: 11-14 Ekim 2007 tarihlerine denk gelen tatilde, ölümlü kaza sayısı 46, yaralı kaza sayısı 1454 oldu. Bu kazalarda da 64 kişi vefat etti, 3212 kişi yaralandı.’’
|
29.09.2008
|
|
|
Şehirlerarası otobüsler teknolojiyle donatıldı |
ŞEHİRLER Şehirler arası yolcu otobüslerinde, kapalı devre müzik ve TV yayınından sonra koltuklara monte edilen ekranlarda, dijital ve interaktif kanalları izleme, DVD yayını ve internete bağlanma imkânı sunuluyor
. Alınan bilgiye göre, şehirler arası yolcu taşıyan firmalar arasındaki rekabet ve Avrupa standartlarını yakalama adına yapılan yenilikler dikkati çekmeye başladı. Firmalar, her geçen yıl farklı yeniliklerle donattığı otobüslerde daha rahat yolculuk yapma imkanı sunarken, son zamanlardaki teknolojik yatırımlarla da müşteri çekmeye çalışıyor. Yıllar önce otobüslerde sigara içilen yolculukların çok gerisinde kalınılırken, Türkiye’nin farklı bölgeleri ve illerinde hizmet veren firmalara ait araçlarda kapalı müzik ve TV yayını ile yiyecek ve içecek ikramı yapılıyor. Otobüslerde, koltuklara yerleştirilmeye başlanan ekranlarla da çağı yakalamak adına önemli adım atılıyor. Otobüs firmalarına bu imkânı sağlayan bir şirketin yetkilisi Fuat Çağlar, yaptığı açıklamada, yolcu otobüslerinde kapalı devre müzik ve TV yayınından sonra koltuklara monte edilen ekranlarla, dijital ve interaktif kanalları izleme, DVD yayını ve internete bağlanma imkânı sunulduğunu söyledi. Aynı sistemde, otobüsün önüne yerleştirilen kamera ile yolculara yol görüntüsü aktarılırken, duraklara varış, yolculuk süresi ve hız limitine ilişkin bilgiler verildiğini belirten Çağlar, 128 farklı bilgisayar oyunu yüklenen sistemin, yolculuğu daha keyifli hale getirdiğini ifade etti. Çağlar, Ulaştırma Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle, 1 Temmuzdan itibaren şehirler arası otobüslere kapalı devre yayın yapan müzik ve video sistemi zorunluluğu getirildiğini hatırlatarak, şöyle konuştu: ‘’Birçok firmanın 60’a yakın otobüsünün koltuklarına TV izleme, internete bağlanma ve bilgisayar oyunları oynanabilecek 70 bin saat çalışma ömrüne sahip ekranlar yerleştirdik. Söz konusu sistem aynı zamanda otobüsle uyum sağlaması adına 24 volt elektrikle çalışabiliyor.’’
|
29.09.2008
|
|
|
Doğanyurt İlçesindeki Doğanyurt Lisesi öğretmensiz kaldı |
ÖSS’DE, SÖZ-2’de Türkiye birincisi, SÖZ-1’de ise Türkiye üçüncüsü olan Kastamonu’nun Doğanyurt İlçesindeki Doğanyurt Lisesi öğretmensiz kaldı.
Alınan bilgiye göre, sadece sosyal bilgiler ve tarih öğretmenleri olmasına rağmen ÖSS’de, Sözel-2’de Türkiye birincisi, Sözel-1’de ise Türkiye üçüncüsü olan Kastamonu’nun Doğanyurt lisesinde görev yapan iki öğretmen de başka yerlere tayin edildi. Okul müdürü Yakup Aydın ile okula yeni atanan beden eğitimi öğretmeni Ömer Aydın’dan başta öğretmenin bulunmadığı Doğanyurt Lisesinde derslerin boş geçtiği bildirildi. Veliler, konuyu Millî Eğitim yetkililerine ilettiklerini, ancak soruna bir çözüm getirilmediğini ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Çocuklar dersler boş olduğu için sabahtan akşama kadar sokaklarda geziyor veya bahçede top oynuyor. Üniversite sınavlarında iki defa Türkiye birincisi olan bir okul cezalandırılıyor mu anlayamadık. Çocuklarımız, imkân sağlandığında büyük başarılar gösteriyorlar. Yetkililerden okulumuza öğretmen ataması yapılmasını bekliyoruz.’’ Doğanyurt Lisesi, 2004’de de ÖSS’de SÖZ-2 ortalama puanıyla Türkiye birincisi, 2007 ÖSS’de Eşit Ağırlık 1’de Türkiye 17’incisi, Eşit Ağırlık 2’de de Türkiye 8’incisi olmuştu.
|
29.09.2008
|
|
|
Rektörlük binası hastane olacak |
BOZOK Üniversitesi, Yozgat’ta aradığı uygun binayı bulamayınca rektörlük hizmet binasını Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne dönüştürme kararı alıp, çalışma başlattı.
Edinilen bilgiye göre, Bozok Üniversitesi bünyesinde bulunan Tıp Fakültesi ile bu fakülteye bağlı olarak açılması planlanan hastane için bir yıldır sürdürülen çalışmalardan sonuç alınamadı. İstanbul’da bulunan Gülaylar ailesi, Bozok Üniversitesi Yozgat Erdoğan Akdağ Kampüsü içerisine Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin yapımını üstlendi. Üniversite Senatosu, hastane binası tamamlanıncaya kadar, halen rektörlük hizmet binası olarak kullanılan binanın hastaneye dönüştürülerek, hizmetinin başlatılmasını kararlaştırdı.
|
29.09.2008
|
|
|
Operasyonda 21 kişi tutuklandı |
KONYA polisinin düzenlediği operasyonla, çıkar amaçlı suç örgütü kurdukları iddiasıyla gözaltına alınan ve mahkemeye çıkarılmak üzere Adana’ya getirilen 43 kişiden, aralarında Nusret Argun’un da bulunduğu 21 kişi tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, Okyanus Şirketler Grubu’nun türlü hastanelerden aldığı temizlik ve görüntüleme ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı ve çıkar amaçlı suç örgütü kurulduğu gerekçesiyle başlatılan operasyon kapsamında gözaltına alınan şirketin yönetim kurulu başkanı Nusret Argun ile kimi yönetim kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 43 kişiden 7’si Cumhuriyet Savcılığı’nca serbest bırakılırken, 36’sı ise nöbetçi mahkemeye sevkedildi. Mahkemeye çıkarılan zanlılardan, aralarında Nusret Argun’un da bulunduğu 21 kişi, ‘’çıkar amaçlı örgütü kurmak’’ ve ‘’ihaleye fesat karıştırmak’’ suçlamasıyla tutuklanırlarken, 15 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
|
29.09.2008
|
|
|
Liderlerin bayram programları belli oldu |
LİDERLER, Ramazan Bayramı’nın ikinci gününde, TBMM’nin yeni yasama yılı açılış törenine katılacak olmaları dolayısıyla Ankara’da bulunacaklar.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bayramı Ankara’da geçirmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Gül, bayramın ikinci günü TBMM’nin açılış törenine katılacak. TBMM Başkanı Köksal Toptan, bayramın birinci günü memleketi Zonguldak’ta olacak. İkinci gün TBMM’nin açılış töreni için Ankara’ya gelecek olan Toptan, üçüncü gün resmî ziyaret için Macaristan’da bulunacak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bayramın birinci günü İstanbul’da olacak.
Başbakan Erdoğan, bayramın ikinci günü TBMM’nin açılış törenine katılacak. Aynı gün Bakanlar Kurulunun da toplanması bekleniyor. Erdoğan, bayramın üçüncü gün de Ankara’da bulunacak.
Bayramları genellikle memleketi Antalya’da geçiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu geleneğini bu bayramda da bozmayacak. Birinci gün Antalya’da olacak Baykal, bayramın ikinci günü TBMM’nin açılış töreni için Ankara’ya gelip tekrar Antalya’ya dönecek.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de bayramı Ankara’da geçirecek. Bayramın birinci günü parti genel merkezinde bayramlaşma törenine katılacak olan Bahçeli, ikinci gün TBMM’nin açılış töreninde bulunacak. Bahçeli, üçüncü gün de yine Ankara’da olacak.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk de bayramı Ankara’da geçirecek.
DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, bayramın birinci günü Eskişehir’de, diğer günler ise Ankara’da bulunacak.
DP Genel Başkanı Süleyman Soylu ise bayramı İstanbul’da geçirecek. Soylu, ikinci gün İstanbul İl Başkanlığı’nda partililerle bayramlaşacak.
Bu arada, siyasî partilerin genel merkezlerinde, Ramazan Bayramı’nın ikinci günü olan 1 Ekimde hareketlilik yaşanacak. Siyasî parti heyetleri, karşılıklı bayram ziyaretlerinde bulunacaklar.
|
29.09.2008
|
|
|
|