Dünyevî akıl zahire müptelâdır. Sermayesi ise âfâkî bilgilerdir. Böyle bir akıl elbetteki âfâkî fikir silsilesinin hiçliğe ve yokluğa gidişini gördükçe hayrete düşerek feverân edecek ve meyusâne feryad edecektir.
“İşte zâhirperest ve sermayesi âfâkî mâlûmattan ibaret olan akl-ı dünyevî böyle silsile-i efkârı, hiçe ve ademe incirar ettiğinden, hayretinden ve haybetinden me’yusâne feryad ediyor. Hakikate giden bir doğru yol arıyor. Mâdem ufûl edenlerden ve zevâl bulanlardan ruh elini çekti. Kalb dahi mecâzî mahbublardan vazgeçti. Vicdan dahi fânilerden yüzünü çevirdi. Sen dahi bîçare nefsim, İbrahimvârî ‘Lâ uhıbbü’l-âfilîn’ gıyasını çek, kurtul.”
(Sözler, 2004, s. 348)
Dünyevî akıl zahire müptelâdır. Sermayesi ise âfâkî bilgilerdir. Böyle bir akıl elbetteki âfâkî fikir silsilesinin hiçliğe ve yokluğa gidişini gördükçe hayrete düşerek feverân edecek ve meyusâne feryad edecektir. Esasında akıl, hakikate gidecek doğru bir yol arıyor. Ruh ise zevâle gidenlerden ve ayrılıp gidenlerden elini çekiyor ve onlardan beklediğini bulamıyor, vazgeçiyor. Vicdan dahi fenaya giden sûret-i faniyelerden yüzünü çeviriyor. Öyleyse bizler dahi çaresiz olarak “Batıp gidenleri sevmem” diyerek İbrahimvârî söylemeliyiz, ruhun ve vicdanın aradığı hakikî matluba yönelmeliyiz.
|