Ergenekon Terör Örgütü’yle ilgili operasyonlar sürüyor.
Son iki gözaltı operasyonuyla genişlemesi ve sağlık nedeniyle emekli bir komutanın tahliye edilmesi kafalarda eskilerin deyimiyle istifham yarattı.
Acaba Ergenekon nereye gidiyor?
Aslında bu tür büyük operasyonların inişli çıkışlı bir seyir izlediği, hatta zaman zaman kesintilere uğrayabileceği bilinen bir gerçek...
Bu açıdan bakılınca, ne tahliyeler ne de yeni tutuklamalar işin seyrini değiştirmek açısından bir anlam ifade ediyor.
Peki, ne oluyor?
Doğrusu şu sıralarda herkesin asıl cevabını aradığı soru bu...
DTP Milletvekili Aysel Tuğluk bu soruya bir tespitle cevap veriyor:
“Çatışmanın tarafları Kemalizm’in iki kutbundan oluşuyor ve esas olarak ordu içinde konumlanmış durumdadır.”
Tuğluk bir tarafı, demokratik kurum ve prosedürlere tahammül etmeyen, ‘laiklik tehlikededir’ feveranıyla hemen darbe yapmak isteyenler olarak, diğer tarafı ise göstermelik de olsa demokratik kurumların devamından yana olan ama mevcut iktidarı muhtıra ve sıkıştırma gibi daha uzun vadeli yöntemlerle etkilemeye çalışan ve verili statükonun var olan haliyle sürmesini isteyenler olarak niteliyor.
Nereye gittiği sorusuna ise biraz temkinli şu cevabı veriyor:
“Devlet kendi yarattığı dehşet verici bir yapıyla mücadele ediyor. Umuyorum ki, Ergenekon operasyonu ve davası demokratik devlet ve toplum için tarihi bir dönemeç olur.”
Susurluk Skandalı’nın patlamasıyla “Sürekli aydınlık için her gün bir dakika karanlık” eylemini başlatan avukat Ergin Cinmen de benzer bir yaklaşımla olaya bakıyor. Cinmen şöyle diyor:
“Ergenekon operasyonu sınırı çizilmiş bir operasyon. Türkiye’de ordunun darbe yapma alışkanlığı belli. Bu emir komuta hiyerarşisi içinde yapılır. Bu hiyerarşiyi ortadan kaldıran asker de olsa muhaliftir. Ona izin verilmez. Burada önemli ölçü, Sarıkız ve Ayışığı gibi darbe girişimleridir. Ama henüz oralara girilmiş değil. Bundan sonra girilir mi onu bilmiyoruz.”
Bu arada, İstanbul Barosu seçimlerine Katılımcı Avukatlar (KAV) adına hazırlanan avukat Mebuse Tekay ilginç bir çağrıya imza atıyor:
“Şu anda 2500 sayfalık bir iddianame ve 100 bin sayfayı aşkın 400 klasör delil var. Tek bir savcının bunun altından kalkabilmesi mümkün değil.
Yargıya barolar yardımcı olmalı. Biz ekip olarak buna hazırlanıyoruz. Ve doğru olan, adil olan bir ses olmaya çalışacağız.”
Son gözaltılarla toplumda farklı bir kaygı oluştuğuna dikkat çeken Tekay şöyle diyor:
“Türkiye’de maalesef işler biraz rasgele yürüyor. Toplumdaki bu izlenimi de önemli buluyorum. Gerçekten artık her şey birbirine karıştı, her şeyin içine atıldığı bir sepet gibi oldu Ergenekon. Bunun için de gerçekten işini bilen uzman hukukçuların oluşturduğu bir ekip Ergenekon’a yardımcı olmalı.”
Sabah, 25.9.2008
|