A Milli Takımımız zor bir maçı kazandı. Neden zor bir maç denilirse: Birincisi turnuvaların ilk maçları rakip kim olursa olsun zordur. İkincisi, bu maçın oynanma süreci başladığından beri, bazı medya çığırtkanları Ermenistan'la, futbol maçına değil de savaşa çıkacağımızı ilân edeceklerdi neredeyse. Bu nedenle teknik direktörümüz Fatih Terim baskıyı hafifletecek vurgulamaları yapma gereği duydu. Tarihle ilgili olan tarafı oraya havale ederek, oyuna yani maça vurgu yaptı. Hatta sporun evrensel ve birleştirici yönünü nazarlara vererek, bu maçın gerilimini düşürmeye çalıştı. Neyseki akl-ı selim galip geldi. Maç centilmence oynandı. Hedeflediğimiz üç puanı alarak Çarşamba günü grupta rakibimiz olabilecek Belçika karşısına moralli bir şekilde çıkacağız.
Milli takımımız maçın ilk yarısında tutuk bir oyun ortaya koydu. Saha şartları, havanın rüzgarlı oluşu, trübünde hiç taraftarımızın olmaması gibi olumsuzluklardan olsa gerek, oynadığımız oyun bize yakışmadı. Çünkü biz Dünya üçüncüsü olmuş bir takımdık. Avrupa Şampiyonasında finali son saniyelerde kaçırmıştık. Her ne şartta olursa olsun iyi futbol, Türk Milli Takımının karakteristik yapısı olmalıdır. Oyuncular bunu her şart içinde idrak etmelidirler.
Ermenistan, futbolda bizim 30-40 sene önceki halimize benziyor. Böyle takımlara karşı farklı duruşumuzu, maç boyunca göstermeliyiz. Biz ancak büyüklüğümüzü golü attıktan sonra bütün yönleriyle sahaya koyduk. Pas yaptık, sahayı enine boyuna iyi kullandık. Bunları maçın başından itibaren yapmalı Milli Takımımız. Şunu söyleyebiliriz. Oyuncularımızın kafası rahatlayınca, oyunun da rahatladığını gördük bu maçta. Halbuki pas yüzdesini artırmak topun bizde kalması sonucunu doğuracak.
Dolayısıylada gol pozisyonu ve goller rahatlıkla gelecek. Bunu uygulayacak kapasiteye de ve yetenekli oyunculara da sahibiz. Dünyada futbol sıralamasında ilk on içinde olmak demek, her zaman futbolu, sıralamadaki yere yakışır uygunluk ve kalitede sahaya yansıtmak demektir. Bizdeki noksanlıksa kalitemizi maçın tamamına yayamamaktır.
|