"Gerçekten" haber verir 05 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Orgeneral Başbuğ’un iyi çocukları

Yeni genelkurmay başkanımızın ilk icraatı, “postmodernizme” savaş açmak olmuştu.

İkinci icraatı da Ergenekon sanığı iki orgenerale bir korgeneral gönderip ziyaret ettirmek oldu.

İftihar ettik.

Ordu dediğin de, genelkurmay başkanı dediğin de böyle olmalı.

Hukuka saygı, disiplin, devlet ciddiyeti...

İyi bir ordu böyle şeylere aldırmamalı.

İyi bir ordu, düşman olarak “postmodernizmi” seçip, çete sanıklarına destek olmalı.

Bir ülkenin böyle bir ordusu varsa artık herkes kendini güvende hisseder.

Çünkü bu eşsiz bir ordudur.

İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da, Norveç’te, İsviçre’de, Amerika’da böyle bir ordu bulamazsınız.

Herhalde onlar iyi asker değil.

Bizimkiler iyi asker.

Önceki gün, hapishanedeki bir çete reisinin Sabancı cinayetinin sanığını öldürdükten sonra “devlet öldürttü bana onu” diye bağırması yansıdı ekranlara.

Kardeşi de, “Veli Küçük’e haber verin, o bizi tanır” diyordu.

Orgeneral Başbuğ, Veli Küçük’e de bir ziyaretçi gönderecek mi?

Veli Küçük de general, ona niye göndermesin?

O koskoca bir genelkurmay başkanı, canının istediğini yapmakta özgür.

İster o tutukluya ziyaretçi gönderir, ister bu tutukluya.

Herhalde bağımsızlık bu demek.

Bağımsız bir genelkurmay başkanımız var.

Hukuktan, itaatten, disiplinden bağımsız.

Ordu bu “resmî ziyaretle” kendini Ergenekon sanıklarına bağladı.

İddianame yayınlanınca ne olacak?

Kanıtlar ortaya çıkarsa, ordu ve genelkurmay başkanı ne yapacak?

“Yargılayamazsınız” mı diyecek?

Buna mı hazırlanıyorlar?

“Generallerin suç işlemesine kimse karışamaz” mesajı mı bu?

Bir genelkurmay başkanının, bir ülkenin ordusuyla çete sanıkları arasında “resmî” bir bağ kurma yetkisi var mı?

Ordu, genelkurmay başkanına mı ait?

Bizim generallerin hukuku ciddiye almama konusunda bir eğilimleri var.

Şemdinli olayları sırasında da o zamanki kara kuvvetleri komutanı, sanıklardan biri için “iyi çocuktur, tanırım” demişti.

Sonra, o davayla ilgili kapsamlı bir iddianame hazırlayan savcıyı görevinden atmışlardı.

Hükümet de yardımcı olmuştu bu haksız işleme.

Alnından silemeyeceği bir lekedir bu.

Sivil mahkeme, Şemdinli sanıklarını 39 yıla mahkûm etmişti.

Daha sonra sanıkları askerî mahkemeye havale edip serbest bırakmışlardı.

Yeniden böyle bir “operasyon” mu hazırlanıyor?

Ordu, “Ergenekon’un iyi çocuklarına” mı sahip çıkıyor?

Bilmiyorum, yeni genelkurmay başkanı Ergenekon’un ne olduğunun farkında mı?

Danıştay baskınından, gazete bombalamaktan, adam öldürmekten sanık bu çete.

Danıştay baskını ile Ergenekon arasındaki bağ, mahkemede ortaya çıkarsa Orgeneral Başbuğ ne yapacak?

Danıştay cinayetine destek olan biri durumuna düşmekten hiç çekinmeyecek mi?

Fütursuzluğu o noktaya kadar ulaştırabilecek mi?

Bunlar çok ciddi suçlar.

Cezaları ağır.

Resmî ziyaretçilerin gönderilmesiyle, hava kuvvetleri komutanının olayları küçümseyen demeçler vermesiyle ortadan kalkabilecek suçlar değil bunlar.

Yargıyı etkilemeye çalışan davranışlar her zaman Şemdinli’deki gibi bir sonuç vermez.

Bizim genelkurmay başkanı belki farkında değil ama adına “halk” denilen yetmiş milyon insan yaşıyor bu ülkede.

Ve, o halkın büyük çoğunluğu, ordunun ve yargının siyasete müdahale etmesinden, suçluları korumasından hoşnut değil.

Ordu, siyasi partilerle anlaşabilir, hatta onları korkutabilir.

Ama halkı korkutamaz.

Bizim bir devlete, ciddiyete ve disipline ihtiyacımız var.

Anayasa Mahkemesi’nin başbakan hakkında yayınlamaya hazırlandığı gerekçe, genelkurmay başkanının ayağının tozuyla Ergenekon sanıklarına ziyaretçi göndermesi, devlet görevlilerinin bir kısmının disipline ve hukuka uymamakta ısrar edeceğini gösteriyor.

Benim fikrim hep aynı.

Süratle seçime gidilmeli.

Sonra da devlet yeniden kurulmalı.

Hukuk önemsenmeli, devlet görevlileri bir disiplin içine alınmalı, ordu ve yargı halkı bir kez daha görmeli.

Yoksa bunun sonunu alamayacağız.

Bu keyfilikle batıracak bunlar bizi.

Biz ömrümüzü bu tuhaflıklarla harcadık, bari gençleri kurtaralım.

Onlar doğru dürüst bir devletin olduğu bir ülkede yaşasınlar.

Orduyla çete sanıkları arasında resmî bağların kurulamayacağı bir ülkede.

Taraf, 4.9.2008

Ahmet Altan

05.09.2008


 

İkinci Şemdinli mi?

Dün öğleye doğru telefonlarım çalmaya başladı. Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Kandıra Cezaevinde tutuklu bulunan emekli Orgeneral Eruygur ile Orgeneral Tolon’u ziyaret etmişti...

TSK da ziyaretin ‘kendi adlarına’ olduğuna dair resmi bir açıklama yapmıştı. Üstelik...

‘Ergenekon’un avukatı’ Deniz Baykal’ın partisi, TSK adına yapılan bu ziyareti ‘geç kalmış bir ziyaret’ olarak niteliyordu.

Doğrusu ya...

İlk aklıma, Orgeneral Büyükanıt’ın Şemdinli olayları nedeniyle gözaltına alınan astsubay için ‘tanırım, iyi çocuktur’ demesi geldi.

Acaba, Ergenekon da bir ikinci Şemdinli sürecine mi giriyordu?

* * *

Tabii bu soruya katılmayanlar, hemen Genelkurmay’ın dün yayınladığı bildirinin son cümlesini hatırlatacaklardır: ‘Bilindiği üzere, dün olduğu gibi bugün de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yargıya olan saygısı ve güveni tamdır.’

Ama...

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt da zanlı Ali Kaya için ‘tanırım. İyi çocuktur’ dedikten sonra bu tür bir iki kelam etmişti. Askeriye ve askeri yargı, bu topraklarda pek de hukuk olmadığından ‘iyi çocuktur’ kısmını algılamıştı.

Astsubay Ali Kaya sanık iken ‘takdirname’ almış, daha sonra da sivil mahkemede 39 yıl ceza almış olmasına rağmen dava Yargıtay tarafından bozulmuş...

Dava oradan askeri mahkemeye pas edilmiş... Bir önceki mahkemenin ağır kararına rağmen askeri mahkeme iki astsubayı da ilk celse de tahliye etmiş...

Tahliye olur olmaz da, silahları kendilerine teslim edilmiş ve Batı’ya tayinleri çıkmıştı. Hiçbir gerçek hukuk devletinde olmayan askeri mahkeme, sivil mahkeme farkı buydu herhalde.

Bu arada...

AK Parti hükümeti marifetiyle de...

İddianameyi hazırlayan sivil mahkemenin savcısı da ‘görevden men’ edilmişti.

* * *

Hálbuki...

Şemdinli olayı, aynı gün tüm haber sitelerine şöyle düşmüştü:

‘Şemdinli’de 9 Kasım 2005’te eski PKK’lı Seferi Yılmaz’a ait bir kitabevi bombalanmış, patlamada Mehmet Zahir Korkmaz adlı bir kişi hayatını kaybetmiş, beş kişi yaralanmıştı.

Kitabevine bombayı attığı öne sürülen bir kişinin sığındığı otomobil halk tarafından durdurulmuş ve içindeki üç kişi (PKK itirafçısı Veysel Ateş ile astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz) tartaklanarak polise teslim edilmişti.

Aynı gün otomobilde keşif yapan savcı ve CHP Hakkári Milletvekili Esat Canan’ın üzerine de ateş açılmış, bir kişi de burada ölmüştü. Ateş açan kişinin uzman çavuş Tanju Çavuş, olayda ölen kişinin de Ali Yılmaz olduğu belirlenmişti.

Keşif sırasında, astsubaylara ait olduğu belirtilen sivil arabanın bagajında üç kalaşnikof, el bombaları, resmi evrak ve Hakkári ile ilçelerinin haritası ve bir isim listesi bulunmuştu. Listede bombanın patladığı kitabevinin üzerinin kırmızı kalemle çizildiği belirlenmişti.

Olaydan bir gün sonra PKK itirafçısı Veysel Ateş, kitabevine bomba attığı gerekçesiyle tutuklanıp cezaevine konurken, astsubaylar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.’

* * *

Yaşanan...

Belgelenen...

Görülen bir skandal, gözlerimizin içine baka baka yok sayıldı.

Askeri bürokrasi ‘iyi çocuk’ deyince...

Adaletin de aynı şeyi tekrarlaması...

Eğer doğal hákim bunu yapmıyorsa, o zaman davaya ‘askeri mahkemenin’ bakıp aynı şeyi söylemesi...

Bizim adalet anlayışımız budur işte.

Şimdi de korkarım aynı şey olmasın.

* * *

Üstelik...

Dahası var...

Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi’nin dün Kandıra Cezaevinde ziyaret ettiği iki orgeneralden biri olan Hurşit Tolon da...

26 Aralık 2005 tarihinde, bomba atmaktan yargılanan ‘iyi çocuk’ için ‘Ali Kaya devletini sever’ demişti. O tarihteki Anka’nın haberini hatırlatmakta fayda var:

‘Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, basının Şemdinli olayları sırasında ‘yargısız infaz’ yaptığını savunarak, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt gibi kendisinin de astsubay Ali Kaya’yı tanıdığını söyledi.

Tolon, ‘ben de bu astsubayı 1997 14 Mayıs Çelik Operasyonu’nda Kuzey Irak’tan tanıyorum. Dediği gibi, aklı başında, devletine, milletine bağlıdır’ dedi. Şimdi aynı şey, sanık general için mi söylenmekte?

* * *

Bu arada...

Önceki günkü devir teslim konuşmalarını...

Kuvvet komutanlarından birinin de iki bin beş yüz sayfalık iddianameye rağmen ‘Ergenekon’un ne olduğu belli değil’ dediğini de hatırlamak gerekir.

‘İyi çocuklar’ edebiyatına geri mi dönülüyor acaba? Dönülüyor ise ‘İkinci Şemdinli’ye mi hazırlanalım?

* * *

‘İyi çocuktur’ lafından, sivil mahkemenin kırk yıllık cezası da aşılarak ‘tahliye’ çıkmıştı...

Bakalım, TSK adına yapılan Korgeneral ziyaretinden ne çıkacak?

Star, 4.9.2008

Mehmet Altan

05.09.2008


 

“TSK adına...”

Evet, bu da oldu. Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi, Kandıra Cezaevi’nde tutuklu bulunan emekli Org. Şener Eruygur ile Hurşit Tolon’u ziyaret etti.

Ziyaret Genelkurmay’ın internet sitesinden duyuruldu. Sitede yapılan açıklamada şöyle denildi: “03 Eylül 2008 günü, saat 11:30’da Kocaeli ili Garnizon Komutanı Korgeneral Galip MENDİ, Kandıra Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunan (E) Orgeneral Şener ERUYGUR ile (E) Orgeneral Hurşit TOLON’u ziyaret etmiştir.”

Sonra “ferdi ziyaret” vs. gibi telafi mekanizmaları işletilmeden imza atıldı, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne uzun süre hizmet veren iki emekli komutana yapılan bu ziyaret, Türk Silahlı Kuvvetleri adına gerçekleştirilmiştir” denildi. Ve “yargıya müdahale” gibi ez kaza akla gelebilecek bir şey olursa o da izah edildi:

“Bilindiği üzere, dün olduğu gibi bugün de TSK’nın yargıya olan saygısı ve güveni tamdır.” Ne denir? “Oooo!” denir. Hele CHP adına Mustafa Özyürek’in bunu “Geç kalmış bir ziyaret” diye tanımlamasına şapka çıkarmak lazım. Yargı safhasında kocaman bir dosya...

Ergenekon dosyası. Dosyadan her gün, bir ucu TSK’ya kadar uzanan dudak uçuklatıcı iddialar çıkıyor. Ve böyle bir vasatta, haklarında askeri darbe iddiası bulunan iki tutuklu komutana hem de “Türk Silahlı Kuvvetleri” adına olduğu ilan edilen bir ziyaret gerçekleşiyor. Hatırlıyorum da, Refahyol döneminde tutuklanan Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Adalet Bakanı Şevket Kazan tarafından ziyaret edilmişti de kıyamet kopmuştu. Dava sürerken TSK adına yapılan Korgeneral ve Garnizon Komutanı seviyesinde bir ziyaret. Açıklamada “Yargıya saygı ve güven”in altı çiziliyor.

Bu ne anlama geliyor olabilir ki?

Hangi hukuk devletinde böyle bir ziyaretin anlamı “Yargıya saygı ve güven” diye tanımlanabilir? Hayır öyle bir tanımlama yapılmaz, “Biz bunu yapıyoruz, adını da böyle koyuyoruz, nasıl anlarsanız!” yorumu yapılır. Bu ziyaret planlanır ve bu açıklama yapılırken, acaba bu davanın söz konusu iki komutanın mahkumiyeti ile sonuçlanabileceği ihtimali üzerinde hiç durulmamış mıdır?

Bu ziyaretin çok açık anlamı şudur:

“Bu dava TSK’nın zihninde sonuçlanmıştır. Suçlamaları kabul etmiyoruz.” Böyle bir kanaati, bir ziyaretle kamuoyuna deklare ediyor ve TSK’nın duruşunu yansıtıyorsunuz. Bundan sonra yargı ne yapsın? Şu sorular, yargı önüne dağ gibi yığılmış değil mi?

Bu ziyaret önemsensin mi, bu TSK’nın tavrı olarak mı anlaşılsın, iddiaların üstü örtülsün mü? Ne yapsın yargı?

Kamuoyunda söz konusu komutanların sahipsiz bırakıldığı izlenimi varmış. TSK’nın vefa duygusu sorgulanıyormuş. Bu ziyaret bu izlenimleri izale etme amacına yönelikmiş. Böyle bir gerekçeyi ciddiye almak mümkün mü?

TSK adına yolsuzluktan yargılanan İlhami Erdil’e tutuklu bulunduğu dönemlerde üst düzey bir ziyaret yapılsa ve bu, Genelkurmay sitesinden ilan edilseydi nasıl olurdu? Yolsuzluk suçlaması ile darbe suçlaması kıyaslandığında, darbe suçlaması, TSK tarafından daha ziyarete elverişli mi bulunuyor acaba? Türkiye, yeni Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesinin, duruşunu merak ediyor.

Devir - teslim töreninde yapılan konuşmalar (Koşaner ve Başbuğ’un konuşmaları) yoğun tartışmalara yol açtı. Ve şimdi darbe suçlaması ile tutuklanan eski komutanlara bu ziyaret...

Bu konuda, eski genelkurmay başkanı Büyükanıt’ın yorumsuz kalışından sonra, yeni komutan döneminde bu tavır, “Başbuğ üslubu” olarak algılanacaksa ve bu, Türkiye’nin yeni Asker - Siyaset - Yargı ilişkisinin ilk örneği ise, Türkiye çok büyük tartışmalara hazır olmalıdır. AYM Başkanı Kılıç’a karşı, 30 Ağustos törenlerinde “protokol aşağılaması” diye yorumlanan bir tavır sergilendi. Acaba sebep, sayın Kılıç’ın AK Parti oylamasında verdiği oy mu idi? Ve yargıya karşı o tavırdan sonra ziyaret hamlesi mi?

Şu soruya ne dersiniz? Savcılık ve yargı, bu asker tavrına rağmen, davayı sürdürmeyi başarıp, dava sonunda söz konusu komutanlar mahkum olursa ne olacak? Bu sorunun cevabı “Bu ziyaretten sonra böyle bir yargılama mümkün mü? Şemdinli’yi ne çabuk unuttunuz!” şeklinde ise, Türkiye son derece zor bir döneme girmiş olmaktadır. Ama ben, sayın Başbuğ’un devir teslim törenindeki konuşmasında “Akıllı güç!” tanımlamasının altını çizerken, TSK’yı böyle bir irrasyonel sürece yönlendirmeyeceğini düşünürüm.

Çünkü çıkışı yok o yolun. Tüm TSK’yı, darbe sanığı komutanların konumuna angaje etmek, kolay karar verilecek bir iş olmamalı. CHP’li Özyürek “Geç kalmış bir jest” diye tanımlıyor ya bu davranışı... Eh, tam CHP’ye, ve “Komutanlar söylüyor ama...” cümlesinin sahibi Baykal’a göre bir jest bu.

Bugün, 4.9.2008

Ahmet Taşgetiren

05.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır