YARGITAY, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından istenen belgeleri denetim makamına gecikmeli olarak veren vakıf yöneticilerinin görevden alınma taleplerinin reddi gerektiği yönünde karar verdi.
Yargıtay kararında, vakıflara ilişkin kurallar yorumlanırken, vakıf kurumunun anayasal özelliğinin gözetilmesi, vakıf kurma ve yönetme işlemlerinin, bu özgürlüğün özünü zedeleyecek biçimde sınırlandırılmasına yol açılmaması gerektiği vurgulandı. Yargıtay kararında “Türk Medeni Kanunu’nun 112. maddesi hükmüne göre yetkili mahkemenin tüzükte gösterilen sebeplere dayanarak teftiş makamının yapacağı başvuru üzerine, duruşma yaparak idare edenleri görevden alabileceği öngörülmekte, tüzüğün 23. maddesinde de görevden almayı gerektirecek haller sayılmaktadır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecek olan hakimlere, anılan maddenin hiçbir takdir hakkı tanımadığının kabulü doğru değildir. Aksine bir düşünce bu konularda yargıyı, teftiş makamının onay mercii haline getirir ki bu durumda yargılamanın konumu ile bağdaşmaz ve tüzüğe aykırı en küçük bir ayrıntının eksikliği idarecilerin görevlerinden alınmaları sonucunu doğurur. Vakıf idarecilerinin görevlerinden alınmalarına ilişkin Türk Medenî Kanununun 112. ve Türk Medenî Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23. maddelerinde, mahkemelerce yöneticilerin işten “uzaklaştırılabileceği” ya da görevden “alınabileceği” belirtilmek suretiyle, bu konuda hakimlere takdir hakkı tanındığına işaret edilmiştir. Şu halde, hakimin her eylemi ayrı ayrı takdir etmesi, olayın oluş biçimi, aykırılığın niteliği, aykırılıkta ısrar, iyi niyet, ölçülülük, eylem-yaptırım dengesi gibi unsurları dikkate alması gerekir. Somut olayda; davalı vakıf idarecilerinin, tebligata rağmen vakıfla ilgili bilgi ve belgeleri Vakıflar Genel Müdürlüğüne göndermedikleri ileri sürülerek görevden alınmaları istenmiş ise de; dosya kapsamından ve bilirkişi raporundan dâvâya konu edilen bilgi ve belgelerin geç de olsa düzenlenerek Vakıflar Genel Müdürlüğüne verildiği buna ilişkin belge örneklerinin dosyaya konulduğu anlaşılmaktadır. İleri sürülen hususun mahiyeti itibariyle fazla önem arz etmeyen işlemlere ilişkin olması, hataların telâfisi için çaba gösterilmiş bulunması, dava konusu eylemlerin kasta dayalı olmayıp mazur görülebilir ihmallerden kaynaklanması karşısında, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde bulunmayan gerekçelerle kabulü doğru görülmemiştir” denilerek dâvânın kabulü yönünde verilen kararı oybirliği ile bozdu.
|