Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, sadece 2003-2004 yıllarında Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde hazırlanan darbenin önünü kesmekle kalmamış, aynı zamanda, Güneydoğu Anadolu bölgesindeki askerlere de,
“halkla uyum sağlansın” talimatını vermiş.
Birkaç örnek:
“Bölge halkının gelenek ve göreneklerini asla yüzlerine karşı kötülemeyiniz. Terör meselelerine girmekten kaçınıp, havadan sudan konuşunuz. Kadınlara ölçülü davranınız. Bir yere girdiğinizde mutlaka selam veriniz. Bölge halkını, hiçbir zaman terör örgütü sempatizanı gibi önyargılı değerlendirmeyiniz. Vatandaşların malına zarar vermeyiniz. Cenazelerinin kaldırılmasında, gömülmesinde yardımcı olunuz. Bayram namazlarına gidiniz. Halkımızın bir kısmında içkiye karşı antipati vardır; içki içiyorsanız mümkün olduğu ölçüde halktan gizleyiniz. Ölü ele geçen teröristlerin parçalanmış cesetlerini köy veya kasabanın ortasında teşhir etmeyiniz.”
Halkın değerlerine saygılı davranan Hilmi Özkök’ü tebrik etmek gerekiyor. PKK ile mücadelede, faili meçhul cinayetler yerine, Özkök’ün tavsiye ettiği yöntem benimsenseydi, Türkiye bugün çok farklı noktada olurdu.
Bizim şansımız, Türklerle Kürtlerin zaten birbirlerini sevmiş olması ve kaynaşması. Meselâ Belçika’ya bakalım. Zengin olan Flamanlar, kendi maddi imkânlarını Fransızca konuşan Valonlarla paylaşmak istemediği için, ayrılmak peşinde. Aynı şekilde, İtalya’nın kuzeyindeki zengin halk, ülkenin fukaralaşmasına yol açan Sicilyalılardan kurtulmayı arzuluyor.
Doğrusu ben Türkiye’nin Batısında yaşayanların “fukara bölgeler kopup gitsin” dediğini hiç duymadım. Bu yüzden, işimiz daha kolay. Yalnız, Veli Küçük’ün değil, Hilmi Özkök Paşa’nın yöntemini benimsemeliyiz.
Sabah, 13 Ağustos 2008
|