Basında yer alan haber ve yorumlar ne derse desin; Gürcistan Cumhurbaşkanı’nın adrenalin meraklısı bir şapşal olduğuna ve ‘Dur bakalım ne olacak’ diyerek Osetya için zar attığına inanıyor olamazsınız. Mihail Saakaşvili’nin Washington’un izni olmadan, C. W. Bush’tan habersiz değil Güney Osetya’ya askeri operasyon düzenlemek, gezmek için Tiflis’ten Grozni’ye gidebileceğini bile düşünmek akla ziyan.
Önümüzde Irak örneği duruyor. Amerika’nın Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’in Kuveyt’in işgalinden bir hafta önce, yani 25 Temmuz 1990 günü Bağdat’ta Saddam’la görüşmesine içeriğine ilişkin ABD Kongresi’ne bilgi verdiği konuşmasında söylediklerini hatırlamak sanırım yeterli:
GLASPIE: Başkan Bush’tan Irak’la ilişkilerimizi geliştirmek yönünde kesin talimat aldım. Kuveyt sınırınıza asker yığınağı yapıyorsunuz. Normal şartlarda bu bizi ilgilendirmez. Ancak, Kuveyt’e yönelttiğiniz sözlü tehditler var. Onun için bunun sebebini size sormalıyım. Ama, bir muhalif olarak değil, bir dost olarak soruyorum.
SADDAM: Kuveyt’le anlaşmak için yıllardır her yolu denedim. İki gün sonra onlarla yeniden görüşeceğim. Anlaşırsak, iyi. Ama anlaşamazsak, Irak ölümü kabul etmeyecektir.
GLASPIE: Kabul edebileceğiniz çözüm nasıl olmalı?..
SADDAM: Kuveyt Irak’ın parçasıdır...
GLASPIE: Sizin Kuveyt’le olan sorununuz ya da Arap dünyası ile çekişmeleriniz bizi ilgilendirmez. Dışişleri Bakanımız Baker, bunu size açıkça bildirmemi istedi. Kuveyt ABD’nin müttefiki değildir.
İşgalden iki gün önce yani 31 Temmuz 1990 günü de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Kelly Kongre’de konuşuyor: “Amerika’nın Kuveyt’i korumak gibi bir taahhüdü yoktur.
Eğer, Kuveyt Irak’ın saldırısına uğrarsa, Kuveyt’i savunmak gibi bir düşüncemiz yoktur!..”
ABD ipiyle kuyuya inen Saddam Huseyin’in akıbetini biliyorsunuz..
Osetya’da test edilen ne?
Saakaşvili’nin izlediği siyasetin hedefi sır değil. Acara, Abhazya ve birleşik Osetya’yı topraklarına katarak tarihi coğrafyasına kavuşmuş bir Gürcistan. Acara sorununu hallederken aklın gerektirdiği yolu izleyip siyasi çözüm üretmeyi beceren Saakaşvili’nin, Güney Osetya söz konusu olduğunda birden aşka gelip orduya hücum emri verdiğine inanmak mümkün mü? Keza; Putin’in olimpiyatlar için Çin’de bulunmasını fırsat bildiğine ya da Rusya’nın yeni dönem siyasetine uyarlanmış askeri stratejinin ABD’nin ‘Füze Kalkanı’ projesine kapı açan doğu Avrupa ülkeleri üzerine kurulu olduğu yorumlarından cesaret aldığına.
Görünen o ki Bush yönetimi Saakaşvili üzerinden Rusya’nın bölgeye dönük askeri harekatlar karşısında olası tepkisini test etti. Moskova’nın kararsız kalması, itirazlarını diplomatik tepki düzeyinde tutması ya da Gürcistan’ın harekatını sınırlayacak seviyede müdahale etmesi; pekala ABD’nin İran konusundaki planlarını netleştirmesine hizmet etmiş olabilir.
Moskova’nın uluslar arası tepkinin en üst seviyede olmasına aldırmaksızın ve Gürcistan’ı caydırma maksadını aşan sertlikte orantısız güç kullanarak karşılık vermesini de, bu konudaki düşüncelerini yorum gerektirmeyecek netlikte ABD’ye iletme maksadının ifadesi olarak okumak mümkün.
Yazıya nokta koyarken tanzimatın üç paşasından biri olan Ali Paşa’nın padişaha yazdığı vasiyetname/ mektuptaki sözlerini hatırladım:
“Ne kendilerine ne hiç kimseye bir yararı dokunmayan, insanlığın gelişmesine zararlı, dünya barışını tehdit eden anlamsız devletçikler, insanoğlunun eski çırpınışlarının antik kalıntıları olarak istikbalin fatihleri için av olmaktan öteye asla geçemeyeceklerdir.”
Radikal, 13 Ağustos 2008
|