AKP hakkında AYM’ye açılan davada sistem kapatılma ve yasaklama istiyordu. Bu sonuç çıkmadı. Bir orta yol bulunmuş gibi duruyor. Kapatılmamaya karşılık 6 yıldır iktidarda bulunan bir parti 11 üyenin oyuyla “laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası” olarak ilan edildi.
İlk heyecan yatıştıktan sonra ve gerek kamuoyunun gerekse sistemin kapatılma üstünde yoğunlaşan dikkati başka yönlere de dönünce daha iyi anlaşılıyor ki, bu karar aslında kapatılma kararından çok daha ağırdır. Niçin bu kararın daha ağır olduğunu Cuma günü bu köşedeki yazımda belirttim. Şimdi oradan biraz daha ileriye gitmek istiyorum. Bugünkü sorum şu: böyle bir karar nasıl ortaya çıktı, niye oluştu? Bu bir cehennem senaryosuna tekabül ediyor. Birkaç neden üstünde durayım.
1. Bunu sağlayan unsurların neler olduğu basındaki birçok köşe yazısında belirtildi. Aralarında en çok göze çarpanı Ruşen Çakır’ın Vatan’da çıkan yazısıydı (1.8.08) ve Başbakan Erdoğan’ın bu süre zarfında sürdürdüğü “derin ve etkili kulis”i vurguluyordu. Söz konusu kulis herhalde onlarca kişiyi kapsamıştır. Fakat tümünden daha önemlisi Başbakanla KKK Başbuğ arasındaki görüşmedir.
Bu görüşme hayatidir. Bir benzeri görüşme de geçen yıl 27 Nisan muhtırasından sonraydı ve gene KKK Yaşar Büyükanıt’la yapılmıştı. Birçok yerde dile getirmeye çalıştığım üzere seçim sonrasında ortaya çıkan ve sistemle AKP arasında işleri bu noktaya getiren gerilimlerin kaynağında o görüşme vardır. Bu görüşme onun eksik bıraktıklarını tamamlamak için yapılmış olsa gerektir.
Söylediklerim elbette bir spekülasyon. Fakat bu tür görüşmelerde başka neler konuşulur? Eğer AYM’nin bugüne kadarki oy dağılım kompozisyonuyla bugünkü dağılım arasında bir fark varsa mesela sürekli olarak AKP taraflı oy kullanmış bir üye bugün o partiyi “laiklik karşıtı” diye nitelendiriyor buna mukabil askeri hakim geçmişinden gelen bir başka üye “kapatılmasın” diye oy kullanıyorsa, sürekli olarak 9-2 teşekkül etmiş oy dağılımı sistemin bu kadar önem verdiği bir oylamada mevzi değiştiriyorsa bunu nasıl açıklayacağız?
2. İş bu noktada düğümleniyor. Niye böyle bir uzlaşmaya gidildi? En önemli neden uluslararası ilişkiler (Uİ) ve pozisyonlardır. Türkiye bugün Kıbrıs, Kürt, İran, Irak, Ermeni ve AB olmak üzere altı temel meselede Uİ pozisyon belirlemektedir. Bu altı meselede de sistemle AKP çatışmaktadır. Gene bu altı meselenin dışında olmak üzere son dönemde Türkiye İsrail, Suriye gibi konularda yeni pozisyonlar alıyor. Bunlar “tek başına” Türkiye’nin ilerlettiği girişimler değil, olamaz da. Uİ’nin şu anda dünyadaki asal belirleyicisi ABD bu gelişmelerin oluşmasında müdahil ve müessirdir. O bakımdan böyle bir dönemde AKP’nin kapatılmasının ortaya çıkaracağı durum dünyayı korkutmuştur.
3. Aynı kümede yer alan bir diğer neden, bu durumda oyun kurucunun kim olduğu ve olacağıdır. Şu anda ortaya çıkan durumun gösterdiği odur ki, bu denge oyununda inisiyatif ABD-Ordu arasında gelişmektedir. Nedeni açık: kapatılmama karşısında parti sistemin yörüngesine girmiştir. Aynı mantığı devam ettirelim: madem bugünkü Uİ’de Amerika etkendir ve şimdi Türkiye’de sistem AKP’yi geriletmiştir, o halde bundan sonrasında da ABD-sistem yani ABD-ordu ilişkileri öne çıkacaktır. Bu altı meselede de AKP “sistem içi” hareket edecektir.
Bundan sonrasına dönük ve meseleyi özellikle AKP ve Türkiye içi dengeler bakımından ele alan iki gerekçem daha var. Onları çarşambaya yazacağım. Şimdilik bu söylediklerimin ne kadar gerçek/çi olabileceğini görmek isteyenler, gerek AKP kanatlarında gerekse öte yakada hüküm süren, herhalde biri mağlubiyet diğeri mağruriyetten kaynaklanan, derin ve ürkütücü sessizliğe baksın derim.
Sabah, 4 Ağustos 2008
|