Hükümette değişiklik yapacak mı Başbakan Erdoğan?.. Bu sorunun yanıtı genellikle evet. Peki ya zamanlama?..
AKP kulisindeki kimilerine göre değişiklik çok yakın. Koltuğunu kaybedecek bazı bakan isimleri bile dolaşıma sokulmuş durumda...
Ancak zirveye yakın bazı güvenilir kaynaklar, değişikliğin biraz daha zaman alacağını söylüyor. Geçen gün, “Anayasa Mahkemesi kararından hemen sonra yapmak yerine, birkaç hafta daha beklenebilir” dedi bunlardan biri...
Bu konu bazı çevrelerde Anayasa Mahkemesi kararından çok önce gündeme getirilmişti. Ama Başbakan Erdoğan bunun bir pazarlık olarak algılanacağını düşündüğü için de o tarihlerde kabinesinde herhangi bir değişikliğe gitmemişti.
Şimdi gidecek mi? Yoksa Özal gibi inatlaşabilir mi?
Erdoğan’ın rahmetli Turgut Özal’a benzer yanları yok değil. Ama bu kez Erdoğan’ın hemen olmasa da bazı bakanları değiştirmesi yakın ihtimal gibi...
Yeni dönem, yeni başlangıç! Bu bakış açısı AKP kulisinde, dikkat ettim, güncel konuların başında geliyor.
Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı Gül’ün geçen günkü sohbetimizdeki, “Hepimizin özeleştiri ve empatiye ihtiyacı var” sözü ön plana çıkıyor. Geçen dönemin bazı yanlışları tartışılıyor AKP kulisinde. Çıkarılabilecek ‘dersler’den söz ediliyor.
Örneğin hangi yanlışlar? Bir yıl önce, 22 Temmuz genel seçimleriyle birlikte gündeme gelen sivil anayasa konusunun, AKP taslağının hazır hale gelmesine rağmen, AB başkentlerine Başbakan eliyle taşınmasının tasarlanmasına rağmen, birden buharlaşıp gündemden düşürülmesi... (...)
AB reform sürecinin savsaklanması...
Şemdinli’de ipe un serilmesi... YÖK Başkanı’yla ilgili tercih...
Biri şöyle dedi: “Eski Boğaziçi Rektörü Prof. Üstün Ergüder ya da Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Tosun Terzioğlu YÖK Başkanlığı’na getirilmiş olsa, daha doğru olmaz mıydı?..”
AKP kulisinde geçmiş dönemin yanlışlarının tartışılıyor olması hiç kuşkusuz hayırlı bir gelişme.
Dileriz devam eder.
Ama unutulmasın: Yalnız AKP’nin, yalnız Başbakan Erdoğan’ın değil, birçok çevrenin yaptığı yanlışlar da var. Özellikle AKP’nin kapatılması için de bastıran, bunu isteyen odakların da kendi hatalarını görmeleri ve özeleştiri yapmalarında büyük yarar var.
Evet, herkes geçen dönemden dersler çıkaracak, eğer rejimle ilgili taşların yerli yerine oturmasını istiyorsak...
Örneğin şu da söylenebilir: Eğer demokrasi oyunu gerçekten benimseniyorsa, o zaman bazı çevrelerdeki ‘kışlaya dönüp bakma’ alışkanlığının demokrasiyle asla bağdaşmadığının da görülmesi, öğrenilmesi lazım.
Bir başka deyişle: Bilerek ya da bilmeyerek darbesel süreçlere alet olanların da yakın geçmişten ne gibi dersler çıkarmaları gerektiğini hiç kuşkusuz düşünmeleri gerekir.
Bir de şu var: Askerin siyasetle ilişkisini bir kez daha düşünmesi, demokrasilerde ‘kışlada kalma’nın esas olduğunu içselleştirmeye başlaması da kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken ders niteliğinde bir başka noktadır.
Kısacası: Demokrasinin taşlarını yerli yerine oturtmak istiyorsak, ‘ders çıkaracak’ olan yalnız Tayyip Erdoğan değildir. Ondan önce özellikle son bir yıldır yaşananlardan öncelikli olarak ders çıkarması gerekenlerin sayısı hiç de az değildir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün iki sözünün altını bir kez daha çiziyorum.
Biri, AB’yle ilgili: “Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefine kilitlenmesi ve AB için topyekûn bir reform seferberliği başlatması...”
İkincisi: “Resmin bütününü görmek...”
Eğer resmin bütününü görebiliyorsak, AB’de reform süreci için bir an önce gaza basmaktan, demokrasi ve hukuk çıtasını yükseltmeye koyulmaktan başka çaremiz olmadığını çok daha çabuk anlayabiliriz.
Milliyet, 3 Ağustos 2008
|