Türkiye, Gürcstan ve Azerbaycan cumhurbaşkanlarının dün Kars’ta başlattıkları demiryolu projesi, bu üç ülkenin Kafkaslardaki işbirliği zincirine yeni bir halka ekledi. Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan, Sovyetler Birliği’nin 1991’deki yıkılışından bu yana yalnızca siyasi ilişkilerini geliştirmekle kalmıyor, bu gelişmeyi ekonomik ve stratejik projelerle güçlendiriyorlar.
Sovyetlerin dağılmasının ardında üç ülkenin başındaki tecrübeli liderler; Süleyman Demirel, Eduard Şvardnadze ve Haydar Aliyev tarafından başlatılan işbirliği, günümüzde Abdullah Gül, Mihail Saakaşvili ve İlham Aliyev tarafından sürdürülüyor.
Dün başlatılan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi, Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattı ve Şahdeniz doğalgaz boru hattı ardından üç ülkenin ortaklaşa vücuda getirdiği üçüncü stratejik ulaştırma rojesi olacak. BTC ve Şahdeniz nasıl Hazar petrol ve gazının dünya pazarlarına çıkması için Rusya’ya alternatif bir enerji koridoru oluşturduysa, BTK demiryolu da Avrasya coğrafyasına yepyeni bir demiryolu koridoru açıyor. İstanbul Boğazı’nda inşaatı devam eden Marmaray projesiyle birlikte düşünüldüğünde, aslında 105 kilometrelik kısa bir demiryolu bağlantısı olan BTK, Pasifik Okyanusu kıyısında diyelim Şangay limanından Atlantik Okyanusu’na, diyelim Londra’ya kadar kesintisiz insan ve yük taşımacılığına imkân verecek.
Bunun getireceği yalnız ticaret ve sanayi değil, turizm imkânları da var. Avraysa coğrafyasının kuzeyinde işleyen dev Trans-Sibirya hattına ek olarak güneyinde de eski İpek Yolu’ndan ilham alan bu hat yeni ufuklar açabilir.
Türkiye’nin Azerbaycan ve Gürcistan ile ortaklığı geliştikçe, bölgeye daha fazla zenginlik geliyor. Barış ve işbirliği refah getiriyor. Azerbaycan’ın kendi petrolünü ve gazını dilediğince satması ülkeye yalnız zenginlik değil, özgüven de getiriyor.
Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan dostluk ve işbirliğinin artması, bu işbirliğinin dışında kalan Ermenistan’ın içine kapanmasına, depresyona girmesine neden oluyor.
ABD’deki siyasi atmosferin, Kasım 2008 seçimlerini kim kazanırsa kazansız Ermeni soykırım iddialarına Kongre’de güç katacağı tezleri Ermeni diyasporasının kendisini ideolojik olarak olduğundan da güçlü hissetmesine yol açıyor. Ama bu sanal gücün, Ermenistan’a bir faydası olmuyor.
Ermenistan’ın eski Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan, Türkiye yanlısı görüldüğü için seçimleri kaybetmişti. Ama kazanan Serj Sarkisyan’ın da Türkiye ile arayı düzeltmek için kolları sıvadığına tanık oluyoruz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü 2010 dünya futbol şampiyonası elemeleri için 6 Eylül’de Erivan’da oynanacak milli takımlar maçına davet eden Sarkisyan, ülkesini İran dışında çepçevre saran bu işbirliği havasının dışında kalmaktan rahatsız.
Gül’ün 5 Eylül’de Bakü’de yapılacak Türk dünyası zirvesi ardından Erivana’a geçmesi mutlaka bölgedeki dengeleri olumlu yönde değiştirecektir. Ama bir yandan Türkiye’den yakınlık bekleyen Ermenistan’ın, Türkiye’nin en azından toprak bütünlüğünü tanıması asgari şart değil mi? Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde süren işgalin kaldırılmasını önemsiz görmek adına değil, ama Türkiye’den olumlu adım bekleyen, en azından Türkiye’nin sınırlarını kabul ettiğini açıklayamaz mı?
Bu durumu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de haklı olarak vurguladı törenler sırasında. İlginç olan, Gül’ün Kafkaslardaki üç ülkenin dostluk ve işbirliği atmosferinde artırmak istedikleri refaha ismini vermeden Ermenistan’a da açık olduğunu söylerken, yanıbaşındaki Aliyev’in bunu onaylar görünmesiydi. Azerbaycan’ın özgüveni yalnızca barış içinde artan zenginliğinden değil, Türkiye’nin ne olursa olsun kendi aleyhine bir adım atmayacağı inancından da kaynaklanıyor.
Bu durumda taraflara düşen asgari adımlar var. Her şeyden önce Ermenistan’ın Türkiye’nin sınırlarını tanıdığını açıklaması gerekiyor. Türkiye’nin belki bir TBMM kararıyla Ermenistan’a bir çağrıda bulunması, kapıların bütünüyle kapalı olmadığını, nasıl açılacağını tarif etmesi gerekiyor. ABD yönetiminin de bu süreci teşvik etmesi, çelilşkilerin değil, muhtemel ortak noktaların öne çıkarılmasına yardımcı olması gerekiyor. Geçmişe değil, geleceğe çengel atmanın yolu olumlu bakmaktan geçiyor.
Radikal, 25 Temmuz 2008
|