YARGITAY, bir alışveriş merkezinde yaptığı alışveriş sonunda ödeme yapmak için vermiş olduğu 50 doların sahte olduğundan bahisle alışveriş merkezi güvenlik görevlileri tarafından karakola götürülerek ifadesi alınan, yapılan inceleme sonunda verdiği paranın orijinal olduğunun anlaşılan vatandaşın uğradığı kötü muamele ve suçlayıcı tutum nedeniyle duyduğu üzüntü sebebiyle manevi tazminat talebini reddeden mahkeme kararını bozdu.
Yargıtay; Borçlar Kanunu’nun 49.maddesine göre kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat isteyebileceği, kişinin onuru saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere saldırı halinde bir zarara yani kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmenin oluştuğunun kabulü gerekeceğine hükmetti.
Yargıtay kararında “ihbar ve şikayet hakkının kullanılması, Anayasa’nın 36, Maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğünün doğal bir sonucu ise de tüm hak ve özgürlükler gibi hak arama özgürlüğü de sınırsız olmayıp bu özgürlüğün kasten ve zarar vermek amacıyla olduğu gibi önemsiz kullanıldığı hallerde de hukuka uygunluk sınırının aşıldığı kabul edilmelidir. Elinde hiçbir delili ve emare olmayan kişinin tahmine dayanarak şikâyette bulunması aşırı ve özensiz bir davranış olup, hukuken korunması mümkün değildir. Başka bir ifade ile şikâyet hakkının kullanılmasında aşırılığa kaçmadan somut delil ve emarelere dayanılmalı, tahmin, kuşku ve uzak ihtimallere göre hareket” edilmesi gerektiğine hükmetti.
Yargıtay, kasiyerin kuşkusu ve şirket güvenlik görevlisinin özensiz ve basit bir incelemesi sondasında davacının sahte dolar bulundurmak suç ve isnadı ile karakola sevk edilmesi daha sonra ise dövizin sahte olmadığının anlaşılması üzerine takipsizlik kararın verilmesi, şikâyet hakkının aşırılığa kaçmış olması dolayısıyla kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğuna hükmetti.
|