ON üç yıl boyunca, kendi topraklarında kaçak olarak yaşamını sürdürdü... Hatta son dönemde, beyaz uzun bir sakal bırakarak ve sahte bir kimlik taşıyarak, başkentte rahatça dolaştı, özel bir klinikte serbestçe çalıştı...
Bunca zaman kimse onu bulamadı... Veya daha doğrusu bulmak için ciddi bir istek ve çaba göstermedi.
Ve nihayet önceki akşam, “dünyanın en çok aranan adamı” bulundu ve tutuklandı. Peki, bu nasıl oldu? Bu kadar yıl “kaçak” dolaşan ve “Bosna Kasabı” lakabıyla tanınan Radovan Karadziç yakayı nasıl ele verdi?
Bunun zamanlaması çok anlamlı.
Açıkçası, şimdiye kadar “çok arandığı” söylenen 63 yaşındaki “savaş suçlusu”, istenseydi pekâlâ ele geçirilebilirdi. Başta (yani kendisinin ortadan kaybolduğu 1995’ten itibaren) müttefik kuvvetler ürkek davrandılar. Çünkü gerek Karadziç, gerekse onun yandaşı (ve suç ortağı) General Ratko Mladiç NATO güçlerinin kendilerini yakmaya kalkışması halinde, milliyetçi Sırpların onlara karşı savaşacakları tehdidinde bulunuyordu...
SİYASİ İRADE OLUNCA...
Bu arada, Belgrad’daki merkezi Sırp hükümeti de aynı şekilde isteksiz davrandı. Çünkü o dönemde yönetimde bulunanlar, halkın bir kesiminin gözünde kahraman olan Karadziç’in üstüne gitmeleri halinde, bir iç savaşın çıkabileceğinden korktular. Kaldı ki, yönetimin çeşitli kademelerinde, kaçak suçlulara sempati besleyen “milliyetçi” unsurlar da bulunuyordu...
İşte Batılıların “nemelazımcılığı” veya acizliği, Sırp yöneticilerinin isteksizliği veya çaresizliği, yıllar boyunca dünyanın en çok aranan kaçağının kâh Bosna’da, kâh Karadağ’da, kâh da Belgrad’ın göbeğinde hayatını sürdürmesine imkân verdi... Şimdi Sırp makamlarının Karadziç’i yakalamayı başarması şunu gösteriyor:
1) Belgrad’da son seçimlerden sonra işbaşına geçen yeni yönetim farklı bir tutum içinde. Cumhurbaşkanı Boris Tadiç ve koalisyon hükümeti, savaş suçlusu olarak arananları ele geçirme konusunda kararlı. Nitekim yeni hükümet işe, istihbarat servisinde köklü bir kadro değişikliği yaparak başladı. Yeniler kısa zamanda harekete geçtiler ve Karadziç’in izlerini tespit ettiler...
2) Yeni hükümet son zamanlarda içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmak ve özellikle AB ile bütünleşmek istiyor. AB ise, Sırbistan’ın aday olabilmesi için, Karadziç’in -ve de Mladiç’in- yakalanıp Lahey Adalet Divanı’na teslim edilmesini şart koşuyor. Yeni hükümet bunun bilincinde ve bunun gereklerini yapma kararında...
Kısacası, iç ve dış dinamikler, Karadziç’in yakalanması için şimdiye kadar belki mevcut olmayan motivasyonu ve dolayısıyla siyasi iradeyi sağlamış oldu.
DRAMIN ARDINDAN...
Kuşkusuz Belgrad’ın bu yeni tavrı, uluslararası itibarını yeniden kazanması ve AB ile yakınlaşması şanslarını artırıyor.
Ama özellikle Bosnalı Müslümanlar ve Hırvatlar için, bu olayın önemi, kendi topraklarında Sırp hâkimiyetini kurmak için amansız bir etnik temizliğe girişen, 200 bin kişinin ölümüne, 1 milyondan fazla insanın evlerinden kaçmasına sebep olan, gaddar bir savaş suçlusunun nihayet yakalanıp adalete teslim edilmesidir. Bu, ölenleri geri getirmeyecek, çekilen acıları unutturmayacaktır. Ancak bu büyük insanlık dramının sorumlusunun adaletin önünde hesap vermesi ve gereken cezayı görmesi, en azından kamu vicdanını rahatlatacaktır.
Belki bu, Bosna’daki çeşitli dinsel ve etnik gruplara, tarih boyunca olduğu gibi, bundan sonra da yan yana uyum içinde yaşama umudunu ve cesaretini verecektir.
Milliyet, 23.7.2008
|