Ergenekon soruşturması kuşkusuz asrın soruşturması. Demokrasilerde imtiyazlı tanrılara yer yoktur düşüncesinin adaletli meyvesi. Şu da bir gerçektir ki, adli soruşturmalardan hiçbir zaman herkesin memnun olması veya sitayişle bahsetmesi mümkün değildir. Zira tabiatı gereği birilerinin daha soruşturma aşamasında canı yanar. Hâlbuki böyle hayati soruşturmalar için fevkalâde tabiidir bu durum.
Tüm Avrupa çapında en kompleks ve en habis gölge devlet yapılanması Türkiye’dedir. PKK terör örgütünün menfur emelleri açık olduğu için yıllarca sistematik bir şekilde gelişen ve bünyeye nüfuz eden bu derinlikler, teşhis edilmelerindeki ve gayelerindeki zorluk sebebiyle PKK’dan daha tehlikelidir. Zira NATO’nun örtülü harekât konseptine göre kurulup, kuruluş gayesinin dışında faaliyet gösteren bu illegal yapılar, sadece Türkiye’de mevcut askerî vesayet rejimi sayesinde yıllar boyu güçlerine güç kattılar. İtalya’da generaller, başbakanlar, siyasiler gözaltına alındı, mahkûm oldular. Ama bizdeki gibi ideoloji çığlıkları veya laiklik ağıtları yakılmadı.
SORUŞTURMA
HÜKÜMETTEN BAĞIMSIZ
Soruşturmanın siyasi olduğunu öne sürenler adli mekanizmayı bilmeyenlerdir. Soruşturmanın AKP ile veya başbakan ile ilgisi olamaz. Zira 2004 yılında yapılan TCK ve CMK değişiklikleriyle bizzat Adalet Bakanı artık Cumhuriyet Savcıları karşısında normal bir vatandaş mesabesinde olup, savcılara talimat verme veya onları etkileme gibi bir etkiye ve yetkiye sahip değildir. Bu itibarla soruşturmayı siyasi iktidara tahmil etmek demek hukuku bilmek istememek demektir.
Eğer savcılar üzerinde siyasi iktidarın bir etkisi veya yetkisi olsaydı belki de mutabakat veya toplumu germemek pahasına bu soruşturma bu derecelere gelemezdi. Şemdinli’de siyasi iktidarın sadece ve sadece görevini yapan ama ülkenin imtiyazlı tanrılarının hışmına uğrayan bir Savcının arkasında duramadığını ve böylece o savcıyı feda ettiğini unutmayalım.
Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, eğer savcılar Başbakana veya Adalet Bakanına bağlı olsaydı, yani siyasi iktidar etkisi kabul edilseydi, bu soruşturmada bu gözaltılar asla yapılamazdı.
Gözaltı, delillere göre değil emarelere göre yapılır. Bir kısım avukatların ve akademisyenlerin hukukçu kimlikleriyle kargaşa yaratmak amacıyla ‘delillerin gözaltına almaya yeterli olup olmadıkları’ üzerinde konuşmaları tamamen şaşırtıcı. Zira CMK 91/2 açıktır: “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin varlığına bağlıdır” demektedir. Yani gözaltı için delil değil emareler söz konusudur. Bu tedbirin zorunlu olup olmadığını ise soruşturmanın ciddiyet ve özelliklerinin tek aktörü savcı takdir eder. Savcılık mekanizmasının işleyişini ve CMK’yı bilmeden yapılan açıklamalar maalesef soruşturmaya da savcılara da ciddi zarar vermektedir.
KEMALİST İDEOLOJİ
SORUŞTURMAYA ENGEL OLMAMALI
Ergenekon savcılarının ve bu soruşturmanın en büyük zorluğu da, Türk derin devlet yapılanmasının ve illegal çeteleşmenin resmi ideoloji içinde yuvalanmış olmasıdır. Bu görünüm, bu tür yapılarda, bulunduğu ülkenin imtiyazlı zırhından istifade taktiğidir. Zira bu, milleti düşman addeden kaos avcıları tarafından bu yapıların üzerine gidenler, şimdi olduğu gibi derhal Atatürkçülük düşmanı ve laiklik düşmanı ilân edilir, maddi ve manevi bir linçe tabi tutulurlar. Suç işleyen devlet adamlarını cezalandırmayan devletler çökmeye mahkûmdurlar.
SAVCILAR ASKERÎ İSTİHBARAT
ARŞİVLERİNE YÖNELMELİ
Bizde dev askerî istihbarat servislerimizi kontrol eden hiçbir siyasi, mülki ve adli makam yoktur. Böyle denetimsiz bir yelpaze elbette ki zan altındadır. Ne başbakanların ve ne de cumhurbaşkanlarının askerî istihbarat ve hassaten özel kuvvetler komutanlığının faaliyetleri hakkında bir etkisi, yefkisi ve bilgisi bulunmamaktadır. ABD başkanı tüm istihbarat servislerine hâkimdir ki milletine her konuda hesap verir. AB ülkeleri başbakanları da keza aynı şekildedir. Askerî istihbarat servisinin ve özel kuvvetler komutanlığının ne işle meşgul olduğunu bilmeyen sivil idarecilerin olduğu bir ülkede hukuktan ve demokrasiden elbette bahsedilemez. Bizim genelkurmayımız neyle uğraşıyor? lahika planlarıyla toplumu hizaya getirme hedefiyle meşgul. İşin ilginci Ergenekon’un toplum biçimlendirme planı ile ‘Lahika-1’ tamamen örtüşüyor. Bizde askerî istihbarat, sadece toplum kontrolü demektir. Bundan öte bir mânâsı yoktur. Halbuki askerî istihbarat, savaş, taktik, askerî operasyonel ve stratejik istihbarat yapmakla görevli. Askerî istihbaratı ve ÖKK’yı kontrol altına almadığınız sürece daha çok lahikalar ve darbe hazırlıkları göreceğiz.
Şu an Askerî Ceza Kanunu’na göre değil TCK’ya göre soruşturma mevcut. Demek ki bu fiiller askerî değil. O zaman illegal yapılarla bağlantısı varsa bu soruşturma ekseninde görevdeki generaller dahi sivil savcılarca doğrudan soruşturulur ve gözaltına alınabilir.
Ve kimse unutmasın ki, genelkurmay bünyesindeki darbeciler, sadece Ergenekoncular veya VKGB çizgisindekiler ya da Kuvayı Milliye eksenindekiler değildir. Derin yapıya angaje olmayıp darbeci açılıma taraftar olanlar da mevcuttur. Ergenekon soruşturması da elbette ki 86 kişi ile sınırlı kalmayacaktır. 86 kişiyle ve sadece emekli generallerle sınırlı bir iddianame ve soruşturma demek, Türk gölge devlet yapılanmasının tarihindeki en ağır imtihanını başarıyla geçmesi demektir.
SADECE EMEKLİLER Mİ?
Ergenekon ve türevleri gibi illegal yapılanmalar, herkes bilmeli ki, emeklilerden oluşan örgütlenmeler değildir. Birim amirlerinin ve koordinatörlerinin askerî istihbarat servisi elemanı olduğu, ona bağlı çalışan personelin ise “vatansever” sivillerden oluştuğu, hücreler şeklinde örgütlenen bu gölge yapılar, “vatanı dış tehditlere karşı savunmak”tan ziyade ideolojik bakışla “dış tehdit”le eşleştirdikleri bir “iç tehdit”i hedef alan, iç ve dış tehdit unsurlarına aynı gerilla usullerini tatbik eden, muvazzaf ve emekli kadroları bulunan ve içinde bulunduğu devletin askerî istihbaratının bilgi ve kontrolünde çalışan, muhtemel bir iç savaş planlamasını veya beklentisini amaçlayan oluşumlardı.
Ülke bünyesinde resmi birim ve kişilere dayanmayan illegal yapılanmaların yıllarca çok etkin bir aktör olarak toplumu manipüle etmesi mümkün değildir. Eğer resmi birim ve kişiler üzerinde bir operasyona imza atılmazsa Ergenekon soruşturması, eldeki ve sokaktaki sadece bu kişilerle akim kalmaya mahkûm. Zira aynı yapı bir haftada tekrar teşkil edilir. Teşkiline de mahal yok, zaten hayatta kalmaya devam edecek ve ağır bir imtihandan başarıyla çıkacaktır.
Taraf, 23.7.2008
|