AB çevreleri, Türkiye’de muhtemel bir iktidar partisinin kapatılması durumunun üyelik karşıtlarının ekmeğine iyice yağ süreceğini belirterek, “Üyelik müzakerelerini durdurmak koyulabilecek en aptalca tepki olur. Asıl şimdi Türkiye’ye sorumluluklar yüklenmeli ve reform baskıları arttırılmalı” görüşünü dile getiriyor.
Türkiye’deki iktidar mücadelesinin tırmanmasını AB sessiz ancak kaygıyla izlemeye devam ediyor. Brüksel’deki AB çevreleri, Anayasa mahkemesince görülecek AKP’nin kapatılması dâvâsında Türkiye’nin geleceği tayin edilecek: Türkiye demokratikleşme yolunda ilerlemeye ve ülkenin ekonomik gelişimini sürdürmeye “tamam mı, devam mı” diyecek? Yoksa siyasî kaos ya da asker dönemine geri mi dönecek? bütün bu endişelerin AB kurumlarınca paylaşıldığına dikkati çektiler.
ABHaber’e AB kurumlarınca paylaşılan kaygıyı AB çevreleri şöyle dile getirdiler:
‘’Türkiye’de yaşanan iktidar çatışması sebebiyle sıkıntıya giren AB, Türkiye’nin bir üye adayı olması sebebiyle kavgayı görmezden de gelemiyor. Avrupa, muhtemel bir iktidar partisi yasaklamasına nasıl tepki göstermeli? Böyle bir karar üyelik karşıtlarının ekmeğine iyice yağ sürer. Üyelik müzakerelerini durdurmak koyulabilecek en aptalca tepki olur. Asıl şimdi Türkiye’ye sorumluluklar yüklenmeli ve reform baskıları arttırılmalı. Demokratik ve istikrarlı bir Türkiye Avrupa’nın öncelikli çıkarına olur; hem ekonomik hem de güvenlik politikaları nedenlerinden dolayı. Türkiye son zamanlarda sorunlu bölgede nasıl istikrar unsuru oluşturabileceğini ispatlamıştır; meselâ İsrail ile Suriye arasında arabulucu olarak.
Türkiye’de iç kargaşanın asıl özünde Türkiye’deki siyasî ve ekonomik iktidarı ele geçirme yatıyor. Erdoğan ve AKP, askerlerle birlikte 85 yıldır ülkeye hükmetmiş Kemalist partilerin siyasî tekelini kırmayı başardı. AKP, yeni bir sosyal sınıfı temsil ediyor: Tutkulu, ekonomik olarak da günden güne daha çok başarı sağlayan, muhafazakâr ve dindar eğilimli Anadolu’nun orta sınıfı. Erdoğan’ın seçim zaferlerinden çok daha önce başlayan bu sosyal değişim siyasiler tarafından hep görmezden gelindi. 2001 yılının ağır ekonomik bunalımı birçok seçmenin yerleşik partilere olan güvenini sarstı ve AKP’nin önceki seçimlerden yüzde 47 oyla 40 yıldır en çok oy alan parti olmasının yolunu açtı. AKP’nin Güneydoğu’daki birçok Kürt seçmenden dahi oy alabilmeyi başarıyor’’
|