YAŞARKEN derinliğini pek fark etmediğimiz olaylar zamanla daha iyi anlaşılıyor, bazen de ancak tarih aydınlatıyor. “Darbe söylentileri”nin ipuçları ise bu defa tarihe kalmadan ortaya çıkmaya başladı.
2003 ve 2004 yıllarında siyaset ve medya camiasında söylentiler dolaşırdı; falanca komutanlar “müdahale” istiyor diye... Zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün buna karşı çıktığı da söylenirdi.
Öyle bir süreçte 23 Mayıs 2003 günü Cumhuriyet gazetesi manşet atmıştı: “Genç subaylar rahatsız!”
Habere göre, Başbakan Erdoğan’la görüşen Org. Özkök, irtica kaygılarının ve AB reformlarının özellikle “genç subayları” rahatsız ettiğini söylemişti!
Böyle durumlarda ‘olağan’ uygulama Genelkurmay’ın bir yalanlama yayımlamasıdır. Fakat bu defa Org. Özkök’ün ‘olağanüstü’ tepki göstermesi, ‘olağanüstü’ bir şeylerin olduğunun işaretiydi.
LÂNETLİ HABER!
Özkök, 26 Mayıs 2003 günlü basın toplantısında diyordu ki:
“Bu haberi yalanlamaktan öteye lanetliyorum!.. Bunun bir haber kaynağına istinat ettiği açık. Bu kaynağın önemli bir kaynak olduğunu da değerlendiriyorum! Ancak hemen vurgulamalıyım ki, yanlış olmaktan öte yalan ve maksatlı bir haber...”
İlginç! Genelkurmay Başkanı Özkök, “önemli bir kaynağın” sadece yalan bir haber değil, “ordu içine nifak sokan” ve “maksatlı bir haber” verdiğini söylüyordu!
Dahası Org. Özkök adeta haykırıyordu:
“Ben demokratım! Demokrat olmak ne zamandan beri suç sayılıyor?!”
Artık biliyoruz ki, o süreçte 15 generalin katıldığı toplantılarda müdahale edip etmemek tartışılmıştı! Org. Özkök müdahalecilerin hedefiydi! Hem yıpratma kampanyalarının hedefiydi hem de can güvenliğine ilişkin söylentiler dolaştırılıyordu.
İki görüşten bahsediliyordu: 28 Şubat çizgisinin aktif komutanlarından Org. Kıvrıkoğlu tarafından önemli yerlere atanmış bazı komutanlar müdahaleyi savunuyordu...
Buna karşılık başta Org. Hilmi Özkök olmak üzere Org. Büyükanıt ve Org. Başbuğ gibi isimler müdahaleye karşı çıkıyordu. Bu sayede hem ordu hem demokrasi büyük bir sarsıntıyı ucuz atlatmıştı.
GERÇEĞİ AYDINLATMAK
Açığa çıkmış bilgiler kalın bir kitap oluşturur. “Günlükler” öyle bir kitabın bölümlerinden biri olur ancak.
“Böyle bir şey vardı da o zaman hükümet ve Genelkurmay niye işlem yapmadı?” sorusu realist değildir. O çok kritik dönemin ‘kırıp dökmeden’ ve ordu hiyerarşisi bozulmadan geçirilebilmesi iyi olmuştur; hem TSK hem de Türkiye için.
Dün bilinmeyen ayrıntılar bugün yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve Org. Özkök de, “Bu olaylarla ilgili olarak, ne vardır ne yoktur derim. Başka bir ifadeyle ne teyit ederim ne tekzip ederim” diyor.
Bugünkü sorun şudur: Acaba “bu olaylar” ordu içinde üst düzeydeki görüş farkları, tartışmalar ve hatta gerilimler olarak mı kalmıştır?.. Yoksa Ceza Kanunu’nun suç saydığı fiil ve organizasyonlar boyutuna uzanmış mıdır?
Bunu ancak kılı kırk yaran bir askeri savcılık soruşturması ortaya çıkarabilir.
Bu yapılmalıdır. Suç varsa hukukun gereğini yerine getirmek için, hukuken suç boyutuna ulaşmamışsa, orduya da zarar veren kuşkuları gidermek, darbe özentilerinin soruşturmasız kalmayacağını da göstermek için...
Hukuk devleti felsefi bir kurgu değil, asker sivil herkes için ekmek ve su gibi bir gerekliliktir.
Milliyet, 15.7.2008
|