Ergenekon iddianamesi mahkemeye sunuldu. Sanıklar terör örgütü kurmak ve darbe girişiminde bulunmaktan yargılanacak. Kuşkusuz, darbecilerin yargılanabildikleri yeni bir Türkiye’ye doğru önemli bir adım bu. İddianamede ‘darbe günlükleri’nin yer almadığı açıklandı.
Giderek ayrıntılarını öğrendiğimiz Ayışığı ve Sarıkız darbe oluşumunun iddianamede olmaması, bu girişimlerin yargılanmayacağı anlamına asla gelmemeli. ‘Darbe günlükleri’nin üstüne gidilmemesi ‘üniformalı askerlerin darbe girişiminde bulunmaları normal, emekli askerlerin darbeciliği ise suç’ anlamına gelir. Bu durumda Ergenekon soruşturması darbe girişimini yargılayan, cuntacıları teşhir eden ve dolayısıyla demokrasiyi ve hukuk devletini tesis eden bir imkân olmaktan çıkar.
Son günlerde ortaya çıkan bilgiler, belgeler ve itiraflar şoke edici. TSK’nın çok sarsıcı bir ‘iç iktidar mücadelesi’ne sahne olduğunu gösteriyor. Böyle bir yapının Türkiye’nin dış güvenliğini sağlaması ve PKK’ya karşı etkin mücadele yapması ne kadar mümkün? Genelkurmay Başkanı’nın (Hilmi Özkök) en yakınında olan meslektaşlarına ‘güvenemediği’ bir yapıda hangi ‘milli güvenlik’ten söz edebilirsiniz?
Eski bir Genelkurmay Başkanı kendisine yönelik suikast girişimini yalanlamıyor (‘olur böyle şeyler’ diyor), günlük yemeğini evinden getiriyor (yani, karargahına güvenmiyor) ve sağlık kontrolü için askeri hastaneyi tercih etmiyor (sağlık bilgilerinin istenmeyen ellere geçeceğinden endişe ediyor). Mevcut Genelkurmay Başkanı Büyükanıt hakkında yürütülen karalama kampanyası ile geçen haftalarda medyaya düşen İlker Başbuğ’a ilişkin iddialar geliyor aklımıza... Bütün bunlar, asker ve oradan da Türkiye üzerinde yürütülen bir ‘iktidar kavgası’nın izlerini taşıyor.
Bu nasıl bir karargahtır? TSK’yı kurumsal, yasal ve profesyonel anlamda yenilemeden Türkiye’de taşların yerine oturmasını beklemek beyhude. Millet ordusuyla övünüyor, ama ordu tam yüz yıl önce Manastır’da isyan eden İttihat Terakki ordusundan farklı görülmüyor; tıpkı yüz yıl öncesi gibi komuta kademesi ülke savunmasıyla meşgul olacağına iktidar oyunlarına kilitlenmiş. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışına artık bir son verilmeli. Bırakın ülkenin demokrasisi ve hukukunu ‘milli güvenliği’ bile, ordunun siyasal iktidar için bir basamak olarak kullanılması alışkanlığına son verilmesini gerektiriyor. Bunun için TSK İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinin değiştirilmesi süreci hemen şimdi başlatılmalıdır. TSK bünyesinde ülkenin içinde bulunduğu koşulları bahane ederek iktidarı ele geçirmeye yönelik eğilim ve yapılanmaların kurumsal ve yasal temelleriyle gecikilmeden hesaplaşılması gerek. Bu yapının ‘gerçek işine odaklanması’, yani çağdaş bir ordu haline gelmesi ‘Örnek günlükleri’nde yer alan iddiaların incelenip gereğinin yapılmasına bağlıdır. Darbe günlüklerinin Özden Örnek’in bilgisayarından çıktığı doğrulandı. İçeriğine ilişkin de çok ciddi itiraflar. Ergenekon’dan tutuklu bulunan Hurşit Tolon, kendisiyle ilgili bölümlerin doğru olduğunu açıkladı. Hilmi Özkök de günlükle olaylar arasındaki paralelliklere dikkat çekti. Günlüklerde anlatılan darbe oluşumuna ilişkin cevabı da; ‘var da diyemem, yok da’. Özkök, eski Jandarma Genel Komutanı Eruygur’un kendini izletip izletmediği ve kendisinin Eruygur’a darbe toplantılarının kasetini gösterip göstermediği sorularına da ‘yorum yok’ diyor. Daha ne desin?
Her durumda Genelkurmay’ın bu işlerin dışında olduğunu göstermesinin yolu, askeri savcılığın görevde iken darbe teşebbüsünde bulundukları iddia edilen emekli paşalar hakkında soruşturma başlatmasıdır. Askeri savcılığın Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’la ilgili belgeleri Ergenekon savcısından istemesi, darbe iddialarının askeri mahkemeye de taşınacağı ihtimalini güçlendiriyor. Genelkurmay eski Başkanı Özkök’ün darbe günlüklerindeki iddialara ilişkin mahkeme önünde tanıklık yapabileceğini söylemesi dikkate değer. Öyle görülüyor ki, Özkök konuşmak için sürecin yargıya intikalini istiyor. Askeri savcılığın harekete geçmesinde Hilmi Özkök’ün son günlerdeki demeçleri de Ergenekon iddianamesi kadar etkili oldu kuşkusuz. Şimdi TSK, hukuk ve demokrasiye bağlılık testinden geçiyor.
Zaman, 15.7.2008
|