"Gerçekten" haber verir 05 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Misafirperverlik asil bir ruh

Suriye yolculuğunu birlikte gerçekleştirdiğim dostumun akrabası Halep’in çeşitli semtlerinde yerleşmiş durumda. Bir hayli kalabalıklar. Suriye’de yaklaşık dört yüz bin gibi bir nüfusa sahip. Demleki denilen bu aşiretin içinden yüksek dereceli memur ve milletvekili çıkmış. Türkiye’dekilerin sayıları ise bu kadar yok.

Dostum ve özellikle merhum olmuş babası onlara çok yardımlarda bulunmuş. Dostumun ailesi Suriye’deki akrabaları arasında oldukça saygındı. Bu sebeple de gittiğimiz bir haftalık ziyarette aralarından bir türlü çıkıp özgürce Suriye’yi gezme fırsatını yakalayamadık. Tam anlamıyla misafirperverlikleri bizi tutsak aldı.

Misafirperverlik deyince, bir hafta boyunca gördüğümüz yakın ilgiden söz etmemek olur mu? Bu ilginin ruhu elbette başkasına gösterilen misafirlik ve olanı paylaşma duygusuydu. Sıraya girdiler; her gün ya mükemmel bir ziyafette, ya da bir kahvaltıda bizi ağırladılar. Her şeyleri tabiîydi. Onların geleneklerine göre yer sofralarında yok yoktu. Hazırlanan yiyeceklerin dâvet edilenlerin birkaç mislini rahatlıkla doyurabileceği hususu benim ilgimi çekti. İlkin bunu bir israf olarak değerlendirdim. Hiçbir şeyin atılmadığını öğrenince, misafiri memnun etmekten kaynaklandığına hükmettim. Ama yine de benim ölçülerime uymayan şeyler vardı tabi.

Yer sofrasında oturanın yemeğe iştahla girişmemesinden hiç hoşlanmazlar. Perhiz olan benim yeme tarzımdan çok üzülüyorlardı. Dilimin döndüğü ve tercümanımızın da açıkladığı kadarıyla özrümüzü beyan ediyorduk. Ama hiç de bundan memnun olduklarını sanmıyorum. Sofrada kaptıkları en iyi nimetleri benim önüme koymalarından ayrı bir haz alıyorlardı. Ben de çaresiz onların hatırları için perhize aldırmıyordum. Şifa diyorlardı. Doğrusu orada kaldığım süre içinde bana göre uygun olmayan şartlarda bile hiç rahatsız olmadım.

Gördüğümüz ilgi ve karşılaştığımız misafirperverlik, bana şunları vererek kanaatimi pekiştirdi: a) Misafirperverlik ve bir şeyden başkasına yararlandırma duygusu, İslâm’ın ruhlara kazandırdığı engin zenginliğin bir uzantısı; bu ruh oralarda henüz kaybolmadı. b) Yaptıklarını içten yapıyorlar ve yaptıkları iyilikten zevk alıyorlar. c) Bu misafirperverlik duygusu güneye doğru daha yoğun ve misafir olduğumuz bedevî çadırında ise bu duyguyu daha sade ve asil olarak gözlemledik.

Kahve mırra, yani acı kahve, başat ikramlarından. Bundan tatmamayı garipserler. Alışık olmadığım halde ben bile yudumladım. Acı kahve insanı zinde tutarmış. En çok iki ya da üç yudum kadar fincanda sunulur. Genelde misafirden başlanır. Acı kahve normal kahvenin iyi kavrulmuşudur ve içinde acılık veren bir otun tohumları var. Hazırlanışı da bizimkinden farklı. Özel demliklerde kaynatılıp biraz bekletildikten sonra ilk ikram olarak sunulur. Adı üzerinde acıdır; ama bedene verdiği zindeliği ben de hissettim.

En iyi yemek, en iyi yatak ve en iyi oturak misafirin. Yaşlı bile olsa, misafire hürmet onların genlerine sinmiş. Hoşlandığım bu haletten benim de son derece memnun olduğumu söylemeye gerek var mı? Konuk olduğumuz insanlar bize göre kalıplı ve uzun boylu insanlar. Giydikleri uzun etekli giysiler içinde daha da rahat görünüyorlar. Milletvekili, uzun etekli, kolalı ve bembeyaz giysisini göstererek, “Mesai dışında böyle, ama mesai içinde sizin gibi giyeriz” dedi.

Yer minderleri ve dayanma yastıkları ile donanmış yerler onların en çok rahat ettikleri mekânlar. Bir kez de şehirde koltuklu salonda ağırlandık. Burada dondurma ikramına muhatap olduk. Yemeklerinde olduğu gibi dondurmaları da bol ve doyurucu… Sonra meyve geldi. Herkesin önünde birkaç kişinin yiyebileceği bol ve türlü türlü meyveler… Cömertlikleri her alanda kendini göstermektedir.

Misafirperverlik noktasında bize eşlik eden Suriyeli dostumuz, “Biz misafiri ağırlamaktan son derece haz duyarız ve misafirin ikramlarımızı kabul etmesinden memnun oluruz. Israrımız bundan” dedi. Gerçekten hizmetlerinden misafirlerin azamî derecede yararlanmalarına ısrarlı oluyorlar; kendileri için güzel olanı başkaları için de güzel olduğuna, kendilerini memnun edenin misafirlerini de memnun edeceğine inançları o denli fazla ki, gerek yeme-içme ve gerekse dinlenme konularında özür bile kabul etmemeleri bu ulvî duygularından kaynaklandığına ben de kanaat getirdim.

Misafirperverlik ruhu en asil bir ruhtur; bunu da Suriyeli dostlarımızda fazlasıyla gördük.

Hüseyin KARA

05.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Başlıklar

  Dünya okulunda hayat dersleri

  Misafirperverlik asil bir ruh

  YASEM AJANDASI 5 TEMMUZ 2008/26

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır