‘Sosyalist Kültür Ansiklopedisi’, Kemalizm’i şöyle tanımlıyor: ‘Kemalizm adını Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Başkumandanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mustafa Kemal’den alan bir ideoloji ve doktrindir.
Kemalizm genellikle 20. yüzyılın sömürge yönetiminden yeni kurtulan ya da, kurtulma aşamasında olan ülkelerde, ‘Batı’ya dönük aydınlarının, asker-sivil bürokratlarının’ bazen de adını koymadan benimsedikleri bir ideolojidir.
Kemalizm özde ‘halka rağmen halkçı, yarı totaliter’ bir rejim ortaya çıkartır. Daha sonraları Ortadoğu ve Afrika’da kimi zaman Nasırizm adıyla ortaya çıkan ‘ilerici askeri yönetimler’ aslında Kemalizm’in derin izlerini taşır.’
***
İsmail Cem ‘Sol’daki Arayış’ başlıklı kitabında, CHP’nin bu ideolojisini şöyle somutlaştırır: ‘Kökleri Meşrutiyet dönemine, İttihat ve Terakki’ye, tek parti iktidarına kadar uzanan bu anlayışa göre, kitleler ancak iyi niyetli kurtarıcılar tarafından yüceltilebilir; kendi başlarına bırakılmaları onları ya din devleti kurmaya ya da sürekli aldatılmaya götürür. Zaten demokrasi gelince halk daha kolay aldatılmış ve doğruyu göremediğinden CHP iktidar olamamıştır, vb.’
***
CHP’nin eski Genel Başkanı Bülent Ecevit de aynı düşüncededir. 10 Kasım 1969 tarihinde, partisinin resmi yayın organı olan Ulus Gazetesi’nde 1923 ila 1950 arasındaki ‘iktidar dönemini’ değerlendirdiği yazısında şunları söyler:
‘Devrimcilik, biçimsel bir devrimcilik; halkçılık halka tepeden bakan bir halk patronluğu olmaktan öteye gidememiştir.
... Ekonomik ve toplumsal altyapı gereğince ve yeterince değiştirilememiştir. Bu yapıda, geniş halk kitlelerinin yararına köklü değişimler gerçekleştirilememiştir.
Kadro, kendini halkın dışında ve üzerinde gören aydın bürokratlarla, bunların çoğu zaman ve çoğu yerde özdeşleştikleri mahalli eşraftan kurulmuştu.’ Ecevit aynı yazısında ‘fesi çıkarıp şapka giymenin ekonomik bünyeyi değiştirmediğini’ de vurgular...
***
‘Sosyal Demokrasi’, ‘ilerici askeri yönetimler’, ‘halka rağmen halkçı, yarı totaliter’ gibi tanımlarla tanımlanamayacak, çok ayrı bir kökten gelmektedir. Kuramsal temellerini atan ise Bernstein, Kautsky ve Jaures’dir.
Kendini ‘sosyal demokrat’ ilan eden bizdeki partilerin genel merkezlerinde bu akımın fikir babalarının küçük bir resmine bile rastlayamazsınız.
***
Kemalist modernleşme, Batı türü bir tüketim modelini modernleşme olarak algıladı. Üretim biçimiyle neredeyse hiç ilgilenmedi.
Düşünün ki Cumhuriyet’in kurulduğu tarihtekinden çok daha geniş bir köylü nüfusumuz var. Bu gerçek yok farz edilerek halkın yaşama kalıplarını değiştirmek için zorlamalar yapılınca da devlet ile halkın arası açıldı. Askeri bürokrasi şekli modernleşmenin bekçisi oldu. Kemalist modernleşme, halka yukarıdan bakan, onu küçümseyen ona sürekli akıl öğreten bir hal aldı.
***
Yeryüzünde sosyal demokrasi ‘emek-sermaye’ çelişkisi üzerinde gelişti.
Bizdekiler hálá eski CHP fobilerinin peşinde, ‘laiklik-şeriat’ ikileminde dolaşıyor.
‘Emek ile sermaye’nin yerini ‘laiklik-şeriat’ ikilemi alınca, bizdeki solculuk da, mezhepçiliğe dönüştü...
Bu bile neden toplumun sorunlarını çözmede çare olamadıklarını açıklamaya yetmekte...
***
Bunları yeniden neden yazıyorum?
Çünkü dün, ‘CHP’nin izlediği politikalar sosyalist politikalara uygun değil’ açıklamasını yapan Sosyalist Enternasyonal’in, CHP’nin uyarılması için önerge hazırladığı ortaya çıktı.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Sosyalist Enternasyonal’in pazartesi günü Atina’da yapacağı toplantıya gitmez ise, bu nedenle gitmeyecek...
Sosyalist Enternasyonel’in 23’üncü genel kurulu, 30 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasında Yunanistan’ın başkenti Atina’da yapılacak.
Ancak Baykal henüz toplantıya gideceğini açıklamadı.
Bunun nedeninin Sosyalist Enternasyonal’in ‘CHP sosyal demokrat parti değil’ gerekçesi ile uyarılması için çalışma başlatması olduğu anlaşıldı.
***
Deniz Baykal’ın CHP’si, kendisinden çok daha büyük bir SHP’yi yuttu...
Halbuki bu birleşme olmasaydı, SHP ‘evrensel sosyal demokrasiyi’ benimseyen bir parti haline gelirken, CHP de sosyal demokrasiyle hiçbir alakası olmayan, geçmişe özlem duyan Kemalistler’in partisi olarak kalırdı.
Bu ayrışma Türk siyasetine bir saydamlık getirirdi.
Kitlelerin gerçek bir ‘sosyal demokrat’ hareketle tanışmasına olanak verir, çare olabilirdi...
Dün parti yönetimlerinin yapmadığını bugün ‘Sosyalist Enternasyonal’ yapabilir.
Kemalizm’i, ‘sosyal demokrasi’ olarak sunmak Türkiye’ye büyük zarar veriyor çünkü...
Tek parti döneminin ruhundan sıkılmış geniş halk yığınları, yaşam çilelerine çözümler getirecek gerçek solu tek parti döneminin baskıcı rejimi sanıyor ve başka kanallarda çare arıyorlar.
***
Bu gidişle, kavramsal sefaletimizi de dünya düzeltecek... Sosyalist Enternasyonal CHP’yi uyararak ya da örgütün dışına atarak, Kemalizm’in ‘sol ya da sosyal demokrasi’yle ilgisi olmadığını kayda geçirecek...
Böyle bir gelişme CHP’nin ‘askeri bürokrasinin’ siyasal sözcüsü olduğunu iyice açığa çıkarır ve eğer bu topraklarda mevcut ise gerçek evrensel sol anlayışın elini rahatlatır, önünü de açar...
Star, 27 Haziran 2008
|