Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ergun Özbudun, tüm sivil toplum kuruluşlarının çağa uygun bir anayasa ihtiyacı olduğunda hem fikir göründüklerini söyledi. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Yazıcı da, Türkiye’de acil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Iğdır Barosu tarafından, Iğdır Kültür Merkezinde düzenlenen, ‘’Demokrasi, Hukuk Devleti ve Yeni Bir Anayasa Arayışı’’ konulu panelde konuşan Özbudun, 1924 Anayasası’nda TBMM’de tek parti bulunduğunu, 1961 ve 1982’de asker tesiriyle anayasa yapıldığını, her iki anayasada geniş katılım rahat tartışmaların olmadığını ifade etti. Bu anayasaların halkın özgürlükleriyle, değerleriyle tam uyumlu olmadığını belirten Prof. Dr. Özbudun, ‘’Bu son alınan Anayasa Mahkemesi kararı, parlamentonun anayasa yapma ve anayasa değişikliğini, Anayasa Mahkemesinin onayına mahkûm etmiştir’’ dedi.
Bütün sivil toplum kuruluşlarının çağa uygun bir anayasa ihtiyacı olduğunda hem fikir göründüklerini ifade eden Özbudun, şöyle devam etti:
‘’Genel olarak iki eğilim var. Biri evrensel normlara uygun olan, özgürlükleri ön plana çıkaran, diğeri ise 1982 Anayasası’nın kurduğu bir çeşit vesayet hükümetinin devam ettirmek istediği anlayış. Cumhurbaşkanlığı makamı bir vesayet makamı haline getirilmiştir. Yetkiler ona göre düzenlenmiştir. Yargı ve üniversitelerde atama yetkileri buna örnek verilebilir. Kenan Evren darbeyle gelen bir cumhurbaşkanı olmasına rağmen, tarafsız cumhurbaşkanı olabilmiştir. Bu bağlamda da hakkını teslim etmeyi hakşinaslık adına söyleyebilirim. Hazırlamış olduğumuz yeni Anayasa taslağıyla Cumhurbaşkanlığı makamını, görev ve sorumluluklarının kısıtlandığı sembolik bir makam haline getirmeyi amaçlıyoruz.’’
DOÇ. DR. YAZICI: ACİL
BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR
BİLGİ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Yazıcı ise konuşmasında, demokrasi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konularına değinerek, Türkiye’de acil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etti. 1980 yılında Turgut Özal ile başlayan değişim ve dönüşüm hareketinin bir döneme damgasını vurduğunu belirten Yazıcı, şöyle devam etti: ‘’Bugün değişen Türkiye’de toplum, anayasal bilgileri öğrenmek istiyor. Fakat vatandaşın bilgi kirliliği karşısında kafası karışmış durumda. Yargının ve hukukun bağımsızlığı önemlidir. Hukuk devletinin amacı devlet karşısında bireylerin varlığını, hakkını koruyabilmektir. Sanki yasama ve yürütme sürekli yanlış yapar, yargı da buna gerekirse hukuk dışına da çıkarak engel olur gibi yanlış bir anlayış var. Anayasa Mahkemesine yürütme durdurma yetkisi verilmemiştir. Yargının bağımsızlığı demek anayasanın dışında bir yetki var saymak demek değildir. Bugün yargı organları, yayınladıkları bildirilerle ülkenin siyasî düzenine yön vermeye çalışmaktadırlar.’’
PROF. DR. ARSLAN: AYM’NİN
KARARI YARGI DARBESİ
GÜVENLİK Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zühtü Arslan da konuşmasında, ‘’Darbe deyince aklımıza Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türküleri ve siyasî partiler ile TBMM’nin kapısına kilit vurulması gelmektedir. Ama yargının yetkilerini aşması da bir darbedir’’ dedi. Anayasa Mahkemesinin son başörtüsü kararıyla bizzat anayasa kurucu ve anayasaya norm koyma halini ortaya koyduğunu ve hukuk dışına çıktığını ifade eden Arslan, şöyle devam etti:
‘’Bu karar yürürlüğü olmayan bir uygulamanın durdurulmasıdır ve çok gariptir. Anayasa Mahkemesinin almış olduğu son karar 367. madde kararında olduğu gibi bir yargı darbesidir. Anayasaya uyması ve anayasayı koruması gerekli olan bir kurum, açıkça anayasa dışına çıkmıştır. Anayasa Mahkemesi kendisini her türlü yetkinin üstünde görerek anayasanın 11. maddesini görmezden gelmiştir. Anayasa Mahkemesi gerekçesini yazmadan kararını açıklayamaz hükmü açıkça ihlâl edilmiştir.’’
|