AKP, hakkında açılan kapatma davasını, delillerin birçoğunun internet ortamından indirilmesi sebebiyle “Google davası” olarak tanımladı.
Davanın, millet iradesini tasfiye etme projesinin parçası olduğunu savunan AKP, Başsavcı için “niyet okuyucu” gibi tanımlar kullandı.
AKP, Anayasa Mahkemesi’ne esas hakkındaki savunmasını önceki gün verdi. “Savunma” ifadesi yerine “cevap” tanımlaması kullanan savunmada Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın mütalaasındaki iddialarına cevaplar verildi. AKP’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre de kapatılamayacağı belirtilen savunmada özetle şu ifadeler yer aldı:
*İddianameye ek olarak sunulan gazete haber ve yorumlarının büyük bir kısmı internet yoluyla derlenmiştir. Bu nedenle bu dava adeta bir ‘google davası’dır. Başsavcı, çok sayıda haber ve yorumu dava açma tarihine yakın bir zamanda anahtar kelime yazarak ‘google’ arama motorundan arama yapmak suretiyle elde etmiştir. Sanal ortamdan delil üretmeye çalışmak bir hukuk garabeti.”
*Esasen, AK Parti hukuka aykırı eylemlerin değil, millete hizmetin, insan haklarının, demokrasinin, barış ve kardeşliğin, hoşgörünün ve Türkiye sevdasının odağı olmuştur.
*(İddianamedeki, iktidar gücünden çekinen sessiz çoğunluk olduğu iddiasına karşılık): 22 Temmuz’da partimiz, çoğunluğu ‘sessiz kitleler’den olmak üzere, oyların yaklaşık yarısını alarak 2. kez iktidara gelmiştir. Bu sonuç bile, tek başına toplumun memnuniyetinin artarak devam ettiğinin “demokratik ölçüm aletleri”yle teyit edilmiş bir delilidir.
*Bir siyasi partinin kurucuları arasında, daha önce başka siyasi partide bulunan kişilerin olması bu iki parti arasında organik bir ilişkinin olduğu anlamına gelmemektedir.
*Anayasa değişiklerinin iptal edilmiş olması, bu davanın en önemli dayanağını da ortadan kaldırmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, yasama faaliyetlerinden dolayı bir partinin sorumlu tutulamayacağı görüşümüzün aksini ileri süren Başsavcılığın mantığıyla düşündüğümüzde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra partimizin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiası çökmüştür.
*Partimiz mensuplarının kapatma davasına konu olan sözlerinin hiçbirisi, kin, nefret veya şiddet söylemi içermemektedir. Sözgelimi Başbakanın kendisine 27 Mayıs sonrası idamlarının hatırlatılması üzerine söylediği “...Biz o beyaz çarşaflarla yola çıktık. Biz bu konuda bedel ödemeye hazırız” şeklindeki sözlerinin şiddet çağrısı olarak ileri sürülmesi iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Bu sözler, millet iradesinin hâkimiyeti uğruna fedakârlığı göze alan bir siyasi cesaretin ve kararlılığın yansımalarıdır.
*Oysa, Başbakanın bu sözleri, hukuk sistemimizde yer alan ve uygulanan bilirkişilik müessesesine ilişkindir.
*”İddianamedeki laiklik tanımı baştan aşağı sorunlu. Laiklik yaşam biçimi değildir. Başsavcının demokratik laikliğe alerjisi var. Pozitivist laiklik ideolojisi çağdışıdır. Gerçekte olup bitenle hiçbir alakası olmayan iddia ve ithamlardan oluşan iddianame ve esas hakkındaki görüş, partimizi ve onun şahsında milletimizin hür iradesini tasfiye etme projesinin bir parçasıdır.”
|