Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Her sınıfta sınav var

İlköğretim 6 ve 7. sınıf öğrencilerinin gireceği Seviye Belirleme Sınavları (SBS), 21-22 Haziranda gerçekleştirilecek. Sınavda, ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinden 991 bin 573, ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinden ise 990 bin 774 olmak üzere 1 milyon 982 bin 347 aday ter dökecek. Öğrencilere Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler, Yabancı Dil derslerinden sorular yöneltilecek.

İLKÖĞRETİM 6 ve 7. sınıf öğrencilerinin gireceği Seviye Belirleme Sınavları (SBS), 21-22 Haziranda gerçekleştirilecek.

Sınav, yurt içinde bütün iller ve bazı ilçeler ile yurt dışında 10 şehirde olmak üzere toplam 544 merkezde toplam 6 bin 771 binada, 114 bin 692 salonda yapılacak.

İlköğretim 6. sınıf öğrencilerinin 21 Haziranda, ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinin 22 Haziran’da gireceği sınavlar, saat 10.00’da başlayacak. Öğrencilere Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler (Sosyal Bilgiler, İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük, Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi), Yabancı Dil (İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca) derslerinden sorular yöneltilecek.

İlköğretim 6. sınıf öğrencileri, yöneltilecek 80 soruyu 90 dakikada, ilköğretim 7. sınıf öğrencileri ise 90 soruyu 100 dakikada cevaplayacak.

Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi okumayan öğrenciler için alternatif sosyal bilgiler sorusu yöneltilecek.

Sınava, ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinden 515 bin 269 erkek, 476 bin 304 kız toplam 991 bin 573; ilköğretim 7. sınıf öğrencilerinden ise 514 bin 889 erkek, 475 bin 885 kız aday olmak üzere toplam 990 bin 774 aday girecek. SBS’de toplam 1 milyon 982 bin 347 aday ter dökecek. Sınava, 11 bin 938 engelli aday katılacak.

Öğrenciler sınav giriş belgelerini fotoğraflı olmak şartıyla okullarından alabilecekler. Adayların sınav salonuna gelirken sınav giriş belgesi ve nüfus cüzdanını getirmeleri gerekiyor.

/ Ankara

18.06.2008


 

RANTİYE PARADAN PARA KAZANIYOR

İşadamları son faiz artışı kararına büyük tepki gösterdi. ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca, Merkez Bankasının faiz arttırımı konusunda, önce artış istikametinde beklenti oluşturulduğunu, ardından kararın geldiğini savunarak, çok kolay alınan faiz artışı kararlarının sıcak para akışını kolaylaştırdığını, ülkeye kaybettirdiğini söyledi.

EN PAHALI ELEKTRİĞİ KULLANIYORUZ

TOSYÖV Başkanı Hilmi Develi de, bu yıl içinde

ikinci kez yapılan doğalgaz zammı ve yapılması planlanan elektrik zammının küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) üretim gücünü kıracağını belirtti. Develi, kişi başına ulusal gelire göre, dünya ülkeleri içinde elektrik fiyatlarının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti.

Rantiyeci istiyor, faiz artıyor

ANADOLU Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca, Merkez Bankasının faiz artırımı konusunda, önce beklenti istikametinde haberler oluşturulduğunu, ardından kararın beklendiği gibi geldiğini ifade etti. Mustafa Koca, yaptığı yazılı açıklamada, giderek faiz artırımlarından ciddi şekilde endişelenir olduklarını ifade etti. Koca, açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ‘’Nasıl oluyorsa önce beklenti istikametinde haberler oluşturuluyor ve ardından karar beklendiği gibi geliyor. Bu durum çok zamandır aynen böyle tekrar edilir olduğundan dolayı şüphelerimiz giderek artmaktadır. TCMB acaba faiz lobilerinin etkisi altında mı karar vermektedir? Zira faiz indirimi sırasında çok sıkıntılı ve zor bir şekilde enflasyon standartlarının çok uzağında olmasına rağmen çok zor iniyordu. Ancak küçük değişiklikler oldu ve yeniden yükseliş trendine girilmiş oldu. Bu durumda yükseliş kararları çok kolay verilir oldu. Esasen bu talihsiz bir durumdur ve biz ne zaman TCMB’nin ‘biz yine başarısız olduk’ diyeceğini merakla bekler olduk. Biz bir an önce faiz yükünü makul düzeylere çekmek gibi acil bir ihtiyaca sahibiz.’’ Enflasyon mücadelesinin, sadece TCMB’nin başaracağı bir durum olmadığını, bunun bir ekonomik koordinasyon, birbirini tamamlayan ve destekleyen ekonomik yönetim ve üretim süreçleri olduğunu bildiklerini ifade eden Koca, ‘’Eğer bu sağlanamaz ise biz daha çok defalarca faiz yükseltmesi ve ardından pişmanlık duyacağız gibi görünüyor’’ dedi. Koca, bu beklentileri kimin oluşturduğu konusunda da ‘’İddia edildiği gibi ciddi bir anket düzeninin olduğu ve bunun halk ile bir ilişkisi olduğu varsayımı su götürür niteliktedir. TCMB, bu durumu açıklığa kavuşturmalı ve milletin üzerine her seferinde yüklediği yeni yüklerin hesabını millete vermelidir. Bu açıdan güven kaybı olmuştur. Faiz artırmalarının şu anda ciddi bir ekonomik gerekliliği olduğu, millete ve ülke ekonomisine fayda verdiği tezi ikna edici durmamaktadır’’ görüşünü dile getirdi.

Zamlar, KOBİ’lerin üretim gücünü kıracak

TÜRKİYE Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV) Başkanı Hilmi Develi, bu yıl içinde ikinci kez yapılan doğal gaz zammı ve yapılması planlanan elektrik zammının küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ) üretim gücünü kıracağını söyledi. TOSYÖV Başkanı Develi, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, kişi başına ulusal gelire göre elektrik fiyatları karşılaştırıldığında, sadece Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında değil, dünya ülkeleri içinde bile elektrik fiyatlarının en yüksek olduğu ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti. Sanayicinin ve Türkiye’nin dışa bağımlı enerji politikalarına kurban edildiğini ifade eden Develi, açıklamasında şunları kaydetti: ’’Kendi yerli kaynaklarımız dururken dışa bağımlı olunmasaydı; özelleştirmeler, yabancılaşmalar ve kamuyu on milyarlarca YTL zarara uğratan özel anlaşmalar yapılmasaydı, bugün elektrik fiyatları en az yarıya inebilecekti. Hükümet yanlış enerji politikalarını terk etmelidir. Mevcut elektrik üretim ve fiyatlandırma politikaları sanayicilerimize zarar vermekte olup, sanayimizin, üretimin geleceği açısından kamu yararına aykırıdır.’’

/ İstanbul - Ankara

18.06.2008


 

MAZLUMDER: Sevmeme hakkı var

MAZLUMDER Genel Başkanı Gergerlioğlu, M. Kemal’i sevmediğini söyleyen N. Canan Bezirgan’ın bir medya lincine tabi tutulduğunu hatırlatarak, “Kişisel bir tercih olan bir hak hakaret olarak lanse edildi” dedi.

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu son günlerde Mustafa Kemal’i sevmediğini söyleyen Nuray Canan Bezirgan’ın bir medya lincine tabi tutulduğunu, sevmemek gibi tamamen tabiî, insanın iç dünyasını ilgilendiren ve kişisel bir tercih olan bir hakkın, hakaret olarak lanse edildiğini söyledi.

MAZLUMDER İstanbul Şubesinde düzenlenen basın toplantısına Nuray Canan Bezirgan ve MAZLUMDER İstanbul Şubesi’nden Avukat Elif Uzunpınar katıldı. MAZLUMDER Genel Başkanı Gergerlioğlu’nun okuduğu basın açıklamasında, “Fatih Altaylı’nın sunduğu ‘Teke Tek’ adlı televizyon programında yine kötü niyetli ve aciz bir tartışma başlatılmış, Altaylı’nın sorusu üzerine verdiği cevapla gündeme gelen Nuray Canan Bezirgan hakkında da insaf ölçülerine sığmayacak bir linç kampanyası yürütülmüştür” dedi.

Başörtüsü mağduru olarak nitelediği Nuray Canan Bezirgan’ın yıllardır yürütülen çirkin bir kampanyanın malzemesi haline getirildiğini ifade eden Gergerlioğlu, şunları kaydetti:

“Duygulara müdahale etme hakkını dahi kendisinde gören seçkinci bürokratik zihniyet ve onun basındaki uzantıları, gündemi gereksiz tartışmalarla meşgul ederek, yıllardır yaptıkları gibi, gerçek sorunların üzerini örtmektedirler. Söz konusu zihniyetin en önemli çarpıtması ‘sevmemek’ gibi tamamen doğal, insanın iç dünyasını ilgilendiren ve kişisel bir tercih olan bir hakkı hakaret olarak lanse etmeleridir. Geçmişe bakıldığında, Bezirgan’ın eğitim hakkının gaspedildiği, haksız ve ölçüsüz uygulamalar karşısında önemli sağlık sorunları yaşadığı açıkça görülecektir. Kendisinin bütün bu problemleri yaşamasına sebebiyet verenler, eylemlerini Atatürk adını kullanarak icra etmişlerdir. Yürürlükteki kanunlarda nelerin suç olduğu açıkça belirtilmiş olup, Bezirgan’ın ‘hakaret’ ve ‘sövme’ anlamı taşımayan eyleminin suç olarak değerlendirilmeyeceği açıktır.”

Gergerlioğlu, asıl provokatörler ortada iken mağdur bir bayanın provokatör olarak gösterilmesinin hak ve adalet duygusundan ne kadar uzaklaşıldığının göstergesi olduğunu söyledi. Gergerlioğlu, Nuray Canan Bezirgan’dan hakkında kullanılan ve eleştiri sınırını aşan, özellikle kendisini provokatör olarak tanımlayan ifadeler dolayısıyla özür dilenmesi gerektiğini belirtti.

Konuşmak istemediğini ifade eden ancak ısrarlı sorular karşısında kısa bir açıklama yapan Nuray Canan Bezirgan ise Yeni Asya muhabirinin “daha önce başörtülülere ağıza alınmayacak türlü hakaretlerde bulunmuş olan Fatih Altaylı’nın programına neden katıldığı” yönündeki sorusu üzerine “Davet direkt olarak bana gelmemişti. Biz orada Özgür-Der’i temsilen bulunuyorduk. Aslında başka bir arkadaşım katılacakken, ben katılmak durumunda kaldım” dedi.

Hakkında çıkan “Kanada’dan 2 buçuk saatte oturma izni aldı” söylentilerine de açıklık getiren Bezirgan, “Türkiye’de eğitim hakkım engellendiği için önce turist vizesi ile ABD’ye sonra oradan da iltica yoluyla Kanada’ya gittim. Hakkımda çıkan mahkeme kararı ve gazetelerde hakkımda çıkan haberler dolayısıyla Kanada’da iltica talebim bir kaç saat içinde onaylanabildi. Orada eğitimimi tamamladım ve 2005 yılında ülkeme döndüm” dedi.

BAŞÖRTÜSÜ SEBEBİYLE HAPİS CEZASI ALAN İLK ÖĞRENCİ

Nuray Canan Bezirgan 1998 yılında, İstanbul Üniversitesi Tıbbî Dokümantasyon Bölümü ikinci sınıf öğrencisiyken başörtülü sınava girmek isteyince 6 ay ceza almış ve cezası ertelenince Kanada’ya iltica edip bu ülkede 7 yıl yaşamıştı. Bezirgan, Türkiye’de başörtüsü sebebiyle hapis cezası alan ilk öğrenciydi.

Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” programında, “Humeyni’yi seviyorum, Mustafa Kemal’i sevmiyorum” diyen Nuray Bezirgan ve Kevser Çakır hakkında, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştı. Programın yayınlanmasının ardından harekete geçen savcılık, polise yazı yazarak, Nuray Bezirgan ve Kevser Çakır’ın adreslerinin tesbit edilmesini istedi. Emniyet güçlerinin şüphelilerin adreslerinin belirlemesinin ardından, ifade vermeye çağrılacakları öğrenildi. Savcılık soruşturmasıyIa, “Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanun” çerçevesinde yürütmeye başladı. Buna göre, “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” eden kimsenin, suçu basın yoluyla işlemesi halinde, 4.5 yıla kadar hapis cezası istenebilecek.

Umut YAVUZ / İstanbul

18.06.2008


 

AİHM’den Türkiye’ye Hizbullah cezası

AİHM, Hizbullah tarafından kiralanan evin bahçesinde cesedi ortaya çıkarılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın yakınlarına toplam 90 bin euronun ödenmesine hükmetti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Hizbullah tarafından kiralanan evin bahçesinde cesedi ortaya çıkarılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın yakınlarına toplam 90 bin, Hizbullah üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan üç kişiye de toplam 25 bin euronun ödenmesine hükmetti. Strasbourg’da faaliyet gösteren AİHM, 2000 yılında Hizbullah tarafından kiralandığı belirtilen bir evin bahçesinde cesedi ortaya çıkarılan Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın yakınlarının başvurusu üzerine açılan davada Türkiye’yi haksız buldu. Mahkeme, öldürmeden önce işkence gördüğü belirlenen Yıldırım’ın cesedinin ortaya çıkarılmasının ardından başlatılan soruşturmada eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle Türkiye’yi, Yıldırım’ın 7 yakınına manevi tazminat olarak toplam 84 bin, mahkeme masrafları olarak da 6 bin euroyu ödemeye mahkum etti. Bu arada, Hizbullah üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanan üç kişinin şikayeti üzerine açılan davayı da karara bağlayan AİHM, kötü muamele yapıldığını, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle manevi tazminat olarak toplam 23 bin, mahkeme masrafları olarak da 2 bin euronun ödenmesine hükmetti.

/ Strasbourg

18.06.2008


 

İki fasıl daha açıldı

Türkiye, AB ile 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan müzakere sürecinde bugün düzenlenen 5’inci Hükümetler Arası Konferans’la Şirketler Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku fasıllarında üyelik görüşmelerini başlattı.

TÜRKİYE, AB ile 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan müzakere sürecinde dün düzenlenen 5’inci Hükümetler Arası Konferans’la Şirketler Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku fasıllarında üyelik görüşmelerini başlattı. Türkiye adına Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın katıldığı Hükümetler Arası Konferans’ta AB tarafını dönem başkanı Slovenya Dışişleri Bakanı Dimitrij Rupel ve AB Komisyonu Genişleme Genel Müdürü Michael Leigh temsil etti. Babacan, konferansın ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye’nin şu anda 5-6 faslı açmaya hazır olduğunu söyledi. Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin ilgili fasıllarda teknik hazırlıklara bakılarak sürdürülmesini beklediğini anlatan Babacan, ‘’Maalesef süreç içinde bunun böyle olmadığını gördük’’ dedi. Açılan 2 fasıl kapsamındaki reformların Türkiye’de yatırım ikliminin iyileştirilmesine büyük katkı sağlayacağını ifade eden Babacan, ‘’Türkiye’nin kendi çıkarına olan reformları AB ile fasıllar açılsın açılmasın hayata geçirmeyi sürdüreceğini’’ kaydetti. Fasılların açılışında Genişleme Genel Müdürü Michael Leigh ile birlikte AB tarafını temsil eden dönem başkanı Slovenya Dışişleri Bakanı Dimitrij Rupel de ‘’Bize kalsa 10 fasıl açmayı isterdik’’ dedi. Türkiye böylece müzakerelere konu 33 fasıldan 8’ini açmış oldu.

/ Lüksemburg

18.06.2008


 

Başbakan Erdoğan: Bize tatil yok

Başbakan Erdoğan, “Okullar tatil oluyor ama hükümetimiz tatile çıkmıyor. Aynı hızla yatırımlara devam ediyor, gece gündüz demeden milletimizin huzur ve refahı için emek sarf ediyor” dedi. Bu arada Erdoğan, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası kapsamında Türkiye-Hırvatistan maçını izlemek üzere Avusturya’ya gidecek.

Başbakan Erdoğan, “Okullar tatil oluyor ama Hükümetimiz tatile çıkmıyor. Aynı hızla yatırımlara devam ediyor, gece gündüz demeden milletimizin huzur ve refahı için emek sarf ediyor” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, eğitimle ilgili yürüttükleri çalışmaları anlatarak başladı. Bütçedeki eğitimin payını birinci sıraya yükseltmekle yetinmediklerini, millet ile devletin ülkenin geleceğine birlikte sahip çıkması için muazzam bir eğitim seferberliği başlattıklarını ifade eden Erdoğan, “Burada en çok bizi onurlandıran mesele şu oldu: Siz milletin hukukuna sahip çıkarsanız millet de sizin hukukunuza sahip çıkıyor. Milletimiz, devletinin her türlü imkanları kullanarak cansiparane hizmet ettiğini görünce, kendi kaynaklarını seferber etmekten çekinmiyor. Devletin bütçesinin kuruşu kuruşuna ülkeye hizmet için harcandığını gören milletimiz, elindeki imkanlarını da devletle paylaşıyor” dedi. Erdoğan, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde metruk durumda bulunan binlerce köy okulunu yeniden eğitim verebilir duruma getirdiklerini bildirerek, ‘’Bunları neden okullar açılırken değil de okullar tatil olurken anlatıyorum? Okullar tatil oluyor ama Hükümetimiz tatile çıkmıyor. Aynı hızla yatırımlara devam ediyor, gece gündüz demeden milletimizin huzur ve refahı için emek sarf ediyor. İşte, bunun için anlatıyorum’’ dedi.

Avrupa Futbol Şampiyonasında çeyrek finale kalan Milli Takımı da kutlayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: “Başarı için sadece 90 dakika yeterli değil, son nefese kadar bu işi sürdürmek gerekiyor. Sporcularımızın geçen pazar akşamı ispatladıkları en önemli gerçek şudur: Başarmayı hak ettiğinizi düşünüyorsanız asla mücadeleyi bırakmayacaksınız. Kendinize güveniyorsanız, arkanızdaki büyük millet size güveniyorsa, mücadeleden yılmayacak, hedefe ulaşmak için canınızı dişinize takacaksınız. Yaşadığınız zorluklar, uğradığınız haksızlıklar sizi asla yolunuzdan çevirmeyecek. bize düşen, yeterince gayret etmek ve alın teri dökmektir. Bu sporda da siyasette de devlet yönetiminde de böyledir.’’

/ Ankara

18.06.2008


 

AKP’nin savunması Başsavcılıkta

Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılması talebiyle açılan dâvâda, partinin esas hakkındaki savunmasını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Parti yetkilileri, önceki gün partinin 402 sayfalık esas hakkındaki savunmasını Anayasa Mahkemesine sunmuştu.

Anayasa Mahkemesi, AKP’nin kapatılması talebiyle açılan davada, partinin esas hakkındaki savunmasını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

AKP yetkilileri, önceki gün partinin 402 sayfalık esas hakkındaki savunmasını Anayasa Mahkemesi’ne sunmuştu. Yüksek Mahkeme bugün, esas hakkındaki savunmayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Bundan sonra belirlenecek bir tarihte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya sözlü açıklama, AKP yetkilileri de sözlü savunma yapacak. Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gerekse davalı AKP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

Raporun, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak. AKP hakkındaki kapatma davasını 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti karara bağlayacak. Asıl üyelerden herhangi birinin bulunmaması veya emekliye ayrılması durumunda 4 yedek üyeden en kıdemlileri heyete katılacak. Anayasa’ya göre, bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 69. maddesine göre, ‘’temelli kapatma’’ yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ‘’Hazine yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma’’ kararı da verebilecek.

/ Ankara

18.06.2008


 

Dershanesiz il yok

Türkiye’de, 2002 yılında 2 bin 122 olan dershane sayısının, 2007 yılında 3 bin 897’ye ulaştığı bildirildi.

Türk Eğitim-Sen’in yazılı açıklamasında, dershanelerle ilgili yapılan araştırmaya yer verildi.

Araştırmaya göre, Türkiye’de 1975 yılında faaliyet gösteren 157 dershaneye toplam 45 bin 582 öğrenci devam ederken, dershane sayısı 2002 yılında 2 bin 122’ye, öğrenci sayısı 606 bin 522’ye yükseldi. Dershane sayısı 2007 yılında 3 bin 897’ye ulaşırken, öğrenci sayısı 1 milyonun üzerine çıktı.

Türkiye’de 641 dershane ile İstanbul ilk sırada bulunuyor. İstanbul’u 510 dershane ile Ankara izlerken, İzmir’de 191, Adana’da 161, Bursa’da 142, Antalya’da 131, Mersin’de 119 dershane faaliyet gösteriyor. Türkiye’de en az dershane bulunan il Ardahan. Ardahan’da 2, Bayburt ve Tunceli’de 3, Kilis’te 4, Gümüşhane’de 5 dershane faaliyet gösteriyor.

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, konuya ilişkin açıklamasında, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dershane sisteminin ortadan kaldırılması ile ilgili sözlerinin gerçekçi olmadığını” savundu. Koncuk, şunları kaydetti:

“Türkiye’de SBS, ÖSS hatta KPSS gibi çeşitli adlar altında sınavlar yapılırken, eleme sistemi hayatımızın merkezindeyken ve her yıl bu sınavlara giren aday sayısı artarken ‘dershaneleri kapatacağız’ demek mümkün görünmemektedir. Bu bağlamda Başbakan’ın, öğrencilerin üniversite hazırlık kursuna gitmesine anlam verememesini hayretle karşılıyoruz. Bu ülkenin gerçeklerini bilen herkes, bu eğitim sisteminin çocukları dershanelere yönlendirdiğini bilir.”

Koncuk, ÖSS’ye 2007 yılında 1 milyon 641 bin 403 adayın girdiğini ve 392 bin 657’sinin üniversitelere yerleştirildiğini, bu yıl ise 1 milyon 530 bin adayın sınava katıldığını, adaylardan ancak 400 bin kişinin yerleştirileceğini ifade etti. Koncuk, “Önümüzdeki yıl bu tablo daha da karanlık olacaktır. Zira liseler önümüzdeki yıl daha fazla mezun vereceği için yarış daha da kızışacak ve üniversiteler kapısındaki yığılmalar daha da artacaktır” dedi.

Koncuk, “dershane sistemi ortadan kaldırılmak isteniyorsa önce Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın (KPSS) kaldırılması gerektiğini” belirterek, “KPSS büyük bir rant kapısı haline gelmiştir. KPSS kaldırılınca KPSS için dershanelere de gerek kalmayacaktır” diye konuştu.

/ Ankara

18.06.2008


 

Temsilcilerimiz Şanlıurfa’da buluştu

Gazetemiz tarafından düzenlenen Temsilci Buluşmalarının Üçüncüsü Şanlıurfa’da gerçekleştirildi.

Bediüzzaman Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı toplantı salonunda yapılan özel gündemli toplantıya katılım ve ilgi büyüktü.

Diyarbakır, Van, Mardin, Siirt, Şırnak, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Malatya, Adıyaman ve Şanlıurfa il ve ilçelerinden neşriyatla ilgili temsilcilerimizin dâvetli olduğu toplantıya yoğun ilgi vardı. Şanlıurfa’nın ev sahipliğinde yapılan toplantı özel gündemle açıldı.

Yeni Asya A.Ş. Genel Müdürü Recep Taşçı, gazetemiz ile ilgili bilgiler verdi. Temsilcilerimizin sorularını da cevaplayan Taşçı, müşteri memnuniyeti için Anadolu’ya sık sık gelinmesi gerektiğini söyledi.

Ramazan’la birlikte okuyucularımıza hediye etmeyi planladığımız Cüz Cüz Kur’ân kampanyasının tanıtımının ana gündemi teşkil ettiği toplantıda, yürütülecek çalışmalar hakkında gazetemiz Abone ve Dağıtım Müdürü Saim Çelenli tarafından temsilcilerimize ayrıntılı bilgi verildi. Cüz Cüz Kur’ân’ın en değerli Ramazan hediyesi olacağını belirten ve abone olan okuyucularımıza hediyelerinin peşinen verileceğini söyleyen Çelenli temsilcilerimizin sorularını da cevaplandırdı. Kampanyada başarı gösterecek olan temsilcilerimizin ödüllendirileceğini belirten Çelenli, bütün bölgelerdeki temsilcileri kampanyaya hazırlıklı olmaya dâvet etti. Çelenli’nin verdiği bilgiye göre, kupon neşrine 1 Eylül’de başlanacak kampanyanın tanıtım dokümanları ile örnek cüzler Ağustos ayı başında çalışma yapacak temsilcilerimize gönderilecek.

Yönetim Kurulu üyemiz Ali Kanıbir ile Yönetim Kurulu eski üyemiz Ahmet Rüzgâr’ın da hazır bulunduğu toplantıda temsilcilerimiz teklif ve tavsiyelerini dile getirdiler. Yönetim Kurulu Üyemiz Ali Kanıbir, gazetenin ifa ettiği misyon bakımından öneminin tirajıyla ölçülemeyeceğini belirterek, muhtevanın kalitesine dikkat çekti.

Daha sonra söz alan Dergi Grubu Koordinatörü Şener Boztaş ise, Yeni Asya Medya Grup bünyesinde yayınlanmakta olan dergi çalışmalarını özetledi ve satış rakamlarını verdi. Tirajların yetersizliğinden yakınan Boztaş, kendilerine bir hedef belirlediklerini anlatarak temsilcilerimizden bu yönde gayret göstermelerini istedi. Toplantı dilek ve temennilerle sona erdi.

Nihat ÇİÇEK / Şanlıurfa

18.06.2008


 

ÖSS şebekesi adliyeye sevk edildi

Şanliurfa Emniyet Müdürlüğünce Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) sahtecilik olaylarına karıştığı iddia edilen şebekeye yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınanlar, adliyeye sevk edildi.

Alınan bilgiye göre, Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubesince kent merkezinde gözaltına alınan 23 zanlıdan, 1’i dün serbest bırakıldı. İfadeleri alınan ve emniyetteki işlemleri tamamlanan 22 zanlı, polis araçlarıyla sağlık kontrolü için önce devlet hastanesine, ardından adliyeye götürüldü. Zanlıların adliyeye götürülüşü sırasında yoğun güvenlik önleminin alındığı görüldü. Bu arada, suç örgütüyle bağlantısı bulunduğu için Birecik ve Suruç ilçelerinde gözaltına alınan 8 kişi ile Ankara’da yakalanan 3 kişinin de adliyeye çıkarıldığı öğrenildi. Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğünce yürütülen operasyon kapsamında ÖSS’de başkasının yerine ücret karşılığı sınava girdiği veya bu işi organize ettiği iddiasıyla 34 kişi gözaltına alınmıştı.

18.06.2008


 

Demokrasi raydan çıkarıldı

Millî Eğitim Bakanı (MEB) Hüseyin Çelik, demokrasiye “tren” benzetmesi yaparak, “Bir kaç kere bu demokrasi treni raydan çıkarılmıştır, demokrasi trenine karşı suikast yapılmıştır” dedi.

Çelik, AKP Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlığınca düzenlenen ‘’Türkiye’nin Demokratikleşme Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) ve Üniversitelerin Yeri ve Önemi’’ konulu toplantıya katıldı. Burada yaptığı konuşmada, totaliter, sosyalist, teolojik, bürokratik ve demokratik olmak üzere 5 çeşit Cumhuriyet olduğunu belirten Çelik, Türkiye Cumhuriyeti’nin de ‘’kendi Anayasası’nda belirtiği laik, demokratik, sosyal hukuk devletiyle cumhuriyetin demokratik olanını tercih ettiğini’’ söyledi. ‘’Bilirsiniz 1808, 1908 ve 2008 aslında bizim için önemli olan tarihlerdir’’ diyen Çelik, Türk tarihinde demokrasinin 1808’deki Sened’i İttifak sözleşmesinin imzalanmasıyla başladığını, 1908’de de İkinci Meşrutiyetin ilan edildiği hatırlattı. Çelik, ‘’Bu iki örnekten çıkarmamız gereken ders, siz eğer insanlara kendi ülkelerinde, kendi vatanlarında, kendilerini ifade etme, kendi düşünceleri ve inançları doğrultusunda hayatlarını düzenleme hakkı ve şansı vermezseniz iki şey olur; ya illegal olur yer altına inerler ya da yurt dışına çıkarlar. Her ikisinde de siz zararlı çıkarsınız. Çünkü kontrolünüzün dışına çıkıyor demektir’’ diye konuştu. Milletin iradesinin 1950’de DP’de, 1965’te Adalet Partisi’nde, 1983’te ANAP’ta, 2002’de de AK Parti’de ‘’tecelli ettiğini’’ söyleyen Çelik, ‘’Millet, hiçbir zaman kendisine reşit olmayan muamelesi yapanları affetmez. ‘Sizin aklınız ermez’ diyenleri affetmemiştir’’ dedi.

Türkiye’deki demokrasinin batı demokrasisiyle karşılaştırıldığında, ‘’çok genç bir demokrasi’’ olduğunu belirten Çelik, ‘’Bir kaç kere bu demokrasi treni raydan çıkarılmıştır, demokrasi trenine karşı suikast yapılmıştır. Bizim demokrasimiz ne yazık ki bunlara alışıktır, ama bu bizim hedefe doğru, çağdaş medeniyete doğru yürümemizi kesinlikle ortadan kaldırmaz, bizi o yoldan alıkoymaz’’ dedi.

/ Ankara

18.06.2008


 

“Savunma” yerine “cevap” tanımlaması

AKP, hakkında açılan kapatma davasını, delillerin birçoğunun internet ortamından indirilmesi sebebiyle “Google davası” olarak tanımladı.

Davanın, millet iradesini tasfiye etme projesinin parçası olduğunu savunan AKP, Başsavcı için “niyet okuyucu” gibi tanımlar kullandı.

AKP, Anayasa Mahkemesi’ne esas hakkındaki savunmasını önceki gün verdi. “Savunma” ifadesi yerine “cevap” tanımlaması kullanan savunmada Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın mütalaasındaki iddialarına cevaplar verildi. AKP’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre de kapatılamayacağı belirtilen savunmada özetle şu ifadeler yer aldı:

*İddianameye ek olarak sunulan gazete haber ve yorumlarının büyük bir kısmı internet yoluyla derlenmiştir. Bu nedenle bu dava adeta bir ‘google davası’dır. Başsavcı, çok sayıda haber ve yorumu dava açma tarihine yakın bir zamanda anahtar kelime yazarak ‘google’ arama motorundan arama yapmak suretiyle elde etmiştir. Sanal ortamdan delil üretmeye çalışmak bir hukuk garabeti.”

*Esasen, AK Parti hukuka aykırı eylemlerin değil, millete hizmetin, insan haklarının, demokrasinin, barış ve kardeşliğin, hoşgörünün ve Türkiye sevdasının odağı olmuştur.

*(İddianamedeki, iktidar gücünden çekinen sessiz çoğunluk olduğu iddiasına karşılık): 22 Temmuz’da partimiz, çoğunluğu ‘sessiz kitleler’den olmak üzere, oyların yaklaşık yarısını alarak 2. kez iktidara gelmiştir. Bu sonuç bile, tek başına toplumun memnuniyetinin artarak devam ettiğinin “demokratik ölçüm aletleri”yle teyit edilmiş bir delilidir.

*Bir siyasi partinin kurucuları arasında, daha önce başka siyasi partide bulunan kişilerin olması bu iki parti arasında organik bir ilişkinin olduğu anlamına gelmemektedir.

*Anayasa değişiklerinin iptal edilmiş olması, bu davanın en önemli dayanağını da ortadan kaldırmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, yasama faaliyetlerinden dolayı bir partinin sorumlu tutulamayacağı görüşümüzün aksini ileri süren Başsavcılığın mantığıyla düşündüğümüzde, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra partimizin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiası çökmüştür.

*Partimiz mensuplarının kapatma davasına konu olan sözlerinin hiçbirisi, kin, nefret veya şiddet söylemi içermemektedir. Sözgelimi Başbakanın kendisine 27 Mayıs sonrası idamlarının hatırlatılması üzerine söylediği “...Biz o beyaz çarşaflarla yola çıktık. Biz bu konuda bedel ödemeye hazırız” şeklindeki sözlerinin şiddet çağrısı olarak ileri sürülmesi iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Bu sözler, millet iradesinin hâkimiyeti uğruna fedakârlığı göze alan bir siyasi cesaretin ve kararlılığın yansımalarıdır.

*Oysa, Başbakanın bu sözleri, hukuk sistemimizde yer alan ve uygulanan bilirkişilik müessesesine ilişkindir.

*”İddianamedeki laiklik tanımı baştan aşağı sorunlu. Laiklik yaşam biçimi değildir. Başsavcının demokratik laikliğe alerjisi var. Pozitivist laiklik ideolojisi çağdışıdır. Gerçekte olup bitenle hiçbir alakası olmayan iddia ve ithamlardan oluşan iddianame ve esas hakkındaki görüş, partimizi ve onun şahsında milletimizin hür iradesini tasfiye etme projesinin bir parçasıdır.”

18.06.2008


 

Üniversite mezunları işsiz

İş bulmak için üniversite mezunu olmak da yetmiyor. Türkiye İş Kurumu Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar, “İş piyasası nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çekerken, üniversite mezunları iş bulmakta zorlanıyor. Meslek lisesi ve meslek yüksek okulu mezunları kolayca iş bulabilirken, binlerce üniversiteli genç işsiz geziyor” dedi

TÜRKİYE İş Kurumu (İŞKUR) Samsun İl Müdürü Tahsin Bayar, ‘’İş piyasası nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çekerken, üniversite mezunları iş bulmakta zorlanıyor’’ dedi. Bayar, yaptığı açıklamada, 15 Haziran Pazar günü yaklaşık 1.5 milyon gencin Öğrenci Seçme Sınavı’nda bir üniversiteye girebilmek için ter döktüğünü hatırlattı. Bu sürecin öğrenciler için olduğu kadar aileler için de sancılı bir süreç olduğunu ifade eden Bayar, yaşanan onca sıkıntıya rağmen gençlerin üniversite mezunu oldukları halde iş garantileri olmadığına dikkati çekti. Ailelerin ve gençlerin bu gerçek doğrultusunda tercihlerini yapması gerektiğini de ifade eden Bayar, ‘’İş piyasası nitelikli eleman bulmakta sıkıntı çekerken üniversite mezunları iş bulmakta zorlanıyor. Bunun çözümü için meslek liselerine ve meslek yüksek okullarına ağırlık verilmeli. Bölüm sayısı ve kontenjanlar, piyasanın talebine göre artırılarak, gençler de doğru yönlendirilmeli’’ diye konuştu. Pek çok üniversite mezununun vasıfsız eleman olarak İŞKUR’a başvurduğuna dikkati çeken Bayar, sadece üniversite mezunu olmanın, iş bulmak için yeterli olmadığını vurguladı. Bayar, herkesin yorucu olmayan masa başı iş istediğinden de yakınarak, günümüzde iş bulmak isteyenlerin her şeyi bilmek yerine bir konuda uzmanlaşmaları gerektiğini kaydetti.

/ Samsun

18.06.2008


 

Yeni üniversiteler kadro bekliyor

GEÇEN yıl kurulan Batman, Siirt, Mardin, Muş ve Bingöl’deki üniversiteler, kuruluşlarını tamamlayabilmek için kadro verilmesini bekliyor. Batman, Siirt ve Mardin’deki üniversitelerin akademik kadrolarında henüz profesör bulunmuyor.

Muş’ta 1, Bingöl’de 2, Erzincan’daki üniversitede ise 3 profesör görev yapıyor. Batman Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Göksenin Eseller, Türkiye genelinde YÖK’ün bu yılki prensip kararı sebebiyle bütün üniversitelerde olduğu gibi, akademik ve idari kadrolarının izni henüz verilmediğini belirterek, “Şu anda 3’ü yardımcı doçent olmak üzere toplam 40 öğretim elemanız var. Üniversite olarak tek sıkıntımız kadrolarımızı oluşturamamaktır” dedi. Siirt Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Asaf Varol de, Mayıs 2007’de açılan üniversitelerinin kuruluşunu tamamlayabilmeleri için öğretim elemanı kadrosunun açılmasını istedi. Mardin Artuklu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kadri Balcı da şu ana kadar idarî ve akademik tek bir kadronun bile verilmediğini söyledi. Prof. Dr. Balcı, ‘’Benim önümdeki tek büyük engel ve en büyük sorunumuz bu’’ diye konuştu. Erzincan’da 2006’da kurulan Erzincan Üniversitesinde 3 profesör, 9 doçent, 91 yardımcı doçent ile 56 öğretim görevlisi bulunuyor. 11 okutman, 77 araştırma görevlisi ve 7 uzmanın görev yaptığı üniversitede 715 akademik kadro açığının bulunduğu bildirildi. Muş Alparslan Üniversitesinde 1 profesör ile 4 yardımcı doçent, 22 öğretim görevlisi eğitim hizmeti veriyor.

/ Ankara

18.06.2008


 

Soylu, bugün Balıkesir’de

DEMOKRAT Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, bugün Balıkesir’e gelecek. DP Balıkesir İl Başkanlığı’ından yapılan açıklamada, Soylu’nun “Güçlü ve Modern Tükiye için Beyaz Yürüyüş” programı kapsamında bugün şehre geleceği bildirildi.

Açıklamada, DP lideri Soylu’nun Şoförler Odası Toplantı Salonu’nda vatandaşlara hitap edeceği belirtildi.

Yeni Asya / Balıkesir

18.06.2008


 

Ormanları insanlar yakıyor

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Entomolojisi ve Koruma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul Bilgili, Türkiye’de ormanlarda çıkan yangınların yüzde 95-97’lik kısmının insan kaynaklı olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Bilgili, yaptığı açıklamada, orman yangınlarının her yıl binlerce hektar verimli orman alanının tahrip olmasına yol açan, ormanları sürekli tehdit eden ve büyük maddî kayıplara yol açan ve hatta can kayıplarına sebep olan bir faktör olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Bilgili, 21.2 milyon hektar olan ülke orman alanının yarıya yakın bir kısmının orman yangınlarına hassas alanlarda bulunduğunu ifade ederek, ‘’Orman yangınlarıyla ilgili ülkemizde resmî kayıtlar tutulmaya başlandığından itibaren toplam 83 bin yangında bin 584 milyon hektar ormanlık alan, orman yangınlarından etkilenmiştir’’ dedi.

Türkiye’de orman yangınlarının yüzde 3-5’lik kısmının yıldırım gibi tabiî sebepler, geriye kalan yüzde 95-97’lik kısmının ise insan kaynaklı olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Bilgili, şunları söyledi: ‘’İnsan kaynaklı yangınların yüzde 12-15’lik kısmını, kasıtlı çıkarılmış yangınlar oluştururken, tüm yangınların yarıya yakını ihmal ve dikkatsizlik sonucu çıkmaktadır. Yangınlar incelendiğinde, ülkemizde yangın olaylarının temelinde sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerin olduğunu görmekteyiz. Bu durum, yangınların önlenmesiyle ilgili olarak yapılacak planlamalar açısından oldukça önemlidir. Bu bağlamda yangın öncesi alınan koruyucu ve önleyici tedbirlerin planlanması, sadece yangına hassas bölgelerdeki ormanların yapısı değil, yangına hassas alanların içinde bulunduğu bölgelerde yaşayan hedef kitlelerin sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaç ve beklentilerini de içine alan bir düşünce ve görüş paralelinde yapılmalıdır.’’

Prof. Dr. Bilgili, Türkiye’de özellikle son yıllarda yangınla mücadelede elde edilen başarının, yangın işçisinden, yangın amirine kadar bütün yangın çalışanlarının gayretli çalışmaları ve halkın orman yangınlarına karşı hassasiyetinin ve orman sevgisinin bir sonucu olduğunu söyledi.

Yangınların oluşması ve gelişmesinde en önemi faktör olarak hava hallerinin kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Bilgili, şöyle konuştu: ‘’İklimlerdeki değişimin bir sonucu olarak, ortalama sıcaklıklarda bir artış ve yağışlarda düzensizlikler (özellikle uzun süreli kuraklıklar) yangına çok hassas olmayan alanlarda bile yangın tehlikesinin artmasına ve büyük alan kayıplarına sebep olabilir. Bu bağlamda, Orta ve Batı Karadeniz’de çok tahripkar ve büyük yangınların görülmesi beklenmedik bir durum değildir. Nitekim, Nisan-Mayıs aylarında Doğu Karadeniz yöresinde vatandaşlarımızın fındık bahçelerinde temizlik amaçlı yaptıkları yangınlar sonucunda farklı yerlerde toplam 500 hektarın üzerinde alan yangından etkilenmiştir. Bu durum hava hallerinde olabilecek farklılıkların ne kadar önemli sonuçlar doğurabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.’’

Prof. Dr. Bilgili, yangınlarla mücadelede teknik donanım ve sayı olarak ekipler konusunda fazla bir sıkıntı yaşanmamasına ve çoğu yangınlarda tam bir başarı sağlanmasına rağmen, özellikle büyük yangınlarda kaynakların etkin kullanılmaması, ekip-merkez ve ekipler arası koordinasyonun etkin bir şekilde sağlanamaması ve yardımcı karar destek sistemlerinden yeterince yararlanılamamasından kaynaklanan önemli problemler olduğunu anlattı. Bilgili, orman yangınları çok boyutlu bir olay olduğundan konuyla ilgili çalışmaların sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan ele alınarak incelenmesi gerektiğini, bunun için de çok disiplinli bilimsel çalışmalara ihtiyaç olduğunu söyledi.

/ Trabzon

18.06.2008


 

Kayseri, sağlıkta bölgesinin gözdesi

KAYSERİ'DE, 2003 yılına kadar 2 olan özel hastane sayısı, son 5 yılda 12’ye yükseldi.

İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Sosyal Güvenlik Kurumu adıyla tek çatı altında birleşen Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR’luların özel sağlık kuruluşlarından yararlanmalarına imkân sağlayan düzenlemelerden sonra şehirdeki özel sağlık kuruluşlarının sayısı önemli oranda arttı. Bu sayede Kayseri’de 2003 yılına kadar 2 olan özel hastane sayısı, son 5 yılda 6’ya katlanarak 12’ye çıktı. Şehirde halen toplam 529 yatak kapasiteli 12 özel hastane, 1 tıp merkezi, 4 dal merkezi, 5 poliklinik ve 149 yatak kapasiteli 6 diyaliz merkezi hizmet sunuyor. Bulunduğu bölgenin sağlık merkezi konumunda olan Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Sivas, Yozgat ve Kahramanmaraş’tan gelen çok sayıda hastaya da hizmet sunuyor.

/ Kayseri

18.06.2008


 

Tarihî Işıklar Lisesi Hava Kuvvetlerine geçiyor

IŞIKLAR Askerî Lisesi, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na devrediliyor.

Alınan bilgiye göre, 2008-2009 eğitim-öğretim yılından itibaren sadece Hava Kuvvetleri Komutanlığı için öğrenci yetiştirecek okulun devir-teslim töreni 27 Haziran Cuma günü Bursa’da yapılacak. Daha önce Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde bulunan okul, 1 Eylülden itibaren 2008-2009 öğretim yılında Işıklar Hava Lisesi olarak eğitim öğretime devam edecek. Işıklar Askerî Lisesi, Abdülmecit devrinde 1844 yılında, Sadrazam Arif Hikmet Bey, Nazır Emin Paşa ve baş tercüman Fuat Paşa’dan kurulu bir heyetin, askerî idadilerin açılmalarına karar vermeleri üzerine Bursa’da ‘’mekteb-i fünun-u idadî’’ adı altında 15 Şubat 1845 tarihinde açıldı. Okul 1853 yılında ilk mezunlarını verdi ve harp okullarına gönderdi. 1853 yılı mezunlarından üç kişi tuğgeneral, üç kişi mareşal, bir kişi de mareşallik ve sadrazamlık mevkini kazandı. Bursa Askerî Lisesi, 1961 yılında kapatıldı. Okulun yeniden açılması ise ‘’Işıklar Askerî Lisesi’’ adıyla 28 Haziran 1974 tarihinde oldu.

/ Bursa

18.06.2008


 

Dalgıç, boğularak öldü

İZMİR'İN Aliağa ilçesinde gemi söküm bölgesinde dalgıç olarak çalışan kişi, geminin zincirine şamandıra bağlamak için denize daldığı sırada boğuldu.

Alınan bilgiye göre, dalgıç Eyüp Tuncay Kırant (44), sökümüne başlanan bir geminin alt kısmındaki zincire şamandıra bağlamak için denize daldı. Dalgıcın denizden çıkmaması üzerine şüphelenen görevliler, Kırant’ın beline bağlı olan ve kıyıda bulunan ipi çektiler. Denizden çıkarılan ve nefes almadığı görülen dalgıcın, ‘’vurgun yediği’’ ve boğulduğu bildirildi. Kırant’ın cesedi, otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumuna gönderildi.

/ İzmir

18.06.2008


 

Balıklar, gen bankasında korunacak

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su ürünleri Fakültesi’nce yürütülen bir projeyle Türkiye’de nesli tükenmekle karşı karşıya olan balık türlerinin korunması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için ‘balık gen bankası’ oluşturulacak.

Deniz, göl ve nehirlerden oluşan büyük su kaynaklarına sahip olan Türkiye’de çok sayıda balık türü neslini sürdürme mücadelesi veriyor. Evsel ve endüstriyel atıkların oluşturduğu kirlilik, ekolojik dengenin bozulmasına, su ürünleri stoklarının olumsuz yönde etkilenmesine sebep oluyor. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın (TÜDAV), verilerine göre, Türkiye’de biyolojik mirası tehdit altında bulunan ve korunması önerilen 39 deniz canlısı bulunuyor. Mersin balıkları, deniz anası, büyük camgöz köpek balığı, pervane balığı, yağlı balık, deniz atı, deniz çayırları, mercanlar, kırmızı yıldız, deniz süngerleri, deniz kaplumbağaları, yunuslar ve Akdeniz foku korunması gereken türler arasında yer alıyor. Avcılığı yapılan ekonomik türlerden tekir, barbunya, dil, pisi, kalkan, kırlangıç, çinekop, uskumru, lüfer, palamut, istavrit, hamsi, orkinos ve karides gibi canlıların stoklarında da büyük düşüşler görülüyor.

/ Sakarya

18.06.2008


 

Ne olacak YouTube’un hali?

İnternet dünyasının son dönemde en çok tartıştığı konuların başında internet sitelerine uygulanan erişimin engellenmesi kararları geliyor.

Sadece 2008 yılına baksak bile YouTube, Google Groups, Alibaba.com, Geocities gibi pek çok site çeşitli sebeplerle kapatıldı. Nisan ortası itibariyle erişime kapatılan site sayısı 5651 sayılı İnternet Yayıncılığı Kanunu kapsamında 321, bu kanun dışındaki sebeplerle de 102 olarak üzere, toplam 323. “Atatürk’e hakaret” başta olmak üzere cinsel içerikli suçların da dahil olduğu katalog suçlar olarak adlandırılan 9 çeşit suç için, 2007 Mayıs ayında çıkarılan 5651 sayılı İnternet Üzerinden Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Kanunu ile erişime kapatma verilebiliyor. Bu kapatmalar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından mahkeme kararı ile ya da res’en yapılabiliyor. Ancak kanun dışındaki sebeplerle, meselâ Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na aykırılık ya da Medeni Kanun kapsamında hakaret vb. suçlarla tedbiren erişimi engelleme kararı da verilebiliyor.

YOUTUBE’A TÜRKİYE BASKISI

Dünyanın en büyük ve en popüler ses ve görüntü paylaşım sitesi YouTube, Atatürk’e hakaret içeren videoları yayınladığı gerekçesiyle sık sık kapandığı için, bu konuda sembol oldu. Son olarak 5 Mayıstan bu yana Türkiye’den YouTube’a erişim yasak.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu videolara sadece Türkiye’den değil, dünya genelinde erişim yasağı istiyor. Zira, Türkiye’den Proxy ayarını değiştirerek, erişim yasaklansa da, bu videoları izlemek mümkün olabiliyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı son olarak, Atatürk’e hakaret içeren videoların tamamen silinmesini istiyor. Bu amaçla da, YouTube’un Türkiye’de temsilcilik açması, güvenlik ve yetki belgesi, lisans alması, vergi mükellefi olması isteniyor. Bunun için tanınan 6 aylık süre 23 Temmuz’da sona erecek. Savcılık kaynakları, sitenin Türkiye’de resmî temsilcilik kurmaması halinde kapatma kararının süreceğini söylüyor.

Ancak YouTube yetkilileri, Türkiye’de temsilcilik açmayı düşünmüyor. Türkiye’de kurulmuş bir şirket olmadığını, Türk kanunlarına tabi olması gerekmediğini savunan YouTube yetkilileri, sistemden her gün mahkeme kararı veya Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kararı ile onlarca videoyu çıkarmanın çözüm olamayacağını, bugün Türkiye’nin istediğini yarın Pakistan ya da Tayland’ın isteyebileceğini, sonunun gelmeyeceğini savunuyorlar.

ABANT’TA ÇÖZÜM YOLU ARANACAK

18-19 Haziran’da (bugün ve yarın) Abant’ta, turk.internet.com ve Ankara Barosu işbirliği ile gerçekleştirilecek olan toplantıda, konunun tarafları masaya oturarak “site kapatma” sorununu enine boyuna inceleyip çözüm bulmaya çalışacak.

18.06.2008


 

Alternatif turizmi keşfedelim

Rize'nin Ayder yaylasında düzenlenen sempozyumda, Türkiye'de kitle turizminin tabiat ve kültür üzerindeki yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak için "alternatif turizmin" yol haritası çizildi.

“ALTERNATİF TURİZM” BİLDİRGESİ

VİZYON

Türkiye’nin kültürel ve tabiî zenginliklerini koruyacak ve yerel refaha katkı sağlayacak bir millî çerçeve “alternatif turizm” planı bütün paydaşların katılımıyla hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.

TARAFLAR

Kültür ve Turizm Bakanlığı / İç İşleri Bakanlığı / Çevre ve Orman Bakanlığı / Sağlık Bakanlığı / TURSAB / Otelcilik ile ilgili meslek örgütleri / Tüm Rehber Örgütleri / Doğa Seyahat Acenteleri / Yerel girişimciler / Sivil toplum kuruluşları.

YAPILMASI GEREKEN ÇALIŞMALAR

Planlama ve destek:

* Türkiye’de uygulanan turizm türlerinin standart tanımlarının yapılması ve “alternatif turizm” kriterlerinin belirlenmesi.

* Kültür ve Turizm Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Orman Bakanlığı arasında eşgüdümün sağlanması.

* 2023 Türkiye Turizm Stratejisinin alternatif turizm ile ilgili maddelerinin revizyonu ve bir millî çerçeve plana dönüştürülmesi (Norveç, İsveç, Yeni Zelanda ve İrlanda vb. uluslar arası örneklerin değerlendirilmesi).

“Alternatif turizm” ürünlerinin oluşturulması.

* Var olan “alternatif turizm” ürünlerinin bir araya getirilmesi ve ulusal bir portföy oluşturulması.

* “Alternatif turizm” yapan acentelerin, rehberlerin ve hizmet veren diğer birimlerin var olan mevzuattan kaynaklanan sıkıntılarının giderilmesine yönelik düzenlemelerin yapılması.

* Altı ayda bir “alternatif turizm” sempozyumlarının Türkiye’nin farklı bölgelerinde düzenlenmesi.

İnsan kaynakları:

* “Alternatif turizm” faaliyetleri içinde yer alacak rehberlerin uzmanlık alanlarına göre sertifikalandırılması.

* Seyahat acentelerinin uzmanlıklarına göre sınıflandırılması.

* “Alternatif turizm”den faydalanacak olan yerel taraflar ve uygulayıcılarına yönelik farkındalık sağlama ve meslekî beceri geliştirme eğitimleri.

* “Alternatif turizm”i destekleyen arama-kurtarma ve sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı’yla işbirliği içerisinde geliştirilmesi.

Fizikî altyapı

* Geleneksel mimarinin korunmasına ve alternatif turizmde kullanılmasına destek verilmesi.

* Yürüyüş ve bisiklet yollarının belirlenmesi, işaretlenmesi, korunması ve yeni yürüyüş ve bisiklet yollarının turizme kazandırılması.

* Geleneksel yürüyüş yollarının mevzuat kapsamına alınması.

* Yürüyüş yollarında teknik alt yapının oluşturulması ve geliştirilmesi.

* “Alternatif turizm” destinasyonlarının fizikî alt yapılarının (bilgilendirme levhaları, giriş-çıkış kapıları, ziyaretçi merkezleri, atık bertarafı, acil yardım hatları vb.) planlanması ve uygulanması.

* “Alternatif turizm” ile ilgili çalışmalarda mümkün olan her şartta ekolojik yöntemlerin tercih edilmesi.

Tanıtım ve pazarlama:

* “Alternatif Turizm” ile ilgili harita, rehber kitap, dergi, internet sitesi ve benzeri yayınların arttırılması

* “Alternatif turizm” ile ilgili fuarlara aktif katılım sağlanması

*l “Alternatif turizm” ile ilgili halkla ilişkiler kampanyası gerçekleştirilmesi.

* “Alternatif turizm” ile ilgili pazar araştırmasının yapılması.

* “Alternatif turizm” ile ilgili tanıtımların bölgesel ölçekte yapılması.

Doğa Derneği’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortaklaşa düzenlediği “Uluslararası Sürdürülebilir ve Alternatif Turizm Sempozyumu” 13-14 Haziran tarihleri arasında Rize Çamlıhemşin, Ayder Yaylası’nda yapıldı. Rize Valisi Kasım Esen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Yazar ve Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken’in de katıldığı sempozyumda Türkiye turizminin geleceğiyle ilgili temel konular tartışıldı. Sempozyum sonunda “Alternatif Turizm” Bildirgesi hazırlandı.

Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken konu hakkında yaptığı açıklamada “Turizm bu güne kadar doğayı yok eden bir sektör olarak gündeme geldi. Bu sempozyumda ortaya atılan fikirler, iyi yönetildiği takdirde turizmin doğanın korunmasındaki temel araçlardan biri olabileceğini kanıtladı. Doğa Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve diğer taraflarla yakın işbirliği içinde Türkiye turizmin sürdürülebilir gelişimi için çalışmaya davam edecek” dedi.

18.06.2008


 

Honda’dan ilk hidrojen otomobil

Japon otomobil şirketi Honda, sıfır karbon salımlı, hidrojen yakıtlı ilk otomobilin ticarî üretimine başladı.

FCX Clarity küresel ısınmaya sebep olan gazların hiçbirini üretmiyor. FCX Clarity adı verilen dört koltuklu yeni model, hidrojen ve elektrikle çalışıyor ve çevreye yalnızca su buharı bırakıyor. Honda, yeni otomobilin, yakıt verimliliği açısından, geleneksel, benzinle çalışan otomobillere kıyasla üç kat daha üstün olduğunu savunuyor. Honda, sözkonusu otomobilden 200 adet üretmeyi planlıyor ve gelecek üç yıl boyunca, bu otomobillerin yalnızca kiralanabileceğini kaydediyor. Hidrojenli taşıtların yaygınlaşmasının önündeki en büyük engel, hidrojen doldurma istasyonlarının azlığı ya da bulunmaması.

Honda FCX Clarity’nin ilk beş talibi, yakınında hidrojen istasyonları bulunan Güney California bölgesinde yaşıyorlar. Honda, yeni otomobili ilk kullanacak müşterilerden birinin sinema oyuncusu Jamie Lee Curtis olacağını kaydediyor. Honda FCX Clarity, Temmuz ayından başlayarak California’da kiralanabilecek. Yıl sonuna doğru da Japonya’da piyasaya çıkarılacak. Hidrojenle çalışan ilk otomobil, Japonya’da, dünyanın tamamen yakıt hücresi üreten ilk fabrikasında üretiliyor. Honda’nın ABD Birimi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı John Mendel, “Bugün, yakıt hücresiyle çalışan otomobil teknolojisi açısından tarihi bir gün. Yakıt hücreli otomobillerin gündelik hayatta yaygınlaşacağı güne doğru atılmış dev bir adım bu” dedi. Honda, üç yıllık sürelerle kiralanabilecek otomobilin fiyatının ayda 600 dolar olacağını açıklandı. Birçok otomobil üreticisi, yükselen benzin ve mazot fiyatları yüzünden ve tüketicilerin çevre konusunda daha fazla kaygılar taşımaya başlaması sebebiyle giderek daha temiz ve daha hesaplı taşıtlar üretmeye yöneliyor. Meselâ Toyota, hücre yakıt üretimi yetersiz kaldığı için hibrid otomobil üretiminde hızla yükselen talebi karşılayamadığını kaydediyor.

18.06.2008


 

Yetim kuşlara CD ile eğitim

İngiltere’deki yetim kuşlara, şafak zamanındaki kuş şarkılarından oluşan ‘şafak korosu’ CD’leri dinletilerek gerektiği gibi ötmeleri öğretiliyor. Yetim kuşlar CD’den şarkı söylemeyi öğrenerek hayata hazırlanıyor.

İngiliz hayır kurumu RSPCA (Kraliyet Hayvanlara Zulmü Önleme Derneği) yetkilileri, anne babaları olmayan ve tehlikeli durumlardan kurtarılan yavru kuşların, tabiî ötüş eğitimini alamadıklarını, dolayısıyla, yeniden tabiata bırakılmadan önce kendi türlerinin CD kayıtları dinletilerek eğitildiklerini belirtti. Kuşların şarkıları, aynı zamanda, kuşların kendilerine yer edinmeleri veya eş bulmaları açısından büyük önem taşıyor. Yavru kuşlar, genellikle bu şarkıları söyleyebilme yeteneğini anne babalarından devralıyorlar ama, bu yeteneği mükemmel hale getirmek için anne babalarının şarkılarını dinlemeleri gerekli. Anne babalarını yitiren ve koruma altında büyütülen yavru kuşlarsa, gerektiği gibi şarkı söylemeyi öğrenemedikleri için şarkıları da anormal oluyor. Bu da yavru kuşların tabiî şartlarda hayatta kalabilme şansını olumsuz etkileyebiliyor. İşte bu yüzden de RSPCA (Kraliyet Hayvanlara Zulmü Önleme Derneği), her yıl tehlikeli durumlardan kurtardığı binlerce yavru kuşa CD’den şafak korosu dinleterek kendi türlerine göre şarkı söyleme eğitimi veriyor.

18.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır