Milli Takımımız son saniye golü ile hayata döndü. İşin son ana kalması ise yanlışlardan geç dönülmesi yüzünden. Fatih Terim milli takımın patronu.
O ne derse milli takım uyguluyor. Elinin yetmediği zamanlarda var elbette. Mesela maçın içinde başlayan şiddetli yağmurdan biriken sular olmasına rağmen, oyuncularımızın kısa pas ve yerden oynama israrına Terim'in eli yetişmez. Burada futbolcu aklını kullanarak topu uzun ve yüksek paslarla oynamayı düşünecek. Tıpkı İsviçre'li oyuncuların yaptığı gibi.
Fatih Terim, ilk maçta yaptığı yanlışı bu maçta da yaptı. Yine Nihat'ı tek forvet, arkasında Arda, Tuncay, Gökdeniz üçlüsünü koydu. Onların arkasında da Aurelio ve Tümer vardı. Bu orta saha ve forvet anlayışı bazı oyuncular değişse de Portekiz maçıyla aynıydı. Yine hiç etkili değildi. Ancak ikinci yarıya Terim, Mehmet Topal ve Semih'i alarak 4-4-2'ye, yani doğruya dönünce maçı çevirebildik. Bu dizilişle başlasaydık, maçı sıkıntıya girmeden kazanabilirdik.
Maçı kazandık kazanmasına da, yine çok hatalar yaptık ve bazı oyuncularımız hiç etkili değildi. Mesela yediğimiz golde, ortayı yapan oyuncunun gol atma şansı neredeyse sıfırken, bizim oyuncularımızın ona odaklanıp içerideki bir Hakan Yakın'a bakmamaları amatörceydi. Yine Hakan Yakın'ın atamadığı bir golde aynı hatayı, kademe hatasıyla birleştirerek yaptık. Tuncay'ın iki maçta yaptığı tek olumlu iş Arda'ya verdiği gol pası oldu. Gökdeniz, Tümer, Hamit, Hakan Balta, Aurelio varlık gösteremeyen oyunculardı. Semih, F.Bahçe 'deki nöbetçi golcülük görevini milli takımda da tekraraladı. Terim'in Hamit'i defansta değil de önde oynatması gerekli. Doğruların bir kısmıyla bu maçı kazandık. Bunları artırırsak Çek Cumhuriyeti maçını da kazanabiliriz.
|