İnsanda istenilen şeyin bilinçlilik halinin devam etmesidir. Ama bilinç dışı olarak yaptıklarımızın sayısız olduğunu da biliyoruz.
Bazen bilinçaltımız, bazen alışkanlıklar, tutkular ve bağımlılıklarımız bizi davranışlara sürükler. Bu davranışlarda bulunurken pek de bilinçli olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu tür tutum ve davranışlarımızla bizde olması gereken özgürlük olgumuzu koruyabiliyor muyuz acaba? Otomatik olarak verdiğimiz tepkilerde akıl gücümüzün fonksiyonu ne kadardır? Oysa yaptıklarımız niçin, neden ve nasıl sorularının bir cevabı olma niteliğini taşımalı değil mi?
Eğer bir şeye alışmışsak, onu bir tutku haline getirmişsek, ona her ihtiyaç duyduğumuzda onu yapmak zorundayız. Kurulu saat gibi… Kötü alışkanlıkların bilinçlilik halimizi ortadan kaldırarak her an çok kötü sonuçlara gebe olmalarındandır ki, bütün ülkeler bunlarla mücadele etmekteler. Çünkü bu davranışlarda bilinçlilik hali yok, denetim insanın elinde değil. Dolayısıyla ne gibi sonuçlara sebep olacakları önceden kestirilemez.
Günümüzün hayat tarzı insanın otomat hale gelmesine çok uygun… Daha önce makine ve şimdi elektronik dönemi yaşıyoruz. Artık her hareketimiz belirli bir kurala bağlıdır. İstesek de istemesek de zamanı gelince kalkacağız, belirli bir saate vasıtaya binip gidilmesi gereken yere gideceğiz. Otomat insan düşünme yeteneğini de yitirmiştir; bir anlamda özgür değildir. Bir soruya verdiği cevap her zaman aynıdır. İnsan dış çevreye tam uyum sağlamıştır. İnsanın iç dünyası, yani özgürlüğü rafa kaldırılmıştır, iç dünya unutulmuştur. İç dünyasının gizeminden soyutlanmış bir insanın ne kadar özgür olabildiği elbette tartışılır.
Özgürlük insanda olması gereken bir olgudur. O yoksa onu kaybetme sorumluluğu hepimizin omuzlarındadır. “Özgür değiliz işte” diye kestirip atamayız. Çünkü doğarken özgür niteliklerle donanarak bu dünyaya gelmişiz. Bizi özgür dünyalara götüren sayısız değerleri yitirenin hiç mi günahı olmayacak? Sarhoş bile yaptıklarından sorumludur; çünkü bu kötü alışkanlığa kendini kaptıran bizzat kendisidir.
Bu derin felsefi yaklaşımdan alacağımız bir ders yok mu pratikte? Elbette vardır. O da herhangi bir soruya ya da bir olaya tepki gösterirken belki de on defa düşünmemiz gerektiğidir; neden, niçin ve nasıl yapılacak diye evirip çevirdikten sonra cevap vermeye kalkışmamızdır. Aynı soru ayrı ayrı zamanlarda ve değişik yerlerden gelmesi karşısında aynı cevaba muhatap olmayabilir. Çünkü her halin değişik özellikleri var. İslâm Peygamberinin aynı soruya değişik muhataplara verdiği cevabın değişkenliği bu bilinçli hale güzel bir misaldir. Soru aynı bile olsa, çeşitli iç dünyalara sahip muhataplar aynı değil. Birine verilen cevap elbette diğerine uygun düşmeyebilir. Asr-ı Saadette bu tür olaylar çok olmuştur.
Özgür insan hata yapmakla karşı karşıyadır; ama hatayı anında anlayacak olan da özgür insandan başkası değil. Çünkü onun bütün davranışlarında düşünce, irade ve akıl hâkimdir. Dolayısıyla bilinçli olan hata yapabilir; çünkü bir makine değildir o.
Sorulan her soruya vereceğimiz cevapta ne kadar kendimiz oluyoruz? Yani cevap verirken irademizi kullanarak düşünebiliyor muyuz? Vicdanımızın sesine ne kadar kulak veriyoruz? Her olaya tepki verirken yapacağımız iç sorgulama bizim bilinçliliğimizi gösterir.
Zen kültüründe bu oldukça ilgi çekicidir. Bir Zen öyküsü şöyle: Zen ustası, öğrencisine bir soru sorar. Aldığı cevap yerinde ve doğrudur. Ertesi gün yine aynı soruyu sorar. Öğrencinin cevabı önceki günün cevabının aynısıdır. Zen ustası, “bilmiyorsun!” der. Öğrenci, “Ben dünkü cevabın aynısını verdim. Dün bana doğru cevap verdiğimi söylediniz. Şimdiki fikir değişikliğiniz neden?” diye tepkide bulunur.
Zen ustası şöyle der: “Verdiğin cevap senin bilinçliliğinden ileri gelmiyor. Dünden beri çok şey değişti. Gerçekten bilseydin, dünden farklı cevap verirdin. Oysa ben dünkü ben değilim. Sen de farklısın. Seni denemek için bu soruyu sana tekrar sordum. Gerçek anlamda hiçbir şey tekrarlanamaz.”
Bizi aynı tepkiyi göstermemize sürükleyen o kadar çok şeyler var ki! Bir defa geçmiş ve gelecek bizim önyargılarımıza en büyük sebep. Oysa ânı yaşasak, âna göre bir tutum izlemeye çalışsak ve ândaki hallere göre bir cevap aramaya kalkışsak, bilinçliğimiz daha bir kendini gösterir. Böylelikle farkında olmadan işlediğimiz hata ve günahlarımız en aza iner.
|