Şu dünyada tanıdığınız herkes monogam mı? Evli biriyle ilişkisi olan bir tek canlıyla tanışıklığınız yok mu? O pek hayranı olduğunuz yazar ya da işadamının sittin senedir bir ‘nikâhlı’ bir de ‘nikâhsız’ eşi olduğunu söyleyen bütün kuşlar mı yalancı?
Türkiye’nin en ünlü soyadlarından biri, diyelim. En prestijli zenginlerinden. En yakışıklı burjuvalarından, diyelim...
Eli iki sosyete/magazin dergisine değmiş herkes bilmez mi ki ilk ‘resmi’ eşinden boşandıktan sonra hayatında üç tane ‘hayat arkadaşı’ olmuştur...
Bu üç hanım daima eşit mesafede tutulmuş, kokteyller, davetler, yurtdışı gezileri, aralarında mümkün mertebe eşit paylaştırılmıştır. Elbette ki herkes birbirini tanır, bilir. Ama en ufak yüz göz durumuna teğet geçilmemiş; eş, dost, magazinci, vatandaş, bunca sene kimsenin gıkı çıkmamıştır.
Şöyle düşünmüş olabilir miyiz? Sıradan birinin ‘ruh ikizi’ oluyorsa, bunca servete, bunca şıklığa, bunca fular ve cep mendiline, onun ruh dördüzü olmuş, çok mu?!
Kadınlardan ‘ilham alan’ o büyük yazar ve sanatçıları hadi hiç katmayalım, üç eşlilik hali, gustosu tartışılmayacak bir burjuva işadamında hiç sorun değil yani. Ama tuşesi bizimkini tutmayan Anadolu kökenli işadamında tamir edilmez günah, tahammül edilmez skandal...
(...)
Diyeceğim, bunca patırtıya, aslında şartlar tam da eşit! Sadece arada kıyaslanamayacak, ölçülemeyecek, doldurulamayacak bir kültür farkı var.
Birine yakıştırıyor, sonuna kadar kredi açıyor ve hesap sormayı aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Diğerinde sakil buluyor, buradan vuruyor, bahsi geçtiğinde derhal suratımızı ekşitiyoruz.
Radikal, 27.4.2008
|