Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Kopya serbest! ama...

Hemen celallenmeyin, ben başka bir kopyadan bahsedeceğim. Yoksa gayrimeşru yöntemle bilgi çalma işlemini kast etmiyorum.

Efendim, benim bir mesai arkadaşım, akademik kariyerini Almanya’da yapmış. Kendisi anlatmıştı. Yüksek lisans yaparken, hocalarının bir kısmı, sınav esnasında kitap, defter ve tüm notların serbest olduğunu söylerlermiş; ancak, onlardan faydalanılarak kendi fikirlerinin ne olduğunu kâğıtlara dökmeleri istenirmiş. Bu, bizim için sıra dış bir sınav taktiğidir. Yapılan işlem ezberciliğin bertaraf edilmesi ve onun yerine, bireyin konu hakkındaki kendi görüşlerinin ön plana alınmasıdır.

Bu işlemde öğrenci, elbette kitapta ve notlarında olanlardan faydalanacak, ama asla ezberci zihniyetle orada yazılı olanları kâğıda dökmeyecektir. O konu hakkında kendi düşüncelerini ve zihinsel melekelerinin düzeyine göre orijinal fikirlerini kâğıda yansıtacaktır.

İşte gelişmiş bir ülkenin eğitime bakış açısı budur. Yani başkası olma kendin ol, taktiği. Zaten İngilizce “faculty” kelimesinden dilimize uyarlanan “fakülte” kelimesinin anlamı da “yetenek-kabiliyet” demektir. Fakültenin misyonu da öğrencilerin kabiliyetlerini kanalize etmek, yönlendirmektir. Tıpkı Bediüzzaman’ın dediği gibi, “akla kapı açıp, ihtiyarını elinden almamak”. Maalesef bu olguyu algılayamayan eğitimcilerin çoğu kitabîdir. Yani harfi harfine kitapta ne varsa onu isterler. Hatta bir öğretim elemanı öğrencilerden sayfa düzeni bile istiyormuş. Şu konuları kırmızı kalemle; şu konuları mavi kalemle; şu konuları siyah kalemle yazacaksınız. Kâğıdın kenarlarında şu kadar boşluk bırakacaksınız. Şekilleri cetvelle çizeceksiniz gibi amaca yönelik olmayan; ancak araca odaklanılan bir eğitim anlayışı.

Elbette sınavlarda sayfa düzeni güzel olmalıdır; ancak sen tutup sayfa düzenini amacın yerine ikame edersen, o zaman adam sayfa düzeniyle uğraşayım derken, sınav sorularını yetiştiremeyebilir. Nitekim o öğretim elemanından ders geçmek, deveyi hendekten atlatmaktan daha zor bir vakadır. Burada amaç, eğer öğrencilerin gelecekte “özgüven”lerini kazanarak kendi başlarına başarılı olmalarını sağlamak ise, böyle bir metot asla uygulanmamalıdır. Aksi takdirde o öğrenciler, mezun olduktan sonra ezberledikleri birçok bilgiyi unutacaklar ve kendi başlarına fikir yürütme işlemlerinde, meleke sahibi olma yetisi kazandırılmadığı için de girişimci ruhuyla iş hayatına atılamayacaklardır.

Akademik kariyerde genelde sizin dediğiniz çok fazla önemli değildir. Önemli olan şey, yabancı kaynaklardan ne kadar çok faydalanıp, onları dipnotlarında göstermendir. Eğer yabancı kaynaklardan çok fazla faydalanmamışsan, eserinin çok fazla bir kıymeti yok demektir. Yani senin fikirlerin ön planda olmamalıdır. Söyleyeceğini o kaynaklara göre söyleme düşüncesi ağır basmaktadır. Ama yurt dışında eğitim görmüş akademisyenler, bireyin fikirlerine daha fazla önem vermektedirler. Bunu ben doktora tezimde yaşadım. Tez savunmasındaki jüri üyelerimden birisi yurt dışında akademik kariyer yapmıştı. Benim tezimdeki kendi geliştirdiğim bir modeli kast ederek, “Bence senin tezindeki en önemli kısım bu modeldir,” demiş ve tebrik etmişti.

Hele bir de teknolojinin, bilhassa internetin, hazır bilgi sunması da bütün bunlara ilave edilince, bireyin kabiliyet gelişimi istenilen düzeylere ulaşamamaktadır. Sonuç olarak bütün alanlarda dahi yetiştirememe sendromuyla karşı karşıya kalıyoruz. Yetişen dahiler ise, ülkemizde çok fazla yüz bulamadığından, yurt dışına gidiyor.

DR. KENAN ÖREN

26.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  İnsaniyetin değeri ve ölçümü

  Bilginin pratiğe dönüşmesi

  Kopya serbest! ama...

  Hackerların yeni hedefi insan beyni!


 Son Dakika Haberleri