Demokratik Hukuk Platformu yayınladığı bildiride, “İçinden geçilen süreç ne olursa olsun, başta yargı ve parlamento olmak üzere Anayasal hiçbir kurum yıpratılmamalıdır. Sağduyu elden bırakılmadan, gerginliğe ve kutuplaşmaya meydan verilmeden, demokratik olgunlukla bu sürecin aşılması gerekmektedir” denildi.
Türkiye’nin içinden geçtiği hukuk sürecini değerlendirmek, hukukun üstünlüğünü ve Türkiye’nin yargıçlar devleti değil, gerçek bir hukuk devleti olduğunu vurgulayabilmek için “Demokratik Hukuk Platformu” adı altında biraraya gelen Bem-Bir-Sen ve 7 hukuk derneği, Ankara Mola Hotel’de düzenlenen basın toplantısıyla yayınladıkları bildiriyi kamuoyuna açıkladı. Toplantının açılışında konuşan Bem-Bir-Sen Genel Başkanı Mürsel Turbay, ideolojik kararlar veren hukukçuların demokrasi önünde engel teşkil ettiğini belirtti. Bugün özgürlükleri engelleyen, demokrasiyi dışlayan ve hukuku hiçe sayan kararlar verildiğini ifaden eden Turbay, şöyle devam etti: “Bu durum halkın hukuk sistemine olan inancına ve güvenini zedelemektedir. Biz milletimizin hukuk sistemine olan inancını artırmak için özgürlükleri ve demokrasiyi savunan hukuk dernekleriyle bir araya geldik. İdeolojik kararlar verebilen hukukçuların varlığı demokrasi önünde engel olarak durmaktadır. Demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla işletmek için yargı sisteminin sağlıklı çalışması gerekmektedir.”
Demokratik Hukuk Platformu adına bildiriyi Hukukçular Birliği Vakfı Genel Başkanı Sinan Kılıçkaya okudu. Bildiride, yargıya olan güvenin 367 toplantı yeter sayısı kararıyla büyük bir zaafa düştüğü kaydedildi. Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatma davasını kabul etmesinin de hukuk devleti ilkesini zedelediği belirtilen bildiride, şu ifadelere yer verildi: “Bugün Yüksek Mahkeme önünde kapatma davaları vardır. Öncelikle şunun bilinmesi önemlidir: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu davaları açması teknik olarak mümkündür. Ancak, Başsavcı yürürlükteki Anayasa’nın ve Siyasi Partiler Yasası’nın ilgili hükümlerini dar, çoğulcu-özgürlükçü-demokratik hukuk ilkelerinden uzak yorumlamak suretiyle bu davayı açmış bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı aleyhine dava açılmış olması ise Anayasa’nın açık hükümleriyle doğrudan çelişmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin en azından bu yönden dahi davayı kabul etmesi, hukukun üstünlüğünü ve hukuk devleti ilkesini zedelemiştir.” Bildiride, Anayasa’da kısmi tadilatlar yapmak yerine yeni bir anayasa hazırlanması gerektiği vurgulanarak, çözüm önerileri ise şu şekilde sıralandı: “Anayasa’da önceki dönemlerde olduğu gibi kısmi tadilatlar yapmak yerine, Anayasa’yı bir bütün olarak ele alıp, yeni, sivil, demokratik, özgürlükçü, evrensel hukuk ilkelerine uygun çağdaş bir Anayasa yapılmalıdır. Başta Siyasi Partiler Kanunu ve TBMM İç Tüzüğü olmak üzere, tüm mevzuattaki antidemokratik uygulamalara neden olan hükümlerin giderilmesi, hukuk devleti açısından elzemdir. İçinden geçilen süreç ne olursa olsun, başta yargı ve parlamento olmak üzere Anayasal hiçbir kurum yıpratılmamalıdır. Sağduyu elden bırakılmadan, gerginliğe ve kutuplaşmaya meydan verilmeden, demokratik olgunlukla bu sürecin aşılması gerekmektedir. Biz demokratik hukuk devletini savunan hukukçuların buna inancı tamdır.”
|