Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Bilmiyorum seninle sonumuz ne olacak’

Her Vahamet Krizi’nin sonu ‘budur’ işte Sululuk? Sıkıştırılmaların ardından patlayan zırvalık? Saçmalık?

Ama sabahtan beri, Türkiyedeki Demokrasinin Feci Halleri’ne Selami Şahin’in bu ‘(ölümsüz) mısraını içimden tekrar tekrar etmeden edemiyorum.

Hakikaten Demokrasi’yle değil; Demokrasiye Geçiş İhtimali’yle dahi bugünlerde ‘Bilmiyorum, seninle sonumuz NE olacak.’

Raportör ORTADAN bi raporu uygun gördü. “Kapatsanız da olur ağbicim; kapatmasanız da,” dedi. (NE DESİN?)

İktidar Partisi+DTP: bu 2 kapatmayı gerçekleştirirse Özürlü Türk Demokrasisi ya da daha gerçekçi bir tanımlamayla Yargının Derebeyleri, halkın yüzde (hatırı feci sayılır) bilmemkaçının oyu ÇÖPE GİDECEK! YOK SAYILACAK.

“İstediğin kadar git sandığa, ver oyunu iki gözüm. Bizim beğenmediğimiz tercihleri yaptığın anda kapatırız

Demokrasi İhtimalini” güçlü mesajı, bir kez daha Bu Millet’in suratına (şrak şrak) tokat gibi inecek.

İşin Vahameti’ni kavrayanlarla kavramayanlar arasında savaş var.

Demokrasinin Özü’nü benimseyenlerle “Aa, olmaz bu millete demokrasi!

BİZDEN iyi mi bileceksiniz yani?” diyenler arasında SAVAŞ!

Bi de tabii UZLAŞIN! UZLAŞIN! Nerde uzlaşalım? Demokrasi, pek tabii ki bir uzlaşma rejimi/seçeneği/düzeni. Ve fakat birtakım abuk sabuk KANUNİ KILIFLARLA sen zırt pırt benim Demokratik Tercihlerime/Seçimlerime karışmayı/onları kesip atmayı/yok saymayı şiar edinmişsen Benim yaptığım Demokratik Tercihleri KABUL EDİLEMEZ addedip kendine vehmettiğin bu güce ottan ve yoktan/gazete küpürleri ve bağlamından arındırılmış konuşmalardan SÖZÜMONA DELİLLER YARATIKLANDIRIP ‘Kaparım ulan ben senin çeşmeni!’ alikırankanunkesenliğinde takılabiliyorsan Senle nasıl baş edilir, bilemiyorum.

Senle sonumuz ne olacak, bilemiyorum.

Onun için de içinde bunaldığım Vahamet Krizleri’nin akabinde üstad Selami Şahin’in ölümötesi (şarkı) sözlerine sığınıyorum.

Bu fırtınalı denizlerde sığınılacak bi sonraki liman, Selami Şahin Fıkraları ya da Cevapları olabilir ki ancak, dilerim o zaviyelere düşmeyiz diyorum. İnsaf!

AK Parti şudur da budur!

AK Parti senin halkının seçtiğidir!

DTP senin halkının Meclis’e buyur ettiğidir.

Sen DTP’yi, AK Parti’yi gözlerinin üstünde kaşları olduğu için ve daha pek çok içini daraltan nedenden beğenmiyorsan, kalkıp Kanuni Kılıflar biçerek (harbiden utanç verici kumaşlardan) onları kapatmaya/sonlandırmaya kalktığın anda—Esasında MİLLETİN İRADESİni sonlandırmaya kalkıyorsun.

MİLLETİNİN TERCİHLERİNİ tasvip etmiyorsun/müridi olduğun Kemalizm Dini’nin hurafeleriyle çatıştığını düşünüyorsun/için daralıyor/rejimini -gıda rejimini- tehlikede görüyorsun ve DURUMA EL KOYUYORSUN.

Elini koyduğun şeyi bil ve tanı.

El koymaya yeltendiğin şeyi yalan yanlış etiketleyip kendini teselli etme.

“KANUNUN BİZE VERDİĞİ YETKİYE DAYANARAK-”

“Pardon, NE?”

Bu kanunlar silsilesi (12 Eylül Beyinleri’nin kalemlediği) sana elbette ki böylesine Kadir-i Mutlak bir yetkiyi ihsan etmiyor.

Sen böyle bir yetkiye EL KOYUYORSUN.

Böyle bir yetkiyi kendi kendine tanıyorsun. Tanıyabiliyorsun.

Sonra da Uzlaşmacı Kalemşörlerin imdadına yetişiyorlar. ‘Kuvvetler Ayrılığı’ yazıyorlar. ‘Yargının Gücü’ yazıyorlar. ‘Hukukun Bağımsızlığı’ yazıyorlar.

‘Yargının Statü Bekçisi Olarak İzansız Taraflılığı’ yazacak halleri yok ya.

Senin en berbath kumaşlardan çalıp çattığın kılıfa, altın ibrişimlerden teğel atabilmek için başı gözü dağıtıyorlar.

Sen de şımarıyorsun, pek tabii ki.

Alabildiğine anti-demokratik yaklaşımının, kapatma ‘davanın’ haklı olduğuna kendini daha da, daha da inandırıyorsun.

İvme kazanıyorsun.

Kartopulanıyorsun.

Güç topluyorsun.

“Bu memlekete (en ufak modelinden) bi Demokrasi’yi dahi çok görüyorum. Bu milletin tercihlerini iplemiyorum. Kendime herrr şeyin üstünde vasıflar/güçler/kudretler/yetkiler tayin ediyorum. Var mı bana yan bakan?” diye bağıracak halin yok ya.

Esasında bunu bağırdığın halde, ‘kibar bir sessizlik/haz’a sistemin içinde’ ayaklarına da yatıyorsun.

“Bırakalım, Yargı kararını versin.”

“Sessizce, efendice bekleyelim.”

“Debelenmeyelim, debelenmeyelim” yazılarıyla haksızlık ekmeğine yağ sürdürüyorsun. Nasipleniyorsun.

367 Kararı halen kafalarımızda yankılanıyor. Çok ‘kanuni’ydi- öyle değil mi? Yargının Yansızlığı.

Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklerken, Demokrasi (İhtimalimize) Selami Şahin’in ikinci mısraıyla sesleniyorum:

“Belki bu aşk ölümsüz, belki yarım kalacak.”

Radikal, 29 Mart 2008

Perihan Mağden

30.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Tehlikenin farkında mısınız?

  YouTube açıldı, şimdi nereyi kapatsak?

  Harvard’a şeriat mı geliyor yoksa?

  Yargı devletten taraf

  ‘Bilmiyorum seninle sonumuz ne olacak’


 Son Dakika Haberleri